HABER MERKEZİ – PKK’de gerçekleşen çözüme uzak, yetersiz, yanılgılı durumlar üzerine değerlendirmeleri sürdürmeye çalışıyoruz. PKK’nin çözüm gücünde ısrarlı olmamızın hayati nedenleri vardır. Sanıldığından daha fazla, bu çözümlemeler temelinde, bizzat çözüm gücü olmadan atacağınız her adım, yüklü hatalar, dolayısıyla ağır faturalar çıkartır ve çıkartmıştır. Bunu daha da vahim kılan diğer bir husus; devrime, partiye uzun bir süreci gerektiren hazırlık ve yine deneyim, tecrübe gereğince yaşanan vakadan ötürü bir katılım durumunda olmanız konuyu daha da hassas kılıyor. Ön yargılar, iyi niyet ne olursa olsun, kendisini iyi konuşturuyor. Bu da yaygınlık ölçüsünde çok sayıda kişilerce ifade edilmesi açısından, içinden çıkılmaz durumlar yaratıyor. Yanılgı sahibi veya çözümün içinde erimeyen her öğe, ne kadar dürüst olursa olsun ve hatta ne kadar doğru şeyler söylerse söylesin, mühim olan sonuç alıcı olan kolektif durum olduğu için, yine son tahlilde bununla çelişmekten kurtulamaz. Şu veya bu biçimde, şu veya bu kişilerce, bir hareket eğer başarı şansına kavuşmak istiyorsa, yetkin bir çözüm gücü olmayı başından bilmelidir. Eğer her şey bu çözümü esas alma biçiminde gelişmezse, çabalar hiçbir şeyi kurtarmaz; kurtarmadığı gibi, yenilmekten, hatta zararlı olmaktan kurtulamaz.
Öyle anlaşılıyor ki, hâlâ PKK çözümünde erimekten çok uzaksınız. PKK’nin bir çözüm gücü olduğuna inanmak gerekir. İnanmaktan da öteye bilmek gerekir. Eğer bir adım daha ilerlenecekse, yoğunlaşmak ve özümsemek gerekir. Bunun partililik anlamında başka bir seçeneği yoktur; ya böyle olunur, ya da parti dışı kalınır, başka bir şey olunur. Burada benim görebildiğim; yıllardır gözlemleyebildiğim çözüm gücü olma konusunda inanılmaz zayıflıkların varlığıdır. Hatta parti, mücadele ve direniş adına sınırsız bunalıma kayan, kendi başına bir yenilgi almayı normal görüp yaşamaktır. Şu çok açık ki, PKK’nin olgunluk düzeyinde, zayıflıklar, yetersizlikler vardır. Telaşla, aceleyle kendisini oldukça dayatan, son derece çocukça tutum, terbiye görmemiş, üslup ve ölçü tutturamamış yaklaşımlar, yapı içinde hayli etkilidir. PKK’de varolan veya geliştirilmesi gereken ise, ulusal kurtuluş için çözümdür. Toplumsal özgürlük ve insani çözüm bu yaklaşımlarla, bu etkilerle bırakalım gerçekleşmeyi, ancak bozuma uğrar.
Bu konuda bütün gücümüzle, çözümün üzerine kapsamlı yöneldik. Eğer size hakim olan yaklaşımları kabul etseydik, kolektivizm olmazdı; kolektivizm olmasaydı, birlik zaten olmazdı. Asgari düzeyde de olsa birlik olmadan en ufak bir hamle yapma, eylem geliştirme, düşman karşısında karşıdevrim ve imha sürecinden bir şeyler kurtarma mümkün değildir. Sizler sanıldığından daha fazla, çoğunuz da farkında olmayarak, düzen tarafından dolduruluşa getirilmişsiniz. Düzenin dolaylı etkileri, balon gibi şişiren kişilikler ortaya çıkarmıştır. Provoke edilen toplum gerçeğimiz, yaşamı anlamsız kılmıştır. Bunları biz icat etmiyoruz, dünyanın gözüne diken gibi batmış bir gerçektir. Bu anlamda ulusal ve toplumsal düzeydeki gerçeğimiz, partiyi de tehdit ediyor. Bırakın bir eylemi gerçekleştirmeyi, bu sahada kol açarak rahat bir nefes bile alamazsınız. Mücadele konusunda kendi kendinizi tatmin etmemişsiniz. Bir ilkeye bağlılık temelinde yaşam gücü gösterebiliyor musunuz? Bu ilkeler olmasa, birbirimizi idare edemeyiz. PKK’de oldukça yaygın yaşanan gerçek budur.
Biz, bütün çalışmalarımızla bu çerçeveyi geliştirirken, hiç olmazsa büyük sapmalara uğramanın önüne geçmek istedik. Ama, bu demek değildir ki, işler çok olgun ele alınıyor; uyum, uzak görüşlülük, tedbir büyüktür ve her şey yerli yerinde uygun adımlarla yürütülüyor. Bunu söylemiyoruz. Hiç şüphesiz bunun derin toplumsal, tarihsel, siyasal nedenleri vardır. PKK’nin bilimsel esası da, kendini bu yönlü bir değerlendirmeye tabi tutmasında gösterir. Bunlar da solculuk adına günümüzde uygulanan moda deyimlerle, sosyolojik değerlendirmelerin gereği olarak söylenmiyor. Bizim için hayati bir konuya açıklık getirmek için, tarih biraz çözümlenmek isteniyor. Var olan siyasal egemenlik biçimi, bütün ekonomik, sosyal, kültürel yaşam sonuçlarıyla birlikte, ne kadar etkili olduğu anlatılmaya çalışıyor.
Devrim, çağı en üst düzeyde yakalamış olanların eseri olabilir.
Çağın en gelişkin, düşünce ve yaşam biçimine ulaşamayanlar, asla devrimde başarılı olamazlar. Bu formülü kendimize uyguladığımızda, bırakalım çağın varolan gelişkin bilincine ulaşmayı, nereden gelindiği, nasıl gelindiği konusunda güçlü bir değer yargısına ulaşmadan, kendini körkütük ortaya atmanın, başa bela getirmekten öteye bir sonuç vermeyeceği açıktır. Kürdistan’da son yılların yaşanan trajedileri de bunun diğer bir ispatıdır. Şimdi bunları görmek, bu temelde eğer bir işe yarayabilecekse, kendini yararlı kılmak, sıradan insan olmaktan çıkmanın da kesin sonucudur. Benim talihsizliğim, akıllıların durumunun çok zayıf olmasıdır. Hiç bir gerekçe, hiçbir tedbir, hiçbir güvencesi alınmayan bir ekonomik, sosyal, siyasal yaşam veya yaşamdan başka her şeye benzeyen bir durumun ürünü olarak karşımıza çıkıyorsunuz. Bunu sizi suçlamak için söylemiyorum, gerçeğinizi ifade etmek için belirtiyorum. Ben, bütün bunlara bir kere de çözüm gücü olamam ve siz de kendinizi böyle koşullardan geliyorsunuz diye, bütün çirkinliklerinizle dayatamazsınız. Bu konularda biraz anlayışlı olacaksınız. Bırakalım yüce yoldaşlık, dava arkadaşlığını, sıradan bir insani durumu korumak için bile biraz kendinize gelmeniz gerekiyor.
Çabaların durumunu değerlendirirken, her yönüyle sizleri anlamaya çalışıyoruz. Sonuçta vardığımız, bazı önemli hususlar bunlar oluyor. Bir yandan da ağır savaş sorunları vardır. Bu olmadan doğru düşünceye, hareketlenmeye imkan bulamayacağız. Ama öte yandan buna hiç yetmeyen toplumsal ve ulusal koşullar ve öncülük adına yola çıkanın, kendi eğitimlerine bile gereken ciddiyeti gösterememesi de çok bariz yaşanan ve yaygın olan bir gerçektir.
Kürt sorunu büyük bir problemdir. Dilsiz halk denilir. Kendini formüle etmekten çok aciz bir halk gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kendini bir kuruşa satan insanlar, lanetliler, vatansızlar diyarıdır. Kendisine, düşmanın her şeyini yakıştıran, ama insan olma adına, vatansever olma adına hiçbir şey yakıştırmayanlar ülkesi deniliyor. Eğer bunlar bir gerçekse, herhalde kurtuluş hareketini düzenlemenin sanıldığı kadar kolay gelişemeyeceği kendiliğinden anlaşılıyor. Yüzeyselliğinize ve havanıza bakıyoruz; günlerin oldukça anlamlı değerlendirilmesi gerekirken, sizi iç açıcı görmek olmuyor.
PKK’nin bir itibar kaynağı olduğu biliniyor.
Çok çeşitli biçimlerde bu itibarın vücut bulduğu biliniyor. Kalkıp bu itibara sığınarak, kendine pay çıkarmak yanılgıdır. Maalesef artık yüz binlerce kişi, çok ciddi bir çabanın sahibi olmadan, bu itibarı olduğu gibi normal kabul ediyor. Hatta muhalifler bile bunu çok açık bir biçimde kendilerine yakıştırıyorlar. Biraz itibar kazandırdığımız doğrudur. Kürtlerin de insanlar kategorisinde ele alınabileceğine dair işaretler verilmiştir. Ama hikayesi belli, oluşumu belli bu itibar kaynağını, hiç düşünmeden ve hatta onunla ters düşerek “biz de bu kadar itibarlıyız” demek, kendi içinde bile kendini buna inandırmak, kabul ettirmek veya kabul görmeyi istemek, şu anda çok ciddi bir tehlike olarak karşımıza çıkıyor. En kötüsü de, bu iyi niyetlice yapılıyor, buna kendini çocukça kaptıranlar oluyor. Özgür yaşamı, itibarlı yaşamı kendisine layık görmeyeniniz yok gibidir. Bu, mütevazi bir değerlendirme değildir. Benim henüz kendime bile yakıştıramadığım onurlu yaşamı, itibarlı yaşamı, benden kırk kat daha kendinize yakıştırıyorsunuz. Şaşırdığım nokta burasıdır, ölçüler burada karışıyor. Bütün çabalarıma rağmen, ne kadar itibarlı yaşamın sahibi olabileceğime dair kendimi henüz ikna etmiş değilim, ama sizin yaşantınıza bakıyorum, öyle yerli yerine oturmuş iddialarınız var ki, hayret etmemek mümkün değildir. Bu bir sahteliktir. Çünkü bir aldanmadır da. Bu yaşamı, bu itibarı sürdüremezsiniz. Ben size bu itibarın dayanaklarını gösteriyorum. Onu bile anlamaktan uzak olursanız büyük bir yanılgı içinde olduğunuzu çok kısa süre içinde göreceksiniz.