BEHDİNAN – KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, gündemdeki konuları ANF’ye değerlendirdi.
AKP ve MHP iktidarı gün geçtikçe kendisini faşist bir iktidar olarak kurumsallaştırmakta. Attığı her adımla bu hedefe ulaşmak istemekte. Bazen de avukatlarının Önder Öcalan’la görüşmesini sağlamakta. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilindiği üzere Türkiye devleti kendisini ulus devlet olarak kurumsallaştırmak için, halklar üzerinde bir yok etme siyaseti yürüttü. Önce Ermeni, Pontus, Asur ve Süryanileri ortadan kaldırdı, sonra da Kürt halkını ortadan kaldırmak istedi. Ermeni, Pontus, Asur ve Süryanileri ortadan kaldırdılar diyebiliriz. Kendi hedefine ulaşması için, Kürtleri ortadan kaldırması gerekirdi. Önder Apo üzerinde yürütülen siyaset de budur. Çünkü Önder Apo işgalci, faşist ve soykırımcı siyasete müdahale etti. Türk devleti Kürt ve Kürdistan isimlerini ortadan kaldırmak istiyordu. Önde Apo ise Kürt halkının bilincini, kimliğini, değerlerini ve Kürt halkını yarattı. Türk devleti bunu kabul etmedi. Bu yüzden de Önder Apo üzerinde siyaset yürüttüler. Uluslararası komployu bu yüzden yaparak, İmralı sistemini kurdular. Bugün Önder Apo üzerindeki tecrit ile beraber vahşi bir siyaset de yürütüyorlar. Önder Apo’dan intikam almak istiyorlar. Diyorlar ki ‘Sen olmasaydın, Kürtleri ortadan kaldırırdık ama sen hedefimize varmamızı engelledin.’ Halkımız bilmelidir ki tecrit siyaseti, Kürt halkı üzerinde de yürütülmekte. Halkımız bunu iyi anlamalı. Eğer Önder Apo üzerindeki siyaset sonlandırılmazsa, Önder Apo’nun güvenliği ve sağlığı sağlanmazsa, Türkiye devletinin Kürt halkı üzerinde yürüttüğü siyaset, kadın, genç, dindar, belediye başkanları, Kürdistan doğası ve dağları üzerinde yürüttüğü siyaset de devam edecek. Zaten bunu saklamıyorlar. Zaten açıkça ‘Kürtleri yok edeceğiz, Kürt ve Kürdistan’a dair ne varsa her şeyi ortadan kaldıracağız’ diyorlar. Bu yüzden de halkımız üzerinde her türlü siyaseti yapmaktalar. Bu yüzden Önde Apo üzerinde de aynı siyaseti yürütmekteler. Burada Kürt halkı, yurtseverleri ve onurlu insanlar için bir şey söylemek istiyorum. Bazı kişiler diyor ki, ‘eğer Önder Apo’yla görüşme sağlansa, mesele hal olur.’ Bazı görüşmeler de oldu, ‘işte tecrit kalktı ortada bir mesele kalmadı’ dediler. Bu kendini kandırmak demektir. Bu ölüme yatmak demektir. Bazı kişiler de, tek dedikleri şey, ‘biz barış için çalışıyoruz, biz barış istiyoruz’ diyorlar. Kürt halkı üzerinde imha siyaseti yapılmakta. Bunu açıkça söylemekte ve yapmaktalar. Yapılan siyaset imha siyasetidir. İmha siyaseti altında, nasıl biz barış istiyoruz ve barış için çalışıyoruz diyebiliriz. Bundan daha kötü bir şey yok. Bu büyük bir gaflettir. Faşizm ve imha altında barış nasıl olacak? Eğer imha, işgal ve faşizme karşı direnişi büyütürsen, bu direniş yüzünden artık bu siyaseti devam ettiremez duruma gelirlerse, o zaman mecburi olarak çözümü kabul edecekler. Çözümü sağlayıp sonuç alırsan o zaman barış olur. Türkiye’de Kürt halkı üzerinde yürütülen siyaset sonlandırılmazsa ve bu siyaseti yürütenler iktidardan düşürülmezse, özellikle AKP ve MHP iktidardan düşürülmezse, hiçbir çözüm ve barış da olmaz. Her zaman soykırım yapacaklar, müdahale edecekler, öldürecekler, katledecekler, işkence edecekler, Kürt ve Kürdistan adına ne varsa, hepsini ortadan kaldıracaklar. Tarihe iyice bakmak gerek, şimdiye kadar yapılan şeyler bu esas üzerinde yapılmış. Herkesin bunu iyi anlaması gerek. Bu siyaseti sonlandırmak istiyorsak, Önder Apo’nun elini güçlendirmeliyiz. Bu neyle olur? Faşizm, soykırım ve imhaya karşı her türlü mücadele ve direnişi yaparsak, artık bu siyasetlerini devam ettiremezler ve Kürt halkının iradesini, Önderliğini ve Kürt davasının çözümünü kabul edecekler, işte o zaman çözüm gerçekleşir ve barış yolu da açılır. Bunun dışında barış olmaz, halkımız her zaman soykırım altında oldukça savaş devam edecek. Bunu iyi kavramak gerek. Eğer bazen Önder Apo ile görüşmeye izin veriyorlarsa, bunu özel savaş çerçevesinde değerlendirmek gerek. Hem içeride ve hem de uluslararası alanda sıkıştıkları zaman, üzerlerindeki baskıyı hafifletmek için, Kürt halkı , demokratları, Türkiye halklarını ve uluslararası alanı kandırmak için bu görüşmelere izin vermekteler. Önder Apo ile görüşmeler, yürüttükleri siyasetin sonlandırılması anlamına gelmemekte. Kendi siyasetlerini yürütmeleri için bazen bu görüşmelere izin vermekteler. Dikkat edersek, ne zaman görüşmelere izin vereceklerini, görüşmenin kaç dakika devam edeceğini ve kimin görüşmeye gideceğini belirliyorlar. Eğer işgalci ve faşist iktidar her şeyi böyle belirlerse, bilinmelidir ki bu görüşmeleri başka bir amaç için yapmaktalar. Bu yüzden halkımız kendisini kandırmasın, Önder Apo üzerinde yürütülen savaş, Kürt halkı üzerinde de yürütülmekte. Bu savaşı kabul etmeyip kendini iyice örgütlemek gerek. Her türlü direnişi büyütmek gerek. O zaman Önder Apo ve Kürt halkı üzerinde kirli ve özel savaş siyasetini yürütemezler. O zaman bu imha siyasetleri sonlandırılır.
Bilindiği gibi Önder Öcalan Kürt sorununu demokratik çözümü için bir çağrı yaptı, fakat AKP-MHP faşist iktidarı buna cevaben 3 büyük şehir belediyesine el koydu. Belediyelere yönelik bu saldırılar hakkında ne diyorsunuz, bu ne anlama geliyor, saldırıların amacı ne? Başta Kürtler birçok farklı toplumsal kesim bunun bir siyasi darbe olarak tanımladı ve tepkilerini dile getirdi. Siz tepkileri nasıl ele alıyorsunuz?
Halkımızın bildiği gibi Önder Apo bir çağrı yaptı. Bu çağrı herkese yönelikti. Nasıl bir cevap verildi? Sadece 3 büyükşehir belediyesine el konulmadı. Bununla beraber soykırım operasyonları, gerillaya karşı da askeri operasyonlar başlatıldı. Birçok şehirde topluma, siyaset alanına ve yurtseverlere karşı operasyonlar yapıldı, yüzlerce insan tutuklandı. Bunların hepsi beraber oldu. Bu neyi gösteriyor? Önder Apo’ya verilen cevabı gösteriyor. Önder Apo eğer hazırlarsa kendisinin Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü noktasına hazır olduğunu belirtti ve çözüm için de devletin bunu kabul etmesi ve adım atması gerektiğini söyledi. Devlet ne adım attı? Attı dediğimizde bu neyi gösteriyor? Türk devleti asla Kürt sorununu kabul etmez, Kürt toplumunu, iradesini, Kürt siyasetini kabul etmez. Önderliğini kabul etmez.
Kürtlerin kökü kurutulmak isteniyor. Çünkü Önder Apo Kürt sorununu Türk devletiyle çözmek istediğini belirterek, bunun tüm Türkiye halklarının çıkarına olduğunu söyledi. Onlar da, ‘hayır, biz Kürtleri ortadan kaldırmak istiyoruz’ dedi. ‘Çıkarlarımız burada’ dediler. Böyle bir cevap verdiler ve pratik olarak da belediyelere el konuldu, birçok siyasetçiye yönelik geniş operasyonlar yapıldı, yüzlerce insan tutuklandı ve gerillaya karşı da soykırım operasyonları başlatıldı. Bütün bunlar neyi ifade ediyor? Kürt adında bir halkı kabul etmediklerini gösteriyor. O toplum adına siyaseti, onun Önderliğini, çözümünü, iradesini, kültürünü, değerini kabul etmiyor. Önder Apo’nun Kürtler için yarattığı her şeyi ortadan kaldırmak istiyorlar. Kürt yokluğu üzerinde Türk devletini inşa etmek istiyorlar, güç kılmak istiyorlar. Türkiye toplumunu, Türkleri güç kılmak istiyorlar. Bu, bu devletin gerçekliğidir ve devlet Türk halkı adına diğer halkların imhasını bir başarı olarak görüyor. Halkların ölümünde bir başarıyı yaratmaya çalışıyor. Bundan daha vahşi bir iktidar ve rejimin dünyada örneği bulunmaz. Tarihte bazıları buna benzer bir siyaset ortaya koymuş olabilir fakat günümüz dünyasına bu tür bir siyaseti yürüten kimse yok. Sadece Türk devleti, AKP-MHP bu siyaseti sürdürüyor. Siyasi alana, Kürt toplumuna, gerillaya yönelik, belediyelere yönelik operasyonlar tamamen soykırımcı faşist işgalcilik siyasetidir. Kürdistan özel kanunlarla yürütülüyor. İşgal, soykırım kanunlarıyla idare ediliyor. Bu sebeple işgalci valileri görevlendirildi.
Cumhuriyet ilan edildiğinde de böyleydi, şimdi de böyle. Şark Islaha Planı’nı devreye soktular. Ardından İskan Kanunu’nu ortaya konuldu. Sonrasında da birçok kanun getirildi. Şimdi de kayyum kanununu getirdiler. Bütün bunlar birbirini tamamlar nitelikte. Hiçbir boşluğun oluşmasına izin vermiyorlar, bu biçimde Kürtler, Türkiye halkları, demokratların nefes alınması engelleniyor. Biraz boşluk oluşursa biraz nefes alacaklar, ama bunlar tamamen ortadan kaldırmak istiyorlar, nefessiz bırakmak istiyorlar öldürmek ve imha etmek için. Böylelikle amaçlarına ulaşmak istiyorlar. Şimdi de bazı gerekçeleri öne sürüyorlar, belediyelere yönelik işgale karşı. Kimse onlara inanmadı, ne Türkiye’de ne de başka yerde. Çünkü kendi kanunlarını da ve uluslararası kanunları da açıkça çiğniyorlar.
TAMAMEN SOYKIRIM KANUNLARINA GÖRE HAREKET EDİLİYOR
Yaptıkları tamamen siyasidir. Hukukla, ahlakla, insanlıkla hiçbir ilişkisi yok. Tamamen soykırım kanunlarına göre hareket ediliyor. Bu sebeple her kes bunu görüyor, kabul etmiyor ve buna karşı çıkılıyor. Bu iyi bir şey, geçtikçe buna karşı çıkanların sayısı artıyor. İlk kez Türkiye tarafından, Türkiye halkı içinde siyasetçiler, sosyalist, demokrat, liberaller, sanatçı ve yazarları bu siyasete karşı konuldu. Eşbaşkanlarla görüşüp onların yanında olduklarını belirttiler. Bu Türkiye’de ilk kez oluyor. Bu da Türk devletinin halklara karşı, özellikle Kürt halkına karşı siyaseti anlaşılmaya başlandığını gösteriyor.
TÜM KÜRDİSTAN ŞEHİRLERİNDE DİRENİŞİN OLMASI GEREKİYOR
Biliyorlar ve görüyorlar, eğer bu siyaset karşı çıkılmazsa, bu siyaset kendilerine de karşı. Bunu onlara da yapacaklar. Bunu gördükleri için bu siyasete karşı duruyorlar. Fakat var olan direnişin daha da büyütülmesi gerekir. Çok dar kalıyor, birkaç şehirde var. Fakat tüm Kürdistan şehirlerinde direnişin olması gerekiyor. Türkiye tarafında da direnişin olması gerekiyor. Mitinglerin, yürüyüşlerin, protesto eylemlerinin olması gerekiyor, sokakta, caddede, her yerde bunun protesto edilmesi gerekiyor.
Kürt gençleri, kadınlar, Kürt toplumu faşizme, soykırıma karşı her kim olursa olsun cadde, sokak ve mahallerde, şehirlerde serhildan’a geçmesi gerekiyor. Doğrusu bu, sadece birkaç şehirde, birkaç belediyenin önünde oturma eyleminin yapılıp basın açıklamalarının verilmesi değil. Bunlar da iyi fakat yetersizdir, yetmiyor. Bu sebeple direnişi tüm şehirlere yaymak gerek. Tüm mahallelere yaymak gerekir. O zaman direniş bir sonuç getirir.
TÜRKİYE’DE KIYAMETİN KOPARILMASI GEREKİR
Eğer bu biçimde devam ederse Erdoğan ve Bahçeli ne sonuçlar çıkarır? Şöyle diyorlardır: ‘Başka bazı adımlar da atabiliriz, başka belediyelere de el koyabiliriz, Türkiye tarafından da aynı siyaseti uygulayabiliriz.’ Yani böyle bir düşünceyi onlarda oluşturuyor, oysa çok güçlü ve meşru bir zemin var. Herkes bu siyasete karşı. Şimdi sadece belediyeler meselesi yok. Hasankeyf, Munzur, Kaz Dağları var. Çocuk tecavüzler, kadın katliamları var. Birçok yurtsever, demokrat, siyasetçi, sanatçı, aydın insanlar suçsuz yere tutuklanıp işkencede geçiriliyor. Tüm bunlar karşı duruş için gerekçedir, serhildan gerekçesidir. Herhangi bir ülkede buna benzer durumlar ortaya çıksa kıyamet koparılır. Bu sebeple Türkiye’de de kıyametin koparılması gerekir, doğrusu bu.
Bu sebeple direniş var, iyi ama yetersiz, daha da genişletilmeli, Kürt halkı Türkiye’de demokrat olanlara ulaşmalı, onlarla güçlü bir ilişki kurmalı. Faşizme karşı demokratik bir anayasa yaratılmalı. Böyle bir anayasanın yaratılması için faşizme karşı bir cephenin oluşturulması gerekir, bir ittifakın kurulması gerekir. Bu direnişler üzerinde de demokratik bir anayasa kurulmalıdır. Aynı zamanda Kürtlerin Kürdistan’da kendi ittifaklarını güçlendirmeli, kendi dil ve kültürlerine sahip çıkmalı. İşgalci devlet toplumu bozmak adına fuhuşu kullanıyor, eroin kullanımını yaygınlaştırıyor, hırsızlığı organize ediyor, açlığı geliştiriyor ve asimilasyon politikalarına ağırlık veriyor.
Kürt toplumunun kendisine, insanlarına sahip çıkması, fuhuş, eroin vb. Kürt topluma zarar veren durumlara karşı insanlarını koruması, insanlarına sahip çıkması gerekiyor, imkanlarını paylaşması gerekiyor. Kendi kimlik, dil, kültür, gelecek ve değerlerine sahip çıkması gerekiyor. Çünkü işgalci bunları yok etmek istiyor. Bu sebeple işgalcinin yok etmek istediğine sahip çıkmamız, o siyaset karşı çok yönlü bir sahiplenmek ortaya konulmalı. Doğru olan bu.
AKP, MHP bölge üzerinde saldırgan bir siyaset yürütmekte. Bu durumdaki siyasetlerini nasıl değerlendirmektesiniz?
Erdoğan ve Bahçeli’nin yürüttüğü siyaset, Türkiye’yi zayıflatmakta, sıkıştırmakta ve sorunları da büyütmekte. Bu siyaset sadece Türkiye içinde değil, Türkiye’nin dışında da sorun yaratmakta. AKP ve MHP iktidarı gün geçtikçe güç kaybetmekte. Kendi yürüttükleri siyaset bunu oluşturdu. Kendilerine karşı yapılan bir direnişten dolayı değil. Evet, Önder Apo, gerilla, PKK ve halkımızın direnişi onlara kaybettirmekte ve sorunlarını arttırmakta. Onların yürüttüğü siyaset bu direnişi büyütmekte. Bu yüzden de soykırım ve faşizm siyasetini güçlendirmek istedikleri zaman, ona karşı olan direniş de güçlenmekte. Bu da onları zayıflatmakta ve ölüme götürmekte. Türkiye toplumu içinde de onların siyasetlerine karşı çıkanlar da çoğalmakta. AKP içinde birçok kişi bu siyasete karşı çıkmakta. Eskiden Erdoğan ile olanlar şimdi yeni bir parti kurmaktalar. AKP içinde birçok kişi istifa etmekte, yeni kurulacak olan partilere girmek istemekteler. Belediye seçimlerinde de gördük ki, Türkiye halkları da artık siyasetlerini onaylamamakta ve onları kabul etmemekte. Zaten belediye seçimlerinde de AKP ve MHP iktidardan düştüler. Eğer birazcık demokrasi olsaydı, halklara birazcık saygılı olup insanlık değerlerine bağlı olsaydılar, istifa ederlerdi. Ama istifa etmediler. Hiç seçim olmamış gibi ve iktidardan düşmemişler gibi devam etmek istediler. Nasıl mı? Korku, işkence, tutuklama, ölüm ve savaş ile herkesi susturarak, yeni kurulacak olan partileri engellemek istiyorlar. Özellikle savaşla herkesi korkutup sindirmek istemekteler. Yoksa öbür türlü iktidarda kalamazlar. O imkan ellerinden kaçtı, şimdi sadece savaşla iktidarda kalmak istiyorlar. Bu yüzden sadece savaşı kendilerine esas yapmaktalar. Hem Türkiye içinde ve hem de Türkiye dışında. Bu iktidarın kaderini savaşa bağlamış durumda. Bu savaşı da esasında Önder Apo, PKK ve Kürt halkı üzerinde yürütmekteler. Çünkü önlerindeki en büyük engel budur. Eğer bu engeli aşabilirlerse, savaşta sonuç alabilirler ve iktidarda kalabilirler. Bu şey, faşistlerin ve işgalcilerin karakteridir. Tarihte bu tür parti ve örgütler sadece savaş ile ayakta kalmışlar. Düşene kadar savaşta ısrar etmişler. Bu tip iktidarlar seçimle gitmezler. Sadece direniş ile giderler. Zaten seçimlerden sonra da açığa çıktı ki, direniş olmadan iktidarı bırakmayacaklar. Bu açıkça ortaya çıktı. Herkes bu gerçeği görmeli ve bu iktidara karşı direnmeli. Direnişle iktidarları yıkılabilir, yoksa hiç bir türlü savaşı bırakmazlar. Kimse kendisini kandırmamalı. Barış için, demokrasi için mücadele ediyoruz demesinler. Faşizm, soykırım, savaş, ölüm ve tutuklama altında barış olmaz. Orada mücadele olur. Gerçeği budur.
TÜRKİYE’YE TAVİZLER VEREREK ÖNÜNÜ KESEMEZSİNİZ
Bu iktidar sadece Kuzey Kürdistan, PKK, gerilla ve halka karşı savaşmamakta. Diğer parçalarda, Güney, Doğu ve Rojava’ya karşı da savaşmakta. Rojava ve Suriye’yi her gün tehdit etmekte. Türkiye eğer bugün Suriye ve Rojava üzerinde siyaset yürütüyorsa, bu onların gücünden dolayı değil. Başka devletler onları teşvik etmekte. Çünkü başka devletlerin bu yönde çıkarları var. Türkiye sermayedarlarının çıkarı da bunu istemekte. O yüzden Erdoğan ve Bahçeli’ye destek vermekteler. Bunlarla kendi amaçlarına ulaşabileceklerini görüyorlar. Erdoğan ve Bahçeli’den başka kimseyi bulamazlar. Erdoğan ve Bahçeli tamamıyla onların hizmetinde. Halkları kandırarak ‘Biz milliyiz, milli olan her şeyin yanındayız’ diyorlar. Ama esasında bunlar büyük yalanlardır. Yabancı devletlerin desteğiyle iktidar oldular, Türkiye sermayedarların desteğiyle iktidar oldular. Onlar milli değiller. Tamamıyla Türkiye’ye karşılar. İktidarını savaşla yürütenler, kaderini savaşa bağlayanlar hiç bir zaman milli olmaz. Onlar Türkiye halklarına ve insanlığa hizmet etmezler. Eğer bugün böyle tehditler savuruyorlarsa, bu onların gücünden dolayı değil. Onların arkasında başka güçler var. Suriye sürecinden bu yana desteklemekte ve teşvik etmekteler. Şimdi de Türkiye tehdit etmekte. Türkiye ve Amerika bir ittifak yaptı. Erdoğan ne dedi? ‘İlk adımı attık ve sonuç aldık. Başka adımlar da atacağız.’ Sonrasında ne dedi? ‘Bizim isteğimize göre olmakta. Biz Rojava ve Kuzey Suriye üzerindeki planımızı yerine getirmekteyiz. Eğer bu olmasa bile, biz oluşturacağız.’ Açık bir şekilde bunu dedi. ‘Kuzey Suriye’yi ele geçireceğim ve bunu kabul etmek zorundasınız’ demekte. Avrupa’ya da ‘Eğer bunu kabul etmezseniz, mültecileri size salarım’ diye şantaj yapmakta. Amerika’ya da ‘Eğer kabul etmezseniz, girerim’ demekte. İşte bu yüzden sınırdaki güçlerini artırmakta. Neden? Çünkü ilk adımda kendince bir meşruiyet kazandı. Bu zemin üzerinden başka adımlar da atmak istemekte ve Kuzey Suriye’yi komple işgal etmek istemekte. Halkımız ve bütün Suriye bu gerçeği iyi anlamalı. Tavizlerle Türkiye’nin önünü kesemezler. Sadece direnişle Türkiye’nin önünü kesebilirler. DAİŞ’e karşı direndiler, insanlık nazarında bir saygı kazandılar. Eğer bir hareket ve direniş meşru ise, önünde kimse duramaz. Rojava ve Kuzey Suriye halkları Kürt, Arap, Ermeni, Süryani ve Çerkezler mücadele, emek, şehitleri ve direnişleriyle kendilerini meşrulaştırdılar. Bu yüzden hiç bir şey bu halkların önünü kesemez. Halklar Türkiye’ye karşı büyük bir direnişe başlayabilirler. Kendilerini buna hazırlamaları gerek. Onları, demokrasilerini ve kardeşliklerini koruyacak olan da budur. Bundan başka hiçbir şey onları koruyamaz. Türkiye şimdi bir adım attı, başka adımlar da atmak isteyecek. Bunu kendi hakkı olarak görmekte ve ‘Bu benim hakkımdır, bu bölgeyi ele geçireceğim’ demekte.
KUZEY SURİYE HAKLARI HAZIRLIK YAPMALI
Çünkü önlerine koymuş oldukları Misak-i Milli’dir. Yani Efrîn’den Kerkük’e kadar Osmanlı’nın elinde olan Kürdistan’ı yine almak istiyorlar. Erdoğan bunu bir kez değil bir çok kez açık bir biçimde ifade etti. CHP, ‘’oralarda işimiz yok’’ dediğinde, ‘’Siz Lozan’ı anlamıyorsunuz’’, yani ‘Lozan’la biz oraları kaybettik, oralar bizim, bizim ülkemiz, oraları yine almamız gerekir’ dedi. Bugün yaptığı da bu. Bu sebeple hem Kürtlerin, hem de Kuzey Suriye halklarının Türkiye’nin girişine karşı hazırlık yapması gerekir.
Tarihi bir direniş verilmeli, eğer yapabilirlerse Türkiye’yi dipsiz bir kuyuya atabilirler, Türkiye o zaman işin içinden çıkamaz duruma gelir. Böyle bir durum, Türkiye’deki işgal ve faşizmi yok eder. Bu durum tüm Suriye halklarının çıkarınadır. Erdoğan-MHP iktidarı zayıf durumda, gün geçtikçe daha da zayıflıyor. Zayıfladıkça savaşı büyütüyorlar. Tehditlerini artırıyorlar. Başka adımlar atmak istiyorlar. Bu şekilde halkların önünü almaya çalışıyorlar, demokrasinin önünü kapatmaya çalışıyorlar, önce AKP’nin parçalanmasının önüne geçilmek isteniyor, kendi iktidarlarını sürdürmek için.
İKTİDARDAN DÜŞMEKTEN VE YARGILANMAKTAN KORKUYORLAR
Savaşın büyümesinin, tehditlerin artmasının sebebi bu. Eğer güç olsalardı bunu yapmazlardı, kendilerine güven olsaydı bunu yapmazlardı. İktidardan düşmekten ve yargılanmaktan korkuyorlar. Çünkü savaş suçu ve insanlık suçu işlemişler. Vazgeçmiyorlar, çünkü yargılanmaya doğru gidiyorlar. Yargılanmamaları için iktidarda kalmaları gerekiyor, bu sebeple savaşı büyütüyorlar. Bu sebeple tehdit ediyorlar. ABD de, Rusya da bunu görüyor. İki güç de Erdoğan ve Bahçeli’nin zayıflığından kendi çıkarları çerçevesinde yararlanmaya çalışıyor.
RUSYA VE ABD ÇIKARLARI İÇİN KÜRTLERİ KURBAN ETMEMELİ
Nasıl ki Osmanlı’nın son dönemlerinde bazı devletler Osmanlı’nın zayıflığından kendi çıkarları doğrultusundan bir sonuç elde etmeye çalıştıysa, bazı yardımlarda bulunup birçok şeyi elde ettilerse, şimdi de Rusya ve ABD bunu yapıyor. İki güç de Erdoğan ve Bahçeli’nin zayıflığı görmüş durumda. Zayıf noktaları Kürtlerdir, bu sebeple Kürt meselesini öne çıkartıyorlar, Erdoğan ve Bahçeli’nin hemen istemlerini kabul etmeleri için. Kürtlerin bir statüye ulaşmaması için, herhangi bir hak sahibi olmamaları için Türkiye’de olan her şeyi satıyorlar, artık satacak bir şeyleri de kalmadı. Şu ana kadar sattı, artık satılacak bir şey de kalmadı. Bu yüzden sıkışmış durumda. Rusya ve ABD’nin de Kürtler üzerinden çıkarlarına ulaşmamaları gerekir. Kürtleri kurban etmemeleri gerekir, Kürtleri kurban ederek bazı imkanları elde etmemeleri gerekir.
Onların çıkarlarına karşı değiliz. Kendi çıkarlarını koruyabilirler, Türkiye’den bazı şeyleri koparabilirler, imkanları vardır. Fakat bunu Kürtleri kurban ederek yapmamalılar. Kürtlerin de bu gerçeği görmesi gerekir; ABD ve Rusya, Kürtler üzerinden Türkiye’yle ilişkilenip Türkiye’ye destek sunuyorlar. Türkiye bundan cesaret alıp onları tehdit ediyor. Eğer Türkiye’ye destek sunmasalar, Türkiye’yi teşvik etmeseler Türkiye tehdit edemez. Bir adım bile atamaz.
Şu ana kadar atmış olduğu, başlangıçtan bu yana Suriye’de atmış olduğu adımlar kendi gücüyle atmış olduğu adımlar değildir. Bütün bunların arkasında bu devletler vardır. Türkiye’yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Ondan sonuç alıyorlar. Halkımıza karşı bu siyaseti yürütüyorlar. Halkımızın kendini kurban etmemesi gerekir, onların hizmetine girmemesi gerekir. Burada kendisi için doğru bir siyaseti yürütmesi gerekir. Eğer dostluk yapılacaksa, doğru temellerde bu dostluk yapılmalıdır. Dostluk adına düşmanlık değil. Halkımızı bu konuda uyarmak istiyorum. Kendisine sahip çıkmalıdır. Kuzey Suriye halkı kardeşliğin,e birliğine sahip çıkıp bunu güçlendirmelidir. Kendilerine karşı yapılan siyasete karşı güçlü bir cesaret göstermeleri gerekir. Eğer böyle olursa bu biçimde yaklaşamazlar, planlarını uygulayamazlar. Şimdi Türkiye sıkışmış durumda, daha önce de belirtmiş olduğum gibi Kürtlerin haklarına kavuşmaması adına olan her şeyi sattılar. Artık satacak bir şeyleri de kalmadı, bu siyasetin sonu geliyor. Artık satacak bir şeyleri kalmadığı için Suriye siyasetinde sıkışmayı yaşıyorlar. Her yönden sona yaklaşıyorlar.
Bunu yaşamamak adına Kuzey Suriye’ye girmek istiyor. Yeni Suriye’nin oluşumdan bir rol sahibi olmak istiyor. Kuzey Suriye’ye girerek bu rolü gerçekleştirmek istiyor. Eğer girmese bu rolü oynayamaz. Bunun yanında atmış olduğu adımlar ona döner, şu ana kadar bunun üzerinden kendi iktidarlarını yürüttüler, Türkiye halklarının kandırdılar, desteklerini aldılar, bu onların sonunu getirir. Türkiye halkları da gerçeği görüp onlara karşı çıkacak.
Bu konuya yönelik adımlar attılar. Bundan korkuyorlar. Eğer Türkiye ve Suriye’de bu gerçek, halk tarafından görülürse direniş büyüyecek ve Türkiye baş aşağı düşecektir. İdlib’de yürütülen siyaset bunu gösteriyor. İdlib’de çok sıkışmış durumda, daha da sıkışacağı görülüyor. İdlib’de yaşadığı sıkışmayı gizlemek adına İdlib’i satabilir de. Bunun karşılığında Kuzey Suriye’den bir şeyler koparmayı amaçlayabilirler. Bu yüksek bir ihtimal. Halkımızın, Kuzey Suriye halkımızın bunu net bir biçimde görmesi gerekir, buna yol vermemesi gerekir, bu alım satımın gerçekleşmesine izin vermemesi gerekir. Eğer izin vermezlerse Türkiye İdlib’de kalamaz, Efrin, Ezaz, Cerablus, Bab’da kalamaz. Kuzey Suriye’ye karşı adım atamaz. Bu işgalin sonunu getirir. Bu da Türkiye’de faşizmin sonunu getirir, demokratikleşmenin önünü açar.
Türkiye’deki demokrasi meselesi sadece Türkiye halklarının sorunu değildir. Aynı zamanda Suriye halklarının da sorunudur. Çünkü hem Türkiye’de hem de Suriye’de işgali, faşizmi, soykırım yöneten Erdoğan-Bahçeli iktidarıdır. Bu sebeple iki ülkenin ve iki ülkedeki halkların düşmanı bu iktidardır. Eğer bu iktidara karşı, iki ülkede mücadele, direniş verilip büyütülürse, bu durum faşizmin sonunu getirir. Tüm halklar için, tüm Orta Doğu halkları için de bu demokratikleşmenin önünü açar.
AKP ve MHP iktidarının saldırdığı başlıca yerlerden bir tanesi de Medya Savunma Alanlarıdır. Güney Kürdistan üzerindeki bu saldırıları nasıl değerlendirmektesiniz? Bu saldırılar karşısında Güneyli güçlerin pozisyonunu nasıl ele alıyorsunuz?
Faşist, soykırımcı ve işgalci güçler sadece Kuzey Kürdistan’ı hedef yapmadıklarını söylemiştim. Kürdistan’ın bütün parçalarını hedef yapmış durumda. Bu yüzden bugün Güney Kürdistan’a saldırmakta ve Güney’de birçok yere yerleşmekte. Eskiden olduğu gibi Osmanlı’nın elinde olan Kürdistan’ı yeniden ele geçirmek istemekteler. Bunu kendi hakları olarak görmekteler. Bu yüzden bugün Medya Savunma Alanları ve Güney Kürdistan’a saldırmaktalar. Bütün Güney Kürdistan’ı ele geçirmek istemekteler. Ama PKK gerillaları onların önünde engeldir. Çünkü PKK gerillaları Güney Kürdistan’ı ve Güney Kürdistan halkımızın kazanımlarını savunmakta. Ama Türkiye, Güney Kürdistan’ı da ele geçirmek istemekte. Bu yüzden ‘Medya Savunma Alanları ve gerilla düşmeli’ diyorlar. O zaman bütün Güney Kürdistan’ı ele geçirebilirler. Bu yüzden Medya Savunma Alanları’na saldırmaktalar. Çünkü PKK gerillaları sadece Kuzey Kürdistan için değil, bütün Kürt halkı içindir. Güney Kürdistan’lı halkımız bunu kendi gözleriyle gördü. DAİŞ Güney Kürdistan’a saldırınca, Güney Kürdistan büyük bir tehdit altına girdi. Gerilla Güney halkımızın yardımına koştu ve DAİŞ’e karşı halkımızı korudu. Güney halkımız bunu çok iyi biliyor. Gerilla Kürt halkının demokrasi ve özgürlüğünün gücüdür. Toplumsallaşma, irade, kimlik, Kürt kültür ve yaşamının gücüdür. Halkımız bunu zamanla daha iyi anlamakta. Bu yüzden işgalci Türk devleti gerillayı hedef yapmakta. Güney Kürdistan’daki partiler Türkiye’nin bu saldırılarına karşı bir tutum ve tavır içinde değil. Türk işgalciliğine karşı durduklarına şahit olmamışız. Türk devleti Rojava, Güney ve Kuzey’de halkımıza karşı vahşi bir siyaset yürütmekte ama hiç bir şey olmamış gibi sessizdirler. Herkes bunu görmekte. Siyasette bunun bir anlamı var, eğer işgalciliğe karşı değilsen, suskun kalırsın. Türkiye çok güçlü, çıkarlarımız bunu istemekte demiyorlar. Onların çıkarları Kürt halkının çıkarıdır. Türk devletinin Kürtler üzerinde yürüttüğü siyasetin Kürt halkının çıkarlarıyla hiçbir alakası yok. Çünkü Kürt halkını ortadan kaldırmak istemekteler. Kürt halkı adına siyaset yapanlar buna karşı çıkmalı. Eğer karşı durmazsa, o zaman siyaseten ne anlama gelmekte? Demek ki bu siyaseti kabul edip doğru görmekteler. Bu şey aynı zamanda partilere de hizmet etmez, partileri için büyük bir zarara da sebep olmakta. Kürt halkı için de gerçeklikleri anlaşılıp, Kürt halkına hizmet etmedikleri ortaya çıkıyor. Bu siyasetle Kürt halkının soykırımına hizmet etmekteler. Onlar için büyük bir zarardır. Umarım bu partileri bunu görüp, bu siyasetlerinden vazgeçerler. Türk devletinin Kürtler üzerindeki soykırımına karşı çıkmalılar. İşte o zaman Kürt halkı içinde bir değerleri olur. Kürt halkına ihtiyaçları var. Eğer Kürt halkından destek alırlarsa, bazı şeylere karşı daha fazla karşı koyabilirler. Burada esas olan Güney’deki halkımızdır. Güney halkı kahraman bir halktır, Saddam’a karşı yıllarca savaştılar ve mücadele ettiler. Şehit verdiler, birçok köyleri defalarca yakıldı, yıkıldı. Ama hiçbir zaman ülkelerinden ve mücadelelerinden vazgeçmediler. Her zaman soykırım ve işgale karşı durdular. Nasıl ki eskiden Irak işgalciliğine karşı mücadele ettiler şimdi de Türkiye işgalciliğine karşı mücadele etmeliler. Çünkü Türkiye bugün Irak gibi onları tehdit etmekte. Bütün kazanımları ellerinden almak istemekteler. Onları köleleştirmek istemekte. Güney halkı bunu kabul edemez. Güney halkı Kürt birliğini ne kadar güçlendirip, Türk işgalciliğine karşı çıkarsa işte o zaman kendi kazanımlarını koruyabilir. Aksi taktirde kazanımlarını koruyamazlar. Bu yüzden Güneyli aydın, yazar, sanatçı, akademisyenler rollerini yerine getirmeli. Gerçekleri Güney halkına izah etmeliler. Eğer görevlerini yerine getirirlerse, o zaman tarihte yer alabilirler. Bugün Türk işgalciliğine karşı durmalılar, halkı buna karşı bilinçlendirmeli ve eğitmeli. Güney halkı bunun için hazırdır, Türk işgalciliğini kabul edemezler. Güneyli siyasetçiler ve partiler sessiz kalsalar bile, Güney halkı kendine sahip çıkabilir. Bu tecrübe ve güçleri var. Umuyorum ki Güney halkı kendine sahip çıkar, Türk işgalciliğine karşı çıkar ve gerillayla beraber ilerleme sağlar.
Kürdistan Özgürlük Gerillası ciddi bir hareketlenme içinde. Hem Kuzey’de ve hem de Güney’de faşist orduya ağır darbeler vurmakta. Özellikle Hakkari, Mardin ve Amed’de etkili eylemler oldu. Gerillanın bu direnişi ve hamlesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Halkımız bunu iyi kavramalı. Sanki Türkiye’de bugün Önder Apo, PKK ve gerilla hariç başka bir özgürlük hareketi var gibi davranılıyor. Ama Önder Apo, PKK ve gerilla dışında bir özgürlük hareketi ortaya çıkmadı ve çıkamaz da. Bunun aksini düşünenler kendini kandırmakta ve faşizme hizmet etmekte. Halkımız bugüne kadar Önder Apo, PKK, gerilla ve kahraman şehitlerimiz sayesinde bazı kazanımlar elde etti. Bugünden sonra da onlarla beraber kazanacak. Onlar olmadan hiçbir zaman bir başarı olmayacak. Kürtler bugün siyasi alanda gelişme kaydetmişse, bu Önder Apo, PKK ve gerillanın direnişiyle olmuştur. Bütün değerler ve kazanımlar yaratıldı. Bu yüzden düşman Önder Apo, PKK ve gerillaya karşı tasfiye siyaseti yürütmekte. Kürtleri ortadan kaldırmak istediler ama Önder Apo, PKK ve gerilla buna engel oldu ve Kürtleri yeniden yarattılar. Şimdi de Kürtleri ortadan kaldırmak için Önder Apo, PKK ve gerillaya saldırmaktalar. Bunun haricinde Kürtlere dair bir siyasetleri yok. Herkesin bunu anlaması gerek. Eğer bugün Kürt halkı siyaset yapabiliyorsa, Önder Apo, PKK ve gerillanın mücadelesi sayesinde siyaset yapabilmekteler. Halkımızı bunu doğru okumalı.
Şimdi bazı dış güçler ve Türkiye sermaye sahipleri, Devlet Bahçeli, Erdoğan, Türkiye MİT’i, Emniyet beraber bir siyaset yürütüyorlar. Şöyle diyorlar: ‘’Kürt sorunun çözümünün önünde Önder Apo, PKK, gerilla engel oluşturuyor. Eğer bu engeli ortadan kaldırırsak sorunu çözeceğiz. Sorunu çözmek için bu siyaseti uyguluyoruz.’’ Bununla emellerin saklamak istiyorlar, herkes tarafından Kürtleri sürekli kandırdıklarını görmek istemiyorlar ve bu biçimde sonuç almak istiyorlar. Zaten tarih boyunca tüm böyle yaptılar. Onlara karşı duranları ortadan kaldırmak için bazı Kürtleri kendi taraflarına çektiler, kandırdılar. ’Siz bize yardımcı olun, onları ortadan kaldıralım, sonra haklarınız vereceğiz’ dediler. Onlar da onlara destek verdiler, Türk devleti karşılarından duranları ortadan kaldırdı ve sonra da onları ortadan kaldırdı. Tarih’te bunun onlarca örneği var. Bu sebeple hiç kimse bu psikolojik savaşa kanmamalı, etkisi altına girmemeli, buna hizmet etmemeli.
Göz önünde; Türk devletinin Kürtlere yaşattığı bariz bir biçimde görülüyor. Belediyelere yönelik, siyasetçilere, parlamenterlere, yurtseverlere yönelik siyaset görülüyor, asimilasyona karşı, soykırıma karşı duruyorlar. Onur ve şeref sahibi hiç kimse bunu kabul etmez. Düşman Kürt yok diyor, Kürt adında siyaset yok deniliyor, Önderlikle olmaz deniliyor. Eğer içinde siyaset, belediye, parti, Önder varsa Kürtler deniliyor. Olanlar da sahte deniliyor.
AİLELER BU KİRLİ SİYASETE ALET OLMAMALI
Diyor; kabul etmeyeceğim ve ortadan kaldırıyor. Bu açık ve net. Kürtler her gün bunu yaşıyor. Bu sebeple faşizm, soykırım hükmü altına hiçbir zaman Önder Apo’suz, PKK’siz, gerillasız bir Kürt siyaseti olamaz. Hiçbir zaman çözüm olmaz. Onurlu her insanın bunun bilmesi gerekiyor. Bakın, bazı analar yıllarca cenazelerini arıyor, kemiklerini arıyorlar, başlarına ne getiriyorlar? İstanbul, Amed, Ankara’da başlarına ne getiriyorlar? O annelerin dertlerini söylemelerine izin verilmiyor. Sadece bir şey söylüyorlar; kemiklerimizi istiyoruz. Bunu da kabul etmiyorlar ve vahşice onlara yöneliyorlar. Erdoğan-Bahçeli, Türk MİT’i ve Türk Emniyeti bazı aileleri örgütlemiş ve onları HDP’nin önüne getirmişler. Devletin onlara nasıl sahip çıktığı net bir biçimde görülüyor. Onları Kürt siyasetine karşı nasıl kullandığı da açık. HDP’nin gerillayla hiçbir alakası yok, PKK’yle ne alakası var HDP’nin? Hiçbir alakası yok. PKK’ye katılan savaşçılar kendi gönüllülük temelinde katılırlar. Kendi ülkeleri, kendi halkı, kendi onur, şeref ve namusları için, kendi özgürlükleri için gerillaya katılım gösteriyorlar.
Eğer geliyorlarsa bunun için geliyorlar. Kimse onları göndermiyor. Eğer bir dertleri varsa PKK’ye, gerillaya dertlerini söylesinler, HDP’ye değil. HDP PKK değil, gerilla değil, o başka bir şey. HDP’nin bu şeylerle alakası yok. Fakat Türk devleti, MİT, Türk Emniyeti gündemi değiştirmek, Kürtlere karşı olan haksızlığın üzerini örtmek için gittikçe kendilerine karşı gelişen direnişi engellemek için, Kürtler ve Türkiye’deki demokratik güçlerle arasını bozmak, onlar korkutmak, uzaklaştırmak ve Kürtlere darbe vurmak için, Kürt soykırımını tamamlamak için özel, kirli, ahlaksız, psikolojik bir savaş yürütüyorlar. Bazı aileler de buna alet oluyor. Bu açık bir durum. Bununla Kürt siyaseti karalanmak, PKK’yi karalamak, gerillayı karalamak istiyorlar. Kürtlere karşı, gerilla, PKK ve Önder Apo’ya karşı yürüttükleri siyaseti meşru kılmayı amaçlıyorlar. Attıkları adımları meşru kılmaya çalışıyorlar, kimsenin ona karşı durmamasını istiyorlar. Bu biçimde Kürtler yalnızlaştırmak istiyorlar, Kürtler içinde de Önder Apo’yu, PKK ve gerillayı yalnız bırakmak istiyorlar. Önder Apo, gerilla ve PKK’yi sevenleri uzak tutmaya çalışıyorlar. Bu biçimde de Kürt soykırımını gerçekleştirmek istiyorlar. Bu açık ve net.
Bu vesileyle o ailelere çağrım kirli siyasete araç olmamaları, Kürt soykırımına hizmet etmemeleri gerekir. Devlet onları bunu için kullanıyor, onların oyununa ve hizmetine girmemek gerekir. Kendilerini kirletmemeleri gerekir. Onur ve gururlarını ayaklar altına almamaları gerekir. Tüm Kürtlerin de Erdoğan, Bahçeli, MİT, Türk Emniyeti, işgalci valilerin oyunlarını iyi görmelerini istiyorum. O siyaset açıkça Önder Apo, PKK, gerillaya karşı, esasen Kürt halkına karşı, insanlığa karşıdır.
Hepimizin beraberce bu kirli siyasete durmamız gerekir, direnişin büyütülmesi gerekir. Bu siyasetin yenilgiye uğratılması gerekir. O zaman barış yaşanabilir. Psikolojik, özel, kirli savaş sona erdirilemedikçe, kandırmaları, yalanları sona ermedikçe, demokratik mücadele güçlendirilmediği sürece çözüm ve barış olmaz. Sürekli bir biçimde özel ve kirli savaşı yaşayacaklar ve kendilerine sürekli bir biçimde hakaret edilecektir. Tüm değerlerinin ellerinden alınmasına çalışılacak, insanlıklarını bile onlardan almaya çalışacaklardır.
HER KÜRT BİREYİ ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİP ÇIKMALI
Kürt ve Kürdistan adına her ne varsa ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Eğer bunun yaşanması istenmiyorsa o vakit her Kürt bireyi kendi irade, kimlik, dil, kültür, onur, gelecek ve özgürlüğüne sahip çıkmalı. Bunun için bedel vermeyi de göze almalı, bedel ödenmeden olmaz. Fedakarlık yapmaları gerek, korkmamaları gerek. Eğer korkarlarsa, ‘’yakalanacağım, öldürüleceğim’’ denilirse direnişe katılmasın. O zaman öldürülür. Bunu bilmesi gerek. Eğer tutuklanmak, öldürülmek istemiyorsa, o kirli siyasetin en hızlı bir biçimde sonlanması gerek, her yerde kendisine sahip çıkması gerek. Mücadeleyi büyütmeleri gerek. O zaman faşist, soykırımcı devlet siyaset yapamaz hale gelir, o zaman zorunlu bir biçimde Kürt toplumunu, iradesini, kimliğini, dil, kültür ve özgürlüğünü tanıyacaktır.
Böyle bir durumda Önder Apo’nun özgürlüğü gerçekleşir, çözüm olur, barış gelir. Barış isteyenlerin, yollarının çok yönlü bir direniş olduğunu bilmeleri gerekir, işgal, soykırım ve faşizme karşı, çok yönlü direniş. Bunun dışında hiçbir şey Kürtleri ölümden kurtaramaz. Bu çerçevede tüm halkımıza başarılar diliyoruz. Bu kirli soykırım siyasetine karşı gerilla cesaretle, kararlılıkla, fedakarca büyük bir direniş gösteriyor. Her güne her yerde bedel veriyor, şehit veriyor. Halkımızın bunu bilmesi lazım. Her gün işgalci Türk faşistlerin büyük darbeler vuruyorlar. Türk devleti kayıplarını gizliyor, birçoğunu gizliyor. Burada özel bir propaganda yürütülüyor. ‘Her gün gerillayı öldürüyor, yeniyor’ gibi yansıtılıyor. Her gün bazı bölgeler için, ‘’şu yer ele geçirildi’’ deniliyor. Böyle yansıtıyorlar. Fazla iletişim kanalları olmadığı için halkımız da biraz inanıyor. Halkımızın, işgalcinin, hiçbir zaman halkımızın hizmetinde olacağı bir şeyi dile getirmeyeceklerini bilmesi gerekir. Basın kurumlarını kapatmalarını ve gazetecileri zindana atmalarının nedeni bu. Tek taraflı propagandalarını yapmaları için, herkesi kandırmaları ve iradelerini kırmak adına bunu yapıyorlar. ‘’iradeni yok edeceğim’’ diyorlar. Bu sebeple yaptıkları operasyonların irade kırma operasyonları olduğunu söylüyorlar. Kürt iradesinin kırmak için de seçimlerini kabul etmiyorlar.
GERİLLA TARİHSEL BİR DİRENİŞİ TÜM ORTADOĞU HALKLARI İÇİN GERÇEKLEŞTİRİYOR
Bununla Kürtlerin mücadeleyi bırakmaları amaçlanıyor. Bu yüzden bunu yapıyorlar. Gerilla, mücadelesiyle, kahramanlığıyla, siyasetlerini yenilgiye uğratıyorlar, sonlarını getiriyorlar. Bu sebeple gerillaya saygılarımı sunuyorum. Gerilla tarihsel bir direnişi sadece Kürtler için değil, tüm Ortadoğu halkları için gerçekleştiriyor. Her kesin eskisinden daha çok gerillaya sahip çıkması gerekiyor.
HER NEREDE KÜRT VARSA GERİLLAYA KATILIM GÖSTERMELİ
Tüm Kürdistan’da, her nerede Kürtler varsa, özellikle de gençler, kadınlar gerillaya katılım göstermeli. Gerillayı güçlendirmeleri gerekir. Gerillanın güçlendirilmesi, iradenin, özgürlüğün, kimliğin, kültür ve toplumsalın güçlendirilmesi ve Kürtlerin geleceğidir. Kürt geleceğinin kesinleştirilmesidir. Şu ana kadar Kürtler her şeyi gerilla mücadelesiyle kazandı. Bundan sonra da gerillayla kazanıp onu koruyacaktır. Gerilla Kürtler için temel bir güçtür, stratejidir. Kürtler gerillayla büyüdü ve yaşıyor. Bu sebeple eğer Kürtler soykırıma karşı durmak istiyorlar, yaşayacaksa gerillayla yaşayacaktır. Gerilla nasıl fedakarlık gösteriyorsa, nasıl bir cesaretle mücadele ediyorsa, Kürt halkı da gerilla gibi cesaret ve fedakarlıkla, kahramanca işgale karşı durmalıdır. Eğer sadece gerilla mücadele ederse bazı değerleri koruyabilir, fakat Kürtler kısa sürede özgürlüklerine kavuşamazlar, demokratikleşmeyi, barışı yaşayamazlar. Ne zaman gerillayla kendini bütünleştirirse, birbirlerinin güçlendirirse, beraber mücadeleyi büyütürlerse o zaman barış çözümüne kavuşurlar.
Bu çerçevede bir kez daha tüm gerillalara selamlarımı ve saygılarımı iletiyorum. Tüm gençlere çağrım gerillaya katılmalarına yöneliktir. Halkımız olan çağrım; nasıl ki gerilla mücadele ediyor ve direniyorsa, onlar da direnmeli, direnişlerini gerilla direnişiyle bütünleştirmeli, böyle bir durumda ne Türk devleti ne de başka bir devlet Kürtlerin özgürlüğünün önünde duramaz. Kürtler özgürlüklerine kavuşacaklardır.