HABER MERKEZİ
İdlib’te işler sarpa sarınca AKP’nin parti başkanı ve Türkiye’nin faşist şefi Erdoğan’ın şalterleri birbirine karıştı. Öyle ki, herkese her zeminde Suriye’nin birliğini savunan sözleri bir an’da unutuluverdi. Suriye Ordusu’nun İdlib’te çekilmesini, çekilmemesi durumunda her yerde vuracaklarını alenen herkesin gözleri önünde kürsüde haykırdı.
Kürtlerde bir söz vardır. O söz der ki; ”Gotinên evarê dikevin kuna dîwara.” Bir nevi geceleri söylenen sözler unutuluverir. Ya da Türklerin deyimiyle, ”Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” misali.
Erdoğan ki, oturup kalkıp; ”Gözümüz Suriye toprağında yoktur. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Teröristlere karşı savaşımız Suriye’nin birliğini savunmak içindir” gibi sözleri bir papağan misali daha doğrusu bozuk bir plak gibi tekrarlayıp durdu. Ve öyle görülüyor ki, birçok uluslararası kurumu başta olmak üzere birçok Avrupa ve Arap devletini de inandırdı. En fazla da bu sözüyle özü bir olmayan açıklamalarıyla da dostu Putin’i inandırdı.
Ancak en son AKP gurup toplantısında sarf ettiği sözleri kamufle etme durumu kalmamıştır. Artık söylenenler çuvala sığmayacak kadar büyük ve görünürdür. Öyle ki, Suriye ordusunu İdlib’te çekilmesini, çekilmemesi durumunda Suriye Ordusu’nu her yerde vuracağını söyledi. Bilmeyenler sanır ki, Suriye Türkiye topraklarını işgal etmiş ve Suriye’ye Türkiye topraklarında çıkması için ültimatom veriliyor. Dahası, Suriye topraklarında bir işgalci olarak çetelerin gücüyle kalmasına rağmen, ”gözlem noktalarımızı terk etmeyeceğiz” sözleriyle de, Suriye’ye olan esas yaklaşımını gözler önüne sermiştir.
Ancak bu dile getirilenler kadar daha da önemli olan husus ise Erdoğan’ın çetelere dönük sarf ettiği sözlerdir. ”Şımarıklıklarına göz yummayacağız” sözleri, bugüne kadar Erdoğan’ın bu çeteleri yürütmüş olması ve de yaptıklarına göz yummuş olduğunun göstergesidir. Bu durum çeteleri, uluslararası güçlerce terörist olarak kabul edilen birçok çete gurubunun bizatihi talimatlarını Erdoğan’dan aldıkları, ancak kimi zaman fevri yaklaşımlarından dolayı Erdoğan’ı kızdırdıkları, onu zora soktukları için de, Erdoğan’ın ”Şımarıklıklarına göz yummayacağız” değerlendirmesine gittiğidir.
Bu durum açıkça göstermektedir ki, İdlib ve benzeri yerlerde bulunan çetelerin Suriye’ye karşı mücadelede herhangi bir iradelerinin olmadığı, tam tersine bu çetelerin bizatihi Erdoğan tarafından istediği zaman harekete geçirilerek Türkiye’ye daha doğrusu Erdoğan’a çalıştıklarını gösterir. Bu bağlamda bu çete örgütlerinin Suriye’nin muhalifleri olma diye bir dertlerinin olmadığını, Libya’ya gönderilen çetelerden biliyoruz.
Bu durumda ortaya yapılması gerekli iki tespit vardır;
1-Bu çetelerin komutanı Erdoğan ve bu çetelerin de işlemiş oldukları onlarca insanlık suçları sabit olduğundan dolayı Erdoğan’ı hiç bekletmeden Uluslararası Adalet Divanı’na götürülmesidir. Ve bunu başta Suriye devleti olmak üzere birçok Arap devleti yapabilir ki, dünya Erdoğan’ın dostu El Beşiri gibi yargılanmasını beklemektedir.
2-Erdoğan’ın gerçek yüzü açığa çıktığında başta Suriye’de yaşayıpta Suriye’nin birliğini savunan herkesi faşist şef Erdoğan ve onun hasta ruh ikizi olan Bahçeli’ye karşı ortak bir cephede hareket etmeleri gerekmektedir. Bu ortak hareket elbette bir anlayış ve sağlıklı bir zihniyet ile mümkündür. Önder Apo Ortadoğu’daki sorunların çözümü için Demokratik Ulus modelini önermektedir. Demokratik Ulus modeli aynı yapı içerisinde onlarca farklı rengin bir şekilde kendilerini ifade etmelerini dile getirmektedir. Onca farklı rengi karşılıklı saygı temelinde bir arada tutmaya ve bu tutmayı ise daha büyük bir enerjiyi sinerjiye çevirmeye Önder Apo Demokratik Ulus demektedir.
Suriye başta olmak üzere Suriye’nin birliğini savunan herkesi bu anlayış birliği temelinde bir araya getirilmesi durumunda faşist şef Erdoğan başta olmak üzere onun arkasında duran NATO’yu da durdurmak mümkün olacaktır. Bilelim ki, Erdoğan adındaki faşist şefin Suriye’ye ve topraklarına pervasızca saldırmasının ardından NATO yatmaktadır.
Bunu bilerek hem birliğimizi örmeli hem de bu faşist şefi Lahey’e götürmek için hiç zaman kaybetmemeli…
Kasım ENGİN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi