İSTANBUL – İmralı tecridine karşı başlatılan açlık grevi ve ölüm oruçlarına destek amacıyla Bakırköy Cezaevi önünde nöbet tutarken gözaltına alınan ‘Beyaz Tülbentli Anneler’in duruşması görüldü. Annelerin, “Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”, “Örgüt propagandası yapmak”, “2911 Sayılı Yasaya muhalefet” ve “Görevi yaptırmamak için direnme” iddiasıyla yargılandığı ilk duruşma Çağlayan 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ne görüldü. Yargılanan 15 anne içerisinde Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Arzu Kayaoğlu’nun da bulunduğu duruşmaya, HDP İstanbul Eşbaşkanı Elif Bulut ve çok sayıda HDP üye ve yöneticisi katıldı.
‘BU İDDİANAME HUKUKİ BELGE OLARAK KABUL EDİLEMEZ’
Müdafi avukatlardan Fırat Epözdemir, müvekkillerinin açlık grevinde olan çocuklarının sağlık sorunu yaşamaması, hayatını kaybetmemesi için anayasal haklarını kullandıklarını vurguladı. Ortada herhangi bir suç yokken, anneler hakkında 4 gün süreli gözaltı sürecinin verildiğini belirten Epözdemir, avukatlar olarak bu karar karşısında şaşkınlık yaşadıklarını ifade etti. İddianamede müvekkillerine yönelik tek bir kelime dahi geçmediğine dikkat çeken Epözdemir, CMK 174 maddesi uyarısınca böyle bir iddianamenin iade edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
POLİS İŞKENCESİ KONU DIŞIYMIŞ!
‘Beyaz Tülbentli Anneler’ çevirmen aracıyla ifadelerini Kürtçe verdi. İlk savunmayı yapan Behide Dağ, gözaltına alındıkları 9 Mayıs’ta yaşananları anlattı. Bakırköy Cezaevi önünde gelmeleriyle darp edilerek gözaltına alındıklarını aktaran Dağ, polisler tarafından etraflarının çevrelendiğini belirterek, gözaltı aracında da hakarete uğradığını, emniyette ise zorla çıplak arama dayatmasına maruz kaldığını söyledi. Mahkeme başkanının araya girip, “Bu konumuz değil” diyerek Dağ’ın savunmasını yarıda kesmesi dikkat çekti.
‘BAŞÖRTÜMÜ BAŞIMDAN ÇEKEREK YERE ATTILAR’
Kumri Akgül de “Başörtümü başımdan çekerek yere fırlattılar. Ben yaptıklarının ayıp olduğunu, bir anne olduğumu hatırlatmama rağmen hakaret etmeye devam ettiler. Emniyete çıplak arama dayatmasına maruz kaldım. 5 kadın polis beni yerde sürükleyerek üzerimdeki elbiselerimi zorla çıkardı. Kamera ile beni çekmek istediler. Ben hayatımda böyle bir eziyet daha yaşamadım” diye konuştu.
MAHKEME BAŞKANI, İŞKENCE BEYANLARINI TUTANAĞA GEÇİRMEK İSTEMEDİ
Mahkeme başkanının Akgül’ün sözlerini de yarıda kesmesi gerginliğe neden oldu. Avukatların araya girip müvekkillerinin anlattıkları işkencelerin ifade tutanağına yazılmasını talebini reddetmesi üzerine tartışma çıktı. Güvenlik görevlilerini çağıran mahkeme başkanı, bu hukuksuzluğa itiraz eden Avukat Gökmen Yeşil’i zorla duruşmadan çıkartmakla tehdit etti.
‘DEFALARCA HASTA OLDUĞUMU SÖYLEMEME RAĞMEN DARP EDİLDİM’
Menekşe Demir ise savunmasında şunları söyledi: “Erkek polis beni yere yatırdı, kadın bir polis de saçımdan tutup çekiyordu. Defalarca hasta olduğumu söylememe rağmen darp edildim. Gözaltı aracında belirli bir süre nefes alma sorunu yaşadım. Buna rağmen bir polis beni darp ederek, ağza alınmayacak hakaret etti. Böyle bir şeyi filmlerde bile görmedim. Kızım ve kardeşim avukat olmalarına rağmen bize yapılanları onlara anlatmadım.”
Saldırı sırasında bir arkadaşının bayıldığına dikkati çeken Özlem Noyan da, “Baygınlık geçiren arkadaşımıza müdahale edecekken, biz gözaltına alındık. Gözaltı aracında avukat arkadaşımıza ve bize işkence yapıldı. Yine aynı şekilde emniyette de kötü muameleye maruz kaldık” dedi.
Annelerle birlikte gözaltına alınan HDP eski yöneticisi Haci Ugiş de, polislerin anneleri darp etmesini engellemeye çalışırken, feci şekilde dövüldüğünü belirterek, “Onlar anne yapmayın. Eğer darp edecekseniz onların yerine beni darp edin, dedim. Böyle söyledikten sonra polisler beni darp ettiler” diye konuştu.
AVUKATLAR SÖZ ALDI
Ardından söz alan müdafi avukatlardan Pınar Bayram, olay günü orada olduğunu belirterek, “Polisler herhangi bir uyarı yapmadan bizim etrafımızı sararak, müdahale etti. Avukat olduğumu söylememe rağmen ısrarla beni de gözaltına almaya çalıştılar. Polis orantısız güç kullandı” dedi.
Avukatlardan Seyit Demir, “Bu davada soruşturma tam tersi bir şekilde işlemiş. İddianameye müvekkillerimizin beyaz tülbentlerinin olması dramatik olarak geçmiş. Beyaz tülbent atıldı mı en kanlı çatışmalar bile durur, Kürt geleneklerinde. Bu tarz bir ifadenin iddianamede olması kabul edilemez” diye belirtti.
Avukat Sezin Uçar , sorgu tutanaklarında müvekkillerinin işkenceye maruz kaldığına dair kayıtların olduğunu belirterek, “Heyet olarak bu işkence açığa çıkarmalı. Bu anlamda olayın tanıkları dinlenmeli” talebinde bulundu. Mahkeme heyeti, talebi reddetti.
Avukatlardan Ferdi Yamar ise işkenceye maruz kalan müvekkillerinin değil, işkence yapan kolluk kuvvetlerinin yargılanması gerektiğini söyledi.
19 ŞUBAT’A ERTELENDİ
Mahkeme heyeti, olay günü tutanakta imzası olan polislerin dinlenmesi için İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, annelerin adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar verdi. Duruşma 19 Şubat 2020 tarihine ertelendi.