HABER MERKEZİ
Kimi anlar ve insanlar vardır onları unutmak mümkün değildir.Kimileri her ortamda varlıklarının farklılığını hissettirirler.Nasıl ki bir gül bahçesinde bazı güllerin rengi çok dikkat çekiyorsa ve yine herkes bu muhteşem renkli olan gülü koklamaya kalkışıyorsa kimi insanlar da böyledir.İşte Gülbahar yoldaş da böyle biriydi.Onunla 91 yılında tanıştım. Aylardan aralıktı.Önder APO sahasından ülkeye, Kürdistan dağlarına,gerillaya yeni adım attığım günlerdi. Haftanin’den kalabalık bir yoldaş grubuyla Metina’ya geçtik.Hızla pratik çalışmalarımızı tamamlayıp eğitime başlamamız gerekiyordu.Alanda ilk defa gerilla kış üslenmesi yapıyordu. Metina’daki köyler daha önceki yıllarda boşaltılmış,burada yaşayan halk göç etmişti. Yekmale köyünde,tıpkı adı gibi yalnızca bir aile yaşıyordu.Kampımıza en yakın yer burasıydı.Kampımızda kalacak olanların tümü yeni katılan savaşçılardı.Sayımız yüzün üzerindeydi.Otuz civarında kadın arkadaş vardı.İşte bu arkadaş grubunun içinde Gülbahar arkadaş kendisine has özgün kişiliğiyle hemen öne çıkıverdi.Gülbahar arkadaş Kurtalan’dan katılmıştı.Yaşı küçük ve yeni katılmış olmasına karşın olgunluğu , moralliliği,coşkusu,sevimliliği,güler yüzü,içtenliği ve samimiyetiyle hepimize kendisini sevdirmeyi başarmıştı.Daha ilk kamp toplantımızda yaptığı perspektif içerikli değerlendirmesi benim dikkatimi çekmişti ve hemen sormuştum “Siz sanki yeni katılmamışsınız çünkü; gerillanın yaşamına dönük gözlemleriniz çok güçlü”, bana verdiği cevap” Buraya gelene kadar özellikle Botan’da gözlemlerim oldu, benim için bu ilk eğitimdi” dediğinde hayret etmiştim.Çok zekice edinilmiş bir gözlemini ortaya koymuştu. Toplantıdan sonra moral etkinliğine geçildi ve herkes “Gülbahar” diye alkışlarla onu şarkı söylemeye davet etti.Başta zorlanarak,çekinerek çıktı ama söylediği ilk parçada hepimizi kendisine hayran bırakmıştı.O kadar güzel bir sesi vardı ,o kadar içten ve bütünleşerek söylüyordu ki, ruhunun ve duygularının özgün tınısı dinleyenlere yansıyordu. O günden itibaren artık tüm moral etkinliklerimizin vazgeçilmez sanatçısı olmuştu.
91-92 kışı çok çetindi, metrelerce kar düştü.Doğa şartlarından ötürü Örgütle ancak sınırlı olarak bağlantılarımız vardı deyim yerindeyse kendi kendimizleydik. Herkesin fedakarlık göstermesi gereken bir dönemden geçiyorduk.Yapı ve yönetim olarak yeni ve tecrübelerimiz yetersizdi. İşte Gülbahar arkadaş bunun farkındalığıyla zorlukları aşmanın öncülüğünü yapıyordu. Özellikle kadın arkadaşlar içinde kendini sorumlu görme yaklaşımı, cinsine olan güveni, sevgisi, kapsayıcılığı, ilkeli duruşu, ölçüleri olan bir yoldaştı. Doğanın hiçbir zorluğu ondaki iradesinden üstün değildi muazzam bir çalışma gücüne sahipti hep çalışır hem de etrafını çalıştırırdı, kolektif yaşama en erken etapta olandı.92 barında düzenlemesi pratiğe olunca istemi yerine gelmişti, Daha sonra Zagros alanına pratiğe gitti. Uzun yıllar onu görme imkânım olmadı. Ancak onun gelişim düzeyi, üstlendiği görev ve sorumlulukların duyumlarını alıyordum. Özelikle her kadın militanın hayali olan Öder APO nu okulunda eğitimi gördükten sonra 98 de karşılaştığımda tanımakta zorlandığımı şaşkınlık geçirdiğimi kendiside fark etmişti, yedi yıldan sonra ilk görüşmemizdi. İkimizde çok mutlu olmuştuk, O artık yetkin bir kadroydu, Önder APO da aldığı güçle coşuyordu. Son görüşmemiz ise 2007. 5. HPG konferansındaydı. Yıllardan sonra gördüğüm Gülbahar arkadaşın ne tür değişiklikler geçirdiğini doğrusu merak ediyordum. Tartışma ve paylaşımlarımız oldu. Geçmişte genel olarak yaşanan zorlanmaları elbette hepimiz gibi o da yaşamıştı ancak yaşadıkları onu çok güçlendirmiş ve onda çok önemli bir tecrübe birikimi oluşturmuştu. Kendine sonsuz bir güveni vardı. Kadın Özgürlük Hareketinin özgün örgütlemesi ve gelişim düzeyi onun en büyük güç kaynağıydı.”Önder APO’nun kadınla olan yoldaşlığını hak etmeliyim” diyordu. Kendisini ideolojik, teorik ve örgütsel birikim açısından çok geliştirmiş gördüm. İşte kendisinde geliştirdiği bu bilinç yoğunluğu ve potansiyeli bir an evvel pratiğe geçirmek istiyordu.15 şubat komplosundan sonra fedai eylemi önerisinde bulunmuştu, ve tüm yaşam pratiği bu doğrultudaydı, Önderliksiz yaşam olmaz şiarı gülbahar yoldaş için eylem, örgütleme ve pratikleşme kılavuzuydu.
Düzenlemelerde ilk söz hakkı alan oydu ve kalkar kalkmaz kendisini kuzeye önerdi. Önerisinin ardından Gabar’a gitme kararı çıkınca sevinçten gözleri dolmuştu. İçi içine sığmıyordu. Ara verildiğinde hepimize sarıldı ve kahkahalarla yerinde hoplayarak mutluluğunu bizlerle paylaşıyordu. İşte Gülbahar yoldaşın o anki hali hep gözümün önündedir. Çok büyük iddia ve kararlılıkla Botan’a geçti. Görev ve sorumluluklarının bilincindeydi. Rolünü büyük oynayacağına dair etrafına inanç ve güven veriyordu. Gidişinden kısa bir süre sonra alanda gerçekleştirilen eylemlerde komuta düzeyinde rolünü oynadı. Daha alanı tam tanımadan yaşanan şahadeti bizi derin bir hüzne boğdu.
Gülbahar arkadaşın mücadelemizdeki yeri ve rolü belirleyiciydi. Kadın ordulaşmasında ve kadının kendi öz iradeleşmesinde, güçlenmesinde rolü büyüktü. Gerillacılıkta en iddialı yoldaşlardan biriydi. Cins bilinci, cins mücadelesi ve çizgi devrimciliğinin timsaliydi. Yüreği yoldaş sevgisiyle dopdoluydu. Fiziki olarak aramızdan ayrılalı 6 yıl oldu ama her nefes alıp verişimizde bizimlesin. Şahadetinin yıldönümünde kendisini ve şahsında tüm özgürlük ve demokrasi yolunda şahadete eren kahraman şehitlerimizi saygıyla anıyor onların yolunda yürüyeceğimizi ve zaferi başarıyla kazanmanın sözünü veriyoruz.
Sozdar Avesta