HABER MERKEZİ – 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direniş şehitlerinin, yeni bir şahadet yıldönümünün karşılandığı günler içerisinden geçiyoruz. Geçtiğimiz günlerde Kemal Pir’in şahadet yıl dönümünün karşılandığı 7 Eylül’ün ardından 12 Eylül günü M. Hayri Durmuş’un, onu takip eden, 15 Eylül’de Akif Yılmaz ve 17 Eylül’de de Ali Çiçek’in şahadet yıl dönümleri karşılanacak.
Her yıl olduğu gibi, şahadetlerinin yeni bir yıldönümlerinde de bu dört büyük devrimci; Kürdistan’da, Türkiye’de, Avrupa başta olmak üzere Kürdistanlıların yaşadıkları, bulundukları her yerde saygı ve minnetle anılmış ve anılmaya devam edeceklerdir.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişçilerinin şahadetleri üzerinden 37 yıl geçti. Fakat onlar hiçbir şekilde unutulmadı ve yaşamaya devam ettiler. Zaten unutulmaları ve yaşatılmamaları da mümkün değildir. Çünkü arkalarında bıraktıkları mücadele ve direniş miras onları ölümsüz kıldı, sürekli yaşattı bundan sonra da yaşatmaya devam edecektir.
Bugün onların ardılları, bıraktıkları direniş bayrağını daha da göklere çekerek dalgalandırmaya devam etmektedirler.
Zindan direnişleri bugünde, 14 Temmuz 1982’de olduğu gibi Kürdistan ve Türkiye toplumlarının devrim, demokrasi ve özgürlük mücadelesi içerisindeki önemini koruyor. “Tecridi Kıralım, Faşizmi Yıkalım, Kürdistan’ı Özgürleştirelim” şiarı ile Önder Apo üzerindeki mutlak tecride karşı; 7 Kasım 2018’de başlayıp, 26 Mayıs 2019’da başarıyla sonuçlanan Süresiz Açlık Grevi Direnişinde olduğu gibi, soykırımcı faşist TC devletinin korkulu rüyası olmaya devam ediyor.
Onun içindir ki, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin yaşandığı koşulları anlamak ve doğru sonuçlar çıkarmak için, o günkü koşullarda gerçekleşen Zindan Direnişçilerinin ifade ettiği anlamı bugünde bilmek gerekiyor.
14 Temmuz Direnişi, zindanlardaki yaşam koşullarının tutsaklar lehine düzenlenmesini isteyen talepler nedeniyle gerçekleşmemişti. Tamamen siyasal amaçları vardı. Kürdistan halkı adına PKK kimliği ile siyasal savunma yapılmak isteniyordu. Ölümlere, kalıcı hastalık ve sakatlanmalar neden olan vahşet kelimesinin bile anlatmaya kafi gelmediği işkenceler de yaşanmaktaydı. Fakat Kürdistan halkı adına PKK kimliği ile savunma yapmak, her şeyden öncelikli olandı ve büyük bedeller ödeme pahasına da olsa hedefi bu şekilde belirlenmiş olan bir direniş içerisine girilmişti.
14 Temmuz 1982’de başlayan böyle bir direniş içerisinde, bugün bile bıraktıkları boşluğün doldurulamadığı büyük şehitler verildi. Ancak şahadetleri ile Kürdistan halkını devrime taşıyan yolları da açmış oldular. PKK, 1982’de gerçekleştirdiği İkinci Kongresinde 14 Temmuz Direnişinde yaşanan şahadetleri ülkeye dönüş ve gerilla mücadelesinin başlatılması için bir çağrı olarak kabul etmişti. 15 Ağustos 1984 gerilla atılımını da bu çağrıya verilen bir cevap olarak gerçekleştirdi.
14 Temmuz direnişçilerin, 12 Eylül faşizmine karşı yaptığı çağrı bugünde geçerliliğini korumaktadır. O gün bu çağrı darbeci generallerin faşist diktatörlüğüne karşı bir mücadele de somutlaşırken bugün AKP-MHP faşist diktatörlüğüne karşı mücadelenin yükseltilmesi adını almıştır. Hatta yapılmış olan çağrının kapsamı bugün daha genişlemiş; Kürdistan ve Türkiye toplumlarını, onların devrimci, demokratik ve özgürlükçü güçlerini içerisine almış bulunmaktadır.
14 Temmuz direnişi yaşandığında, devrimci, demokrasi güçleri 12 Eylül faşizmi tarafından şiddetli saldırıların hedefi haline gelmiş ve büyük darbeler yemişti. Nerdeyse PKK dışında yeniden direniş mücadelesini örgütleyecek hiçbir güç kalmamıştı. Ancak şimdiki koşullar, 12 Eylül döneminden farklıdır. PKK’nin 15 Ağustos 1984’de dağların doruklarında yaktığı devrim ateşi, Kürdistan ve Türkiye toplumlarını sarmış, soykırımcı sömürgeci faşist TC devletini önemli oranda geriletmiş ve çöküşün eşiğine getirmiştir. Bu gerçeklik aynı zamanda Kürdistan ve Türkiye toplumlarını, onların devrimci, demokratik, özgürlükçü güçlerinin 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişçilerinin yapmış oldukları çağrının, günümüz koşullarında ifade ettiğin anlamın ne olduğuna işaret etmektedir.
AKP-MHP faşist diktatörlüğü Hazan günlerini yaşamaktadır. Ardından onu bekleyen ise Zemheridir. AKP-MHP faşizmini bu hale getiren 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu şehitlerinin bıraktıkları devrim, direniş mirasını sahiplenerek, bugüne kadar yaşatan ve bundan sonra da yaşatmaya devam edecek olanlardır. Bakûr halkının büyük direnişi ve işgal güçlerine her gün ölümcül darbeler vuran Özgürlük Gerillası, Başûr’da sömürgeci işgale karşı gerillanın, Efrîn’de Özgürlük Güçleri ve Rojava halkının direnişidir.
37.yıldönümünde, 14 Temmuz Ölüm Orucun da şahadete ulaşan Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’in anılarına verilecek olan karşılıkta bu mücadele gerçekliği içerisinde yerini alabilmektir.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişçileri o günün koşullarında devrimci görev ve sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Şimdi sıra, onların açtığı yolda; günümüzün devrimci görev ve sorumluklarını yerine getirmeye gelmiştir. Bunun koşulları ise, bugün her zamankinde daha fazladır. Kürdistan dağlarında Özgürlük Gerillası her zamankinden daha fazla bir güvence haline gelmiş ve hazır beklemektedir. AKP-MHP faşist diktatörlüğü de bu gerçekliği bu gerçekliği görüyor ve ömrünü biraz daha uzatmanın yollarını aramaktadır ve bu aynı zamanda AKP-MHP faşizminin ömrünün son demlerini yaşamakta olduğu anlamına gelmektedir.
Öyleyse burada yapılması gereken de AKP-MHP faşizmine son darbeyi vurabilme gücünü göstermektir. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direniş şehitlerinin, şahadetlerinin yeni bir yıl dönümüne girerken, ardıllarından bekledikleri de budur.
Cemal ŞERİK/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi