HABER MERKEZİ
Kürdistan gibi her gün kavganın, şiddetli savaşların merkezi olan bir ülkenin toprağında varolmak, insan olmak ve kendin olmak zor. Böyle bir toprakta Çiçek olmak çok daha zor. Her gün kanı canı pahasına direnen, can veren, düşünce yaratan ve direniş düşüncesini sürdürerek özgür yaşam fikrini canlı tutmak için kıyasıya savaşanların anı anına direnişi olmasa, bir nefes dahi almak hiçbir canlı için mümkün değil. Böyle bir ülke, cennet olarak tanımlanan Kürdistan’ın kaderi olmasa gerek. Zira, insanın kaderi coğrafyası, ülkesi, memleketi oluyorken ülkenin kaderi ne olacaktır.
Kiminde de ülkenin çiçeklerinin kaderi, ülkenin kaderi olur. Neyin özne, neyin nesne olacağını belirlemek evrenin kendi kerametine kalmış, ancak evrende, insan inşası kavramların ve anlamların ezel ebed olmayacağını, nadide insanlar kendi yaşamlarıyla göstermeye devam edecektir bizlere.
Tam savaştı, gerçekten yürüdü
Kendi yaşamında ülkesinin kaderini gören, savaşan, özgürleşen ve amansız özgürlük mücadelesini kıyasıya veren Kürdistan tarihinin en güzel kadınlarından biri de Çiçek yoldaştır.
Değerli kadın komutanımız Çiçek Kurtalan’ın şehadetini büyük bir acıyla öğreneli çok zaman olmadı. Çiçek yoldaş, ülkesinin kaderini kendisininkiyle birleştirmiş gerçek bir insandı. Savaşırken tam savaştı, yürürken gerçekten yürüdü, konuşurken hissediyordunuz ki bir can dile geliyor, o canda evrenin tüm zerreleri can buluyor ve coşa geliyor, dile kavuşuyor. Onun konuşması, bir tutsaklığın son bulması, bir kilitlenmişliğin çözülmesini andırırdı. Çiçek yoldaş konuşurken gerçek bir insanın karşısında durduğunuzun derin farkındalığına girerdiniz.
Güldüğünde dağlar gülerdi
O güldüğünde dağlar gülerdi. Sanırdınız ki kayalar sertliğini bir kenara bırakmış ve Kürdistanlı bir ananın geceden yoğurup üzerini örttüğü bir hamur gibi yumuşacık oluvermişler. Gözlerinden bir arı yürek, bir masum pak çıkar yanıbaşınıza yerleşirdi Çiçek yoldaş güldüğünde. Onun yüreğinde hiç kirlenmemiş ve hiçbir zaman kirlenmeyeceği kati olan bir çocuk saflığı olduğunu her anında görmek zor değildi. Bilirdiniz ki Çiçek yoldaş, kendini özgürlük mücadelesinin her anında arındırmasını bilen, yaşadığı anları, düşüncelerini, duygularını sürekli bir özgür yaşam perspektifinin süzgecinden geçiren ve yürümeye devam eden bir arı yürekti.
Yeminini ertelemedi
Çiçek yoldaş, savaşında da aynı şekilde savaştı. Düşmanına hiç aman vermedi, hiç acımadı. Savaşı hiçbir zaman amaç haline getirmedi ancak özgürlük için verilen savaşın kaçınılmaz olduğunu en iyi bilenlerdendi. Kendisinin, ülkesinin, yoldaşlarının intikamını yaşarken defalarca aldı. Ertelenmiş intikam yeminlerine meyletmedi. İntikam alması gerektiğini düşündüğü an eyleme geçti ve intikamını aldı. Bu anlamıyla da zamanın ruhunu yakalamayı en iyi bilenlerdendi.
Tek başına bir orduydu
Adı Çiçek’ti. Ama öyle narin, zarif, öyle dayanıksız görülen anlamıyla bir çiçek değildi. “Kürdistan’da Çiçek olmak böyle olur” derdim onu gördüğümde. Adını “Çiçek” koyan yoldaşların hiç de öyle narin, çıtkırıldım ya da hayat karşısında dayanıksız olmayışları çok dikkatimi çekiyordu. Kürdistan’da çiçek olmak, tam da Çiçek Kurtalan yoldaş gibi olmaktı tam da. Sert rüzgarlara, tufanlara, fırtınalara aman vermeyen, hiçbir depreme boyun eğmeyen ve hiçbir düşmanca saldırı karşısında, hiçbir köleleştirme karşısında taviz vermeyen bir dimdik duruş olmaktı Kürdistan’da Çiçek olmak. Öyle bir yaşam kararlısı ki, nuh hikayelerden çıkıp bir tufan daha yapsa durmaz, gemisi delinse tufanda, Êzîdîlerin anlattığı kara yılanı bulup bir daha ikna eder ve geminin deliğini kapatırdı Çiçek yoldaş.
90’lı yıllardaki yoğun savaş dönemlerinde yaşadıklarını, tanık olduklarını, dahası tanık olmak bir yana kendi savaş anılarını anlatırdı kiminde. Anlatılarının gölgesinde kaldığını hiç hatırlamıyorum. Anılarını kendine siper etmezdi, anılarının gölgesine sığınarak orada öylece durmayı hiç kabullenmezdi. Gerillanın, savaş tarzımızın yenilenmesinde en fazla rol oynayan kadın komutanlarımızdan biriydi. Savaşın komuta merkezinde bu rolü oynamanın büyük çabasını vermiş, büyük direniş sergilemiş ve bu anlamda büyük bir savaş koordinesi rolünü de oynamıştı. Tek başına bir ordu olmanın tüm gerekliliklerini bilince çıkarmış ve pratiğiyle de ortaya koymuş bir yaşam odağıydı Çiçek yoldaş.,
Boşluğu büyüktür
Kürdistan’da çiçek olmak tam da Çiçek Kurtalan yoldaş gibi olmaktı. Zariflik adı altında kadına yakıştırılan zayıf, irade olamayan, yaşam kuramayan duruşları, kadına dair kölelik zihniyetiyle örülen ya da bu zihniyetin suyuyla yıkanmış hiçbir tanımı kabullenmezdi.
Çiçek yoldaşın şehadetini büyük bir acıyla yaşıyoruz, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Onun yokluğunun boşluğu büyüktür. Zira onun varlığı, yüreğimizin toprağından bir çiçeğin, bir yaprağın, bir yaşam soluğunun güneşe yönünü dönüşünün ispatıydı. Ama şunu biliyoruz ki, Çiçek yoldaşın şehadeti, ardında Kürdistan’ı gül bahçesine dönüştürecek, özgür bir cennet ülkesi haline getirecek binlerce, on binlerce çiçeğin ana toprağıdır ve her bir kadın direnişçi, Çiçek yoldaşın izinde, Kürdistan’da özgürlük çiçeği olmanın adımlarındadır.
DILZAR DÎLOK/Yeni Özgür POLİTİKA