ROJAVA
Direnen, savaşan ve bedel ödeyenler daha son sözlerini söylemediler
“Bugün burada aylardan sonra yağmur yağdı. Göğe asılmış bulutlardaki her damla bir hüzün, bir halkın acı gözyaşları gibi toprağa düştü. Her düşen yağmur damlasıyla topraktan yükselen mis gibi koku kısa süreli de olsa kan ve barut kokusunu bastırdı. Tuz basılmış yaraların acısını dindirdi. Yağan yağmur ağaçların solgunlaşmış dallarını temizledi, her birine yeniden renk ve can kattı.
Bir anda mevsim değişti. Yağmur bir anda savaşa, yerleri kaplayan al kana, uzaklardaki düşman mevzilerini gözetleyen mavi, ela, siyah gözlere bir perde oldu. Diğer günlere göre nispeten sakin olsa da cephede durmak, dinlenmek ölüme davetiye, sömürgeci cellatlara altın tepside zaferi hediye etmektir. Bu nedenle ateşkesin her saniyesini bir anne şefkati ile yaraları sarma, arı gibi çalışarak daha büyük bir cenge hazırlanma zamanıdır. Bu gerçeklikten bi an bile uzaklaşmıyoruz.
Şimdi savaş cephesindeki her yoldaş böyle çalışıyor. Nefes nefese görevini böyle yapmak istiyor. Çok uzakta kimin ne dediği, ne yaptığı ve ne kararlar aldığı cephedekilerin umurunda bile değil. Çünkü burda herkes biz ne yapmalıyız diyor, ve işlerini en layıkıyla yapma çabasını sergiliyor. Çünkü her fedai biliyor ki tarih çok zor an’lara tanıklık etmiştir, tanıklık ettiği gibi çok lafazan, pek çok demagok görmüş bunların zulümlerine, yalanlarına ve hilelerine tanıklık etmiştir.
Cervantes “aşkta ve savaşta her eylem meşrudur” dese de tarih yazan da, tarihe yön veren de her daim direnenler olmuştur. Burada ise direnen, savaşan ve bedel ödeyenler daha son sözlerini söylemediler.”
Can Toprak
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi