HABER MERKEZİ
Tarih boyunca dünya genelinde özel savaşı en çok geliştiren gücün TC Devleti olduğu ve AKP-MHP iktidarı altında ise özel savaş uygulamalarının zirve yaptığı bilinmektedir. Öyle ki, mevcut AKP-MHP faşist iktidarı her gün yeni özel savaş yöntemleri geliştirmekte ve psikolojik savaşı en üst düzeyde uygulamaktadır. En son geliştirilen özel savaş saldırısı ise, “Gerilla ailesi” olduğu söylenen bazı kadın ve erkeklerin HDP Diyarbakır İl Binası önüne gönderilmesi ve orada oturtulup “Çocuğumu dağdan getirin” eylemi yaptırılmasıdır. Buna paralel çocuğu dağa çıkıp gerillaya katılmış olan ailelere baskı yapılarak, aileler yoluyla gençlerin dağdan indirilmesinin sağlanması ve bu temelde Kürt gerillası karşısında başarıya ulaşılması hedeflenmektedir. AKP-MHP faşizmi umudunu buna bağlamış görünmektedir. Bu doğrultuda devletin tüm imkânları seferber edilerek etkinlik sağlanmaya çalışılmaktadır.
Hiç kuşkusuz AKP-MHP özel savaş sisteminin aileleri meydana sürmesi, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde Kürt kadınlarının artan etkinliğini sınırlandırma çabası olmaktadır. Gerçekten de İmralı tecridine ve faşizme karşı 200 gün süren açlık grevi direnişlerinde Kürt analarının sokağa çıkması çok büyük etki yapmıştır. Şimdi de “Kayyum” adı altında Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerine yöneltilen gasp ve işgale karşı direnişte kadınlar ve özellikle de analar etkili olmaktadır. AKP-MHP faşizminin aileleri eyleme sürmesi, söz konusu kadın direnişlerinin özel savaş sistemini ne kadar zorladığını göstermektedir.
Mevcut yöntemlerle AKP-MHP faşizminin ulaşmak istediği hedefler açıktır. Güya bu yöntemle HDP’nin artan yükselişini önlemeye ve kendi ömrünü uzatmaya çalışmaktadır. “Kayyum” adı altında belediyelere yönelttiği saldırı kendisini o kadar teşhir etmiştir ki, bu biçimde söz konusu teşhiri azaltmak ve özellikle de kendi tabanı üzerinde fazla etki yapmamasını sağlamak istemektedir. Bu biçimde gündem değiştirmeye çalışarak, yaptığı haksızlık ve baskının tartışılmasını azaltma çabası içinde olmaktadır. Yoksa Kürt gençlerini dağa HDP’nin çıkarmadığını ve dolayısıyla HDP’nin geri indiremeyeceğini AKP-MHP iktidarı da çok iyi bilmektedir. Kaldı ki dağa çıkıp gerillaya katılanlar sadece HDP’li ailelerin çocukları da değildir, örneğin AKP’li ailelerin çocukları da gerilla saflarında azımsanmayacak oranda vardır. Dahası gençlerin durumu AKP-MHP iktidarını fazla ilgilendirmemektir de. Onların tek derdi mevcut iktidarlarını korumak ve sömürülerini sürdürmektir.
Şimdi bu temelde gelişen AKP-MHP saldırılarının özel savaş kapsamında olduğu ve bu biçimde özel savaş sisteminin ömrünü uzatmaya çalıştığı değerlendirilmektedir. Fakat söz konusu olayın bunun ötesinde de değerlendirilmesi gereken yanları vardır. Örneğin Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu şimdiye kadar hep teknik güçlerinin gelişiminden ve bu temelde “Terörün sonunu getireceklerinden” söz etmişlerdir. Polis Bakanı Süleyman Soylu, dağa çıkışları sıfır noktaya indirdiklerini ve dağdakilerini de bitirme noktasına geldiklerini onlarca kez açıklamıştır. Oysa HDP Diyarbakır İl Binası önüne örgütlendirilip gönderilen ailelerin durumu söz konusu bu açıklamaları yalanlamaktadır. Eğer her şeyi teknik güçle hallediyorlarsa, o zaman HDP Binası önündeki aileler neyin nesi oluyor? Bu durumda ya gençlerin dağa çıkışı artarak sürüyor, ya da HDP binası önündeki aileler yalan söylüyor. Eğer gerçekten dağa çıkış sıfırlanmışsa, o zaman mevcut HDP binası önündeki aileler yalan söylemektedir, çünkü dağa çıkış yoktur! Yok eğer HDP binası önündeki aileler dağa çıkan gerilla ailesi iseler, o zaman da dağa çıkışların artarak sürdüğü ve Süleyman Soylu’nun yalan söylediği ortaya çıkar.
Özel savaş, işte böyle tehlikeli bir savaş türüdür. Eğer iyi örgütlenmez ve dikkatli yürütülmezse, dönüp sahibini vurur. Nitekim burada da dönüp sahibini vurduğu gözlenmektedir. Kürt halkının ve kadınlarının direnişi karşısında iyice sıkışan Erdoğan-Bahçeli-Soylu faşist rejimi, bu baskıyı tersyüz edebilmek için bazı aileleri kandırarak ve satın alarak HDP binası önüne göndermiş, ancak bu biçimde de şimdiye kadar yaptıkları “Gerillanın sonunu getiriyoruz” açıklamalarının yalan olduğunu ortaya koymuştur. Aslında gerilla karşısında yenilmiş olduğunu itiraf etmiştir. Artan gerilla ve halk direnişi karşısında ayakta kalabilmek için parayla satın alınan birkaç kadın ve erkeğin sahte göz yaşından medet umar duruma düşmüştür. Öyle ya, eğer Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu şimdiye kadar yaptıkları açıklamalarda olduğu gibi gerilla karşısında başarılı olsalardı, o zaman bu tür yöntemlere baş vurmalarına gerek kalır mıydı? Gerillaya karşı ailelerden ve onların göz yaşlarından medet umar hale gelir miydi?
Nereden bakılırsa bakılsın, HDP binası önüne ailelerin gönderilmesi ve gerilla aileleri üzerinde baskı uygulanması, AKP-MHP iktidarının gerilla karşısında yenilmiş olduğunu göstermektedir. Ailelerin göz yaşlarına sığınarak söz konusu yenilginin çöküşe yol açması önlenmeye çalışılmaktadır. Peki bu mümkün müdür? Mümkün olmadığı açıktır. Çünkü söz konusu yöntemin de, daha önceki özel savaş yöntemleri gibi hiçbir yeniliği yoktur. Bundan yıllar önce de AKP iktidarı satın aldığı bazı aileleri aynı amaçla HDP binası önüne göndermiş, ancak hiçbir sonuç alamamıştır. AKP’den önceki özel savaş hükümetleri de benzer uygulamalar geliştirmişler, ancak başarılı olamamışlardır. Dikkat edilirse, AKP-MHP faşizminin uyguladığı özel savaş yöntemlerinde bir yenilik yoktur. Daha önce uygulanıp başarısız kalmış olan yöntemleri tekrarlayıp durmaktadır. Dolayısıyla AKP-MHP faşizminin de bu yöntemlerle başarısız kalacağı kesindir.
Aslında Kürt özgürlük mücadelesi karşısında AKP-MHP faşizmi yenilmiş ve çökmüştür. Siyaset sahnesinden silinip giderken, son güç kalıntıları da faşist-soykırımcı güçler tarafından Kürtlere karşı bu biçimde kullanılmak istenmektedir. Nasıl ki 7 Haziran 2015 seçiminde iktidarı kaybeden Ahmet Davutoğlu’na 24 Temmuz 2015 topyekûn faşist saldırısını başlattırdılarsa, şimdi de 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde yenilmiş olan Erdoğan-Bahçeli faşizmine söz konusu vahşi saldırıları yaptırmak istemektedirler. Bu biçimde AKP ve MHP’ye verdikleri gücü onlardan geri almaya çalışmaktadırlar. Gerçekte olan budur ve AKP-MHP faşizminin ömrünü artık daha fazla uzatması mümkün değildir. Söz konusu vahşi saldırı ve katliamlar faşist özel savaş sistemini daha fazla ayakta tutamayacaktır. Çok yakında AKP-MHP faşist iktidarı çökecek ve Türkiye’de tarihi siyasal gelişmeler yaşanacaktır.
Atakan ÇETİN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi