HABER MERKEZİ
40 yıllık mücadelenin Kürdistan’da yarattığı çok büyük gelişmeler var, önemli bir değişim, ilerleme var. Bu, öyle basit ele alınacak, dar yaklaşılacak bir durum değil. Adeta bir halden bir başka hale geçmek gibi, bir nitel değişimi ifade ediyor. Bu anlamda PKK hep bir milat olarak görüldü. PKK’nin doğuşu, Kürt tarihinin çok önemli bir miladı olarak tanımlandı. Bir durumdan bir başka duruma geçiş; bu sömürgeci soykırım rejimi altında yokoluştan, özgürlük mücadelesi içerisinde tekrar dirilişe, varo-luşa ve özgür yaşama doğru yürüyüşe geçişi ifade ediyor. Bu birbirine taban tabana zıt, 180 derece ters iki süreçtir. PKK Kürt tarihinde böyle bir köklü değişim sürecinin başlatanı oluyor. Böyle bir süreci başlatmayı ifade ediyor. Öyle basit ele alınabilecek bir durum değil.
O bakımdan da 1970’ler başında kapitalizmin yeni sömürgeciliği temelinde Kürdistan’da geliştirilen ilişkilerin toplumu nasıl dağıttığını, bireyi nasıl tükettiğini, ulusal kültürel yapının, demokratik toplumun politik-ahlaki toplum gerçeğinin nasıl parçalanıp yok oluşa götürüldüğünü bilmek gerekiyor. Yine insanların nasıl kendisi olmaktan çıkartıldığını, kendinden nasıl kaçan, kimliğinden utanan, ürken, kişiliğinden utanan, başkası olmak için adeta yarış içerisine giren bir insan topluluğu haline getirildiğini Kürt insanın iyi görmek, bilmek durumundadır.
Şimdi Kürtlük yükselen değerdir. Kürt kimliği, Kürt dili, kültürü önemseniyor. Coşkuyla, heyecanla yaşanıyor, yeniden öğreniliyor, toplumsal yaşamın en temel argümanları, değerleri haline geliyor. Yıllardır bu gerçeklikten kopmuş olanlar bile heyecan duyarak yeniden kendi gerçeğine dönüş yapıyor. Gerçek anlamda bir öze dönüş, diriliş süreci yaşanıyor. Kürt gerçeği, kaçılan, utanılan, uzaklaşılan bir olgu değil, tam tersine koşulan, sahip çıkılan, benimsenen, özgürce yaşanan bir kimlik haline gelmiş durumdadır.
Ama bu şimdi böyledir. 1970’ler Kürdistan’ında unutmayalım ki gerçek bunun tam tersidir. Kürtlük bitişi, tükenişi ifade ediyor, kaçılması, uzaklaşılması, kopulması gereken, insana, topluma hiçbir şey vermeyecek, sadece tükenmeyi, bit-meyi ifade eden bir gerçeklik olarak görülüyor. O nedenle de yükselen değil, çöken değerdir. Sadece çöken değil, adeta sıfırı tüketmiş, bitmiş bir değer oluyor. Kürtlükten kaçış, demokratik toplumdan kaçış, politik ahlaki toplumsallıktan kaçış devlete koşuş, Türklüğe, Farslığa, Araplığa yabancı, ejnebi kimliklere koşuş, farklı dil ve kültürlere koşuş dolu-dizgindir. Öyle bir kişiyle, beş kişiyle sınırlı bir durum değildir. Sadece böyle bazılarının bireysel olarak aldatılması, etki altına alınması, kandırılmasıyla tanımlanacak bir durum da değil. Toplumun genel duruşu, sürecin genel işleyişi buradan bakıldığında, inkar ve imha sistemi eğer amaca ulaştığını, Kürt soykırımını tamamladığını sanıyor, iddia ediyorsa çok da öyle yanılgılı bir durumda olduğu söylenemez. Ortada hemen hemen bütün yönleriyle öyle bir durumu ifade eden bir realite var.
Ona bakarak, bu iddiada bulunuyorlar. Kürtlüğün öldürüldüğünü ve betonlandığını, Ağrı dağına gömüldüğünü söylüyorlar, yazıyorlar, çiziyorlar. Bu güven yeni açılımların geliştirilmesine kapı aralıyor. Kapitalist ilişkilerin Kürdistan’a sokulması Kürdistan’ın dünyadan tecrit edilmesinin artık sona erdirilmesine yol açıyor. Aslında herhalde böyle bir kendine güven, bu temelde bir değerlendirme olmasa belki öyle bir açılım da yapmayacaklar.
Şimdi onun için öyle bir ortamda objektif ortamın, koşulların olumlu işlediğini, ulusal kurtuluştan yana olduğunu tarihin Kürt uluslaşmasından yana geliştiğini söylemek, gerçeği çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Eğer gerçekten çok safdillik değilse, ezberlenmiş bazı konuları, cümleleri tekrarlamak olmuyorsa Önder APO “Sadece sömürgeciliğin özümsediği iflah olmaz küçük burjuvalık olabilir bu”dedi. Doğrudan sömürgeciliğin yarattığı sınıf, kişilik olarak ortaya çıkabilir. Zaten böyle bir kesimin, kişiliğin varolduğunu 40 yıllık mücadele içerisinde netçe gördük. Bu öyle abartılı, aşırı bir değerlendirme de olmadı. Bu konuda Önder APO’nun değerlendirmeleri, tanımlamaları gerçekten de pratikte doğrulandı, yerli yerini buldu. Yoksa öyle birçok PKK dışı hareketin iddia ettiği gibi “kapitalizm Kürdistan’da gelişiyor, başka yerlerde yaptığı gibi toplumu uluslaştırıyor, Kürt uluslaşmasını geliştiriyor” değildi. Bir uluslaşma geliştiriyordu ama bu Kürt değil, Türk uluslaşmasıydı. Kürt kimliği ve kültürü değil, Türk kimliği ve kültürü gelişiyordu. Çok sarıldıkları o kapitalist modernite sistemi Kürdün mezarını ka-zıyordu. Kürt soykırımı sistemi anlamına geliyordu. Yerine Türk uluslaşmasını,Türk kimliğini, Türk dil ve kültürünü geliştiriyordu.
İşte PKK böyle bir ortamda doğup gelişti.
PKK Tarihi Derslerinden