HABER MERKEZİ
Kendi hataları ile ülkeyi krize sokan ve 9 yıldır süren savaşın sorumlusu olarak Beşar Esad hükümeti, gelinen noktada herhangi bir zihniyet değişimine gitmemiş görünüyor. Ayrımcı ve yıkıma götüren anlayış ile yıkım ve talandan faydalanmak isteyen güçlere zemin sunmanın yanında, bölgeye çözümü ve refahı da uzaklaştırmaya yönelik inişli çıkışlı bir grafik sergiliyor. Krize sebep olan yöntemler ile krizin üzerine gidip çözmeyi amaçlamak daha büyük yıkımlara kapı açar. Bu yıkımı, İran’ın sunacağı herhangi bir destekte engelleyemez.
Çözüme odaklanılması ve bunun için uygun yol ve yöntemlerin bulunması gerekirken, Beşar Esad’ın geçen gün bir Rus televizyonuna yaptığı açıklamar ve hemen ardından Esad’ın basın danışmanı Buseyna Şaban’ın bölgeye yönelik kullandığı ifadeler Rojava Kürdistan’ı ve Kuzey Doğu Suriye’de ciddi rahatsızlıklara neden oldu.
Beşar Esad Rusya televizyonuna yaptığı açıklamada Suriye’de Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Dürziler ve Sunnilerin bir sorunun olmadığını belirtmişti. Esad’a göre Suriye, Kürtleri, Ermenileri ve diğer halkları bölgede uzun bir süredir misafir ediyormuş. Kürtler ve diğer halklar o toprakların insanları değil, dışarıdan göç edip Türkiye sınırına yerleşmiş misafirlermiş.
Durumun bundan ibaret olmadığını anlamak zor değil. Kamuoyunu meşgul etmeye yönelik kullanılmış birçok ifadenin yanında Beşar Esad, Kürtleri yine tehdit etmek istedi. Tayyip Erdoğan’ın 5 Martta Rusya’dan döndükten sonra Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik yaptığı açıklamalar ile Esad’ın bölgeyi ne üzerinden tehdit etmeye çalıştığı açıkça görünür durumdadır.
Tayyip Erdoğan; “Kamışlı petrol rezervlerinin olduğu bir yer. Petrol rezervinin olduğu diğer yer Deyrezor. Burada teröristler kaynağı sömürüyor. Ben Sayın Putin’e ‘Buradan elde edilen petroller yardımıyla, biz işin müteahhitlik tarafını yaparız, eğer mali noktada destek verirseniz, gelin bu yıkılmış olan Suriye’yi ayağa kaldıralım’ teklifi yaptım. Kendisi de ‘olabilir’ dedi” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan’ın Kremlin ziyaretinden elde ettiği herhangi bir sonucun olmadığı, aksine daha da kaybetmiş bir pozisyonda geri döndüğü belirginleşiyor. Ateşkes dedikleri çatışmaları erteleme anlaşmasında M5 ve M4 karayollarının Suriye Rejimine açılması ve bölgede bulunan çete örgütlerinin Rusya’nın belirlediği sınırlara çekilmesi ile belirlenen sonuç, Tayyip Erdoğan için Suriye’de artık söz sahibi olamayacağının ifadesi oldu.
Beşar Esad ve Esad’ın basın danışmanı Buseyna Şaban’ın söz konusu anlaşmanın ardından yaptığı açıklamalarla çözüme yaklaşılmışken tekrar yıkıma götürecek bir şekillenme ile en büyük hatalardan biri diyebileceğimiz bir adım attı. Yapılan açıklama Özerk Bölge yönetimi nezdinde “bu yaklaşımın pratiğe geçirilmesi durumunda Rejim için daha yıkıcı bir sonucun doğacağı” biçiminde ifade buldu. Beşar Esad hükümetinin içinde bulunduğu tavrın Suriye’ye değil, Suriyeyi yıkmayı amaçlayan güçlere hizmet ettiği ifadelendirildi. Özerk Yönetim’in koyduğu tepkiden “Kabına göre şekil almaya çalışan politika ve siyaset tarzının” Esad’ın hayal ettiği şekilde karşılık bulmayacağı açık. Esad bölgede çözümün önünde engel teşkil edecek yaklaşımını terketmediği durumda “çözümün önündeki düğüm” şeklinde karşılık bulacak. 9 yılı aşkındır imkansızlıkların içinde ortaya konulmuş ve büyük sonuçları elde etmeye götürmüş direnişin krize neden olan zihniyete mahal vermeyeceği bilinmeli.
Bölge için huzurun ve refahın yolu olarak sunulan projeleri günü birlik duygulara aldanıp yıkmaya yeltenmek en başta Beşar Esad’ı yıkıma götürecektir. Faşist Şef’in “Kürt Fobisinden” faydalanmaya çalışması siyaseti çürük ve sonuç almayacak bir siyasettir. Kürtler kendini korumak durumunda kaldığında koruyacaktır. Kürtlerin kendini koruma kararlılığını taşın büyüklüğü değil onurun ortaya çıkardığı irade karara vardırır. Bu da Kürtlerde ve Kürtlerin bölgedeki dostlarında fazlasıyla vardır.
Fırat ALİ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi