BEHDİNAN – KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, toplumsal açıdan 2019 yılını ve yeni yıl hedeflerini ANF’ye değerlendirdi.
‘DİRENİŞİN KAZANDIRDIĞI GÖRÜLDÜ’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük tecride karşı Leyla Güven öncülüğünde başlayan ve cezaevlerine, yurtdışına ve Başur’a yayılan açlık grevleri, 2019 yılına damgasını vurdu. Türkiye ve Kuzey Kürdistan açısından 2019 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt kadınları olarak Önder Apo’nun özgürlük paradigması temelinde mücadele ile bu yılı da direniş ve özgürleşme yılı olarak geçirdik. Sevgili Leyla Güven öncülüğünde gerçekleşen, Önderliğimiz üzerindeki tecridi kaldırma eylemlilikleri Kürdistan’ın tüm parçalarında, Avrupa’da tüm yıla rengini verdi. Zindanlarda binlerce insan bu eyleme katıldı. Beyaz tülbentli analarımız Mezopotamya’da yeşeren neolitik kültürün, analık kültürünün temsilciliğini yaptılar. Direnişin öncülüğünü geliştirdiler.
Bu eylemliliğe katılan başta sevgili Leyla Güven olmak üzere tüm arkadaşları, beyaz tülbentli anaları selamlıyoruz. Bu açlık grevi eylemlerinde şehit düşen canları saygı ve minnetle anıyoruz. Leyla Güven ve bu eyleme katılan tüm yoldaşlar Kürdistan’da sürekli yanan devrim ateşini, direniş ateşini gürleştirdiler. Tüm Kürdistan’ı, Ortadoğu ve dünyayı ısıtıp aydınlattılar.
2019 yılının bu direniş ruhu sonucunda Önderliğimizle görüşmeler gerçekleşti. Önderliğimizin yayımladığı 7 maddelik demokratikleşme adımlarının başlangıcını teşkil eden bildirgesi tarihi öneme sahipti. Bu bildirgesinde, demokratik uzlaşı sorunlarının yumuşak güç, akıl, politika, kültür yöntemleri ile Kürt sorununun çözülmesi yöntemini ortaya koydu. Önderliğimiz yine tarihsel bir tutum aldı. Türk devleti bunu değerlendiremedi. Yapılan görüşmeleri seçim yatırımı, taktiği, kandırma, hile, teslim almaya dönüştürmeye çalıştı. Elbette İstanbul seçimlerinde olduğu gibi devletin bu oyunları boşa çıktı. Hem 31 Mart ve 23 Haziran İstanbul seçimlerinde kadınlar, Kürtler, özgürlük ve demokrasi güçleri Erdoğan faşizmine güzel bir ders verdi.
‘KADINLAR İKTİDARIN HEDEFİNDE’
Kürdistan’ı işgal politikası hem içte ve hem dışta sürdü. Kuzey Kürdistan’da sadece belediyeler gasp ve işgal edilmedi. Kadınlara, Kürt tarihine, kültürüne, diline, insanına Türkiye tarihinin en düşmanca politikaları uygulandı. Kadınların, Kürtlerin kazanılmış hakları bir bir ellerinden alınmaya çalışılıyor. Kadınların İstanbul Sözleşmesi ile elde edilmiş hakları şimdi gündemdir. Fırsatını ve imkânını bulduğu ilk zamanda bu sözleşmeyi de kaldırmayı deneyecektir.
Devletin topluma, kadınlara, insanlara bu kadar yöneldiği bir ülkede o devlet meşruiyetini tamamen yitirmiş anlamına gelir. Türk devleti polis, MİT, kolluk güçleriyle, uyduruk, adına basın bile denilemeyecek organlarla korku imparatorlukları yaratarak bir yere kadar gidilebilir. Savaş ve katliamlarda ısrar aynı zamanda devletin kendi bitişidir. Çünkü karşısında bilinçli, örgütlü, gerillası olan bir halk gerçekliği, örgüt gerçekliği ve onların dostları vardır. Türkiye’de demokrasi ve özgürlük güçleri vardır.
‘HİTLER FAŞİZMİ BİLE BAŞARAMADI!’
Erdoğan açısından devlet-millet çıkarı diye bir durum da söz konusu değildir. Erdoğan kendi kişisel ekonomik çıkarı için her şeyi yapmaktadır. Ülkenin her tarafı parsel parsel satılmaktadır. Türkiye’nin geleceği umurunda değildir. Erdoğan iktidara geldiğinden beri mal varlığını 100 katına -bilmiyoruz belki de 1000 katına- çıkarmıştır. Yayılmacı, soykırımcı, Türk-İslam sentezine dayalı, DAİŞ çizgisi temelinde bir politika TC devletinin iç ve dış siyasetine hakim olmuştur. Bugün DAİŞ dünyanın en nefret edilen, en teşhir olmuş, en vahşi insanlık dışı yöntemleri normalleştirmeye çalışan bir kıyım örgütüdür. Türk devleti, Erdoğan diktatörlüğü dört elle bu katliamcı, tecavüzcü çete güçlerine sarılmış; bunlardan medet umuyor, bunları kullanıyorlar. DAİŞ gibi vahşi bir örgüt ile çalışan hiçbir gücün geleceği, uzun vadede aslında hiçbir devletle de ciddi muhataplığı olamaz.
Erdoğan- Bahçeli siyasetinin sonu böyle giderse Türkiye’yi Iraklaştırma, Lübnanlaştırma olacaktır. Güzelim İstanbul, kanal projeleri ile bitirilmeye çalışılıyor. Bir kez daha anlaşıldı ki AKP’nin İstanbul’u bırakmak istememesi İstanbul’u daha çok talan etmek içindir. İçeride ve dışarıda işgal, talan, soygun, yolsuzluk, kadın düşmanı politikaları sürdürülüyor.
2019 Rojava saldırıları da bu işgal ve talan siyasetinin bir devamıdır. Kürt düşmanlığı, kadın düşmanlığı, Alevi düşmanlığı, özgürlük ve doğa düşmanlığı ile sonuç alınamayacağı ortadadır. Nazi Almanyası’nın tarihine bakıp ders çıkarılması gerekir. Hitler milyonlarca Yahudi’yi katliamlardan geçirdi. Yüzde yüz kendi iktidarını kurduğunu, bu temelde Avrupa’ya hakim olup, imparatorluk kuracağını tasarlıyordu. Sonuç tam tersi oldu. Hitler kısa dönemli bazı başarılar elde ettiğini sandı. Ama toplumun özgürlükçü vicdanı ve ahlakının yarattığı ittifaklar, mücadele ve direnişler onu tarihin karanlık sayfalarına gömdü.
Kaldı ki Erdoğan’ın bir Hitler’in yarısı kadar bile gücü yoktur. AKP oyları düşüyor. AKP parçalanıyor. Toplum nezdinde güven kırılması yaşamıştır.
‘KADINLAR VE HALKIMIZ UYANDI!’
2019 yılı itibarı ile Kuzey Kürdistan’da Kürt halkı, kadınlar AKP’nin tüm yoksullaştırma, işsizleştirme, ajanlaştırma, fuhşa-uyuşturucuya bulaştırma, hapse atma politikalarına rağmen onurlu ve direnişçi tutumunu bırakmamış, tutum sahibi olmuştur. Kendisine, önderliğe, gerillaya sahip çıkmıştır. Kadınlar bu direnişin öznesi olarak çalışmalarını çeşitli kurum ve kuruluşlarda, evde, sokakta yaşamın her alanında sürdürmüşlerdir. Direniş artarak sürmektedir. Sürekli kadınların hedeflenmesi, eşbaşkanlık sisteminin hedeflenmesi anlaşılırdır. Kürt kadınları bastırılarak hem kadın mücadelesi hem de Kürt halkının mücadelesi bitirilmek isteniyor. Ancak kadınlar, halkımız uyanmışlardır. Zorlanmalar yaşansa da bilinçli ve örgütlü mücadeleyi sürdürmektedirler. Bu temelde Kürtlerin, kadınların, demokrasi ve özgürlük güçlerinin zindanlarda büyük direndiğini ve onurlu bir duruş sahibi olduğunu 2019 yılında bir kez daha gördük.
Önderliğimiz üzerindeki tecrit ile sonuç alamayacaklar. PKK kuruluşundan bu yana yürütülen bir öncülük hakikati vardır. Önderlik gerçekliği Kürt halkına, Ortadoğu haklarına ve hatta günümüzde tüm dünyada özgürleşmek isteyen demokrasi ve özgürlük güçlerine mal olmuştur. Özgürleşmenin nasıl gelişebileceğini, önderliğimiz kendi şahsındaki mücadele ile tüm insanlığa göstermiştir. Bakın, bizim hatalarımıza, eksikliklerimize rağmen büyüyen bir özgürlük hareketi vardır. Kürtlerin, kadınların mücadelesi evrenselleşmiştir. Rojava’da, dünyanın her yerinde kadınlar, Kürt halkı demokrasi ve özgürlüğün öncü gücü olarak çalışmaktadır. Önderliğimize, kadınlara, halkımıza, hareketimize, gerillaya dönük tecrit politikaları tam tersine dönmüştür. Dünyaya büyük bir açılım sağladık.
Bu temelde önderliğimizin, Kürdistan’ın, kadınların özgürleştirilmesine yönelik eylemlerimiz, çalışmalarımız devam edecektir. Önderliğimizi daha iyi anlayarak, uygulayarak tarihsel özgürlük intikamımızı alacağız
İŞGAL SALDIRILARI
AKP-MHP iktidarının Rojava’ya dönük işgal saldırılarının sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bundan sonra genel olarak ne tür gelişmeler bekliyorsunuz?
Rojava’ya saldırı ABD-Rusya ortak aklı ile gelişti. Bunu herkes görüp değerlendiriyor. TC devletinin, faşist Erdoğan-Bahçeli iktidarının tek başına böyle bir saldırıyı geliştirmesi mümkün değildir. TC devletinin ne siyasi ne de ekonomik böyle bir gücü yoktur.
Türk devletinin basın-yayın organları bu konuya ilişkin son derece çarpık, yalan haberlerle doludur. Sanki Türk devleti tek başına bir savaş yürütmüş, hatta ABD kendisine düşmanmış gibi gösteriliyor. Dünyanın en yalancı, yalaka, para düşkünü, onursuz medyası yandaş medya olarak adlandırılan bu medyadır. Bunlar sadece yalan haber yapmıyorlar. Bu medya; Erdoğan ve Bahçeli’nin ajanı, halkların, toplumun düşmanı, kadın düşmanı bir medyadır. Tarih, toplum, kadınlar bunları yeri ve zamanı geldiğinde yerden yere vuracaktır. Hesap soracaktır.
Rojava’da 9 Ekim ile birlikte gelişen TC işgal saldırıları, ABD ve Rusya’nın bu saldırıya izin vermesi, teşvik etmesi daha da anlaşılmaya muhtaçtır. ABD ve Rusya öyle bahsettikleri gibi DAİŞ’in bölgede bitirilmesini istemiyorlar. Bunların siyaset, diplomasi ve politikalarından anlaşılan bu eli kanlı çeteleri Ortadoğu’daki halklara ve hatta dünya halklarına karşı kullanma, bölgede hakim olma istemleridir. Bugün Kuzey Kürdistan’da, Rojava Kürtleri başta olmak üzere tüm Kürtler bir soykırım cenderesi altında tutuluyor. Tek bir Avrupa devletinin doğru dürüst bir tavrı yoktur. ABD, Rusya devletleri büyük bir kandırmaca içindedir. Buna karşılık dünyadaki demokratik, özgürlükçü kamuoyunun büyük sahiplenişi vardır. Tabandan gelen baskı nedeni ile devletlerin ve iktidarların kimi olumlu açıklamaları oluyor. Kürt halkını karşısına alan, Rojava devrimini karşısına alan hiçbir devlet, iktidar kendi ülkesinde destek bulamadığı gibi, bu tür siyasetlere ciddi tavır konuluyor.
ABD, Rusya Türk devleti ve DAİŞ çeteleri aracılığı ile Kürtleri terbiye etmeye çalışıyorlar. Bugün Kürtlerdir, özgürce yaşamak isteyen Araplar, Süryani ve Ermenilerden oluşan Suriye halklarıdır. Zaten Irak sürekli bir müdahale altındadır. Yarın İran’dır. Sonrası da Türkiye’dir. Şu çok iyi anlaşılmıştır ki Amerika, Rusya gibi ülkelerin DAİŞ’i bitirme stratejileri yoktur. DAİŞ’i Türkiye’nin denetimine koyarak kullanma stratejileri vardır. Bu devletler için önemli olan kendi ekonomik, siyasi çıkarlarıdır. Bu ahlaksızca ve vicdansızca geliştirilen politikalar da güya ABD’nin, Rusya’nın başarılı siyasi ve diplomasi hamleleri olarak lanse ediliyor. Oysa durum tam tersinedir. İnsanlık tarihinin en çirkin sahneleridir. Rusya, Rus devrimcilerinin kıymetini bir nebze olsa bile anlamamıştır. Rus devrimini yapan, direnen insanların anılarına tamamı ile ters düşen pratikleşmelerini devam ettirmektedir.
2019 yılı itibarı ile Türk devletinin Efrîn’de yaptığı talanlar, adam kaçırmalar, kadın tecavüzleri gündem oldu. Erdoğan’ın kadın ve Kürt politikası Efrîn’e bakıldığında çok somut anlaşılır. DAİŞ ve AKP’nin soykırımcı, katliamcı zihniyeti ve uygulamalarıdır. Efrîn’de ikinci bir Şengal katliamı yaşanmaktadır. 1000’i aşkın kadın kaçırılmıştır.
2019 yılında Şehba halkının direnişi tüm Kürdistan açısından örnektir. Örgütlü ve direngen yapısı, mücadeleye bağlılığı ile tüm Kürdistan’a örnek olmuştur, direnmiştir. Efrîn güçleri güçlü eylemler yapmıştır. Efrîn mücadele, örgütlülük temelinde mutlaka kurtarılacaktır.
‘ROJAVA ETRAFINDA MİLYONLARCA KADIN BİRLEŞTİ’
9 Ekim 2019 tarihi itibarı ile Türk devletinin Rojava’ya işgal saldırısı başladı. Önderliğimize yönelik uluslararası komplonun başlangıç tarihinin seçilmesi bilinçliydi ve özgürlük güçlerine mesaj içerikliydi. Buna büyük direnişle karşılık verildi. Bu mesajların hiçbiri kabul edilmedi. Serêkaniyê’de QSD, YPG, YPJ direnişi ile birlikte aslında hegemonik devletlerin ve işgalci Türk devletlerinin hesapların tümü bozuldu. Xevrin Xelef, Agide Ana ve YPJ savaşçılarının fedaice ve kahramanca duruşları etrafında Ortadoğu ve dünya kadınları da direndi. ‘Rojava devrimi kadın devrimidir’ şiarı ile kadınlar devrime sahip çıktılar. Hegemonik güçler Rojava etrafında halkların ve kadınların bu denli kilitleneceğini öngörememişlerdi. İnsanlığın vicdanı ayaklandı. DAİŞ’e karşı savaşarak insanlığın kurtuluşunu da hedefleyen Kuzey-Doğu Suriye halklarına insanlık büyük sahip çıktı.
Avrupa Kürt kitlesinin, kadınlarının ve dostlarımızın mücadele ve çalışmalarını da değerlendirmeliyiz. Avrupa’daki Kürt örgütlülükleri, kadın örgütlülükleri sadece Rojava’ya saldırı meselesinde değil, Kürdistan özgürlük mücadelesinde ve kadın özgürlük mücadelemizde her zaman duruşları, katılımları ile çok önemli stratejik bir rol oynamışlardır. Özgür basın emekçilerini, diplomasi çalışanlarını da unutmamak gerekir. Büyük bir fedakârlıkla, çalışma disiplini, bağlılık ile çalışmalarını 2019 yılı içinde içtenlikle sürdürdüler. Ve TC devletine karşı çok stratejik çalışmaları yürüttüler. Mücadelemizin gidişatında etkili oldular.
Rojava direnişinin yarattığı etkileri iyi değerlendirmemiz gerekir. Bu direnişle Kürtlerin ulusal birliği, Ortadoğu’da yaşayan halkların birlik ve dayanışma ruhu zirveye ulaştı. Arap kadınları özgürleşme mücadelesinde Suriye’de çarpıcı bir gelişme yaşadıklarını ortaya koydular. Suriye için de Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimini en fazla destekleyen kadınlar olmuştur. Kuzey-Doğu Suriye kadın meclisinin oluşumu da 2019 yılının önemli tarihi gelişmelerindendir. Rojava kadın sistemi 2019 yılı itibarı ile inşa çalışmalarını derinleştirdi. Öz savunmada, ekonomide, siyasette, kültürde, diplomaside gelişme yarattı.
Rojava’ya saldıran ve çetelerle birlikte hareket eden Türk devleti, tarihinde, uluslararası alanda en tecrit edilen, sevilmeyen ülke durumuna geldi. Kuzey-Doğu Suriye halkları direnişleri ile bu topraklarda özgürce ve birlikte yaşama iradelerini gösterdiler.
Ebubekir Bağdadi’nin öldürülüşü de en çok Êzidî kadınların intikamının alınışı açısından bir cevap olmuştur.
2020’de Kuzey-Doğu Suriye halklarının direnişi devam edecektir. Kürtler bu topraklarda hak ettikleri yeri mutlaka alacaklardır.
‘KADINLARIN BİRİKİMLERİNDEN YARARLANIYORUZ’
Kürt kadınları ideolojik, paradigmasal, demokratik kadın konfederalizmi olarak ne kadar örgütlediniz? Bu örgütlenme modelinin bölgesel ve uluslararası düzeyi nedir ve kadın demokratik konfederalizm sistemi için diğer kadın örgütleri birey ve gruplarıyla geliştirdiğiniz bir ortaklık var mı? Kürt kadınlarının ulusal birlik çalışması için değerlendirmeleriniz nedir?
Demokratik kadın konfederalizmi yeni bir kavram ve tartışıyoruz. Dünyada yükselen kadın mücadeleleri var. Küresel kadın özgürlük mücadelesi nasıl birleşecek? Birlikte nasıl mücadele edecek? Bunların tartışmalarını yapıyoruz. Önderimiz Abdullah Öcalan’ın savunmalarında demokratik konfederalizme ilişkin değerlendirmeler, açıklamalar, öneriler var. Kürt kadın hareketi olarak kadın cephesinden bu nasıl uygulanabilir? Bu sorunun arayışları içindeyiz. Elbette ki bizim uzun yıllardan beri ulusal, Ortadoğu ve dünya çapında yürüttüğümüz kadın çalışmalarımız var. Büyük bir sabırla, emekle, düşünceyle ve bedelle milyonlarca kadının oluşturduğu ciddi birikimler söz konusudur. Kürt kadınları olarak dünyada, Ortadoğu’da, Kürdistan’daki tüm kadınların, düşünce ve emeklerini kendi mücadelemize de yansıtmaya çalıştık. Feminist külliyat kadınlar ve insanlık açısından oldukça ilham vericidir. Özgürlüğe doğru ciddi bir yolu aldırıyor. 21. Yüzyıl itibarı ile aslında reel sosyalizm, sosyal demokrat hareketler, feminizm, anarşizm, çevre hareketlerinin tümünün olumlu yanlarını alıyoruz. Onları benimsiyoruz. Eğer şimdiye kadar insanlık biraz nefes alıp veriyorsa sol, sosyalist, demokratik, feministlerin direnişleri sayesindedir.
Sol, sosyalist, feminist, anarşist örgütler içinde mücadele eden, direnen çok tecrübeli kadınlar var. Kürt partileri içinde peşmerge, siyasetçi, akademisyen her kesimden yurtsever milyonlarca kadından bahsediyoruz. Dünya kadınlar tarihinden çok şey öğrendik, öğreniyoruz. Dünya kadın tarihi hayranlık uyandırıcı ayrıntılarla doludur. Kadın mücadelesinin küçüğü, büyüğü yoktur. Her bir tecrübe son derece değerlidir. Güç vericidir. Bir kadının özgürlük mücadelesi verirken sadece devlete ve iktidarlara karşı değil, en çok da toplumsal cinsiyetçi geleneklere, yanı başındaki egemen erkekliğe karşı koyarak, adeta taşları erite erite nasıl ilerlediğinin milyonlarca örneğini biliyoruz, yaşıyoruz. Kanımca halen çok anlaşılmamışsa da insanlığın en değerli özgürleşme tecrübeleri kadınlarda birikmiştir. Kadınların mücadele duruşu gerçekten farklıdır. Sezgileri güçlüdür. İçtendir. Duygusal aklın gelişkinliği, analık özellikleri yaratıcılığı, direngenliği arttırıyor.
DEMOKRATİK KADIN KONFEDERALİZMİNİN ÖNEMİ
Dolayısıyla demokratik kadın konfederalizmi denilen, kadınların kendi öz iradesi, bilinci ve kişiliğini ortak bir kimlik içinde ortaya çıkarma sistemi oluyor. Bilindiği gibi kadınların kaybedişlerinin temel sebebi, düşüncesi ile sistemlerinin dağıtılmasıdır. Erkek egemen sistem içinde kadın emeğinin, düşüncesinin, varoluş kaynaklarının eritilmesidir. Dolayısıyla düşünce ve örgütlülük çok önemlidir. Demokratik kadın konfederalizmi bir kadın sistemini, örgütlülüğünü geliştirme hedefli tartışılan bir modeldir. Kürt kadınları olarak bu sistemi uygulama deneyimlerimiz var. Sınırlı bir biçimde ortaya çıkarabildik. Ancak sınırlı denemelerimizde ortaya çıkan olumlu sonuçlardan da anladık ki demokratik konfederalizm sistem modeli aslında bir kadın modelidir. Ve geliştirilirse kadın özgürlüğünü, özgür yaşamı bu modelle güçlü bir şekilde inşa edebiliriz.
Demokratik kadın konfederalizm modelini dünyanın her tarafında kadınlar uygulayabilir. Milyonlarca kadın örgütünün, sivil toplum kuruluşlarının, kadın komünlerinin, kadın hareketlerinin, bağımsız bireylerin kendi özgünlüklerini koruyarak temel özgürlük ve demokrasi hakları, amaçları için birlikte çalışmasından, etkili ve dönüştürücü olmasından bahsediyoruz. Bu aslında bir biçimde birbirinden habersiz şekilde kadınların aynı hedefler için çalışması biçiminde zaten son yıllarda daha da artan bir şekilde dünya kadınları tarafından bir biçimde pratikleştirilmektedir. Dünyanın çeşitli kıtalarında süren kadın kampanyaları, platformlar, birlikler, örgütler var. Bir araya gelmemizi, tecrübe paylaşımını önemli görüyoruz. Yatay ve esnek örgütlülük modelini kadınlar açısından oluşturmamız gereklidir. Örgütsüz, dağınık mücadeleler istenilen sonuçları vermiyor. Kalıcı olmuyor. Egemen erkeklik devlet ve iktidar aygıtlarını çok iyi kullanarak yaşamın her anında egemen erkekliğin yaşam tarzını örgütlüyor. Biz kadınların yüz bin kat daha örgütlenmesi gerekirken bunu yeterince yapamıyoruz. İdeolojilerimizde farklılıklar olabilir. Birbirimizin benimsemediği yanlar da olabilir. Ancak hepimiz kadın özgürleşmesini hedef alıyorsak ortak noktalarımız çok daha fazladır. Ayrılıkları değil, ortak noktaları öne çıkarmalıyız. Birleşmeliyiz. Bunun için örgüt modellerini geliştirmeliyiz. Kürt kadın hareketi olarak yıllardan beri yürüttüğümüz çalışmalar var. Eksiklerimiz, eleştirilecek yanlarımız çoktur. Ancak belirli sonuçlar alabildiğimiz de bir hakikattir.
Özelde Kürt kadınlarına yönelimin bir sebebi de yaşamın her boyutunda; siyasette, sosyal yaşamda, ekonomide, öz savunmada, kültürde alternatif yaratma potansiyelinin görülmesinden kaynaklıdır. Türk devleti, kapitalist sistem saldırarak, kadınların savunmaya geçmesini sağlama, alternatif sistemin ve yaşamın gelişmesini engelleme yaklaşımı içindedir. Yani ‘en iyi savunma saldırıdır taktiği’ işletiliyor. Örneğin eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sistemimiz dünyada tüm kadınların benimsediği bir sistem olmuştur. Türkiye’de kadına yönelik düşmanlık, şiddetin bu denli artması, devletlin kadın katillerini korumasının esas nedeni kadın özgürlük mücadelelerinin gelişimidir. Kadın muhalefetinden ciddi korkuluyor. Kadınlar da öz savunma ve yaşamın inşasını birlikte gerçekleştirerek sonuç alabilirler. Alternatif gelişmeden öz savunma da yapılamaz. Yapılacakları birbirinden koparmak, sıraya koymak, birbirinin karşısına koymak artık imkansızdır. Doğru değildir. İş bölümleri temelinde birlikte her alanda çalışmak gereklidir. Bu yüzden tüm dünya, Ortadoğu kadınları ile kadınların birlikte mücadele edebileceği örgüt modellerinin arayışında olmak, birlikte mücadele etmek çok hayatidir. Dünyada, Ortadoğu’da, Kürdistan’da demokratik kadın konfederalizmini kurmak hayatidir. Bunu Ortadoğu ve dünya kadınları ile tartışıyoruz. Zaten var olan kadın mücadelelerini birleştirip, etkili, dönüştürücü kılalım. Böyle bir önerimiz ve iddiamız vardır.
‘KÜRT KADINLARI ULUSAL BİRLİĞİNİ SAĞLAMALI’
Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesi en çok da Ortadoğu’da bulunan çeşitli halklardan, inançlardan kadınları etkilemektedir. Ortadoğu kadın mozaiği dünyanın en büyük tarihi, kültürel kadın mirasını taşımaktadır. Bu nedenle pratikleşmesi çok hayatidir.
Kürt kadınlarının Güney Kürdistan’da, Rojhilat’ta özgürlük arayışları, bilinçleri, mücadeleleri giderek gelişmektedir. Demokratik mücadeleler içinde ve kadın çalışmaları içinde yerlerini almaktadırlar.
Tanrıça kültürünün izleri halen Mezopotamya’da Kürt kadınlarının kişiliğinde, kültüründe vardır. Bu anlamıyla aslında demokratik kadın konfederalizmini öncelikle Kürt kadınları ve Ortadoğu kadınları ile iç içe geliştirebilmeliyiz. Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinin ortaklaşmaya, birbirini güçlendirmeye götürmesi gerekmektedir. Tecrübelerimizi birbirimizle paylaşmalıyız. Biz kendi aramızda birliğimizi oluşturabilirsek Kürt ulusal kongresine de öncülük edebiliriz. Bu yönde 3. Kürt kadın konferansının geliştirilmesi için yürüttüğümüz çalışmalar devam etmektedir. Kürt kadınlarının bu çalışmayı gerçekleştirmeleri durumunda hem kadın özgürlük mücadelesine hem de Kürt özgürlük mücadelesine tarihi, stratejik bir katkı yapmış olacaklardır. Ortadoğu’nun krizli, Kürt düşmanı ve kadın düşmanı politikaları gerçekliği içinde geliştireceğimiz 3. Kürt kadınları konferansı özgür kadın mücadelesinde tarihi bir aşama kaydetmemizi beraberinde getirecektir. 3. Kürt kadın konferansını diğer iki konferanstan daha farklı olarak temel kadın özgürlük ilkelerinde ortaklaşarak yapmamız ve bunları pratikleştirmemiz yeterli olabilecektir. Her parçanın kendi içinde birleşmesi ve ortaklaşması temelinde kadın birliğini Kürdistan’da güçlü geliştirebiliriz. Bu birliği Aleviler, Kakailer, Yarsanlar, Şiiler, Êzidîler, Yahudi Kürt kadınlar, Fiili Kürt, Müslüman kadınları da olacak şekilde örgütlememiz başarılı bir kadın birliği oluşturmamız anlamına gelecektir. Böylesi bir kadın birliği çok önemli; çözümleyici, güç verici, ön açıcı bir birlik olacaktır.
2019 yılı itibarıyla Şengal’de kadın özgürlük hareketinin meclisinin gelişimi söz konusudur. Şengalli kadınlar yurtseverlik ve özgürlüğü geliştirerek, öz yönetimlerini geliştirerek önemli bir rol oynuyorlar. Êzidî dininin, kültürünün gelişimi ve korunmasında da temel taşıyıcı misyonlarını sürdürüyorlar. Şengalli kadınlar da Kürdistan ve Ortadoğulu kadınlarla birleştikçe, kendi meclislerini etkili ve işlevli hale getirdikçe gelişim sağlamaktadırlar.
Yine Maxmûrlu kadınlar ve halkımız dünya tarihinde eşine rastlanmayan bir örgütlülük ve direniş içindeki bir mülteci kampı olarak özgürlüklerine ve onurlarına sahip çıktılar. Kürt ulusal değerlerini, kadın özgürlük ilkelerini savundular. Rusya ve Ermenistan’da topraklarından koparılıp buralara sürülmüş olan insanlarımızın, kadınların kalbi, çalışmalarının kâbesi hep Kürdistan olmuştur.
2020 HEDEFLERİ
2020 yılı için genel olarak hedefleriniz neler?
2020 yılı kadınların özgürleşmesinde önemli bir mücadele yılı olacaktır.
Kürt kadın hareketi olarak Önderliğimizin özgürlüğüne ilişkin mücadele hassasiyetimiz herkesçe bilinmektedir. “Önderliğimizin özgürlüğü, kadınların özgürlüğüdür” diyoruz. Bu söylemin felsefi, ideolojik ve pratik karşılığı vardır. Tarihte çok az erkek kadınla doğru yoldaşlığı yakalayabilmiştir. Peygamberlik ve filozofluk geleneğinin bir kısmında rastlıyoruz. Önderliğimiz kadınla özgürleşme temelinde bir yoldaşlık geliştirdi. Kadınların özgürleşme mücadelesinde sanıldığından veya bilindiğinden çok daha büyük katkılar sundu. Öncülük etti. Önderliğimiz kadın özgürlüğünde kendi özgürlüğünü görmüştür. Dolayısıyla 2020 yılı itibarı ile önderliğimizi anlama, uygulama, özgürleştirme çalışmalarına, eylemliliklerine daha fazla ağırlık vereceğiz.
2020 yılında Kürtlerin, kadınların baş düşmanı olan TC devletinin saldırıları artarak sürecektir. Faşist Erdoğan-Bahçeli ittifakına karşı Kürdistan’da, Ortadoğu’da, dünyadaki kadınlarla birlikte direneceğiz. Faşizme geçit vermeyeceğiz. Öz savunma olmadan özgürlük olmaz. Bunu gerilla mücadelesi, kadınların ayaklanmaları ile yükselteceğiz.
Yukarıda da kısmen ortaya koymaya çalıştığım demokratik kadın konfederalizminin güçlü pratikleşmesini Kürdistan, Ortadoğu ve dünya açısından gündeme koyacağız. Bu temelde dünya, Ortadoğu, Kürdistan kadınlarının tüm etkinliklerine, kadın birliğinin gelişimine katkı sunacak çalışmalara katılacağız. Düşünce ve görüşlerimizi tüm kadınlarla paylaşacağız.
Özgür yaşam ve bunun boyutlarının inşa çalışmalarını sürdüreceğiz. Kadınlar üzerindeki eşitsizliğin, adaletsizliğin, şiddetin ve haksızlıkların sona ermesi için alternatif projelerimiz olacaktır. Bunlar ekonomik, siyasi, sosyal, ekonomik yaşamın her alanında gelişecektir. Kadının toplumsal sorunları baş gündemimizdir. Kadına yönelik şiddet, kadınların küçük yaşta evlendirilmeleri, kadın ve çocuk tecavüzleri, namus cinayetleri, intiharlar, yoksulluk, göç eden kadınların sorunlarının çözümlenmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu temelde eğitim, örgütleme ve eylemlilik çalışmaları artacaktır.
Özgür eş yaşam, kadın-erkek ilişkilerinin yeniden inşası da temel gündemlerimizdendir.
Bu temelde tüm halklardan, inançlardan kadınlar, başta gerilla safları olmak üzere, tüm mücadele alanlarına, gücümüzün yettiği kadar toplumsal, akademik alana çalışmalarına, çalışmalarımıza katılım yapmalıdır.
Kadın özgürleşme yılı olan 2020’de mücadelemizi büyük kararlılık ve inatla yürütmekteyiz. 21. Yüzyılı bir kadın özgürlük yılı yapacağız. Bu temelde kadın özgürlük mücadelesini yaşamın her alanında demokrasi ve özgürlük güçleri ile yükseltelim; başaralım.
Zorlukları olsa da kadınlar olarak yolumuz aydınlık, kazanma ihtimalimizin yüksek olduğu bir yıla giriyoruz. 2020 yılı tüm kadınlara, halkımıza, Alevilere, tüm halklara, inançlara, demokrasi ve özgürlük güçlerine şimdiden kutlu olsun diyoruz.
Özgürleşen kadınla yaşam güzelleşecek ve onurlu yaşanacaktır.
https://www.nuceciwan39.com/2019/12/24/bese-erzincan-2020-yilini-mucadele-ve-direnis-ile-kadin-ozgurluk-yili-yapacagiz/