Yazımızın birinci bölümünde evrensel rasyonel aklın işleyişini, toplumsal doğada rasyonel aklın önemini, Toplumsal doğadaki sorunlara yaklaşım tarzlarını, Türk devlet sisteminin soykırımcı düşünme tarzını, rasyonel olamama halini, PKK Önderliğin. Abdullah Öcalan’ın yaratmaya çalıştığı rasyonel aklı tanımlamaya çalıştık. Bu bölümde ise işgalci ve soykırımcı Türk devlet-iktidar aklının güncelde uygulanma biçimi 1924 anayasasına bağlı olarak geliştirilen soykırım planın bir uzantısı, güncellenmiş biçimini ifade eden çöktürme planını irdeleyeceğiz.
TÜRK DEVLET AKLININ 21. YY. DAKİ SOYKIRIM PLANI: “ÇÖKTÜRME PLANI”
“Çöktürme planı” 2014 Eylül ayında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın hazırlanmış, Ekim 2014’teki MGK’de kararlaştırılmış, Genelkurmay Başkanlığı’na Genelkurmay Strateji Plan Dairesi, Strateji Şube Müdürlüğünce simülasyon denemesini yapılmış AKP iktidarı tarafından onaylanıp 24 Temmuz 2015 yılında yürürlüğe konulmuştur. Bu savaş planı Şark ıslahat planına bağlı güncelleştirilmiş bir soykırım planıdır. Türk devlet aklı bu plan ekseninde savaş kapsamında işlemeye devam ediyor.
Bu plan sadece Kuzey Kürdistan ile sınırlı olmayıp dört parçada ve Kürt varlığını kapsayan bir plandır. Diğer Kürdistan parçalarda kısmi çözümler gelişse bile Sömürgeci Türk devleti mevcut zihniyetiyle tüm imkanlarını seferber ederek bunu sabote etmeye çalışacaktır ve çalışmaktadır. Dolayısıyla demokratikleşme ancak toplumsal tüm kesimlerin demokratik bir anayasal çerçevede kendilerini örgütlemeleri ve sistem değişikliğini zorlamalarından geçecektir. Diğer türlü devlet gündeminin peşinden sürüklenen konumdan kendilerini kurtaramayacaklardır. Büyük ölçüde gerçekleşen de budur.
HDP’ye yönelik saldırlar, asker-polis, gerilla ailelerinin kullanılması, kayyımlar, toplu tutuklamalar, gerillaya karşı süreklileşmiş hava ve kara saldırıları, Rojava işgali üzerinde titizlikle çalışılmış çöktürme planına bağlı geliştirilen politikalardır.
19 Ağustos Kayyım Darbesi Kürtlere Karşı Savaş Kararının Yenilenmesidir
Geçmişte Kürdistan’da bulunmuş kontra ve özel savaş elemanları yeniden savaş alanlarına getirilmiştir. Çöktürme planı raporunun ikinci sayfasında “daha önce bölgede görev yapmış üst düzey askeri yetkilerden yararlanma, bu alana kaydırma hem coğrafyayı tanımaları hem de bölgenin temel özelliklerini bilmeleri, sivil halkın psikolojisini bilmeleri açısında yararlı olacağı, köy korucularının ve komu görevlisi olarak görevlendirilen, eski örgüt mensuplarından yararlanılması önem arz etmektedir” denilmektedir.
Erdoğan’ın tekrardan savaş ittifakını pekiştirme amacıyla Ağar ve Çiller gibi özel savaş elemanlarıyla görüşmesi, jitem davalarını zaman aşımı gerekçesiyle düşürülerek beraatla sonuçlandırılması cezaevlerindeki jitem Hizbullah gibi kontra elemanlarının serbest bırakılması, PKK önderliğine ziyaret yasağını getirilmesi tümü bu plan eksenlidir ve AKP-MHP-Ergenekon savaş ittifakı çok zorlansa ve ciddi bir krizi yaşasa da savaşta ısrar edeceğinin kanıtıdır.
AKP gerekirse erken seçime giderek güç tazelemsi yapacak ve 2023 yılındaki cumhuriyetin 100. yılında kendilerinde Milli reis ikinci Atatürk olarak Erdoğan liderliğinde ikinci bir kurtuluş savaşını kazanmış sayacaklar. Bunun gerçekleşmesi için Kürt direnişinin tasfiyesi ve Kürt toplumunun kırılması gerekmektedir. Bu kadar acele etmesinin ve saldırganlaşmasının bir nedeni de budur. Ne kadar Kürt ve demokrasi düşmanı özel savaş kliği, örgütü ve elemanı varsa bu sürece dahil edilmektedir. Böylesi topyekûn bir saldırı söz konudur.
Çöktürme Planı Siyasal Tüm Demokratik Kurum ve Yapıların Tasfiyesi Hedeflenmektedir
Raporda, devamla: “Terör örgütünün, kırsal ağırlıklı bir örgüt iken, KCK yapılanmasıyla aynı zamanda kent merkezli bir terör örgütüne dönüşmeye çalıştı, Demokratik Toplum Kongresi, Siyaset Akademileri, Öz Savunma Birlikleri, Kent Meclisleri ve Demokratik Yurtsever Meclisi, bunların yanında Eğitim Destek Evleri, Özgür Yurttaş Dernekleri gibi yapıların elaman kazanmak için oluşturulduğu ve bunların tümü terör örgütü şehir yapılanması içinde belirli işlevi bulunmakta ve bunlara yönelik acil kararların alınması icap etmektedir. Terör örgütünün malum siyasi partinin sözde ateşkes ve çözüm süreci çağrılarının, yine malum siyasi partinin eş başkanlarının bu yönde barışçıl açıklamalar yapmaya devam etmelerinin uluslararası kamuoyunda yarattığı etki açısından olumlu olacağı terör örgütü tarafından istenilmekte, bu açıklamaların algı yaratma amaçlı olduğu tarafımızca bilinmektedir,” denilerek tüm ulusal Kürt kurumları hedef kapsamına alınmaktadır.
Çöktürme planına Göre Hiçbir Barış Çağrılarına ve Siyasal Çözüme Karşılık Verilmeden Soykırımda Devam Edilecek
“Ülke içindekilere ilave olarak gerek ABD, gerekse AB’nin bazı ülke temsilcileri tarafından sıklıkla dile getirilen ateşkes çağrıları aslında, BTÖ uzantısı HDP, tarafından yapılan ateşkes taleplerinin bir yansımasıdır. Atılan bu kararlı adımlar sonucunda BTÖ oldukça zor bir duruma düşmüş ve bu kararlılığın kendi sonlarını getireceğini anlamışlardır. Böyle kritik bir zamanda sözde bir ateşkes, terör örgütünün daha da güçlenmesine ve psikolojik bir üstünlük kazanmasına sebebiyet verebilecek; yakın bir gelecekte kendisini toparlayacak olan terör örgütü çok daha güçlü saldırılarda bulunma imkânına kavuşabilecektir. Sınırlarımız içinde ve ötesinde yürütülen operasyonlara ara verilmeden devam edilmesi Kamu Düzeni ve Güvenliği açısından hayati öneme haizdir…Terör örgütü tek taraflı çatışmasızlık ilan etse bile bu adımdan vazgeçilmeyecek. Örgütün kendi uzantısı, malum parti üzerinden “ateşkes” çabası içerisinde olduğu, bunun zaman kazanmaya yönelik olduğu bilinmeli.”
Kürtlerin Siyasi İradesi Tanınmayacak Muhatap Alınmayacak ve Seçilmiş Belediyelere el Konulacaktır
Çöktürme planının bir politikası da hiçbir zaman Kürt siyasal iradesinin tanınmaması şeklindedir. Siyasal partilerin ve seçilmiş olsa bile temsilcilerin muhatap alınmaması temel politika olarak belirlenmiştir. Kendi devlet yasalarına göre legal bile olsa Kürt iradesini, kültürünü, dilini temsil edecek hiçbir dernek, parti, sosyal, kültürel ve sanatsal demokratik kurumlaşmaya izin verilmeyecek var olanlarda tasfiye edilecektir. Kayyımların ilk icraatlarının Kürtçe dilini yasaklaması ve kadın, kültür derneklerinin kapatması bu politika gereğidir. Legal demokratik partiler “terör örgütü nün uzantıları” biçiminde tanımlanarak düşman kategorisine alınmışlardır. HDP’ye yönelik gelişen saldırılar, kayyım atamaları, provokatör aileler üzeri kriminalize çalışmaları, Kulp olayının direk HDP’ye mal edilmesi ve Kulp belediye başkanının tutuklanarak belediyeye kayyum atanması, en son olarak Erzurum Karayazı belediyesinin kayyumla gasp edilmesi yine bu planla bağlantılıdır.
“Yerel yöneticilerin (Vali, kaymakam ve üst rütbeli askerlerin) terör örgütünün uzantısı malum parti vekilleriyle ve diğer sivil kuruluşlarla temasının olmamasına askeri nizam gösterilmesi.”
“Bundan sonra asla iç tehdit olmayacak. Legal alanda örgütlenmesinin verdiği avantajlar, anayasanın kendilerine verdiği Anayasal hakları ve koruma zırhı, terör destekçisi partiyi, dağdakilerinden daha avantajlı duruma getirmiştir. Devletimizin ve milletimizin birlik ve bütünlüğüne kasteden bu hain güruh, devlet olanaklarını da devletimize karşı kullanarak her türlü hokkabazlığı yaparak ülke bütünlüğümüzü tehdit derecesine varmışlardır. Terör örgütünün uzantısı malum partinin kadroları ve ellerinde bulunan belediyelerin kademeli olarak tasfiyesine öncelik verilmesine azami önem verilmesi gerekmektedir. İç İşleri Bakanlığı yetkisinde olan belediyeler terör örgütünün yardakçısı sözde partiden alınıp, devletimizin denetimine verilmelidir. “
“Bölgede operasyonlarda bulunan tüm personelimizin terör örgütünün ve yardakçısı partinin belini kırana kadar devletimizin tüm kurumları tam bir seferberlik içinde olduklarını akıllarından çıkarmamaları gerekir. Bu seferberlik vesilesi ile istenilen tüm lojistik destek, araç gereç ve yasal engellerin anında ve seri bir şekilde kaldırılacağı bilinmeli ve bunun operasyon içinde bulunan idari birimlerin dikkatini dağıtmaması gerektiği bilinerek rahat hareket edilmelidir.”
Gerillaya Karşı Hava ve Kara İmha Operasyonları
Çöktürme planı Öz yönetim direnişleriyle birlikte kısmi olarak hayata geçirildi. Ancak istenen sonuç alınamadığından hala devam etmektedir. Çöktürme planın özel savaş planıdır ve iki eksende öngörülmüştür. Birincisi toplumsal ve siyasal alanda gerçekleşecek saldırılar belirlenmiştir. Belediyeler, yerel meclisler, parti, dernek, kültür-sanat kurumları, basın-yayın gibi demokratik kurumların tasfiyesi hedeflemiştir. İkincisi askeri olarak direniş güçlerinin gerilla, milis, öz savunma, yurtiçi ve dışı askeri kurumların ve merkezi karargâh üstlerinin tasfiyesi veya hareket ve koordine edemez düzeye getirilmesi amaçlanmaktadır. Birebir Sri Lanka Tamil örneği esas alınarak hem siyasal hem de askeri alanda tümden Kürt direnişinin imhası hedeflenmiştir. Güney Kürdistan’ın işgali bu amaçla gerçekleştirilmektedir.
“Sınır ötesi hava harekatları Kandil ve civarı kampları felç etmesi sağlanarak, emir ve talimatların verilemez hale getirilmesi, telsiz, telefon ve diğer iletişim araçlarının işlevsiz bırakılması, terör örgütünün kendi içinde iletişimini keseceği gibi, sevk ve idarenin de büyük bir sekteye uğratacağı, bununla birlikte uygulamaya konulan ‘Çöktürme’ eylem planıyla yerleşkelerin ablukaya alınması ve yaşam alanlarının yok edilmesi ile terör örgütünün iç yapılanmasını psikolojikmen çökertecek, lojistik desteği kesecektir. İnsansız hava araçlarıyla lider kadroların yerlerinin tespitine özen gösterilmesi ve lider kadrodan birkaçının X edilmesi önemli bir psikolojik üstünlük sağlatacaktır.”
Rojava Kürdistan’ın da İşgal ve Soykırım
Aynı raporun ilgili bölümü Nusaybin, Cizre, Şırnak, Sur gibi öz yönetim ilanlarını gerçekleştiği alanlarda uygulanan savaş planını içermektedir. Bu soykırım politikasının bir benzeri Rojava’ ya da uygulanmak isteniyor. Efrin’ de gerçekleşen bu soykırım planıdır. Türk devleti bu planı tek başına gerçekleştiremeyeceğini bildiğinden Rojava ve Güney Kürdistan’daki KDP-ENKS gibi işbirlikçi örgütlerle özel ilişki kurulmasını kararlaştırmıştır.
“Ablukaya alınan yerleşkelerde, yaşamsal alanlar tahrip edilerek geri dönüş koşulları ortadan kaldırılacak, kitlesel imhalar, tutuklama ve boşaltmalarla yerleşkeler huzura kavuşturulacaktır.’ Raporun 8 sayfasında ‘yapılacak bastırma operasyonlar da 10 bin ile 15 bin imha, 8 bin civarı yaralı, 5-7 bin arası tutuklama, bombalanmış küçük ve büyük yerleşim alanlarında 150-300 bin civarı insanın yer değiştirmesinin terör örgütünü felç etme, işlevsizleştirmesini sağlaması düşünülmekte…Yapılacak ablukalar da terör örgütünün ülkenin batısın da girişebileceği kalkışmalara karşıda, değişik tedbirler üzerinde çalışıldığı” belirtilmektedir.
“Suriye’deki belli Kürt şahsiyetlerle, siyasi liderlerle, kanaat önderleriyle sıklıkla görüşmek, kendilerine misyon biçmek, yönlendirmek ve bölgesel güçler ile buluşturmak, aralarında birlikler, ittifaklar kurdurmak devlet çıkarlarımız gereğidir. Bölücü örgütün Suriye Kürtleri içindeki etkisini ve hareket alanını daraltmak, olabilirse tasfiye etmek, siyaseten pasif bir çizgiye çekmek, bunu teşvik etmek ve bu konuda her türlü maddi ve manevi destek sunmak; Kürtlerin rejime karşı Sünni Arap milliyetçileriyle birlikte silahlı mücadeleye girişmesi için bölgede bulunan aşiret reislerine, kanaat önderlerine her türlü maddi ve manevi destek ivedilikle sunulmalıdır.”
Çöktürme Planında Özel Savaş Medyasına Verilen Görevler
Soykırım faaliyetlerinde Özel savaş medyasına özel yer verilmiştir. Sınırsız kara propaganda yapma, moral bozma, iftira atma, karalama, hedef gösterme, aşağılama, sanal haber yaratma gibi her türlü psikolojik savaş yöntemlerine başvurması görevi verilmiştir.
“Bölgelerde özellikle AA ve TRT muhabirlerinin bulunması ve yapılan haberler, çekilen görüntülerin diğer basın kuruluşlarıyla paylaşılması, yabancı basının ise akreditasyonla, gözetim ve denetim altına alınması ve alana sokulmaması gerekmektedir.”
“Bölgede ve terör örgütünü küçültücü ve moralmen çökerten ifadelerin kullanılması basın yöneticilerinin marifetine bırakılmalıdır. Operasyonun en önemli ayağının ve dayanağının basın olduğu unutulmamalıdır.”
İşgal ve Katliamdan Sonra Asimilasyon Kültürel Soykırım ve Olağanüstü Hal Yönetimi
Fiziki olarak işgal, talan ve katliamdan sonra nasıl bir kültürel soykırımın esas alınacağı planda ifade edilmektedir. Şark ıslahat planının bir kopyası şeklinde uyarlanmıştır. Kürdistan da asimilasyon, soykırım ve olağanüstü hâl rutin bir devlet politikası haline getirilmesi öngörülmüştür.
“Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde terör örgütünün bertaraf edilmesi, yerleşkelerin geri dönülemez şekilde tahrip edilmesi, yerleşim birimlerinin boşaltılması, kamu görevlilerinin bölgeyi boşaltmalarının hızlandırılması, özellikle okul çağındaki çocukların harekatın bitimine mukabelen yatılı okullara, Anadolu Liselerine ve Özel okullara yerleştirilmesi, Anayasal işleyişin bölgede olağanüstü hal şeklinde sürdürülmesi, terör örgütü ve yandaşlarının bertarafının kesin bir şekilde sağlanması için tüm imkanların seferber edilmesi”
Sonuç olarak:
Türk devlet aklı hep soykırım aklı olmuştur. Kürtlere ait ne varsa tüm dünyada saldır halindedir. Yüz yıldır denediği ama sonuç alamadığı yöntemleri tekrar tekrar kullanmaktadır. Ya gerçeği görmeyecek kadar akıl tutulması yaşıyor, ya da iktidar çıkarları bunu gerektiriyor. Kürtler pahasına büyük bedeller ödeyerek siyasal demokratik kazanımları elde ettiler. Bu değerleri savunmaya ve bedel vermeye devam edeceklerdir. Bundan vazgeçmeleri söz konusu değildir. Türk devletinin gündemi yüz yıl önceki aklın gündemidir ve yok etme gündemidir. Kürtlerin gündemi var olmak değil kırk yıllık mücadeleyle var kılınan varlığı kalıcılaştırmak ve statüye kavuşturmaktır.
Çöktürme planı sadece Kürtler değil demokratik toplumun ve demokrasinin çökertilme planıdır. AKP-MHP-Ergenekon savaş ittifakına karşı Türkiye’de demokratik güçlerinde bir direniş planı ve ittifakı olmadır. Kürtler direnerek ve savaşarak kendilerini var ettiler. Varlılarını aynı şekilde koruyacak ve özgürlüklerini sağlayacaklardır. Çöktürme planı devredeyken barış ve çözüm çağrılarının sadece niyet anlamında bir anlamı olabilir. Gerçek olan bir soykırım planının pratikte tüm yönleriyle aktif halde işlediğidir. Bunu bilerek yaklaşmak ve radikal direnişte bulunmak tek çaredir. Gerisi kendini aldatmak ve Türk devlet faşizmine zemin yaratmaktır. Yoğun faşist baskının yaşandığı süreçlerde eğer devrimci güçler doğru değerlendirebilirse güçlü direnişler için bir avantaj sağlar. Ne kadar yoğun baskı varsa o kadar radikal eylemler ve çıkışlar gerçekleşebilir. 12 Eylül faşizminin zirvede olduğu bir dönemde devrimci halk savaşı hamlesini başlatan PKK bunun bir örneğidir.
“Bazı kişiler diyor ki, ‘eğer Önder Apo’yla görüşme sağlansa, mesele hal olur.’ Bazı görüşmeler de oldu, ‘işte tecrit kalktı ortada bir mesele kalmadı’ dediler. Bu kendini kandırmak demektir. Bu ölüme yatmak demektir. Bazı kişiler de, tek dedikleri şey, ‘biz barış için çalışıyoruz, biz barış istiyoruz’ diyorlar. Kürt halkı üzerinde imha siyaseti yapılmakta. Bunu açıkça söylemekte ve yapmaktalar. Yapılan siyaset imha siyasetidir. İmha siyaseti altında, nasıl biz barış istiyoruz ve barış için çalışıyoruz diyebiliriz. Bundan daha kötü bir şey yok. Bu büyük bir gaflettir. Faşizm ve imha altında barış nasıl olacak? Eğer imha, işgal ve faşizme karşı direnişi büyütürsen, bu direniş yüzünden artık bu siyaseti devam ettiremez duruma gelirlerse, o zaman mecburi olarak çözümü kabul edecekler. Çözümü sağlayıp sonuç alırsan o zaman barış olur. Türkiye’de Kürt halkı üzerinde yürütülen siyaset sonlandırılmazsa ve bu siyaseti yürütenler iktidardan düşürülmezse, özellikle AKP ve MHP iktidardan düşürülmezse, hiçbir çözüm ve barış da olmaz. Her zaman soykırım yapacaklar, müdahale edecekler, öldürecekler, katledecekler, işkence edecekler, Kürt ve Kürdistan adına ne varsa, hepsini ortadan kaldıracaklar.” (KCK YK. Eş Başkanı Cemil Bayık-15.09.2019)
Türk devleti rasyonel aklını kaybetmiş vaziyette kaos yaşamaktadır. Nereye evirileceği halkların direnişine, dünya ve bölge dengelere bağlıdır. En önemlisi de Kürdistan devrimine bağlı olacaktır. Bunu bildiğinden kendini en fazla etkileyen ve demokratik dönüşüme zorlayan Kürt direnişine ve varlığına her yönüyle düşmanca saldırmaktadır.
Türk devleti Suriye’de iflas etmiş ve kaybetmiştir. Üst düzeydeki savaş komutanlarının peş peşe istifası ciddi bir yenilgiyi ifade etmektedir. Gerillaya karşı yaptığı operasyonlar kırılmış ve sonuçsuz kalmıştır. Savaşı yaymakla istediği amaca ulaşmamış tersine toplumsal, ekonomik ve siyasal krizin derinleşmesine neden olmuştur. Yerel seçimlerde aldığı darbeyle otoritesi sarsılmış ve meşruiyetini kaybetmiştir. Milliyetçi ve şoven politikalar artık sonuç vermemekte ve toplumu ikna etmemektedir. Ekonomik ve siyasi bunalım yeni arayışları, parçalanmaları ve hesaplaşmaları gündeme getirmektedir. Kaybedilen savaşın bedeli olarak daha fazla iç çelişkiler ve parçalanmalar baş gösterecektir. Çöktürtmek isteyen Türk devleti 3. Dünya savaşı çöküntünün altında kalacak gibi görünüyor.
Dıjwar SASON
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
https://www.nuceciwan29.com/2019/09/20/turk-devlet-iktidar-akli-savas-ve-soykirim-aklidir-1/