HABER MERKEZİ- İşgalci Türk devletinin Rojava ve Kuzey Suriye’ye yönelik başlattığı işgal saldırılarına karşı cezaevlerinde bulunan PKK’li ve PAJK’lı tutsaklardan tepki geldi. Tutsaklar adına İsyan Kaya, yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de gerçekleştirilen uluslararası komplonun yıldönümünde Rojava ve Kuzey Suriye’ye yönelik saldırı başlatıldığına işaret edildi. Açıklamada, “Devlet nasıl ki, Şeyh Sait’in asılmasının yıldönümünde, yani 29 Haziran’da Demokratik Konfederalizm Önderliği Sayın Abdullah Öcalan’a idam cezası vererek, Kürt halkının asla özgür olamayacağının, öncülerini hep kaybedeceğinin mesajını vermek istemişse; bugün Rojava’ya dönük işgal saldırılarında bu olayları hatırlatmak istemektedir” denildi.
‘Tüm Kürtler tutum sahibi olmalı’
Kürt halkı ve dostlarının, Suriye’nin ezilen halklarının, işgalci Türk devletinin sürdürdüğü “psikolojik savaşı görmesi ve ahlaki-politik değerler temelinde direnmesi” gerektiğine işaret edilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Egemen zihniyet faşistleştikçe, faşizm iktidar odaklarını yitirdikçe, maskesiz kralların çıplaklığına dönüşmektedir. Bu işgal saldırısıyla TC devleti çok açık bir şekilde, dünyanın öbür ucunda da olsa, Kürt halkının varlığını, her türlü kazanımını, statüsünü düşman bileceğini; kendi varlığını Kürt halkının yok edilmesi üzerine inşa ettiğini ilan etmektedir. Başta Bakur halkı olmak üzere, tüm Kürtler bu ölüm kalım durumunu görmek, karşı karşıya olduğu ulusal imha gerçeğini anlamak ve tutum sahibi olmak zorundadır. Evinde oturarak başkalarının savaşıp, Kürtleri savunmasını beklemek, gaflettir. Savaşı sadece Rojava’ya karşı algılayıp, bunun kendi geleceğiyle bağını kurmamak körlüktür. Kürt halkı üzerinde bu imha saldırısı gerçekleşirken, suya-sabuna dokunmadan yaşayabileceğini sanmak bunda ısrar etmek, sisteme teslim olmaktır. Kürt halkı ancak birlik olarak topyekun direnerek varlığını, onurunu savunabileceğini anlamak ve ona göre tutum sahibi olmak durumundadır.
‘Halklar arasında hiçbir sorun yaşanmamıştır’
Kuzey Suriye’de inşa edilen demokratik sistem, tüm halkların özgürce birlikte yaşayabileceğini göstererek Ortadoğu halklarına, insanlığa umut kaynağı olmaktadır. Buna ancak sömürgeler ve halkları birbirine kırdırarak egemen olmak isteyenler düşman olabilir. Bugüne kadar Kürt halkı ve Suriye’deki diğer halklar arasında nasıl ki hiçbir sorun, çatışma yaşanmamışsa, Suriye’deki demokratik halklar birliği ile Türkiye toplumu arasında da hiçbir sorun yaşanmamıştır, yaşanması için bir neden yoktur. SDG güçleri çetelerle mücadele etmek, topraklarını savunabilmek için sahadaki dünya güçleriyle doğal olarak diplomatik bağ kurmakta, yardımlarını almaya çalışmaktadır.
‘Savaş halkların çıkarına değil’
Ancak Türkiye toplumu şu gerçeği açıkça görmeli ve iktidarın sahte milliyetçi tahriklerine gelmekten, iktidarın çıkarlarına alet olmaktan vazgeçmelidir. ABD bir yandan SDG güçlerine silah vermekte, diğer yandan TC ordusunun Kuzey Suriye’yi işgal etmesini teşvik etmektedir. Türkiye toplumu bu çelişkiyi görmeli, AKP-MHP iktidarının ABD ile bir olup halklarımızın aklıyla alay etmesine izin vermemelidir. Türkiye toplumu ABD gibi dünya egemenlerinin halklarımızı çatıştırarak, zayıflatarak Orta Doğu’ya egemen olmak istediğini, bu çatışma ve savaşta ABD ve Türkiye’deki uzantıları dışında halkların hiçbir çıkarının olmadığını, Kuzey Suriye’deki demokratik yapılanmanın Türkiye halklarına karşı olmak bir yana, halkların kardeşliğinin ve ortak özgürlük çıkarlarının teminatı olduğunu bilmeli, görmeli ve bu işgale karşı çıkmalıdır. Aksi takdirde çocuklarını kurban vermekten, savaş batağına saplanan bir Türkiye ile geleceğini bataklıkta yitirmekten kurtulamayacaklar.
‘Hiçbir teknik örgütlü gücümüzü yıkamaz’
Hiçbir teknik, hiçbir ordu halkların birleşmiş, örgütlü direnişini yıkamaz. Rojava bunu binlerce kez kanıtlamıştır. Kürt halkını ve Kürdistani tüm güçleri ulusal demokratik birliği oluşturmaya, ezilen Ortadoğu halklarını, özellikle de Türkiye halklarını, hiçbir çıkarlarının olmadığı bu savaşa karşı çıkmaya; dünya insanlığını insanlık onurunu sahiplenmeye ve tutum almaya çağırıyoruz.
PKK-PAJK’lı tutsaklar olarak, dün olduğu gibi bugün de her şeyimizle halklarımızın yanında, halklarımızın fedaileri olmaya devam edeceğimizi belirtiyoruz. 1998’de nasıl ki devletlerarası komplo Halit Oralların, Kurdi ve Rotindaların ateşten duruşuyla karşılaşarak gerilemek zorunda kaldıysa, bugün de halkların devrimci irade birliği ve topyekun direnişiyle alt edilebilir. Halklar ve ezilenler olarak her zamankinden daha güçlü ve bilinçliyiz. Haklıyız ve kazanacağız!
Tutsaklar olarak öncelikle Türkiye ve uluslararası kamuoyuna, aydınlara, demokratik kurum ve çevrelere; demokrat ve muhalif geçinen CHP gibi işgale, faşizme destek verenlere yaranarak, resmi başvurularda bulunarak halklarımızın sesi olacak; gelişmelere göre tutumumuzu yükselterek, derinleştireceğiz. Bizler halklarımızın gücüne, özüne, haklılığına inanıyor, güveniyoruz. Ahlaki-politik toplum hakikati, demokratik siyaset çizgisi ve barış kazanacaktır. Uğruna savaşmamız gerekse de, kazanacaktır.”