HABER MERKEZİ
İdlib gündemdeki yerini koruyor. Ortadoğu ve Suriye’de en sıcak bölge durumunda. Bu kadar önem kazanması ve gündeme oturması Rusya ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesinden kaynaklanıyor. İşin buraya gelmesi aslında beklenmeyen bir durum değildi. Rus-Türk görüşmeleri ve vardıkları anlaşmalar bu karşı karşıya gelmeyi sadece erteliyordu.
Türk, Rus mutabakatıyla Suriye’nin diğer bölgelerinden El Kaide gibi örgütler İdlib’e aktarıldı. Türkiye nasıl ki Suriye’yi kanlı bir iç savaşa sürükledi, DAİŞ ve diğer tüm silahlı güçleri destekledi, sınırlarını bunlara açtıysa yine bu güçler ve mülteciler üzerinden Suriye’de nüfuz sahibi olmaya çalıştı. Bu silahlı güçlerin isimlerini değiştirerek “Suriye Milli Ordusu” gibi bir çatı altında birleştirerek Suriye’yi yeniden yapılandırmada etkili olmak istedi. Bunun iki önemli hedefi vardı: Bir, Kürtleri ve kazanımlarını bertaraf etmek. İki, İhvan-i İslam güçleri iktidara taşımak. Erdoğan rejimi devletin bütün güçlerini kullanarak Kürtlere karşı Rusya’yla anlaşıp Efrîn’i işgal etti, sonrasında Rusya’nın teşvikiyle Trump’la anlaşarak Girê Spî ve Serêkaniyê’yi ele geçirdi. Türkiye, Rusya ve Amerika’ya dayanmadan Suriye’ye giremezdi. Yine bunlara dayanmadan Suriye’de kalamaz. Şimdi Rusya’yla karşı karşıya gelince hemen Amerika ve NATO’dan yardım istemeye başladı.
Basından çıkanlar doğruysa Erdoğan ABD’den Patroit füzelerini istemiş. ABD ve NATO’nun bütün ısrarlarına rağmen Rusya’dan S-400’leri almaktan vazgeçmeyen Erdoğan şimdi de Trump’a yine yaltaklanmaya çalışıyor. Kendi besleme basını halklara düşmanlık temelindeki Erdoğan’ın politikalarını başarı diye yere göğe sığdırmazken gelinen yerde askerlerinin cenazelerini karşılamak durumunda kaldı. Muhalefetin zihni olarak devletçi anlayışla prangaya vurulması Erdoğan’a bu hareket alanını ve ayakta kalma fırsatını veriyor. Türkiye’nin bütün iç ve dış dengeleri bozulmuş durumda. Ekonomi giderek bozuluyor, adli sistem, hukuk ve kurumlar çökmüş durumda. Dış politikada da şantaj, işgal, zora dayalı bir savrulma var. Muhalefet Kürt düşmanlığına ve Suriye işgaline açıktan karşı durup içerde de demokrasi ve özgürlük isteyenleri sahiplenirse Erdoğan’ın ayakta kalma şansı olmaz. Erdoğan’ın yaptığı bütün kötülükler ve ayakta kalması başta CHP olmak üzere Türkiye’deki muhalefetin sayesindedir.
İdlib’de de henüz Ruslarla bir uzlaşmaya varamadılar. Erdoğan büyük askeri yığınak yapıyor. “Ilımlı muhalifler” rejim güçlerine saldırdı diye basına açıklama yapıyorlar. Muhalif diye öne sürdükleri kendi korumalarına aldıkları ve Suriye iç savaşında kullandıkları güçlerdir. Eğer bu muhaliflerin Suriye’ye saldıracak güçleri varsa niye Halep ve birçok bölgeyi terk ettiler? Ayrıca Türkiye bu kadar güç yığmaya neden ihtiyaç duysun ki? Askeri anlamda tam tersi doğrudur. Türkiye açıktan Rusya’yla karşı karşıya gelmeyi göze alamadığından bu çetelerin adını kullanıyor ve bunların dağılmasını durduramadığından kendisi savaşıyor. Nitekim, Ruslar bunları İHA’larla tespit ettiler ve Türklerin mevzilerini vurdular. Türkiye’nin saldırısı ve topçu atışları durdurulunca muhalif denilen kesimler de durdurulmuş ve püskürtülmüş oluyor.
Türkiye Rusya’yla görüşmeleri sürdürüp Rusya’ya karşı değiliz, Rusya rejimi durdursun, eski hatlarına geri çeksin diyerek kendisini bu zor durumdan kurtarmaya çalışıyor. ABD ve Avrupa’nın desteğini alarak Rusya’yı uzlaşmaya zorlayıp elindeki çeteleri kaybetmek istemiyor. Türkiye şimdi o alanları rejim ve Rusya’ya bırakırsa etrafında devşirdikleri çetelerin çoğu dağılır, Türkiye’nin Suriye’deki konumu çok zayıflar. İçerde de Erdoğan’ın politikaları açıktan eleştirilmeye ve tartışılmaya başlanır. Özcesi Suriye’deki başarısızlıkları açığa çıkar. Erdoğan ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaya kurgulanmış bir kişiliktir. Bunun dışında siyaset yapma yeteneği ve bu alanda var olma şansı yoktur. Tümüyle bir bitişe ve çöküşe gideceğinin farkındadır. Türkiye’nin bekası diye kurtarmak istediği kendi iktidarıdır.
İdlib krizi görülebildiği kadarıyla Erdoğan’ın istediği gibi çözülmeyecek. Daha çok Erdoğan görüntüyü kurtarmaya çalışacak. Rusya’yla yapacağı pazarlıklarla Suriye’de söz sahibi olmaya çalışacak, Kürtler aleyhinde arayışlara girecek. Rusya da olabildiği kadar Türkiye’nin varlığını Amerika’ya karşı kullanıp onları Suriye’den çıkarmaya ve Kürtlerin konumunu daha da zayıflatmaya çalışacak. Sonuçta tarafların hedefi barış, demokrasi, Suriye halklarının birliği eksenli politikalar değildir. Tersine çıkar odaklı pazarlıklar, taktikler ve arayışların içerisindedirler.
Yeni Özgür Politika– Zeki AKIL