HABER MERKEZİ
Yüzyıllar önce başlamıştı kadının çilesi, elinden alındığında iradesi, özgürlüğü başlamıştı her şey. Her gün daha da harlandı bu azap ateşi, kılıflar değişti, kıyafetler değişti, binalar değişti, sokaklar değişti ama değişmedi kadın üzerindeki baskılar.
Bazı kadınlar çıktı sonra özgürlük için, umut için toplandılar dağların doruklarında onların dünyaya saçtığı bir güneş vardı ve bu güneşin tek bir ışığı nereye değse çıkardı toprağın altından kardelenler. Bu kadınlar savaştılar, mücadele ettiler, yeri geldi silah tuttular, yeri geldi sokaklarda erbaneler ile yürüdüler yeri geldi celladı dize getirmek adına siyaset yaptılar. Dünya’ya böylesi umut saçtılar, iyiliğin ve güzelliğin bitmediğini bir kez daha hatırlattılar.
Bu güzelliklerin yaşaması erkek egemen zihniyeti ile döşenen iktidar yollarını zorladı, kanattı. Kadın kimliklerine, Kürt kimliklerine, siyaset kimliklerine, devrimci kimliklerine yöneldiler kadınların ve 9 Ocak günü katlettiler Dünya’ya güzellik umudu verenleri.
Bu kadınlardan biri Fidan Doğan’dı. Şehit Fidan, 17 Ocak 1982 tarihinde Maraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. Avrupa’ya göç eden bir ailenin kızı olan Doğan, Fransa’da büyüdü.
1999 yılından itibaren aktif bir şekilde Avrupa’daki çalışmaların içinde yer aldı. Gençlik ve kadın alanlarında çalışan Şehit Fidan, 2002 yılından bu yana Avrupa’daki diplomasi faaliyetleri içindeydi.
Kürdistan Ulusal Kongresi üyelerinden olan Doğan, kuruluşun Paris temsilciliğini yürütüyordu.
Şehit Fidan İnsan Hakları Savunucusu’ydu. İnsan haklarını savunurken haksı bir şekilde katledildi, Fransa’nın Paris kentinde katledildi. Fiziki olarak katledilen Fidan Doğan’dı ama katledilme şeklinden başlayalım Şehit Fidan’ı anlatmaya, Fidan Doğan, Sakine Cansız ve Leyla Şaylemez bir suikast sonucu katledildiler. Katledenler Dünya’ya bu üç kadının hesabını veremeyeceklerini bildikleri için suikast yoluna başvurdular. Şehit Rojbin (Fidan Doğan) 3 kurşunla kafasından vuruluyor ve Şehit Rojbin şehit düştükten sonra son kurşun ağzına sıkılıyor.
Şehit Rojbin’in Kürt bir kadın diplomat ve siyasetçi olduğunu daha önce belirtmiştik. Sıkılan 3’üncü kurşun bir hayli manidar. O an katliamı gerçekleştiren caninin aklından ne geçti diye soracak olursak eğer, belli ki Şehit Rojbin’in konuşmaları, yaptıkları iktidarın büyük babalarını bir hayli zorlamış ve katil ona göre hazırlanmıştı. Orada susturulan Şehit Rojbin değil, binlerde Kürt kadınıydı, sesi çıkan her kadına verilen bir göz dağıydı belli ki hiçbir şey tesadüf değildi.
Kadınların siyasetin içinde alması iktidarları neden zorlar?
Kadınlar yüzyıllar önce kapatıldıkları kafeslerde, sözlerine ve dillerine kelepçe vurulmuştu. Konuşmak, sesli gülmek, nefes alırken dahi seslerinin çıkması yasaklanmıştı. Varlıkları yok sayılmıştı, birde bu kadınlar sömürge bir halkın kadınları ise varlıkları sömürgeci Türk varlığına dahi armağan edilmişti.
Şehit Rojbin Maraş’lıydı. Soykırım ve katliamla tanışıktı. Maraş katliamından kaçıp da Fransa’ya yerleşmişti ailesi, tecavüz edilen, çocukları karınlarında öldürülen, alevi oldukları için katillerinin helal olduğu kadınların tarihsel bilinci ile büyümüş katledilen kadınların, halkının sesi olmak için konuşmaya karar vermişti. Kaygısızca onurlu bir yaşamın yolunu açmıştı, bu yaşamda düşmanın erkek aklıyla yoğrulan soykırım zihniyeti olacağını biliyordu. Bunun farkındaydı, bilerek düştü kavga yoluna, inandı ve herşeyden öte bir yaşam olduğu inancıyla çıktı yola.
Şehit Rojbin, halına, tarihine kavuşmak için düştü yola. Düşman bildiler onu, bir kadının sözleri ile neleri değiştirebileceğine şahitlik ettiler çünkü, kadının sözü dünyayı değiştirecek ve iktidarlarını bitirecekti. Çünkü kadınların vicdanı ve iradesini yılardır hapsetmeye çalışılsa da, katliamları reva görseler de başarılı olamadıklarının en büyük kanıtlarındandı Şehit Rojbin.
‘Biz başkanımızın Kürdüyüz!’
Böylesine büyük bir inançla mücadele eden Şehit Rojbin’in mücadelesini en iyi kendi sözleri anlatacaktır. Katıldığı bir televizyon programında Şehit Rojbin şöyle diyordu: “Biz ne olursa olsun başkanımıza sahip çıkan bir halkız, biz ne olursa olsun başkanımızla olan bir halkız. Biz sizin Kürdünüz değiliz, biz başkanımızın Kürdüyüz. Siz bir şekilde bizi kendi Kürdünüz olarak görmek istiyorsunuz, bizi kendinize çekmek istiyorsunuz. Ama biz hiçbir şekilde ne sizin Kürdünüz olacağız, ne de sizin çizginize geleceğiz. Biz her koşul altında başkanımızın çizgisinde, başkanımızı sahiplenerek, başkanımızı kendi siyasal irademiz, temsilcimiz olarak göreceğiz. Sonunda kadar bu mücadele de çalışmalarıma devam edeceğim, ben kendime mücadele dışında hiçbir yer bulamıyorum. ”
Şehit Rojbin’in katilleri hesap verecek
Şehit Rojbin, Şehit Sara ve Şehit Ronahi’nin katli tek bir kişiye bağlanmak istendi. Ama bu sessiz ve sinsice yapılan katliam Kürt halkına hiç yabancı gelmiyordu. Yıllardır sinsice katledilen bir halkı, yalanları ile kandıramadılar. Her Kürt biliyordu ki bu katliamın ardında kirli elleri ve Kürt düşmanlıkları ile faşist Türk devleti duruyordu. 9 Ocak 2013’te yapılan bu katliama en iyi cevap ise Kürt halkının 3 devrimci kadını sahipleniş tarzı oldu. Amed’te yapılan cenaze törenine binler katıldı ve tek bir ağızdan “Şehid Namirin!” dediler.
Yıllardır büyüyen Kürt özgürlük ve ulusal mücadelesinin öğrettiği bir şey vardı bu halka, şehitler ölmez ve her şehidin silahı yerden kaldırıldı. Kürt kadınları ilk başta genç kadınlar, şehit Rojbin’in bıraktığı mirasın sahip çıkanı olabilmek için akın ettiler özgürlük ve mücadele saflarına. Rojbin kaybettik ama Rojbinlerimiz oldu.
Belki de 3 devrimci kadına verilecek en iyi cevap buydu. Kürt kadınlarının rengini, sesini, mücadelesini ve özgürlük aşkını tüm Dünya kadınlarına tanıtmak ve onlarla aynı saflarda mücadele edebilmek. Şimdi omuzlarımıza aldığımız Rojbin’in, Sara’nın, Ronahi’nin mücadelesi ile yürüme sözünü bir kez daha yineliyor ve 3 kadını, 3 devrimciyi, 3 Kürt kadını minnet ve özlemle bir kez daha anıyoruz!
NC/Axin Mahir Dicle