HABER MERKEZİ
Kendini Doğuran Roman: Nasıl Yapmalı?
Bu romanın yazıldığı koşullar başlı başına romanın konusunu anlamlı kılan bir öğe olarak karşımızda. Rusya’da toplumsal hareketliliğin yoğun olduğu, toprak reformu için mücadelenin gerici tutucu ve liberallere karşı sosyalist ve ilerici düşüncenin savaşına dönüştüğü, Çarlığa karşı öfkenin köylüler arasında yükseldiği ve 1848 Devrimi gibi Avrupa’da da yayılan sosyalizm rüzgarının Rus aydınlarını da etkilediği bir ortam. Ve Çernişevski, bu dönemin en etkili yazarlarından, her yazıtı bir siyasal propaganda aracına dönüşüyor hemen. Çar II. Aleksandr’a karşı faaliyetler içinde bulunduğu gerekçesiyle 20 yıl kürek cezası verilen ve zindana atılan Nikolay Çernişevski 2 yıl zindanda tek başına hücrede kalır. Bu süre içerisinde 4 Aralık 1862 ile 4 Nisan 1863 yılları arasında Rusya’da Petropavlosk zindanından dışarıya mektuplar gönderir sürekli. Gardiyanın saflığı da dillendirilir bazı kaynaklarda ama sonuçta o mektuplarda yazanlar birleştirildiğinde “Nasıl Yapmalı” ortaya çıkar. Ağır sansür ve baskı ortamını aşmanın yaratıcılığı sadece kitabı dışarıya ulaştırmakla kalmaz. Yazarın özgün üslubuyla geniş kitlelere ulaşması da bu yaratıcılığın bir parçasıdır.
Kitapta eski ve yeninin çatışması, aşılmak zorunda olan eski ve yerine geçecek olan yeni ilişkiler Çernişevski’nin karakterlerinde vücut buluyor. Kitabın önemli noktalarından biri de yazarın kendisini görünmeyen özne yapmamasıdır. Yani yazar konuşur, okuyucuyla konuşur. Toplumun geri ve ileri dediği kesimleriyle konuşur.
Konuşmakla kalmaz, kavga eder, açık sözlüdür. “Öyleyse bana teşekkür et: Seni hiçe sayanların önünde saygıyla eğiliyorsun ya; öyleyse benim önümde de eğil. Ama sayın okurlarım, aranızda çok saygı duyduğum insanlar da yok değil, dahası son zamanlarda giderek çoğalıyorlar.” diyerek seslendiğinde biz biliriz ki yeni insanlara, sosyalist insanlara duyduğu saygıyı çoğaltmaya davet eder.
Sıradan insanların sıradan hikayesi olarak da okuyabiliriz, sıradan insanların cesur hikayesi olarak da… Ancak sosyalizm tartışmasının bu kadar canlı olduğu o yıllarda, geri/feodal olarak tabir edilen ilişkiler ve düzenle mücadele, sadece fikri düzeyde entelektüel bir mücadele değildir. Sosyalizm fikriyatını yaymaya çalışan, köylüler arasında yeni yaşam propagandası yapan gençler gerçektir. Çernişevski, sosyalistçe bir yaşam nasıl olur konusunda hem bir ütopyayı yazmıştır hem de gerçekçi bir tutum alarak hayallerden değil olanlardan ilham aldığını sık sık hatırlatır: “Benim gerçekten dahice bir sanatım, gücüm yok… Gerçek iyi bir şeydir. Gerçek kendisine hizmet eden yazarın kusurlarını gözlerden gizler.”
Narodnizmin öncülerinden olan Çernişevski, romanındaki karakterleri ile pek doğal olarak, sosyalizmin Rusya’da nasıl gerçekleşeceği üzerine tezlerini tartışır. Tez bir yanıyla tarihsel zorunluluk tezidir ve roman örgüsüne de yansımıştır. Çözülen feodalizm, eskinin bağrından çıkacak olan yeni ve kapitalizmin bağrından sökün edip onu alaşağı edecek olan sosyalizm.
Yayınlandığı dönemde ve sonrasında, Nasıl Yapmalı’yı iki erkek, bir kadın etrafında gelişen bir aşk romanı olarak görenler olduğu gibi, bu romanın kadın- erkek ilişkilerini değil sosyalizmi ve yeni insanı anlattığını söyleyenler çoğunluktadır. Bu romanın aşk romanı olduğuna itiraz edenler, aşkın kendisini devrime dair bir sorun olarak görmemekle maluller diyebiliriz. Peki, Çernişevski, kadın-erkek/aşk ilişkilerini Çarlık Rusya’sının katı feodal düzeniyle sosyalizm arasındaki çelişkilerinin en açık görülebileceği alan olduğu için mi seçmişti? Yoksa ataerkil, feodal düzenin aşılıp, sosyalizmin inşasında kadının statüsünün ve kadın- erkek ilişkilerinin yeniden ele alınmasını zorunlu gördüğü için mi? Roman boyunca bu iki çizgi arasında geçişler olduğunu görebiliyoruz. Ancak belirtmek gerekir ki tekil, somut kadın-erkek ilişkilerinin evrenselle olan ilişkisini; devrimin genel iktidar mekanizmasını değiştirmekle birlikte, tekil insan ilişkilerinin yenilenmesi, devrimcileşmesini de zorunlu kıldığını gösteriyor yazar.
Kitabın başkarakteri Vera Pavlovna. Vera Pavlovna’nın yaşamı ve duygu-düşünce dünyası ile devrim stratejisini ve devrimin olanaklarını ortaya koyuyor yazar. Tabi Vera yalnız değil, belki romanın esas kahramanı da değil. Yüceltilen bir kadından çok, kurtarılan bir kadın ve kurtarıldığına değen bir kadın Vera. Vera, Lupuhov, Kirsanov, Rahmetov kitabın başkarakterleri olarak ele alınır. Ancak belirtmek gerekir ki eski düzenin insanları Marya Alekseyevna, Julie gibi karakterler de en az başkarakterler kadar güçlüdürler.
Birbirini takip eden üç ana hat üzerinden gider Çernişevski; eski düzenin sancıları, köhnemiş ahlakı; bu düzen içinde çelişkileri derinleşen ve bu düzenden kopmanın veya kopamamanın sancılarını çekenler ve köhnemiş ahlakı, eski düzeni aşıp yeni ilişkileri, yeni insanı kuranlar.
İlerleyen bölümlerde, Vera’nın düşlerini takip ederek bu üç ana hattı ve her bir hatta çizilen kadın karakteri ve çelişkilerini el alarak devam edeceğiz.
Elif Berk