HABER MERKEZİ – İktidarı boyunca savaş, kan, ölüm ve baskıyla hakimiyet kurmaya çalışan şovenist Erdoğan rejimi şu an girmiş olduğu bataklıktan kurtulmak için son çırpınışlarını yaşarken tekrar aynı kirli politiklarına başvurmaktadır. 17 yıllık iktidar rejimini her türlü baskı, işkence ve hukuksuzlukla devam ettiren AKP Faşizminin kendi içinde yaşadığı dağılmayla birlikte kendini soykırımlar üzerinden miadını doldurduğu ömrünü uzatmaya çalışmaktadır.
7 Haziran 2015 genel seçiminde AKP’nin iktidardan düştüğü, seçimi kaybederek tek başına iktidar olma hakkını yitirdiği, hile ve katliamla sözde 1 Kasım seçiminde iktidarı gasp ettiği, dolayısıyla o günden bu yana meşruiyetinin kalmadığı biliniyor. Aslında ondan sonraki bütün seçimleri de esasen kaybetmiş bulunuyor. Bahçeli MHP’sinin desteği ve yoğun hilelerle hep “Seçimi kazandım” dese de, esas olarak sandıkta kaybettiğini herkes biliyor. Bu durumun son örneği ise 31 Mart yerel seçimi oluyor. Kendi partisi içinde en kıdemli diyeceğimiz eski Ekonomi Başkanı Ali Babacanın ve en yakın mütefiki eski Başbakan Ahmet Davutoğlunun partiden istifa etmesiyle birlikte AKP iktidar rejimindeki istifalar çorap söküğü gibi devam etti. Geçtiğimiz yıl 840 bin üye kaybeden AKP rejiminin üye sayısı bu yıl 9 milyon 931 bine düştü. Yaşanan bu istifaların önünü almak için kendi partisi içerisinde ikna turlarına başlamasına rağmen tümden dağılmaya yüz tutan faşist iktidar rejimini toparlayamamaktadır.
Peki İpin ucu Nerede Koptu?
2023 hayallerini gerçekleştirmek için tüm kirli planlarını devreye sokan Erdoğan içine daldığı hayal servünenine dalmış, her geçen gün bataklığa sürdüğü Türkiye’yi çoktan gözardı etmiştir. Toplumun her kesiminde kendini her yönüyle hissettiren ekonomik kriz artık AKP rejiminin bile gizleyemediği bir seviyeye ulaşmıştır. İpin ucunu en başından koparan AKP iktidar rejimi kendi partisi içindeki kan kaybının 31 Mart seçimleriyle başta İstanbul ve Ankara gibi iki büyük kentin muhalefetin eline geçmesiyle artmaya başladı. Yerel seçimlerin ardından Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun parti kurma çalışmalarını hızlandırdırdı. MHP ile girdiği şovenist, millliyetçi ittifakla iktidarda kalmaya çalışan Erdoğan’ın son 7 yıldan fazladır popülaritesinin sürekli dibe batma eğiliminde olduğunu, suni, içi boş gelişmelerle bunu yükseltmeye çalışsa da battıkça daha da dibe batmaktan kendini kurtaramamaktadır. İpin ucunu tutamayan Erdoğan, Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘terör defterleri açılırsa’ diye işaret edilmesinden paçasını sıyıramamıştı. Bununla birlikte Erdoğan dikta rejiminin gerçeklerini dile getirmeye başlayan bakan, başkan ve üyelerin sayısı da arttı ve artmaya da devam ediyor.
Kaçınılmaz Derin Çöküş!
Kendi içinde girmiş olduğu derin çöküşün önünü alamayan AKP rejimi parti üye sayısındaki azalışı bir çocuğun bile inanmayacağı gerekçelere bağlarken, partiden istifa edip yeni parti oluşumlarına girmeye çalışan, sözde kendisine yakınlığıyla bilenen eski parti üylerini “Hayin” olarak ilan etmekten geri kalmamıştır. Erdoğan, yarattığı sistem ve MHP ile diğer aparatçıklardan oluşan müttefiklerine sırtını yaslayarak kendi mensuplarınca bile itibarı kalmamış olan AKP’nin yükünden kurtulmak ve şimdiye kadarki bütün sorunları kendi sorumluluk alanından uzaklaştırıp batan partisine yükleyerek sıyrılmak istemektedir. Çünkü kendisi de dahil olmak üzere partiden ayrılan parti üyleri de Parti içindeki Derin Çöküş’ün farkında.
Son Çırpınışlar İşe Yarayacak mı?
İktidarı boyunca savaş, kan, ölüm ve baskıyla hakimiyet kurmaya çalışan Faşist Erdoğan rejimi şuan girmiş olduğu bataklıktan kurtulmak için son çırpınışlarını yaşarken tekrar aynı kirli politiklarına başvurmaktadır. Özellikle de kendi varoluşunun devamını Kürt Halkının ve Özgürlük hareketinin bitmesinde gören faşist Erdoğan rejimi Kürdistan’ın dört parçasında Kürt kazanımlarını kendisine hedef olarak seçmiştir. Son olarak da 27 Mayıs’ta Başur Kürdistan’ı tümden işgali hedefiyle devreye koyduğu konseptle, Kuzey Suriye hattında oluşturmak istedikleri sözde güvenli bölge adı altında tümüyle Kürt kimliğini, kazanımlarını ve uluslarası alanda kazandığı siyasi statüyü parçalamak istemektedir. Sadece bununla yetinmekle kalmayıp bu alanda bir taşla kuş sürüsünü düşürmeyi planlamaktadır. Bir yandan çoğunluğu Kürtlerin oluşturduğu bu alana, daha önce Türkiye’ye göç etmiş Suriyelileri yerleştirerek alandaki demografik yapı değiştirilmiş olacak. Daha iki gün öncesinde Fırat’ın doğusunu olduğu gibi kapsayan coğrafyada TOKİ nağmeli ‘barış bölgesi’ hayallerini tellendirirken Sağlık Bakanlığı da personele Suriye’ye askeri harekâtın icap ettireceği olağanüstü durum için Mardin ve Urfa’da görev emri çıkardı. Erdoğan tek taraflı müdahale için ABD’ye iki hafta süre tanıdığına göre sınırların da teyakkuzda olması lazım! Artık mutat bir mekanizmaya dönüştü: Her eli kulağında harekât görüntüsünü bir pazarlık denemesi izliyor. Hem içte hem dış politikada içine girmiş olduğu bataklıktan kurtulmak için başvurduğu kirli savaş politikasıyla son çırpınışları işe yarayacak mı? İçte çöküş dışta bataklığa saplanmış durumda.
Militan RÊHAT
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi