HABER MERKEZİ
Her türlü sorunlarına çözüm getirebilir, kendi büyük görevlerini kesinlikle ortaya çıkarabilir. Bu inancımı zayıflatayım mı? Aksi halde kendinize en büyük saygısızlık olmaz mı? Bizden devrimci çıkmaz, bizden ordu kurucuları gelişmez, bizden zafer yaratıcıları gelişmez desek kendimize en büyük kötülüğü yapmış olmuyor muyuz? Buna hakkımız var mı? Hatta ben bile bunca olup bitenden sonra yıpranmış, yorgun düşmüş olabilir veya elimde olmayan ki, buralarda irade her yönüyle özgürce konuşturulamaz. Dışındaki birçok etken seni bitirişin eşiğine getirebilir, ama sizin gibi iradeyi tam özgür koşullarda konuşturabilecek konuma ulaşıldıktan sonra gerisi başarılır, gerisi bana kaldı deyin ve görün, işte adam seyretsin, neler, nasıl oluyor diyeceksiniz.
Hiç olmazsa şimdiye kadar binlerce müdahalemizden sonra tam bu müdahalemizle, yıla böyle yüklenmemizle, bu döneme kendimizi böyle vermekle işte “aklımız başımıza tam geldi, fırsatı bu sefer tam yakaladık” deyip sonuca gitmekten bahsediyorum veya tarzımızın bunu kesinlikle sağlamasından bahsediyorum. Bütün tecrübeme dayanarak söylüyorum, bütün yıllar için, neden kendinizi tam veremediniz, başaramadınız biçiminde savunabilirdiniz ama bu yıl kendinizi savunma gerekçeniz olmaz. Düşman bu hale geldikten sonra ordulaşma bu düzeyi yakaladıktan sonra, biz sizleri bu yıla böyle taşırdıktan sonra, neden gerekleri yerine tam getirilemedi, neden tam istenilen başarıya ulaşılamadı biçiminde bir değerlendirmeye hiç biriniz sahip olamazsınız, onu dayatamazsınız. Tam tersine her şey yeterli, sadece ihtiyaç duyulan önemli görev alanlarına fiziki anlamda ulaşmadır. Yolda bir kaza, bir talihsizlik oldu ben buna bir şey demiyorum. Çok iradeniz dışında ki onu da dikkatle değerlendirmeli irade dışı olan nedir, irade dâhilinde olan nedir diye şimdiden iradeyi konuşturabilirsiniz. Birçok talihsizliği önleyebilirsiniz, şimdiden tedbir üstüne tedbir geliştirerek bunu yapabilirsiniz. Talihsizliği talihe çevirmek, kazayı engellemek şimdiden mümkündür, hiç olmazsa asgariye indirilir.
Bütün bunlar, bizim pratiğimizde gizlidir. Her şey tesadüflerle yüklüydü, ama biz neredeyse şimdi savaşı kesin kazandık mantığına sahip oluyoruz, halk bile bu noktaya gelmiş. Umudun, imkânın hiç olmadığı konumdan buraya ben nasıl geldim? Bu önemlidir. Hiçbir şeyden eser yok iken, eğer bu konuma gelmeyi biliyorsak, herhalde sizler tabii kolay kaybetmenin gerekçelerini sıralayacak durumda olamazsınız. Benim yaptığımı bir alt yapı kabul edin, hiç olmazsa buna dayanarak onur, şan kazanma, “böyle yaşanılır” biçiminde onurlanmayı kendiniz için elde edin diyorum. Herhalde buna da muhtaçsınız.
Diğer dönemlerdeki gibi “elim birbirine dolaştı, kaybettim, engellendim, rolümü oynayamadım, şöyle oynandım, oynatıldım da sonuca gitmedim” demek yakışır mı? Nereden, nasıl oyuna getirilmede iç-dış engeller sebep oldu denilmemeli. Yaman bir önder bütün bunları sıfırlayan, kendi iradesini, zafer iradesini konuşturan kişidir. Bu dönem bunu artık olgun hale getirmiştir deniliyor. Bunu anlamanızı tekrar önemle vurguluyorum. Biraz daha derin düşünülerek, özümsenerek ve en önemlisi de pratik yürüyüşümüzün nasıl olması sorununa, savaş ve ordulaşmaya katılımınıza nasıl yerinde tam başarı kesindir iddianıza işlerlik kazandırmak için anlayışınızı yetişkin kılın, ona kaybettirecek en ufak bir olasılığa bile mümkünse yer bırakmayın. Kapsamlı yaklaşmanız her türlü olasılığı göz önüne getirerek, bunun için tekrar tekrar gözden geçirerek, bu derslerden azami sonuçları çıkararak bir yaklaşımı geliştirsin ve ne mutlu bize diyelim ki tekrar böyle bir fırsatı yakaladık. Herhalde kazanılması kesindir, aldığım tedbirler, göz önüne getirdiğim tüm olasılıklar bunun böyle gelişmesini engelleme şurada kalsın, ancak sonuca götürebilir.
Şimdi ben kendim de bütün bu olup bitenlere rağmen böyle ele alıyorum. Olasılıklar hesabı, buna dayalı tedbir çok anormal bir durum olmazsa, bir kaza olmazsa ki onu da kabul edilebilir sınırlar dâhilinde söylüyorum. Bu şartım önemli. Düşman ne kadar iddia ederse etsin, özel savaşımı ne kadar çılgınlaştırırsa çılgınlaştırsın, her gün ne kadar kelle keserse kessin, bilmem ne kadar bombardıman yaparsa yapsın bu yılı kaybetmekten kurtulamaz ve biz de kazanmaktan vazgeçemeyiz. Kazanma bu temelde kesindir diyoruz.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan