BEHDİNAN – Kadın mücadelesinin, demokrasi, ekoloji, emekçi, sol ve sosyalist mücadelelerle birleşip özgürlük ve demokrasi güçlerinin içinde öncülük yaparak 21. yüzyıldaki rolünü oynayacağını belirten KJK Koordinasyonu’ndan Besê Erzincan, “Mücadelemizi birleştirmeliyiz. Birbirimizi büyütmeliyiz. Güç birliği oluşturmalıyız” dedi.
KJK Koordinasyonu’ndan Besê Erzincan, ANF’nin sorularını yanıtladı.
8 Mart Emekçe kadınlar Günü’ne günler kala İmralı Adası’nda yangın çıktığı söylendi ama henüz görüşme başvurularına olumlu yanıt verilmedi. Bu durum nasıl anlaşılmalı?
İmralı Adası’nda en ufak ayrıntıların bile devletin denetiminde olduğu biliniyor. Bu durum, Önderliğimize, halkımıza ve kadınlara verilen soykırım, katliam, imha planlamasının mesajıdır. Zaten kadın özgürlüğüne, özgür aşkın yaratımına en büyük saldırı; Önderliğimizin İmralı Adası’na getirilişi ve insanlık tarihinin en acılı işkence/tecrit sistemi içinde tutulmasıdır. Erkek egemen sistemin de intikam biçimidir. Önderliğimiz kendisini Prometeus’a benzeterek bizlere bu durumu anlatmaya çalıştı.
Erkek egemen sisteme karşı kadın özgürlük mücadelesi açısından Öcalan’ın öncülüğü, rolü nedir?
Önderliğimiz öncelikle kendi şahsında egemen erkeklik özelliklerini öldürerek, yeni bir özgür erkek modelini yaratmaya çalışarak işe başladı. Kapitalist modernist sistemin erkeklik modellerini yerle bir etti. Beş bin yıllık erkek egemen sistemin dışında başka bir yaşam ve ilişki modeli geliştirdi. Kadını mülkü görerek emeğini, bedenini, düşüncesini gasp eden ‘sevme’ biçimini, yani tecavüz kültürünü reddetti. Özgür erkekliğin, ilke ve ölçülerini kendi şahsında somutlaştırıp içselleştirdi. Kadın özgürleştikçe toplum özgürleşiyor. Yeni bir yaşam modeli gelişiyor. Bu modeli, kendi şahsında, kadınlarda, Kürtlerde, tüm ezilenlerde somutlaştırdı. İşte erkek egemen hegemonik sistem, buna çok öfkeli. Önderliğimiz şahsında alternatif somutlaştı, üstelik gelişiyor. Türkiye ve Kürdistan’da görülüyor.
Biraz daha umut örneklerle anlatabilir misiniz?
Örneğin, Ortadoğu’nun en tabu meselesi olan evlilik kurumuna, kadın-erkek ilişkilerine getirdiği sorgulamalar, kadın özgürlüğüne yönelmesi, burada olağanüstü gelişmeler yaratması gerçeğine bakalım. Önderliğimizin kadınlarla arkadaşlığı, dostluğunun biçimi ve içeriği hala pek anlaşılmış değildir. Fazla araştırılmıyor. Önderliğimizin aşk, sevgi, yeni yaşam anlayışı kadın ordulaşmasına, kadın partileşmesine, kadınların bir sistem oluşturmasına, Jineolojiye, YPJ, eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet çalışmalarına dönüşmesi; kadın ile ilişkisinde aşkı ve sevgiyi toplumsallaştırması ortada.
Önderliğimizin özgür eş yaşam kuramı, kadın kurtuluş ideolojisi, kopuş teorisi, sonsuz boşanma anlaşılmadan Önderliğimizin hakikati anlaşılamaz.
Bu konuda tüm kadınlar, özellikle de kadın mücadelesine öncülük edenler, neler yapmalı?
Tüm kadınları, Önderliğimizin kadın özgürlük çizgisi, özgür yaşam felsefesine daha fazla sahip çıkma, anlama ve uygulamaya çağırıyorum. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki kadın hareketlerine büyük görevler düşüyor. Kuzey’deki kadın hareketimizin çok büyük bir tecrübesi ve birikimi var. Sürece öncülüğü, örgütlü bir şekilde yapabilmeli. Bu konuda gerekçeler ileri sürülmeden, kimse beklenmeden sürece sahip çıkılmalı. 8 Mart etkinlikleri, Önderliğimizin özgürlük mücadelesi ile birleştirilmeli.
Kürt kadınların özgürlük mücadelesi, Türkiyeli kadınlar tarafından daha derinlikli anlaşılmalı. Mücadelemizi birleştirmeliyiz. Birbirimizi büyütmeliyiz. Güç birliği oluşturmalıyız. Kürt kadınların özgürlük mücadelesi ve tarihi anlaşılamadan Türkiyeli kadınların çıkış yapmalarının pek mümkün olmadığını düşünüyorum. Elbette bizlerin de öğreneceği çok şey var. Öğreniyoruz da. Buna açığız. Ortadoğulu kadınlar birbirinden hızlı ve güçlü bir şekilde öğreniyor ve kadın birliktelikleri oluşturuyor.
Küresel hegemonik sistemin krizlerinin zirvede olması çözümün kendiliğinden gelişeceği anlamına gelmez. Bu konuda kadınların örgütlü, planlı, hedefli müdahaleleri sürecin gidişatına yön verecektir.
Zaten kadın özgürlük mücadelesi giderek toplumsallaşıyor. Kürt kadınların “değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk” sloganı etrafında sürdürdükleri hamle çerçevesinde çalışmalar yürütülüyor. Erkeklerin de önemli bir kısmında özgürleşme istemi, çabası görülüyor. Kadın özgürlük mücadelesinin safları bu anlamda genişliyor. Kadın mücadelesi, demokrasi, ekoloji, emekçi, sol ve sosyalist mücadelelerle birleşerek, büyük özgürlük ve demokrasi güçlerinin içinde öncülük yaparak büyük çözümleyici rolünü 21. yüzyıl itibarıyla oynayacaktır.
Tarihsel bağlamını da dikkate alarak kadının gerilla olması ve ordulaşmasının, kadın özgürlük çizgisinin gelişimindeki önemi nedir?
Tarihsel olarak kadınlar, yaşamın stratejik güç olma kaynaklarından hep uzaklaştırıldı. Zayıf ve güçsüz düşürülüp köle, esir konumuna itildi. Kadın köleliği, kadının öz savunma sisteminin dağıtılması, örgütlülüğünün bozulması, kendini koruyamaz hale getirilmesiyle başladı. Kadına yönelik şiddetin geliştirilmesi, öz savunma imkanlarından yoksun bırakılmasıyla direkt bağlantılıdır. Başkan Apo öncülüğünde gelişen Kürt özgürlük mücadelesinde kadınlar, gerilla ordusu içinde yer alarak, kendi kadın sistemlerini, karar güçlerini oluşturdu. Böylece kendilerinin, kadınların ve ülkenin savunmasında stratejik rollerini oynuyor. İşte bu duruş, radikal kadın özgürlük çizgisinin gelişiminin ana kaynağıdır.
Dikkat edilirse ulus devlet ordularına katılan kadınlar, şekli kalır ve buralarda erkekleştirilir. Hatta kimi ordularda kadınların varlıkları tehlike altında kalır. Kadınların bir erkek ordusu içinden kişiliğini, kadınlığını koruması, sağ salim çıkması bile neredeyse imkansızdır. Ulus devlet orduları milliyetçi, ırkçı ve cinsiyetçidir. Tecavüz kültürüyle şekillenirler.
Dolayısıyla Kürt kadınlarının gerilla ordulaşması içinde stratejik biçimde bulunması ve öncü rol oynaması çok tarihidir. Beş bin yıllık egemen erkek sisteme olağanüstü bir meydan okumadır. Kürdistan’da kadın gerillanın katılımıyla egemen erkek sistemin tüm sahteliği anlaşıldı.
Kadın gerillalar, müthiş bir özgürlük, eşitlik kaynağıdır. Tarihsel kadın hakikatini gösterme bakımından olağanüstü bir rol oynarlar. Gerilla kadın, kadınların köleliğinin, ikinci cins olmasının mitolojik, felsefi, dini, bilimsel tüm söylemlerini yerle bir etti. Kendi kimliği, örgütlülüğü, iradesi ile demokratik, özgürlükçü bir tarzda gerillaya katılıyor. Kadın rengi, yönetim tarzını tüm gerilla güçlerine, tüm örgütlülüklere yansıtıyor. Tarihin en büyük gerilla kadın komutanları saflarımızdadır. Büyük bir tecrübe, yönlendiricilik, savaş taktiklerini uygulama gücüne, öncülüğüne sahip bir kadın komuta gücü oluştu. Kürt kadınları tüm gerillaya eylemde ve yaşamda öncülük yapıyor. Erkek birliklerine de komuta ediyor. Kadın gerilla fedakarlığın, cesaretin, kahramanlığın somut timsali; özgür yaşam ve ilişkilerin yaratıcısı; Kürdistan halkının, kadınların, Ortadoğu halklarının onur ve güç kaynağıdır. Özgür kadın, özgür erkeklik, alternatif yaşamın yaratılmasının en temel stratejik öğesidir. Bu yönüyle kutsallığın, yiğitliğin, yoldaşlık ilişkilerinin, maneviyatın merkezidir. Kadın gerilla duruşu, kişiliği ve yaşamıyla özgür yaşamın üretim merkezidir.
Türkiyeli kadınların da bir mücadelesi ve mücadele tarihi var. Kürt kadınların öncü rolü düşünüldüğüde ortaklaşma, sahiplenme nasıl bir perspektife oturmalı?
Türkiye’deki kadınların mücadelesi Osmanlı dönemine kadar gidiyor. Cumhuriyet öncesinde özellikle İstanbul çevresinde kadın örgütleri, cemiyetler, partileşmeler var. Kadınlarda ciddi arayışlar söz konusu. Kürt sorununda olduğu gibi kadın sorununda Mustafa Kemal son derece yanıltıcı olup olmadığı araştırılmalı. Buna tarafsız bir gözle bakılabilmelidir. Atatürk’ün Latife Hanım ile evliliğindeki duruşu iyi incelenmelidir. Hakikat burada yatıyor. Latife Hanım çok gelişkin, özgürlükçü bir kadın olduğu için Atatürk ile birlikteliğini sürdüremedi. Başta Halide Edip Adıvar olmak üzere bir çok kadının Atatürk’e eleştirileri, rahatsızlıkları var. Cumhuriyetin kuruluşundan birkaç yıl sonra bir çok kadın cemiyeti kapatıldı veya işlevsiz kılındı. Türkiyeli kadınlar kendi öz güç, çaba ve emeklerini, tarihlerini ortaya çıkarmada yetersiz kalabiliyor. Türkiyeli kadınlar, kendi emeklerini, mücadelelerini daha fazla görmeli ve değerlendirmeli. Türkiye tarihinde kadın ile ilgili gelişmeler, kadınların emeğiyle sağlandı. Atatürk’ün kendi iktidarını güçlendirme amaçlı politik, taktik yaklaşımları olabilir. Türkiye tarihinde ve günümüzde tüm sol, sosyalist, demokrat, insan hakları içinde yine kadın özgürlük hareketlerinde, feminist hareketlerde ciddi, zorlu bir kadın özgürlük mücadelesi yürütülüyor. Önemli bir kadın geleneği, tecrübesi ve mücadelesi mevcuttur. Bu yönüyle Türkiyeli kadınların özgürlük mücadelesi aynı zamanda bizim mücadelemizdir.
Türkiye ve Kürdistan’da ciddi bir kadın özgürlük mücadelesi yürütüldüğü açıktır. Dünyadaki kadın mücadeleleri doğrudan Türkiye’ye yansıyor. “Bir tek kadın bile eksilmeyecek” sloganı altında ortak bir mücadele yürütülüyor. Yine Kürt kadınların başlattığı “Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk” hamlesi var. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki kadın mücadelesinin, ortak bir cephede faşist tek adam rejimine karşı özgürlük ve demokrasi cephesi içinde direnişi, Türkiye toplumunun kaderini belirleyecektir. Özgürlüğe doğru koşan kadınları hiçbir güç durduramaz.
Rojava’daki kadın öncülüğü, hem devrime rengini verdi hem de dünyada yankısı büyük oldu. Hegemonik sistem neden rahatsız ve bu rahatsızlığını hangi yöntemlerle ifade ediyor?
Rojava’daki kadın duruşu ve sistemi, kapitalist modernist sistemi ciddi kaygılandırıyor. Hegemonik erkeklik, kadının özgürleşmesini; bir mal ve mülk olmasından çıkmasını; toplumsal yaşamın tümüne eşit bir temelde katılmasın istemiyor. Bunun için YPJ direnişinden ciddi rahatsızdır. Kadın özgürlüğüne tahammülü yoktur. YPJ, hegemonik erkekliğin yarattığı erkek egemenlikli- kadın kölelikli yaşam kodlarını parçaladı. İnsanlığın kurtarıcılığını, YPJ öncülüğündeki kadın savaşçılar yaptı. İnsanlığı sahte özgürlük ve demokrasi söylemli devletlerin erkek orduları değil, demokrasiyi, özgürlüğü kendi kişiliğinde ve yaşamında pratikleştiren fedai kadınların öncülüğündeki halk ordulaşmaları kurtarır. Bu ispatlandı. Şimdi bu dağıtılmak isteniyor. Egemen erkek ordular, YPJ direnişini, YPG ve QSD’yi görünmez kılarak kendilerini öne çıkarmak istiyor. Buna izin verilmemeli.
Rojava şahsında Ortadoğu’da geliştirilen saldırılar, kadın devrimi güneşini karartma amaçlıdır. Ortadoğu, hegemonik erkek sistem tarafından yeniden paylaşıma konuluyor. Bu paylaşımda kadınlara, Kürtlere hiçbir biçimde yer verilmek istenmiyor. Kadın mücadelemiz Arap, Türk, Fars, Ermeni, Süryani, Alevi kadınlar olmak üzere tüm bölge kadın ve halklarını etkilemiş, bilinçlendirmiş ve uyandırmıştır. Rojava’da kadın öz savunmasına dayalı, eşbaşkanlık, eşit temsiliyet sistemi ile demokratik bir kadın sistemi, kadın konfederalizmi oluşturuluyor. Yeni bir yaşam modeli gelişiyor. Rojava kadın devrimi, bu anlamlı duruşu ve direnişiyle mutlaka başarıya ulaşacak.
Güney Kürdistan ve Doğu Kürdistan’da kadınların mücadelesi ne düzeydedir?
Aslında Ortadoğu’daki halk ayaklanmaların tümünde; Irak, İran, Lübnan başta olmak üzer kadınlar büyük bir tutku ve inançla yerlerini aldı. Rojava’da/Suriye’de zaten bir kadın devrimi var. Türkiye’de koyu faşizme karşın güçlü ses çıkarabilen, karşı koyabilenler yine kadınlardır.
Güney Kürdistanlı kadınlar, yeni yıla girişte erkek egemen kanunlara, fetvalara, çocuk tecavüzlerine, kadın katliamlarına ortak bir şekilde tavır geliştirmeyi başardı. Kadın gündemlerinde ortaklaşma yaşanıyor. Siyasi görüşleri, ideolojileri ne olursa olsun büyük bir kadın birliği ve sevgisinin giderek geliştiğini görüyoruz. Klasik, kadını eve kapatmaya çalışan, siyasette ve toplumsal yaşamdan dışlayan, yer vermeyen, küçük gören egemen erkek yaklaşımları kabul etmiyorlar. Bunlar çok önemli gelişmeler ve adımlardır. Güney Kürdistan’da kadın özgürlük mücadelesi, daha örgütlü ve ortak bir mücadele yürütmeye doğru adımlar atıyor.
Doğu Kürdistan ve İran’da kadın özgürlük mücadelelerinde tüm baskı, tutuklamalara rağmen gelişmeler yaşanıyor. Direniş yükseltiliyor. Kadınlar kendilerine ait olmak, kendi kararlarını kendileri vermek istiyor. Kürt kadınları, yurtseverlik ve özgürlük duygularını, bilinçlerini, arayışlarını büyüttü. Kadın özgürlüğünde bir ilerleyiş ve gelişme yaşandığını söylemek mümkün.
Şengal kadınları, ferman sonrası ölüm, katliam günlerinden kendi öz yönetimlerini, meclislerini oluşturarak büyük zorluklarla yeniden bir doğuşu gerçekleştirdi. Şengal kadınları bilinçleniyor, örgütleniyor, öz savunmasını üstleniyor ve gelişiyor. Bu gelişme daha da büyüyüp güçlenecek.
Ortadoğu’da, dünyada kadın kırımlarının artışın temel nedeni kadınların özgürlük mücadelesinin yükselişi, direnişleridir. Hegemon erkeklik, Egemen Erkek sistemi kadın direnişlerini kırmaya çalışıyor. Diğer bir sebepte kadınların örgütlü mücadelesi ve direnişi nedeniyle artık kadın katliamları hasır altı edilemiyor. İstanbul da kadına yönelik şiddeti durdurma platformlarının örnek alınması gereken çalışmalarında olduğu gibi kadınlar birbirlerine sahip çıkıyorlar. Birbirlerini yalnız bırakmıyorlar. Katil Erkeklerin peşine düşüyorlar. Onların hak ettiği cezayı almaları için kıyasıya bir mücadele yürütüyorlar.
Kadına yönelik gerçekleşen devlet ve erkek şiddetinin kaynağı aynıdır. Kadınların bastırılması ve köleleştirilmesi, evlere kapatılması, erkeğin kölesi haline gelmesi için kullanılan temel bir yöntem olduğu biliniyor. Kadınları zorla kölelik yaşamı içinde tutmak istiyorlar.
Buna karşılık yükselen örgütlü kadın özgürlük mücadeleleri, kadınların birbirlerine sahip çıkmaları bu konuyu sürekli gündem de tutmaları nedeni ile artık eskisi gibi devlet, egemen erkeklik sonuç alamamaktadır.
Bu yıl için kadın özgürlük hareketinin önünde nasıl bir mücadele ajandası var, zorluklar ve beklentiler nelerdir?
2020’de özgürlük mücadelesini yükseltme kararlılığımız, inancımız, iddiamız yüksek olduğu için son derece umutlu olduğumuzu belirtmek istiyorum. Zorluklarımız, acılarımız olabilir ama başarma iddiamız, tecrübe ve birikimimiz ile imkanlarımız çok fazla. Başarılı bir kadın özgürlük mücadelesi yürütmenin zemini var. Bu zemini, mücadelemiz, direnişimiz, eylem ve örgütlülüklerimizle daha fazla geliştirebiliriz. Türk devlet faşizmine karşı zaten direnilecek. Önderliğimizin özgürlüğü ve sahiplenme, temel gündemimizdir.
Kadın özgürlük mücadelemizi daha inisiyatifli, girişken, kendine güvenen bir temelde yürüteceğimize inanıyoruz. Kadınlar tümüyle daha aktif, canlı, moralli bir şekilde, arkadaşlık ruhuyla kadın dayanışmasını, ortaklaşmasını geliştiriyor. Kadınlar olarak birliğimizi geliştirip ortak mücadele ve güç birliğimizi daha da güçlendirerek faşist devlet ve egemen erkekliğe karşı stratejik adımlar atarak ilerliyoruz.
Kadın özgürlük hareketlerinin, kadınların özgürlük eksenli düşünce biçimini ve zihniyetini geliştirme amaçlı eğitim, konferans, seminer, özgür tartışma platformları düzenlemesi çok önemli. Özgürlüğün önce zihniyette, düşünce de kazanılacağını biliyoruz. Yoğunlaşmadan, mevcut sistemi, erkekliği, yaşamı sorgulamadan zaten özgürlük eğilimi gelişemez. Özgürlük eğilimini geliştirecek çalışmalar yapmalıyız. Kadın kitap okuma grupları oluşturulmalı, kadınlar evlerinde kendilerini eğitecek programlar yapmalıdır. Kadın hareketleri, köydeki kadından kentteki işçi kadına kadar örgütlenme ve eğitime yönelik daha özgün planlamalar geliştirmeli. Kadınlar buluşabilmeli, tecrübelerini aktarabilmeli.
Kadın eylemlerini, büyük bir yaratıcılıkla geliştirmeliyiz. Şilili kadınların danslı eylemi buna bir örnektir. Her kıta, her ülke kendi tarihsel ve kültürel geleneklerine, rengine göre çarpıcı eylemler geliştirebilir. Kadın eylemlerini geniş bir yelpazeden ele almak daha doğrudur. Çok radikal bir ayaklanma, oturma eylemleri, protestolar, tiyatro gösterileri, konserler olabilir. Değişik biçimler bulunabilir.
Kürt kadınların, ayrıca ulusal birlik çalışmaları da bu yıl devam edecek. Kürt kadınlar, ulusal birlik ve kongre konusunda da öncü rolünü oynayacak.
Tüm kadın çalışmalarımızı, demokratik konfederalizmi adım adım uygulayarak geliştireceğiz. Demokratik kadın konfederalizmi, sadece bir örgüt modeli değildir. Özgür kadın yaşam felsefesinin yaratım araçlarıdır. Önce özgürlük felsefesi temelinde yoğunlaşmalı, yaşam tercihlerimizi güçlendirmeli, sonrasında yeni bir yaşamın yaratımları için bunun kurumlaşmalarını, örgütlülüklerini geliştirmeliyiz.