HABER MERKEZİ
Devrimci mücadelemiz birçok gelişmeye yol açarken, bunun sanat üzerinde etkili olmaması düşünülemez. Hatta denilebilir ki,
Kürdistan’da sanat, temelde biraz da gelişme gösteren devrimimizden kaynaklanıyor.Özellikle edebiyat sanatının yeniden diriliş biçiminde, ilk defa tüm gücünü ve konumunu çok ciddi bir şeklide yaşadığı bu alt üst oluşla birlikte kendine gelmesi, dirilmesi ve yaşama gözünü açması söz konusudur. Sanatın işlevi şimdi her zamankinden daha iyi ortaya çıkmaktadır. Özellikle edebiyat sanatının oynayacağı rol gittikçe anlamlı olmaktadır. Edebiyatın da günümüzde en yaygın biçimi olan roman türü, devrimci yaşamı anlatmak ve doğru devrimci yaşamın nasılına cevap vermek açısından en verimli bir dönemin içine girme şansını yakalamıştır. Yaşamdaki alt üst oluş oldukça kapsamlıdır. Toplumsal yaşamın bu kadar köklü değişim ve dönüşüm geçirmesi, sadece ideolojik, siyasal ve askeri değerlendirmelere konu edilmeyi yeterli kılmamakta; tam tersine, gittikçe artan bir biçimde edebi çözümlemelere de ihtiyaç hissedilmektedir.
Devrim edebiyatsız düşünülemez. Devrimci mücadelenin daha anlamlı, daha güzel olması ve gelişmesi sanattan epey güç alacaktır. Sadece ona kaynaklık teşkil etmeyecek, ondan güç alması da oldukça önem kazanacaktır. Dolayısıyla hareketimizin yol açtığı alt üst oluşları sanat ve edebiyat cephesinde gerçek anlatım ifadelerine kavuşturmak ertelenemez bir görevdir.
Devrimci yaşamın kendisi bir sanat, bir eser gibi yürümekte, hem de görkemli bir sanat kolu olabilecek pek çok noktada uç vermektedir. Eğer doğru bir uygulama ile karşılık verebilirse, hiç şüphesiz bunu kendine esas alan çalışmalar ve en büyük bilimler ortaya çıkacaktır. Bu konuda bazı denemelere girişilmekte; şiir ve roman denemeleri gelişmekte veya anı derlenmektedir. Ancak gelişmelerin boyutu artık kapsamlı romanlara ihtiyaç göstermektedir. Mücadelemizi birçok şekilde dile getiren romanlar artık ihtiyaç haline gelmiştir. Mücadelemizin ana çizgisini bir de bu yönüyle dile getirmeyi düşündük. Bununla ilgili bazı taslaklar üzerine tartışmalar yürütülüyor. Mücadelemize çeşitli yönlerden katılan militanların getirdikleri görüşler, şüphesiz buna katkıda bulunacaktır. İster zindandaki, ister dağdaki, ister çeşitli alanlardaki yaşamları dile getirdiğimizde ve bu açıklamaları sunduğumuzda, zengin bir roman malzemesi ortaya çıkar. Bu malzemelere dayanarak, dikkat çekici bazı eserler ortaya çıkarılabilir. Geliştirdiğimiz söyleşiler, bu anlamda daha zengin bir malzemeyi ortaya çıkarmak içindir.
Daha önce bir roman taslağı geliştirmiştik. Hiç şüphesiz bu çok yetersiz bir taslaktır. Ana çizgilerle bunu ortaya koyduk, ancak çok eksikti. Katkı sunacak birçok çalışma daha yaptık. Dirilişin Öyküsü adı altındaki değerlendirme, çeşitli röportajlar ve hatta çözümlemeler de roman konusunda epey katkı sunabilecek cinstendir. Bütün bunları malzeme olarak değerlendiriyor ve bunları her gün yeni örneklerle geliştiriyoruz. Yoldaşların bu tartışmalara katılmasına yüksek değer biçiyoruz. Bu yöntemin verimli olduğuna da eminim. Yaşamın kendisini dile getirmek, yaşayanların dilinden aktarmak, hayal gücünü de göz ardı etmeksizin, öteki tarzın bir biçimi olarak düşünüyoruz.
Kürt insanındaki büyük iradesizliğin bende yarattığı büyük öfke ve tepki, olağanüstü bir irade gücüne ulaşmam gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Benim yaşamım ve hikâyem, yaşanılan muazzam güçsüzlüğün güce dönüşümüdür. Bunu sandığınızdan çok daha derin, yoğun, hesaplı ve ölçülü geliştiriyorum. Belki de hiçbir arkadaşımızın aklından ve hayalinden geçirmediği bir biçimde güçsüzlüğü güçlülüğe, iradesizliği iradeye, örgütsüzlüğü örgütlülüğe, zavallılığı görkemliliğe dönüştürmeye; her türlü tembelliği ve boşta kalmışlığı çalışkanlığa dönüştürmeye çok büyük değer veriyorum.
Güce ve iradeye ulaşma ve bu konuda insan yeteneklerini kullanma, benim için sadece bir yaşam felsefesi değil, aynı zamanda bir tutkudur. Bunun dışında yaşamı düşünmem, ilgi de göstermem. Bana göre zayıf insanların yaşamda hiçbir değeri yoktur. Kendi yeteneklerini geliştirmemiş insanın hiçbir kerameti yoktur. Bu insanları asla ciddiye almam, sevmem; fazla anlamak, dinlemek ve konuşmak istemem.
Kürt insanındaki derin iradesizlik, darmadağınık olmuş bilinç, zihniyetinin neyin peşinde koştuğu belli olmayan harap dünyası ve çok sistemsiz yaşayışı, bende çok büyük tepki yarattı. Namussuzdur, alçaktır, şerefsizdir; bunlara hiç saygılı bakmam, aksine her gün müthiş öfkeyle bakarım. Kişiliğimde ona karşı tam bir direnme gelişir. Çocukluğumdan beri hep böyledir. Evin içinde zayıflığın ölçütü olan bir ilişkiyi gördüm mü, o çocukluk halimle bile adeta öfkelenir ve onların yanından kaçmak isterdim. Gücüm yettiğince kavga ederdim, yetmeyince kaçardım ve bu çok sistemliydi. İlgilerimi biraz anlamlı yolda yürümeye, doğru yolda grup oluşturmaya ve beni güçlendirecek tutumlara girmeye yönlendirdim.
Kısaca sizde göremediğim bazı şeyler bunlardır. Siz çok zayıf yaşamı da, zayıf iradeyi de kendinize yakıştırabiliyorsunuz. Hareket zayıflığıyla, çözümlenmemiş ve sistemleşmemiş düşüncelerle, yine keskinleşmemiş iradelerle rahatça uyuşabiliyorsunuz. Bu sizin köklü gelişiminizi önlüyor; amaca dosdoğru yürümenizi, o amaca yürürken çok keskin olmanızı frenliyor. Zayıf kişilikleriniz biraz da bu iradenin sonucudur. Yüce amaç etrafında ve siyasal bilinçle irade gücü olmayı bildiğiniz oranda, güçsüzlüğünüzü güçlülüğe, iradesizliğinizi iradeye, zayıflığınızı kuvvete dönüştürürsünüz.
Bu konuda benim yaşamımı iyi incelemeli ve daha derinliğine yaklaşmalısınız. Çocukluktan günümüze ideolojik, örgütsel ve bunun eylemsel zeminlerinde güçsüzlükten güce dönüşümü nasıl yaptım? Üslubum ve tarzım nasıldı? Güç toplamaya hangi yöntemlerle işlerlik kazandırdım? Güç kaybetmemek için nasıl tedbirli oluyorum? Bütün davranışlarım ne kadar toparlayıcıdır, planlayıcıdır, keskindir, savaştırıcıdır, ayırt edicidir, seçmecidir, korumacıdır, sürekli geliştiricidir? Bu hususlardaki kişiliği tanıyamazsanız, Önderlik olayını çok eksik anlamış olursunuz. Kişilik gelişmesine bu yönlü yaklaşmayı ve bu temelde kendinizi mümkünse toparlamayı ve yetkinleştirmeyi bilmelisiniz.
Yüksek bir irade gücü olmadan, güçlü bir devrimci yürüyüşünüz olamaz. Düşmanın hızı karşısında yapacağınız yürüyüşte, arkanızdan mutlaka bir yerden sizi tutup düşürebilirler. Bunu önlemenin tek yolu, düşmanın asla ulaşamayacağı irade gücüne ulaşmaktır.
Halkımız için söylenebilecek şey neyse, kadın için de söylenebilecek olan da odur. Benzer bir konumu yaşayan halk gerçekliğimizdir. Kadının yaşadığı da, halkın yaşadığı köleliğin biraz daha derinleştirilmiş biçimidir. Köleliği bu kadar derinliğine yaşayan, yaşamın bu kadar pasif bir öğesi olan birisinden hemen güçlü çıkışlar beklemek mümkün değildir. Çünkü gericiliğin her türlü olumsuzluğunu uzun süre üzerinde taşıyacaktır. Kadını özgürlük mücadelesine çekmek eskisi gibi değildir. Çözümlemeler ve pratik çabalarla bu konuda bazı ilerlemeler sağlandı. Günümüzde bu oldukça dikkat çekici boyutlara da ulaştı.
Mücadelede kadının engel teşkil edip etmemesi o kadar önemli değildir; çünkü devrimci mücadele herkesi hizaya getiriyor. Önderlik tarzı bu konuda erkeği de, kadını da etkiler duruma getirmiştir. Sorunu gün yüzüne çıkarmamız çok önemlidir. Ulusal sorunu gün yüzüne çıkarmak için verdiğimiz amansız bir mücadele vardı. Bugün Çankaya’nın tepesinden tutalım dağdaki çobana kadar, ulusal sorunu iliklerine kadar hissetmeyen kalmamıştır. Kadın sorununu da biraz o duruma getirdik. Saflarımızda olsun, toplumda olsun, bu sorunu iliklerine kadar hissetmeyen kesim bırakmadık. Bu çözüm doğrultusunda ne kadar olgunlaşmanın sağlandığı da açığa çıkmıştır. Kürt kadınının içinden bazı özgürlük savaşçıları çıkıyor, kadın özgürlük alanı genişliyor, eşitlik kendini hissettiriyor. Yaklaşım doğru sergilenmiş ve bu konuda yol da iyi çizilmiştir. Yaşamak isteyenler de bu yolda yürüyeceklerdir.
Dikkat edilirse, çoğunuzun yaşam tutkusuyla birlikte bu yolda yürüme istemi vardır. Yaşamdan vazgeçmeyenler, artık çizilen bu yolun sağlam bir yürüyüşçüsüdürler; akın akın saflara gelmeleri bunu açıkça gösteriyor. Çözüm aslında ortaya konulmuştur, güçlü militanların ortaya çıkıp çıkmamasını çabalar belirler ve bu çabalar içine girilmiştir. Ancak bu çabalar yetersiz kalmaktadır. Belki önderliksel seviyeyi tutturamıyorlar; ama her geçen gün daha iyi anlaşılıyor ki, Önderlik çizgisi ve temsili önemlidir. Yaşamda iddialı ve güzel olmak, yaşamını anlamlı kılmak buna bağlıdır. Bunun dışında yol yoktur. Bunu hemen herkes giderek hissediyor ve yaşıyor. O halde, bu ihmal edilmezse, önü sürekli açık tutulur ve çabalar sürekli dolu kılınırsa, yani eğitim, örgütlenme ve mücadele iç içe sürdürülürse, çözümlenmiş kadın militan da, çözümlenmiş kadın-erkek ilişkisi de ortaya çıkar.
Israrla vurguluyorum: Bütün bunlar emekle yaratılıyor. Başlangıçta hazır ilişkiler de yoktu. Sizlerle bile her gün savaş halindeyim. Ne kadar iyi niyetli, ölümüne bağlı olsanız da, bu durum mücadele verme gereğini ortadan kaldırmıyor. Çünkü insanlarımızı mücadele ile yaratacağız. Örgütsel kapasite kazanmazsanız, düşmanınızla savaş gücü kazanmazsanız, sizinle anlaşamam ve sürekli çatışırım.
Ben gerçekçiyim. Sizin böyle yönleriniz gelişmemiş olabilir. Ama böyle kalırsanız, çok mücadeleci bir kişiliğiniz olmazsa, elbette güçlü çözümleri yakalayamazsınız, güçlü militanlaşmayı sağlayamaz ve yaşayamazsınız. Bu konuda da Önderlik tarzı hayli dikkat çekicidir. İlişkilerde hep mücadelenin ön plana çıkması, bu konuda gittikçe güçlü ve dayatıcı olması birçok gelişmelere yol açıyor. Herkes anlamıyor ve uygulamıyor, bu ayrı bir sorundur; ama bu tarzın ilişki yarattığı, insanı ve kadını güçlendirdiği ortadadır. Daha da yüksek bir uygulama gücünü kazanma güçlü kadınları yaratarak, dolayısıyla eşitliğini erkeğe de dayatarak, erkeği de değiştirip dönüştürerek, toplumda hak ettiği ve gereken yeri bulmasıyla sağlanır.
Tabii bu da “PKK’ye katıldık, her sorun halloldu” biçiminde anlaşılmamalıdır. PKK’ye katılmak demek, mücadeleye başlamak demektir. Hem de ideolojik, düşünsel ve ruhsal boyutuyla mücadeleyi hemen her sahaya daha yoğun biçimde yaymak demektir. “Yoldaşız, anlaştık, her şey bitti” diyemezsiniz. Asıl mücadele, parti içinde ve partiyle birlikte başlıyor. Özgürlüğünüz, her şeyiniz parti içinde ve partiyle birlikte gelişiyor. Bu açıdan PKK aynı zamanda kadın özgürlüğünün en iyi sağlanabileceği bir mücadele zeminidir. PKK’de özgürlüğün mücadeleyle kazanılması söz konusudur. Bu konuyu da yanlış anlamayalım. Bizim de kadın ilişkimizin ne kadar çelişkili geliştiğini PKKlileşmeyle birlikte ele alabilirsiniz. Yaşadığımız örneğin muazzam bir çelişki, mücadele ve örgütlenme savaşı olduğu görülmektedir. Bu, değişik de olsa, az çok herkes için geçerlidir. Kuracağınız her ilişkinin bir mücadele ilişkisi olduğunu uzun süre göz ardı edemezsiniz, ettiğinizde ise kaybedersiniz.
Bu romanda önemli olan, ilişkilerdeki mücadeleci yöndür. Karşı taraf dürüst olmuş ya da olmamış, bu o kadar önemli değildir. İlişkinin yakınlığı, sempatikliği veya antipatikliği de o kadar önemli değildir. Mücadeleyi dayatmak, mücadeleyle insan kazanmak ve yürütmek çok önemlidir. Çünkü bizde hazır, ölçülmüş, biçilmiş insanlar yoktur. Verili insanlar hastalıklıdır, bunlar düşman etkilerini yaşarlar; bilerek veya bilmeyerek zayıf ve iradesiz kalırlar. Onlarla anlaşsam da, aşk yaşasam da, duygu geliştirsem de, evlensem de, bunun fazla bir değeri yoktur. Çünkü bunlar ölü kişiliklerdir. Mücadele içinde de, “Partiliyiz, anlaştık, uyuştuk, sımsıkı beraber olduk” diyorlar. Bunun da pratik yaşamda fazla tutarlılık arz etmeyeceğini iyi biliyorum.
Kürdistan’da, PKK gerçekliğinde kolay anlaşmak mümkün değildir. İnsanların çok kapsamlı bir mücadele birlikteliğini hem birbirlerine, hem de düşmana karşı çeşitli biçimler ve dönemlere dayanarak yürütmeleri gerekir ki, saygıdeğer insan ilişkileri ortaya çıksın. Bu konuda da roman çözümlemelerinde ve diğer anlatımlarda epey ipucu verilmiştir. Bu ipuçlarına yüksek değer biçin ve o temelde dönüşüm sağlayın.