“Yaşam olacaksa ya özgür olmalı ya da asla olmamalı”
Kürt halkı tanımlamaya çalıştığımız bu inkâr ve imha sistemine karşı direnmişti, ama bu direnişler kısa zamanda ezilmiş, büyük katliamlar gerçekleştirilerek direniş liderleri idam edilmişti. Kürt halkının ve bireyinin iradesi kırılmış, teslim alınmıştı. Kürdistan askeri olarak işgal edilirken Türk sömürgeciliği siyasi olarak kendisini örgütleyip, kurumlaştırmıştı. Ekonomik olarak tam bir talan hüküm sürüyordu. Kürtler adeta açlığa mahkûm edilmişti. Kimlik, dil, kültür yasaklanmış tam bir kültürel soykırım uygulanmaya başlanmıştı. Kürt halkı inkâr ve imha politikalarını kendileri yürütür duruma düşürülmüştü. Fiziki yaşamı sürdürmenin tek yolu buydu. Bu her gün onursuzca ölmek demekti. Kadermiş gibi kabul edilen bu duruma açık ki alışılagelen, sıradan, günübirlik ve ucuz yaklaşımlarla yanıt olunamazdı. Toplumsallığını yitirme, tarihle bağını koparma ve insanlığını kaybetmeyi ifade eden bu gerçekliği dillendirmek bile büyük bir iddia düzeyinde seyreden devrimcilik istiyordu. Zira yaşanan Kürtlükten öte bir insanlık sorunuydu. Tarih kadar eski toprak kadar kadim bir halka layık görülen ve yaşatılan bu duruma insanım, Kürdüm, demokratım, sosyalistim diyen hiç kimse sessiz kalamaz, normal göremez, kabul edemezdi.
Günümüze ulaşan ‘Kürt Demokratik Uluslaşması’ bu gerçekliği gören, bunu dile getiren ve bunu bir isyan gerekçesine dönüştüren Önder APO ile başlamıştır. Önder APO, Kürdistan’da yaşanan bu durumdan utanç duyduğunu, bundan mutlaka kurtulunması gerektiğini söylemiş ve “Yaşam olacaksa ya özgür olmalı ya da asla olmamalı” diyerek yola çıkmıştır. Her gün onursuzca ölümün yaşam olarak kabul edilemeyeceğini, yaşanılacaksa özgür yaşam için yaşanılması, ölünecekse özgür yaşam için ölünmesi gerektiğini ortaya koyarak işe başlamıştır. Önder APO özgür bir yaşam, toplum ve insan yaratma amacıyla daha ilk adımları attığında, “Asla özgür yaşama, halka, toprağa, yoldaşlığa, insanlığın demokratik, özgür, eşitlikçi değerlerine ihanet etmeyeceğim” demiş, isyanını bu ilkeler temelinde geliştirmiştir. Başlangıcından günümüze kadar bu ilkelere bağlı kalmış, bunun gereklerini yerine getirmek için yaşamış ve mücadele etmiştir. Geliştirdiği önderlik gerçeği, parti gerçeği, militan gerçeği ve mücadele gerçeği kadar Kürdün yeni toplumsallığının da bu ilkeler temelinde gelişmesini esas almış, bundan asla taviz vermemiştir.
İşe zihniyetten başlayan Önder APO, Kürdistan’da topluma ve bireye benimsetilen Kürdü inkar ve imhayı amaçlayan felsefe ve ideolojileri derinliğine araştırmadan ve anlamadan yapılacak bir başlangıcın hiçbir yere varmayacağını görerek hareket etmiştir. Öncelikle düşman aklının ürünü olan bu felsefe ve ideolojileri anlamak, sonra Kürt toplumuna ve insanına kavratmak, beyninden söküp atmak; yerine Kürdün çıkarını, varlığını ve geleceğini içeren felsefe ve ideolojiyi vermek ve Kürt halkını bu utanılası durumdan çıkarmak yaklaşımıyla işe koyulmuştur. Bunu mutlaka başarılması gereken bir görev olarak ele almıştır. Bu Önder APO’nun kendisinde başlattığı ve halkımıza taşırdığı demokratik toplumsallaşmanın özünü oluşturur. Önder APO tüm mücadele yaşamında en büyük savaşı burada yoğunlaştırmış ve Kürt halkının zihniyetinde bir devrim gerçekleştirmiştir. Böylelikle halkımızın beynindeki ve yüreğindeki sömürgeciliği paramparça etmiştir. Kürt halkı artık başkası için değil, kendi için düşünmeye başlamıştır. Çarpıtılan, saptırılan duygu ve düşünceleri düzeltilmiş, Kürdün öz bilinci ve ruhu büyük bir direniş temelinde adım adım yaratılmıştır. Kürt toplumu ve bireyi bu temelde ayağa kaldırılmıştır.
Önder APO tanımlanması bile yürek isteyen Kürdün ölümcül gerçekliğini sadece tanımlamakla, buna yol açan zihniyeti deşifre etmekle kalmamış bununla iç içe Kürt halkının içinde tutulduğu bu durumdan nasıl çıkılacağını da benzeri olmayan bir yüreklilikle ve öngörüyle ortaya koymuştur. Nasıl bir önderlik, nasıl bir örgüt, nasıl bir militanlık, nasıl bir mücadele soruları özgür yaşam ve özgür kimlikle bağlantısı içinde net bir biçimde tanımlanmıştır. Bunlar sadece teorik olarak ortaya konulmamış bizzat yaşamsal birer gerçek olarak Önder APO’nun yaşamında PKK militanlığında temsilini bulmuştur. Kürt halkı bunu görerek, yaşayarak, deneyerek yatırıldığı ölüm çukurundan doğrulmuş ve kimliğine, vatanına, özgür geleceğine sahiplik yapmaya başlamıştır.
Ontolojik sorunun en derinliğine yaşandığı ve sömürgecilerle işbirlikçilerinin başardıklarına inandıkları bir dönemde ancak özgüce dayanarak, kendini çözüm gücü haline getirerek, ihtiyaç duyulan her şeyi emeği ile yaratarak ayağa kalkılabilirdi. Başka türlü olamazdı. Her güç ve sistemin imhayı dayattığı bir ortamda kimseden bir şey istenemezdi. Yok olmanın önünü almak, dirilmek, ayağa kalkmak, başarıya yürümek tamamen öz gücüne dayanmayı, kendini çözüm gücü haline getirmeyi asla kolayı ve hazırı seçmemeyi zorunlu kılıyordu. Ortada kolay bir yol, elde edilecek bir olanak ve hazırda ele geçirilecek bir şey yoktu. Zorluklar, yokluklar içinde büyük bir emek, fedakârlık ve cesaretle özgür Kürt kimliği ve yaşamı yaratılabilirdi. Ancak bu başarılırsa var olma ve özgür geleceğe yürüme olanağı elde edilebilirdi.
Önder Apo 1973’lerden itibaren bu gerçekliği işlemeye başlamıştır. Geliştirdiği Kürt Özgürlük Hareketini bu ilkelere oturtmuş, başlangıçtan bugüne yoldaşlarını ve halkını bu ilkeler temelinde eğiterek geliştirmiştir. Onun için yenilmez bir örgüt gerçeğine ulaşılmış, yenilmez bir militan gerçeği yaratılmış ve kendi özgür kimliğini ve geleceğini her koşulda savunan, uluslaşmasını demokrasi, eşitlik ve özgürlük temelinde geliştirme kararlılığını her şart altında ortaya koyan bir halk gerçekliği ortaya çıkarılmıştır.
Abdullah ÖCALAN Sosyal Bilimler Akademisi
https://www.nuceciwan36.com/2019/11/08/tarihin-nabiz-atisi-ii/
https://www.nuceciwan36.com/2019/11/07/halklar-onderi-ocalan-pkkyi-degil-ozellikle-beni-tasfiye-etmek-istiyorlar/