HABER MERKEZİ
İnsanlar en güzel anılarının hep bir köşede kalsın diye ve ilk günkü yaşanmışlığının tazeliğini korumak için ya bir şiire, yazıya, resme dökerler ya da ezgilerde saklar ve hep korurlar. Vefalı bir yüreğin en güzel anıları saklayacak yumruk büyüklüğünden büyük hafızası vardır. Bir yoldaşını ovadan tanıyıp özgürlük dağlarında onunla tekrardan buluşmak yüreklere sığmaz bir duygudur. Özgürlük dağlarında bir ilkti benim için. İlkler insanların hafızalarında en derinlerinde saklıdır. Birlikte özgürlük dağlarını kucakladığım dayımla yani Heval Şîyar ile görevden dönerken karşılaştık ansızın. Heval Şîyar’ın o masmavi gözleri parlıyordu yine heyecanla ve selamlarken “Gel bak kim burada?” ben de meraktan heyecanlı acaba kim diye. Onu gördüm yine ilk gördüğüm gün gibi o güzel gülüşlü yoldaşım Abdurrahman yani Heval Apo idi karşımdaki.
Ben hemen, ‘Heval biliyordum sen de gelecektin’ deyiverdim ve Heval Apo da hemen bana laf yetiştirerek “Ben Urfa’dan çıktığımdan beri dayı-yeğen ikinizi soruyorum.” diye ikimizi birlikte görmesi onu çok mutlu etmişti.
Özgürlük mücadelesinde her bir yoldaşın yaşamı, özgürlük dağlarına gelişi, düşmanın Kürt halkına karşı yok etme politikasının öfkesi, yapılan düşman baskılarına bir isyan, baş eğmemesi sonucu Kürt gençleri en kutsal eylemidir Kürdistan dağlarının patikalarına revan olmak. Kürdistan gençliği varlık yokluk savaşında saflarını böyle netleştirir, durulaştırır bu patikalarda iz bırakırcasına yaptığı yürüyüşlerinde. Özgürlük dağlarında Önder Apo’nun felsefesi ile şehit olan arkadaşların hayalleri, umutları, yaşadığı güzellikler ve en önemlisi ise fedai ruhları bizleri eğitmiş ve eğitmektedir. Hani yeni iken hep ilk okuduğumuz gerilla anıları, ya da ilk tanıdığın şehit olan arkadaşın kaldığı yerlere gitme istediği, hep bir merak ve istek olur, acaba nasıldır, o arkadaş burada ne yapmış, hep bir heyecan ve umutla o şehit hayallerini gerçekleştirmekle uzun bir yolculuğa başlar yüreklerimiz.
Mücadelemiz de şehit olan yoldaşları hayallerini gerçekleştirmek, intikamlarını almak, yüreklerini yaşatmak, tarihe adını yazmış fedai yoldaşların anılarına sahip çıkmak, en kutsal görevimizdir. Evet, bu ne saatlerce bahsetme, ne de satırlar dolusu yazma ile yerini bulabilecek bir görev değildir ve asla yeterli değildir. Bir yoldaşın mücadeledeki sevgi dolu yüreğini yoldaşlığını paylaşmak da anlamlı ve önemlidir. Bizim yaptığımız ancak ölümsüz kahramanları kaleme almaya çalışırken onların yansımasının okyanustaki bir kum tanesini işaret etmeye benzemektedir.
Umutla nakşetmişti yüreğini
Urfa’nın güzel bir günü. Aylardan Mart ve ayın dördü. Ela gözlü, gamzeli güzel gülüşüyle Serhat’ın Ararat dağı gibi dik asaletli duruşlu devrimcisi ile tanışma şansım oldu yani Abdurrahman arkadaşla. Herkes ona Apo diye seslenirdi. Heval Apo (Zerdeşt Serhed) Kürdistan dağlarının en çok kar yağan, kışları en çetin olan bir coğrafya parçasında doğmuştu. Heval Zerdeşt, her Serhat çocuğu gibi karda soğukluğa inat buzları kırarak, karda kaydırak oyunları oynamıştı. Sert coğrafyanın insanlarının sesleri de bir o kadar sert, yanık oluyor ve çocukluğu dengbêjleri dinleyerek, hep yüreğini umutlarla büyütmesine neden olmuştur Heval Zerdeşt’in. Küçük yaşta annesinin vefatı yüreğinde hep bir özlemle büyümesine neden olmuştur. Özlem ve umutla nakşetmişti yüreğini.
Heval Apo yani Heval Zerdeşt, 2009 yılında üniversiteye gitme hazırlığını yapıyordu. O zaman, Bakurê Kurdistan’da belediye-yerel seçimler vardı. Biz ailemizde daha doğrusu kardeşler arasında ortak karar alarak hepimiz Yenişehir mahallesinde ki seçim bürosun da çalışma yürütmeye karar verdik. Aile büyükleri her ne kadar izin vermek istemeseler de kardeşler arasındaki örgütlülüğü gördükleri için seslerini çıkaramamışlardı ara sıra gelip biz seçim bürosunda ne yapıyoruz diye bizi kontrole gelir, ‘Bir selam vermeye geldik’ der ve giderlerdi. Asıl amaçlarının ne olduğunu elbette anlardık. O zaman kardeşlerimizden en küçük olanı Ruken’de bizimle gelmişti. Biz kardeşler hepimiz bir birimize ‘heval’ diye hitap ederdik ve çok arkadaş, çevreden görenlerde bilmezlerdi bizler kardeşiz. Ta ki bir hafta sonu mahallede toplantı yaptığımız gün Heval Zerdeşt bizleri göstererek bakın 6 kardeş birlikte gelmişler diye örnek verirken herkes şaşkınlığına bakarken, ilginç olan da hepimiz bir sıra halinde dizili oturmuştuk. Heval Zerdeşt’i en çok etkileyen etmenlerden biri de kardeşlerimizin iki farklı anneden dünyaya gelmiş olmasına rağmen çok iyi anlaşıyor olmamız, kardeşlik ilişkimizdeki örgütlülüğümüzdü. Urfa’daki feodal zihniyete rağmen buna karşı yurtseverlik duygularını içerisinde büyüyen genç arkadaşları özellikle genç kadın arkadaşları gördüğünde çok mutlu olurdu. Hele birde analar çocukları ile seçim bürosuna geldiğinde yüreği kanatlanırdı. Tüm annelere öyle içten ‘ana’ diye hitap ederdi ve heyecanlanırdı.
Önder Apo’nun Urfalı oluşu kadar, başlı başına Urfa’nın kültür zenginliği, coğrafyası da Heval Zerdeşt’i çok etkiliyor, çekici geliyordu. Bir de Urfa’nın vazgeçilmez acı isotu onu meraklandırmıştı. Midesinde yara olmasına rağmen acı isotu severek yerdi. Urfa’nın ilçelerin de yurtseverlik güçlüdür şehit ve katılımları vardır. Günlerden bir gün Heval Zerdeşt, ‘Heval, Suruç nasıl bir yerdir?’ diye sordu biz tabi ki çocukluğumuzu yaşadığımız yer olduğu için ‘Bizim için en güzel yerdir’ dedik. ‘Mutlaka ben Suruç’a gideceğim’ diyordu bir türlü fırsat olmayınca da ‘Bari toprağını biraz getirin’ demişti. Suruç ovasına gitti çok geçmeden. Heval Zerdeşt, çalışma yürütürken yorulmak nedir bilmezdi. Enerji doluydu, hep yüzü gülerdi. Hitabeti de çok güçlüydü. Seçim süreci boyunca da çok emek harcadı, emekçi ve emeğine saygılıydı, bir iş yaptığında da temiz ve düzenli yapardı.
‘Herkes kendi kültür ve özü ile güzeldir’
2009 yılı Newroz’unda yöresel elbise giyme kampanyası yapıldı. Newroz bayramına böyle katılım gösterecektik. Biz hepimiz yöresel elbiselerimizle Newroz bayramının kutlandığı alana gitmiştik sözümüzü de tutmuştuk o zaman ve Heval Zerdeşt bizleri alanda gördüğünde “Heval siz ne güzel olmuşsunuz” diyerek hayranlıkla bizleri izlemişti. “Herkes kendi kültür ve özü ile güzeldir“ diyordu. Kültürel öğelerine sahip çıkan her genç onun gözünde güzellik abidesi gibiydi sanki.
Urfa’nın sıcaklığı Urfalılara bile çok gelir bütün çocukluk oyunları bembeyaz karlar içinde Serhat’ın serinliğinde geçirmiş Heval Zerdeşt için ister istemez çok daha zordu. Biz de Serhat’ı merak ederdik nasıl diye sorduğumuzda da “Çok soğuktur, kardır” diye bekliyorduk. O zaman Şehid Zerdeşt aynen şöyle dedi “Hevale hêja memleketimizin karı çoktur, kışı çetindir, doğrudur. Bunu bilin ki Serhat soğuktur ama insanı da sıcaktır.” İşte bu cümle benim için Serhat ve insanını tanımak için en büyük referans oldu. Serhat denildiğinde soğuk memleketin sıcak yürekli insanları gelir aklıma.
Heval Zerdeşt, yapılan seçimlerden sonra dahi gençlik çalışmalarını yürütmek üzere Urfa’da çalışmalar yürütmeye devam ediyordu, yazın bile Urfa’da kaldı. Bir gün gözaltına alındığını duyduk. Zindanda da kaldı bir süre. Herkes onu Apo diye tanırdı. Soyadını dahi bilmiyorduk, tanıyan arkadaşlar aracılığıyla selam göndermiştik. Bizim eve bir mektup geldi Abdurrahman Kan adın da kimdir diye merak ettik, açtık okuduk, bu bizim Apo idi tabi o an bizi çok mutlu etmişti. Çok geçmedi 2010 yıllında çocuk affın kapsamında zindandan çıktı. Bu af bir de ilk defa ceza alanlara gelmişti, Heval Zerdeşt’de öyleydi. Tabi hepimizi hem arkadaşımızın zindandan çıkışı mutlu etmişti, mutluluktan şakalar yapıyorduk ve bir de esprilerimizin içine ‘Apo çocuk affından çıkmış’ diye eklemeyi de ihmal etmiyorduk.
Zindandan çıktıktan sonra Heval Zerdeşt, memleketine yani Kars’a gitti, üniversite sınavlarına girdi, iyi bir puanla Hukuk Fakültesini kazanmıştı. Aslında kendini ispat etmişti ailesine. Hem siyasi çalışma yürütebilir, zindana girebilirim hem de gençlik çalışmaları yapabilirim hem de üniversiteye başarılı bir puanla girebilirim diye… Tekrardan Urfa’ya gelmişti. Heval Zerdeşt’in Urfa’ya geldiği süreçte ablam gerillaya katılmıştı ve bu bende büyük bir etki bıraktı bunun yakından şahitliğini yapmıştı.
Bir yoldaşını anlatmak kelimelere sığmaz
Heval Zerdeşt’in Urfa’ya gelişinden iki ay sonra ben ve dayım Şiyar, Suruç ovasından yönümüzü artık dağlara vermeye karar verdik. Bu katılımımız sırasında en çok da kardeşim Şehit Tekoşin’i görme istemi vardı ve zindandaki kardeşim İbo’nun zindan da çıkıp özgürlük dağlarına gelmesi hayallerini kuruyorduk yol boyunca. Biz katıldıktan sonra kardeşimin şahadeti ilan edilmişti. Heval Zerdeşt ise o zaman hala Urfa’daydı. Heval Zerdeşt, taziye de yer alıyor, taziyeden sonra annemle görüşüyor ve annemden hatır isteyerek gerillaya katılacağını söylüyor ve özgürlük dağlarına yaptığı yolculuğuna Urfa’dan başlıyor. Ta ki yeni savaşçılara gelene kadar hep ben ve dayımı sormuş durmuş. Dayım ile birlikte aynı şube de yer aldılar. Sonradan dayımı görmeye gittiğimde yanıma ikisi birden gelerek, “Heval sen ne güzel olmuşsun bu gerilla elbiseleri içinde” diyerek beni karşılamışlardı. Heval Zerdeşt, ablamın şahadetini bilmesine rağmen eğitimde olduğum için konuşmalarına çok dikkat ederek bana yansıtmadı. Yeni savaşçı eğitimlerimizi tamamladıktan sonra hepimiz farklı yerlere gittik, Heval Zerdeşt yeni savaşçılardan sonradan Medya Savunma alanında gerillalık yürütmeye gitti. Katılımı çok güçlü idi. Branş eğitimi de almıştı, iyi bir havancıydı. Çok iyi bir savaşçıydı ve nerede ihtiyaç olursa orada mücadele yürütmek için kendisini savaşın en kızgın alanlarına sürüklüyordu. DAİŞ’in Kürt halkını yok etmek istediği Kürdistan toprakların da DAİŞ e karşı büyük direnişlerle adını altın harflerle yazan can yoldaşları ile mücadele yürütü. Bir grup kadın arkadaşının şahadeti onu çok etkilemişti. Çok sonradan öğrendim şahadetini. Kardeşim İbo, zindandan çıktı ve ilk işimi ona Heval Zerdeşt’i anlatmak oldu.
Bir yoldaşını anlatmak kelimelere sığmaz, yaşamak lazımdır sözü aklıma gelir hep. Heval Zerdeşt’i Urfa ovasında tanıdım ve dağlarda zirvelere çıktı yoldaşlığımız. Buluşma yerimizin tekrar dağlar olmasını çok isterdim. O güzel gamzeli güzel gülüşünün yansımasına elbette takılır gözüm bir patikada. Kendisi güçlü duruşu ile bana yoldaşlığı ile çok şey öğreti, paylaştı. Söylediği gibi “Serhat soğuktur ama insanları sıcaktır” o sıcaklığını hep korudu. Onun bu sözünü hiç unutmuyorum Serhatlı arkadaşlara söylediğim de o an ki tebessümleri Şehid Zerdeşt’in ela gözlü, gamzeli gülüşünü gözlerimin önüne gelir ve işte o anda bilirim ve derim ki, Heval Zerdeşt tüm sıcaklığın ile hep burada ve hep yanımızdasın.
Yeni Özgür Politika/ÇAVREŞ ZEMANİ