HABER MERKEZİ
Kasım ayı Kürt katliamlarının ayıdır, özellikle de Dersimler için bir idam sezonu olarak planlanmış gibidir. Önce Sey Rıza ve diğer altı kişi, arkasından da 22 Kasım’da Hesen Xeri Beg… Bu yüzden Dersim için Kasım ayı bir yas ayıdır.
Z. Türkyılmaz’ın ortaya çıkardığı bir Türk askerinin günlüğü, Dersim’de özellikle öteki taraftan yazılı olarak ortaya çıkmış en önemli belgelerden biridir ve sanırım bundan sonra Dersim ile ilgili çalışmalarda önemli bir yer tutacaktır.
Devlet genelde Kürtleri, özelde de Dersimlileri sistematik olarak liderlerden yoksun kılmakta, yol gösterecek, teslim alınmayacak olan Dersimli önemli bireyleri çeşitli saldırılarla ortadan kaldırmaya devam etmektedir. Eskiden bunlar daha fazla fiziki imha ile yapılırken, şimdi açıkları olanları şantajla, olmayanları suç icadına bile gerek görmeden hapsederek, bir kısmını da özellikle el altından dedikodularla değersizleştirecek mekanizma ile Dersim’den “temizliyor.” Herkesten daha çok anti-devletçi görünmelerine rağmen elini kolunu sallayarak dolaşanlar, üç-beş kişilik bir ekip olmalarına rağmen garip bir şekilde her yerde eli kolu olanların ise ortak tek bir özelliği var, Kürt düşmanlığı…
Bu kesim aynı zamanda el altından meşhur Sey Rıza ve Şeyh Said arasında olduğu iddia edilen, “Alevinin kestiğini yemedi” hikayesini de dolaştıranlardır. Bu yolla bir yandan Zazaları Kürtlükten ayrıştırırken, öte taraftan da Alevi ve Sünni Kürtleri birbirinden ayrıştırıyor. Üstelik de bu olay devletin bizzat kendisi tarafından yapılmışken… Nezahat ve Kazım Gündoğan’ın derlediği İki Tutam Saç’ta olay net bir şekilde anlatılır.
Hayri Koç adlı Dersim soykırım mağdurunun ağzından bizzat aktarılan anlatıya göre, Kazım Orbay, Qarabalan aşiret lideri Qoç Axa’nın evine gelir. Dersim’de devlet memurlarının evlere gelişi pek hayra alamet değildir. Orbay’ın sebeb-i ziyareti, silah teslimidir. “Silahlarınızı verin size dokunmayacağız!” der. Bunun teminatı olarak kendisini gösterir.
Bu arada genelde Kürt geleneği, özelde de Dersim geleneğinde eve düşman bile gelse yemek ikram edilir. Yani bir lokma ekmeğini paylaşır en yoksul Dersimli. Aynı şey Orbay’a da yapılır. Ancak Orbay yemeğe dokunmaz. Bunun gelenek üzerinden okunuşu düşmanlıktır. İnsan düşmanının yemeğini yemez. Qoç Axa da bunu öyle okur. Orbay’a, ‘Bir eve gelen kişi o evin yemeğini yemezse, o evin halkı için iyi düşünmez. Sen bizi kıracak mısın?’ diye tam orta yerinden sorar. Tabi Orbay bunu inkar eder ve zorunlu olarak bir kahve içmeyi kabul eder.
Orbay gittikten sonra Qoç Axa çevresindekiler ‘Bunlar bizi kırarlar,’ der ve aradan on gün geçtikten sonra, -hatıratı bulunan o Türk askerinden- 15 jandarma ellerinde listelerle gelirler. Listede olanların Kazım Orbay tarafından çağrıldığını söylerler.
Qoç Axa ve kardeşleri toplam altı kişi birlikte yola çıkarlar. Hozat’a bir kilometre kala bir kavaklıkta hem kurşuna dizilir hem de arkasından da sağ kalan olmasın diye süngülenirler.(1) Yani iki kez öldürülürler.
Bu devlet hikayesi ise birden fazla kez, üstelik de öldürdükleri Kürtlere mal edilerek Kürt düşmanlığının örgütlenmesinde kullanılır şimdilerde. Kazım Orbay’a ait hikâye Şeyh Said’e aitmiş gibi servis edilir… İşte bu Türk devletinin şimdi sadece Erdoğan’a mal edilen iki yüzlülüğüdür.
Bu anlatı da Dersim’de fısıltı gazetesiyle yayılırken, yine tıpkı 1937-38’de olduğu gibi yerli işbirlikçiler kullanılır. Nasıl ki Dersimli milisler, tek tek saklanılan yerleri bularak Kürtlerin fiziksel kırımına yol açtılarsa, şimdi de Kültürel ve etnik kıyımına destek sunmaktadırlar.
Aynı ekip Sey Rıza’yı sadece bir aşiret lideri, Nuri Dersimi’yi İngiliz ajanı olarak Suriye’ye kaçtığını da sakız gibi çiğnemektedir. Ne hikmetse ajanı olduğu ülkeye gitmeyen Dersimi’yi ajan, ama yurt dışında sığınmacı oldukları halde ve devlet düşmanı imiş gibi görünmelerine rağmen devletin şevkat gösterdiği bir kesim olan kendileri devrimcidir.
Derelerin cesetlerle dolu olmasından değil de banyo yapmamayı “insanlıktan çıkma” olarak gören Türk askerinin bakış açısını programlayan zihin, bugün bütün varlığına rağmen Kürtleri Dersim’de görmeyenlerin de arkasındaki zihindir. Nasıl ki dünyadaki leş yiyiciler Suriye’de tek savaşan kesim olan Kürtleri masaya almıyorlarsa, aynı leş yiyicilik Dersim’de varlık gösteren halk olan Kürtleri görünmez kılmayla meşgul.
Sey Rıza ve arkadaşları ve Hasan Hayri Bey’in önünde saygıyla…
Ava Neşe Kalp
Kaynak: Yeni Özgür Politika