HABER MERKEZİ
Almanya Şansölyesi Bismarck döneminde Alman basınına “sürüngen basın” lakabı takılmıştır. Sürüngen basın, Bismarck’ın hizmetinde ve güdümünde olan bir basın olma özeliği taşıdığı için “sürüngen” ismini almıştır. Gazetelerin ve gazetecilerin satın alındığı bir basın anlamına gelmektedir. Bismarck’ın mutlak denetiminde olan bu basının görevi, kitleleri iktidarın politikalarına hazır hale getirmektir. İktidarın, kitlelerden gizlenmesi gerekenleri gizlemek, verilmesi gerekenleri de vermek, algı yaratarak hükümetin politikaları doğrultusunda basıncılık faaliyeti yürütmektir. Hatta öyle bir duruma gelinmiş ki, yabancı diplomatlar bile para verip satın aldığı gazeteciler aracılığıyla, kendi ülkeleri lehine yazılar yazabilecek duruma kadar işi vardırmışlardır.
Türkiye’de de moda bir deyim haline gelen yandaş medya kavramı, Türk basınının içine girdiği durumu yeterince izah eden bir kavaram değildir. Kamuoyunu yanıltmak için masa başı yalan haber üretmek işinde son derece mahir olan Türk basını, kendi halkını kandırmakla mükellef bir basın-yayın faaliyeti yapmaktadır.
Kitlelerin haber alma hakkına saygısız bir Türk medyası oluşmuştur. Adına, ana akım medya, ulusal medya da denilse, içine düştüğü durum aslında medya olmaktan çıkmış, hükümetin yan bir kuruluşu durumuna gelmiştir. İcra ettiği görev itibarıyla, tek kişinin borazancısı olmuştur. AKP’nin şefi Erdoğan’ın trolleri olan bu gazeteciler, bütün medya alanlarında etkin bir faaliyet yürüterek yalan üretmektedirler. Yazılı medya, görsel medya, sosyal medya alanlarında içine girdiği durum, tam da sürüngen medyayı anımsatmaktadır.
Türkiye’nin sürüngen medyası haline gelmiş bu medya kuruluşları, iktidar tarafından satın alınmıştır. Bu medyada çalışan birçok sözde medya mensubu da kendisini iktidara satmıştır. Kalemini, iradesini, onurunu satan bu sürüngenler, toplumu zehirleme görevini yürütmektedirler. Her gün beyinleri bombardımana tabi tutun yalan haberlerle, toplumu yanlış yönlendirmektedirler. Gerçekleri toplumdan gizlemektedirler. Algı oluşturmaktadırlar. İktidardaki faşist bloğun sözcülüğünü yapmaktadırlar. Açıkçası halka karşı suç işlemektedirler. Kiralık katiller gibi bunlarda düşünceyi katletmektedirler. Satın alınan gazete ve gazetecilerin kiralık katilerden hiç bir farkı yoktur. Hatta daha da tehlikeli bir rol oynamaktadırlar.
Özgür basını kapatarak, yasaklayarak, susturarak, sürüngen medyaya alan açan diktatör Erdoğan, “toplumu kendi dışkısından yaratıldığını” söyleyen Tanrı Krallar gibi, kendi pisliğinden bir medya oluşturmuştur. Erdoğan’ın her dediğine güzellemeler düzen, soru sormaktan çekinen bu sürüngenler, yaptıkları tek şey pislik saçmaktır. Faşist bir diktatörlüğün propaganda aracına dönüşen bu sürüngen basın, topluma karşı işlenen devlet suçlarının da ortağıdırlar.
İktidarın emrinde olan basın, iktidarın istemi dışında hiç bir yayın yapamaz duruma gelmiştir. Erdoğan’ın her dediğini haberleştirip servis eden sürüngen basın, tek adamlığı, diktatörlüğü meşrulaştırmada, yağcılık ve yalakacılıkta adeta yarışır hale gelmiştir. Utanılacak bir hale gelen sürüngen basın, toplum karşıtı, demokrasi karşıtı, insanlık karşıtı bir duruma düşmüştür.
Türkiye’de birçok kurum da olduğu gibi, sürüngen medya da iktidarın önemli bir dayanağı haline gelmiştir. İradesi satılık sürüngenlerin, at koşturacak meydanları olsa da, faşist iktidarın yakın desteğini alan besleme basının kitlelere verecekleri bir şeyleri kalmamıştır. Yüzlerce TV kanalı, yüzlerce gazete, binlerce satılık kalem sahipleri hep bir ağızdan ulumaları, iktidarın emrinde çalışmaları, artık fayda veremez durumdadırlar. Savaş çığırtkanlığı yapmaları, gerçekleri karalamaları, kitleleri kandırmaları, bu mesleği kirletmeleri, yandaş olmaları, kişiliksiz ve karaktersiz olmalarına, her gün giderek daha fazla alçalmalarından fazla bir sonuç vermeyecektir.
Büyük bedeller verme pahasına da olsa, her şeye rağmen sistem dışında kalan bağımsız, özgür medyaya çok iş düşmektedir. Halkın bilinçlenmesi, aydınlanması, doğru haber alması için özgür basın çalışanlarına da önemli görevler düşmektedir. İktidara muhalif basının kapatılmasıyla özgür düşüncenin önü asla alınamaz. Hiç bir set akışkan bir suyun önünü asla tıkayamaz. Mutlaka bir yerden sızıp kendisine bir yol bulacaktır. Özgür ve bağımsız basın, akışkan bir su gibi, her türlü engeli, yasağı aşarak kitlelere ulaşacaktır.