HABER MERKEZİ
Soykırımcı TC devletinin Rojava Kürdistan’ına yönelik yürüttüğü işgal saldırıları, her ne kadar önce ABD, ardından da Rusya ile aralarında yaptıkları “ateşkes” anlaşmalarına rağmen devam ediyor. Daha çok Gré Spi, Serikané, Ayn İsa ve bu yerleşim merkezlerine yakın olan coğrafyada tüm şiddetiyle süren bu işgal saldırısında savaş suçları işlenmeye devam ediyor. İnsanların başları, uzuvları kesiliyor, işkence ediliyor. kadınlara, kızlara tecavüz ediliyor, halkın malı, mülkü, evi, barkı yağmalanıyor, talan ediliyor. Halk yerinden/yurdundan göçertiliyor. Daha önce Efrin’de olduğu gibi bu coğrafyanın demografisi ile oynanıyor. Halep, İdlib, Humus vb. yerlerden getirilen çete artıkları ve yakınları buralara yerleştiriyor. Başta soykırımcı TC devleti ile yaptıkları anlaşmaların altında imzası olan ABD ve Rusya olmak üzere dünya devletleri de gözleri önünde yaşanan bu insanlık suçlarını/vahşeti izlemekle yetiniyor.
Soykırımcı TC devletinin işgal saldırıları, işlediği savaş ve insanlık suçları Rojava Kürdistan’ı ile sınırlı kalmıyor. Kürdistan’ın Bakur ve Başur parçalarında da aralıksız bir şekilde devam ediyor. Buralarda dağlar, ovalar, köyler bombalanıyor, insanlar katlediliyor, ormanlar yakılıyor. İnsanlar işkencelerden geçiriliyor, zindanlara alınıyor. Soykırımcı TC devleti tüm bu saldırılarını, onu sadece izlemekle yetinen ABD ve Rusya başta olmak üzere birçok devletlin vermiş olduğu destekle gerçekleştiriyor. Bizzat askeri, teknik, mali ve diplomatik olarak donatan, destekleyen bu güçlerin, soykırımcı TC devleti ile içerisinde oldukları kirli ilişki ise, Kürdistan halkına karşı işlenen savaş ve insanlık suçları karşısında neden sessiz kaldıkları gerçekliğini de ortaya koymuş oluyor.
Burada çok açık bir şekilde belirtmek gerekir ki, işgalci TC devleti Kürdistan halkına yönelik yürütmekte olduğu soykırım saldırılarını bu güçlerle birlikte gerçekleştiriyor. Böyle olmasaydı, bugüne kadar bu devletler şimdiye kadar Kürdistan halkına karşı işlenen savaş ve insanlık suçlarının çoktan önüne geçmiş olurlardı. Bunu yapmamaktadırlar. Aksine onu daha fazla cesaretlendirmektedirler. BM’de alınan, soykırımcı TC devletinin işgalci saldırılarını kınayan kararın, ABD ve Rusya tarafından birlikte veto edilmiş olmasının ve bugüne kadar Rojava’da soykırımcı TC devletinin savaş suçu olarak kabul edilen yasaklı, kimyasal bombalar kullanmasına rağmen üyesi oldukları Birleşmiş Milletlere, bunun soruşturulması, incelenmesi ve gereklerinin yerine getirilmesi için her hangi bir başvuruda bulunmamış olmalarının da bundan farklı yorumlanması mümkün değildir. Oysa başta Avrupa Birliğine, Arap Birliğine üye devletler olmak üzere, soykırımcı TC devletinin Rojava’ya yönelik işgal saldırılarını, burada işledikleri insanlık ve savaş suçlarını kabul etmedikleri, kınadıkları yönünde yaptıkları açıklamalar söz konusudur. BM’nin harekete geçmesi içinde BM’e üye olan devletlerin başvurusu gerekmektedir. Ama bu devletlerin hiç biri bu konuda harekete geçmiş değillerdir.
Bu devletler hala soykırımcı TC devletini cesaretlendiren açıklama ve onu güçlendiren anlaşmalar altına birlikte imza atıyorlar. Önce ABD, ardından beş gün sonra Rusya’nın TC devleti ile yapmış olduğu “ateşkes” anlaşması da bunu doğruluyor. ABD ve Rusya’nın soykırımcı TC devleti ile yapmış olduğu bu anlaşmalar TC’nin Rojava işgalini meşrulaştırmaktan başka bir anlam ifade etmemiştir. Dikkat edilirse adına “ateşkes” dedikleri bu anlaşmalar, soykırımcı TC devleti tarafından yürütülen işgal saldırılarını “meşru” gösteren bir paravan olarak kullanılmaktadır.
Soykırımcı TC devletinin Kürdistan halkına karşı işlediği bu insanlık ve savaş suçlarına her gün bir yenisi daha ekleniyor. Anıları önünde saygıyla eğilerek, selamladığımız 15 Ekim 2019 tarihinde Başuré Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde Eser Irmak (Cemil Amed) ve Seyithan Ayaz (Demhat Ağit)’ın soykırımcı TC devleti katledilmiş olması da böyle bir gerçeklik içerisinde yer alıyor. Soykırımcı TC devleti, Silahlı İnsansız Hava Taşıtları (SİHA) adını verdikleri savaş araçları ile başka bir devletinin ve ABD’nin 1991’den itibaren kontrolü altında tuttuğu 32. ve 36. paralel arasında kalan hava sahası içerisinde böyle bir katliamı gerçekleştirmiş bulunuyor. Güney Kürdistan Bölgesel Yönetim sınırları içerisinde böyle bir katliamın gerçekleştirilmesi bile başlı başına soykırımcı TC devletinin, kendini destekleyen bu devletlerden/güçlerden almış olduğu desteği ortaya koymaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki, soykırımcı TC devleti, bundan sonrada Kürdistan halkına karşı insanlık ve savaş suçlarını işlemeye devam edecektir. ABD, Rusya başta olmak üzere diğer devlet ve güçlerde TC devletine cesaret vermeye devam edeceklerdir. Ancak bunun böyle olduğu gerçekliği, soykırımcı TC devletinin ve ona güç verenlerin amacına ulaşacakları anlamına gelmemektedir. 9 Ekimden bugüne kadar Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının büyük bir kararlılıkla sergiledikleri direnişte bunun zıddının mümkün olduğunu göstermektedir. Bu süreçte; Kürt, Arap, Asuri-Süryani, Çerkez, Ermeni, Türkmen hakları onların yiğit, kahraman evlatları; kızları ile oğulları kanlarını akıtmışlar, destansı direnişleriyle tüm dünya insanlığı için güç ve moral kaynağı haline gelmişlerdir. Dünya halkları, devrimci, demokratik, ilerici, özgürlükçü, duyarlı güçler, çevreler meydanlardan çekilmeyerek Kürdistan halkının yanında, soykırımcı TC devletine karşı olduklarını ilan etmişlerdir. Böylece Soykırımcı TC devletinin başı R.T. Erdoğan’ın fotoğrafını diğer soykırımcı, faşist diktatörlerin; Hitlerin, Mussolini’nin yanına asmışlardır. Tüm bunlar, soykırımcı TC devletinin Kürdistan halkına karşı işlemekte olduğu savaş ve insanlık suçlarının nasıl yenilgiye uğratılacağını göstermektedir.
2014 yılında Kobané Direnişi de bu şekilde zaferle sonuçlanarak, DAİŞ’i tarihi bir yenilgiye uğratmıştı. O zaman Kobané Direnişi tüm dünya insanlığının savunduğu değerler haline gelmişti. Arjantin’den Afganistan’a, Kanada’dan Japonya’ya, Hindistan’a, Güney Afrika’ya varan kadar tüm dünya insanlığı ayağa kalkmış ve 1 Kasım’ı “Dünya Kobané Günü” olarak ilan etmişlerdi. Şimdi de Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının soykırımcı TC devletine karşı direnişi aynı şekilde kabul görmekte ve selamlanmaktadır. Dünyanın dört bir yanında gösteriler düzenlenmektedir. Öyle ki, Kobané Direnişi “1 Kasım Dünya Kobané Günü” olarak kabul edilerek nasıl sahiplenilmişse, 2019 yılının 2 Kasım günü de “Dünya Rojava Günü” olarak ilan edilmiştir. Halkların bu sahiplenişi, siyasal güçleri ve bazı devletleri bile harekete geçirerek soykırımcı TC devletine karşı tavır almak zorunda bırakmıştır.
Soykırımcı TC devletini yenilgiye uğratacak, Kürdistan halkına karşı işlemekte olduğu insanlık ve savaş suçlarına son verdirtecek olan da bu gerçekliktir, insanlığının sahip olduğu değerlerinin bugün temsilini bulduğu Kürdistan halkının direnişi, onu sahiplenen dünya halkları ve onların devrimci, demokratik, özgürlükçü, ilerici güçleridir.
2 Kasım günü dünyanın dört bir yanında; meydanları, sokakları dolduranların yeri sarsacak olan adımları ve gür sesleri de böyle bir gerçekliğin ispatı olacaktır.
2 Kasım günü meydanlara, sokaklara!
Cemal ŞERİK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi