HABER MERKEZİ
Süleyman Soylu’nun istifası ve bunun Erdoğan’a karşı bir hamle olarak değerlendirilmesi son günlerin en revaçta konusu. En ağır suçlarda bile istifa etmeyecek şekilde derisi kalınlaşmış Türk politikacılarının, sokağa çıkma yasağını, üç saat kala açıklayarak “insanları riske atma sorumluluğu”nu alma gibi bir hikayeye haklı olarak hiç kimse inanmamaktadır.
Ancak şaşırtıcı bir şekilde çok kişi bunu Süleyman Soylu’nun bir taktiği olarak sunmakta, onun gibi vasat bir lümpenin bütün bu süreci bireysel olarak akıl edebileceği gibi bir yerden işe başlamaktadır. Üstelik sosyal medyada yapılan kampanyayı kendiliğinden Soylu’nun toplumdaki karşılığı olarak okuyan bir dizi zavallı yorum da ortada uçuşuyor.
Bir kere Soylu bu kadar zeki bir adam değil, böyle bir matematiği ne kendisi kurgulayabilir ne de kurgulasa bile bunu bu düzeyde gerçekleştirebilir. Bunu Erdoğan da ayrıca yemez. Şimdi konuya başka bir açıdan bakalım.
Bu olay eğer bir tezgâh ise bunun birkaç ayağı vardır. Dolayısıyla bu ayakların hesaplanmış ve ayarlanmış olması gerekir ve bunun için de daha geniş ve deneyimli bir ekip ve çalışma gerekir.
Bunun Erdoğan karşıtı bir hamle olarak planlanmış olması, yani aslında bir had bildirme için kısa ve etkili bir mesaj olarak verilmiş olması herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu. Bu durumda bunun mühendislik boyutu, yani bu biçimiyle hesaplanması, teknik ve matematik olarak ultra nasyonalistlerin denetiminde olan ve bu konuda oldukça deneyimli olan Özel Harp Dairesinin ince hesaplarıyla uyumluluğuna bakmak gerekir. Bütün emareler böyle bir uyuma işaret ediyor. Özel Harp Dairesinin en önemli sivil ayakları olan MHP ve Perinçek ekiplerinin, her ikisinin de Soylu’nun hamlesinin payandaları oldukları zaten yapılan destek açıklamalarından açıktır.
Soylu’nun “vezir isteme hamlesi,” arkadan binlerce paramiliter trolün devreye sokulması da bu cenahı yeterince işaret ediyor. Ancak burada bir sorunun daha sorulması gerekiyor: Erdoğan’ı neyle tehdit ediyorlar ve karşılığında ne istiyorlar? En önemlisi de bunu hangi güce dayanarak istiyorlar? Öyle ya Erdoğan hala önemli bir kitlesel desteğe sahip. Çünkü sadece kendileri olsa Erdoğan’ın onları halletme yeteneği hala var. Zira arkasına SADAT ve cihadistleri en çok da onlar için almamış mıydı?
Daha da önemlisi, bu istifadan sadece üç gün sonra Alaattin Çakıcı’nın serbest kalması, Çakıcı gibi bir çete lideri için Bahçeli’nin 3.500 araçlık bir konvoy ile gösteride bulunması, kendisinden nefret ettiğini bildiğimiz Erdoğan için “son dört yıldır devletin bekasından taviz vermediği” için Çakıcı’nın teşekkürünü nasıl okumak gerekir? Soylu’nun istifa şantajının içinde Çakıcı’nın serbest kalması ile ilgili bir madde var mıydı mesela? Bunlar konuşulmadı. Hatırlanırsa bunun birkaç yıldır MHP’nin ısrarla istediği bir konu olduğunu, Erdoğan’ın da ne kadar kinci olduğunu kenara yazarak, bu üç günlük sürenin böyle bir pazarlığı kapsama ihtimalinin yükseldiğini tahmin etmek zor değil.
Bu durumda konuyu bir Avrasyacı ve Amerikancı çekişmesi olarak okuyabilir miyiz aynı zamanda? O halde son zamanlarda Erdoğan’ın en dikkat çekici hamlesiyle bağlantılı olarak başlayalım işe. Hatırlanacağı üzere Korona öncesi Erdoğan Rusya’dan uzaklaşıp Amerika’ya yanaşmış ve bunun için Avrasyacılarla bir çatışma zemini de hafiften dalgalanmaya başlamış gibiydi. Herkes bu süreçte Rusya’nın ne gibi bir adım atabileceğini sanırım bir şekilde düşünmüş olmalı. Bu nedenle son olayı, Putin’in Erdoğan’ın diline Avrasyacılarla, yani Ergenekoncularla birlikte biber sürme olarak okuma gibi bir ihtimal aklımıza geliyor haliyle.
Çünkü Erdoğan’a böyle bir hamle yapmak için daha büyük bir güce ihtiyaç olduğunu unutmamak gerekiyor. Bilindiği gibi ultra nasyonalistlerin gücü pek tecrübeli oldukları toplumsal mühendislik projelerinden, vur-kaç taktiklerinden ve şantaj üzerinden işlemektedir. Dolayısıyla Erdoğan’a bu düzeyde bir rest çekecek kadar güçleri henüz yok. Bu durumda da bir destek gücüne ihtiyaç var ve bu destek de ancak ve ancak Rusya gibi bir dış müttefik ile halledilebilir gibi görünüyor. Bunun anlamı Erdoğan’ın koalisyonuna artık daha büyük bir gücün de eklenmiş olduğudur: Rusya.
Bu nedenle bu hamleyi, Putin’in iç müttefiklerinin zayıflayan konumuna bir format atma ve Erdoğan’ın hafızasına, son hamlesinin anlamını analiz edecek daha ileri bir sürüm yükleme olarak okuyabiliriz. Bu durumda da bunu ABD ve Rusya çatışmasının bir yansıması olarak okuyabilirken Rusya’nın önemli bir hamle üstünlüğüne ulaşmış olduğunu da söyleyebiliriz. Eğer böyle ise Türkiye’nin yakın zamanda vekalet savaşı kapsamında bir dizi hamleye ev sahipliği yapacağı anlamına geliyor. Bu durumda bir dizi faili meçhul ihtimali de elbette yükseliyor.
Erdoğan’ın kaportasına uyarı anlamında Soylu’nun eline verilen bir çivi ile boydan boya atılan çiziğin arkasında, Çakıcı’nın taşlı yüzüğü ile Putin’in soğuk bakışları muğlak da olsa hissediliyor. Zira Çakıcı’nın sadece son dört yıl için Erdoğan’a teşekkürü ise başka önemli bir mesaj içeriyor. Son dört yılın anlamı, Erdoğan’ın ile Kürtlere açılan savaştaki ortaklığı olduğu hatırlanırsa bunun Kürtlerle ilgili bir bağlantısı da var gibi duruyor. Bunu bir sonraki yazıya bırakıyoruz.
Yeni Özgür Politika/Ava Neşe Kalp