BEHDİNAN – 11 Nisan 2006’da 8 arkadaşı ile birlikte Botan’ın Besta alanında girdikleri çatışmada şehit düşen Sorxwîn Ciwana Munzur’un kaleminden günlüğüne dökülenleri sizlerle paylaşıyoruz.
Dersim/Mazgirt’te 15 Ağustos 1977’de doğan şehit Sorxwîn, 1993’te Almanya’dan Özgürlük Mücadelesine katıldı.
Günlükteki anlatılar, onun yaşama sevinci, acılara, ayrılıklara karşı direngenliği, gittiği her alanda yoldaşlarının kalbinde iz bırakan ve onlara kalbinde yer açan bir savaşçı, gerektiğinde katı ve tavizsiz duruşuyla komutan, sanatçı, şair olduğunun kanıtı.
O bir yazar olarak kaleme almadı bu satırları, tersine yaşama karşı direnişin bir biçimi olarak gerilla yaşamının her anının kaydını tuttu. Bu niteliklerin her biri de günlüğündeki detaylarla birlikte Sorxwin Munzur ile bütünleşiyor..
GÜNCEDEN KESİTLER
“Merhaba sabah yıldızım
“ Hayatımın en soğuk ve en zorlu kışından sonra baharı da çok hüzünlü yaşıyorum şu aylarda. Oysa bahar ne taşkınlıklar sığdırdı yüreğime. İlk kez arkadaşlardan bu denli uzaklık yaşıyorum. O denli duygusalaşmışım ki sevdiklerimi andıkça çocuklar gibi ağlıyorum. Şuan Bingöl dağlarındayız. Geçen gün bir arkadaşla araziye çıkmıştık Bingöl’ün zirvelerinden çevreyi oturup güzelce izledikten sonra yanımıza aldığımız tuz ve ekmekle tirşok, uhbizin ve siriklerimizi yiyerek tadını çıkartık baharın. Hemen alt tarafımızda bulunan cennet gibi bir köye gittik. O şirin köy de boşaltılmıştı. Acı şey ise düşman tarafından boşaltılan evlerin hemen altında düşman mevzilerinin bulunması idi. Biraz sağlam olan evin kapısı ip le bağlanmıştı. Bizlerde hemen ipi açıp içeri geçtik. Sahibinin bir kaç gün önce geldiği aktığı ateşten bes beliydi. Uzun süredir şekerimiz olmadığı için 8 tane şekerciğini aldık bir kiloluk şekere daha fazla aldanamadık. Eh burası zazalar memleketi olduğu için sahibi soğanı getirmeyi de unutmamıştı. Benim gibi yarı zaza olan biri elma gibi olan soğana dayanır mı. Bir soğanı da cebime atıp eşyalarına dokunmadan uzaklaştık köyden. Genç ve yeni olan arkadaş ha bire böylesine şirin bir köyün nasıl terk edildiğine aklının ermediğini söylüyordu.
Şimşekler çakıyor gökkubbe gürlüyor. Bir müjde geliyor imralıdan: “Bu bahar diğer baharlardan daha yakın özgürlüğe” diye. 21 Mart özgürlük bayramınızı kutluyorum Önderim Besta’nın özgürlük kokan dağlarından. Besta yıldızlardan göz kırpan Zelallerden, Agirî, Cihan, Ahmet ve Xebatllardan bin selam var size. Kadının yoldaşı gerçek dostu Önderim dostum. Geçen yıl ki Newroz’u 3 kadın 10 erkek arkadaşla kutlamıştık Amed’te. Bu yılda 4 kadın ve 15 erkek ardaşla kutladık. Hemde nasıl bak anlatayım. Tam 21 Martta yani bu sabah yağmurlu bir günde kampı terk edip Çakçak köyüne gittik. Tam 4 kez azgın Çemke, Tel, Hov ve Çakçakı suyuna vurduk. Köye ulaşınca mirîşk gibi olmuştuk. Noktamız yarım saat uzaklıktaydı ama halden düştüğümüz için köyde kalmamızı daha uygun buldum. Sobalarımız yanımızdaydı. Hemen sobaları yakıp güzelce ısındık. Peşinde yağmurda demlenmiş bir çay. Bir baktık akşam olmuş. Radyolarımız bizi tam coşturdu bugün. Bu gün Newroz moral yapacağımızı söyledi. Çok doğal çoğu solo şeklinde söylediğimiz şarkılar bütün yorgunluğumuzu aldı.
Kapımızdaki yoldaşlarımızı düşünüyorum. Ne yapıyorlar acaba? Neden çok sevmiş bağlanmıştım o yoldaşlara. Şehid Slav kampında ne anılar savunmalarla nice duygular yaşadım bu kış. Ve şunu çok iyi anladım: “İnsan emek verdiğinde bağlanır ve sever. Çok büyük emek verdiğimi söylemem ama onlarca yoldaşın sorumluluğunun ağırlığı ile canımı dişime kattığımı söyleyebilirim. Bir yandan kamp komutanı olarak savunmayı en iyi anlayan olmalıyım diye en üst derecede bir yoğunlaşma diğer yandan da bireylerin gelişimlerini sağlamak için herkese tek tek ilgilenmek beni oldukça yıprattı. Ama sonuçta emeğimin karşılığını aldığımı sanıyorum. Bu bahar herhangi bir talihsizlik olmasa Besta’yı kazanım haline getireceğimize inancım çok büyük.
Bu can tüm hücrelerine dek Önderliğine, şehitlere ve mahsun halkıma adanmış bir defa. Tüm hatalarıma rağmen tek çabamın layık olma olduğunu bilin yoldaşlar. Ne yarım ağız gülüşlere nede yaşanılmayacak aşklara kandım. Bir dostun vakitsiz vuruluşuna birde zamansız ayrılıklara yandım. Kahroldu. Aşk denilen baldıran zehirin de güneş oldum. Bazen rüzgarlara bıraktım yüreğimi. Bazende akan bir nehir’e. Ölüm yelleri estiğinde düşmedim telaşına yaşanılacakların. Keşkesine düşmedim yarınların. Topal karınca misali düştüm ardına varamasam yanına da bilesin bir lawke Xerîb’de ben olurum. Herkes yani bu yola baş koyan herkesi ama herkesi seviyorum.”
NC/Arhat BA
https://www.nuceciwan45.com/2020/04/03/sehit-sorxwinin-gunlukleri-kitap-oldu/