HABER MERKEZİ
Bilindiği gibi Mexmûr halkı Türk faşizminin dayatmaları yüzünden, insanlık dışı bir abluka altındadır. Kürt halkının en direngen kesimini temsil eden ve bu yüzden en zorlu koşullarda yaşayan Mexmûr halkına baskı uygulanmasını hiçbir Kürt gücü razı olamaz.
Bu baskıyı yaptıran güç Türk faşizmi olsa da uygulayan kimdir? Ulusal birliğin bu kadar gündemde olduğu bir zamanda insan hiçbir Kürt gücünü suçlamak istemiyor, fakat ortada bir gerçek var: Kamp hem merkezi Irak devletinin hem de KDP’nin denetimindedir.
Ulusal birlik konusunda neredeyse tüm Kürt güçleri olumlu bir yaklaşım içine girmiştir.
Buna rağmen Mexmûr ablukasının kaldırılmaması düşündürücüdür. Demek ki Kürtler arasındaki bazı güç odakları Türk faşizminin her isteğine boyun eğiyor. Oysa bu faşist diktatörlük rejimi yarın yıkılıp gidecek ama Kürt halkı hep olacaktır.
Dahası, bu güçler arasından bazıları o kadar ileri gitti ki yurtsever Kürt gençlerine idam cezası verdiler. Sebep, Heval Helmet’in ve daha yüzlerce yoldaşımızın kanında eli olan faşist rejimin bir katilinin öldürülmesiydi. Üstelik kimisi bu iddiayı reddediyor; ne olursa olsun hiçbiri böyle bir cezayı hak etmemiştir.
Bölgedeki mahkemeler “o Türk istihbaratçı bizim egemenliğimiz altındaki topraklarda öldürüldüğü için yargılama yapmak zorundaydık” diyebilir.
Evet, buradaki Kürdistan halkının egemenlik hakkını herkesten önce kimin tanıdığı, saygı duyduğu ve dahası onu korumak için bedel verenin kim olduğu ortadadır. Gerillanın varlığı hem halk için hem de Başûr’daki hükümet için halen en büyük güvencedir. Egemenlik hakkını, Kürdistan’ın özgürlüğü için mücadele edenler mi ihlal ediyor yoksa faşist sömürgeci güçler mi?
Tüm bunlar egemenlik gereği oluyorsa o zaman Kandil’de, Şeladizê’de halkı bombalayan Türk devletini niye yargılamıyorlar? Bugüne dek, bunca katliam yapan, halkı katleden tek bir Türk faşistini yargıladılar mı?
Egemenlik hakkını ihlal eden Türk karakolları, Türk uçakları, Türk postalları değil midir? Onun yerine yiğit Şeladizê halkını yargıladılar. Mexmûr halkını cezalandırdılar. Kürt gençlerine işkence yaptılar, idam cezası verdiler.
Bütün bunları yapan hangi güç olursa olsun hepsinin siyasi sorumluluğunu taşıyan bir Başûr hükümeti vardır. Bu muhataplıktan kaçamazlar. Mexmûr halkının üzerindeki baskıyı kaldırmak onların sorumluluğundadır.
Öte yandan Mexmûr halkı üzerindeki bu insafsız ablukanın kaldırılması için Bakur’daki kurumlar ne yapmaktadır? Sadece bir basın açıklamasıyla bu işkencenin bitmediği ortadadır. Etkili bir tavır, sonuç alıncaya dek sürecek bir tavırdır.
Gerçekçi olalım; Kürt güçleri arasında faşist TC ile işbirliğini normal görenlerle, hele ki ENKS içinden bazı temsilcilerin söylediği gibi AKP’nin Kürt dostu olduğunu iddia edenlerle nasıl bir ulusal birlik kurulacak? ENKS ya da KDP cephesinden şimdiye kadar bu sözlerin karşıtı bir açıklama gelmedi. Mevcut koşullarda AKP’nin Kürt dostu olduğunu iddia etmenin ihanet dışında nasıl bir anlamı vardır? Bu gibi örnekler bir gerçeği açığa çıkarıyor: İlkesiz birlik olmaz!
Ulusal birlik çabaları bu sürecin en değerli ve anlamlı çalışmasıdır; fakat ilkelerinin ortaya konulması gerekir ki o zaman birlik hayal olmaktan çıkıp ete kemiğe bürünür.
Samimiyetin ilkelerini belirlemek zor olmasa gerek. “Amasız-fakatsız, ön şartsız birlik” deniliyor. Mexmûr halkına uygulanan zulüm ablukasının kaldırılması, ulusal birlik için bir ön şart gibi algılanmamalıdır; ondan daha önemlidir! Her şeyden önce, insani bir trajedi yaşatılıyor orada. Bunu isteyen Türk faşizmidir. Hiçbir Kürt gücü, faşizmin dayatmalarına boyun eğmemelidir.
Faşizmin zulmüne boyun eğmeyen, en zorlu koşullarda büyük bedellerle ayakta kalmayı başaran, direnen insanlığı temsil eden Mexmûr halkı üzerindeki baskıya bir an önce son verilmelidir.
Yeni Özgür Politika/Nurettin Demirtaş