BEHDİNAN
Halk arasında “mikrop” denilen virüsün Latince kelime anlamı zehir demektir. Her zehrin bir panzehiri vardır. Biyolojik, psikolojik ve ideolojik saldırı aracı olarak kullanılan virüsü etkisiz hale getirecek en büyük güç gençliktir. Bu, gençliğin direngen ruhundan, bitip tükenmek bilmeyen enerjisinden ve hareket kabiliyetinden kaynağını almaktadır.
Bize bulaşmaz denilmemelidir, gerekli sıhhi tedbirler alınmalıdır. Fakat bu virüs biyolojik olarak da gençliği diğer kesimlere göre fazla etkileyemiyor. Bu da bir avantajdır.
Yaratılan panik ortamında dünyanın birçok yerindeki direnişler, çeşitli halk isyanları durduğu halde Kürdistan gençliği faşizan fırsatçılığa prim vermedi ve eylemsiz kalmadı. Bu da gençliğin doğru yolda olduğunu göstermiştir.
Gençlik bu küresel saldırıyı, ideolojik bir saldırı olarak gördüğünden, yerinde pasifçe durmamıştır. Durmak ölümdür. Bunu herkese kavratmak gerekiyor.
Öncelikle bu virüs olayının bir saldırı olduğunu anlamak-anlatmak her şeyden daha önemlidir. Virüsün doğal olmadığını herkes kabul ediyor ama arkasında kapitalist modernite gücünün bilinçli saldırısının olduğunu çoğu kesim spekülasyon olarak görüyor. Bu bir çelişkidir. Virüs doğal değilse yayılması ve kullanılması nasıl doğalmış gibi kabul görebilir ki? Buradaki akıl tutulmasını görmek gerekir ki zaten her türlü dehşet saldırısının ilk sonucu akıl tutulmasıdır. Bugün de böyle olmuş, egemenler toplumun önüne sunduklarıyla kafa karışıklığı yaratmış, algıları fena halde çarpıtmıştır. Kürdistan gençliği bu çarpıtmalara kanmamış, arkasındaki saldırının büyüklüğünü sezmiştir.
Kafaları karıştıran hususlardan biri, bazı devlet adamlarının ve bazı zenginlerin de bu virüsü kapmış olmasıdır. Oysa bunlar çok istisnadır ve biyolojik saldırının göze alınabilen kaçınılmaz sonucudur. Böylece yaşanan olayın bir saldırı olduğu gizlenmekte, doğalmış gibi yansıtılmaktadır.
Halk ölüme terk edilmiş durumdadır.
Neoliberalizm çöktü deniliyor, bir yönüyle doğrudur fakat yaşananların aynı zamanda neoliberalizmin en kapsamlı saldırısı olduğu unutulmamalıdır.
Virüsün ilk ortaya çıkışıyla ilgili bilimsel veya her türden spekülatif yorumlar çok da önemli değildir; virüsün nasıl kullanıldığı her şeyi açığa çıkarmaktadır. Biyolojik, ideolojik, psikolojik bir saldırı aracı haline getirildi. Bunu görmek gerekir.
Türk faşizmi bu virüsü bugüne dek yapamadığı bazı kirli işleri ve hedefleri gerçekleştirme fırsatına çevirdi. Bu da gözler önündedir fakat esas tehlike virüsün Kürt soykırımında kullanılmak istenmesidir.
Geçmişte Amerika ve Afrika halklarını hızla yok etmek için çeşitli bulaşıcı hastalıkları yardım adı altında dağıttıkları battaniyeler, yiyecek-içecekler yoluyla yaymışlardır. Bu yolla toplu imhalar gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Bugün de halkımız benzer bir saldırı altındadır. Bu bilinçle yaklaşılmazsa doğru bir mücadele hattı da geliştirilemez.
Virüsün eski bir tanımı da “bulaşıcı hastalığa neden olan ajan” şeklindedir. Her türlü ajanla en iyi mücadele edebilecek kesim yine gençliktir.
Faşizmin taşıyıcı, bozucu ve öldürücü ajanları çok çeşitlidir. En tehditkâr olanı kültürel ajandır. Fakat kültürel ajan uzun sürede sonuç alma üzerine kurgulanmıştır. Biyolojik ajan ise hızla öldürmeyi, topluca yok etmeyi hedeflediğinden halkımız gerçekten fiziki bir soykırımla karşı karşıyadır. Bunun görülmemesi için özel savaş yöntemleri devreye konulmuş ve önemli ölçüde etkili de olmuştur. Dolayısıyla gençliğin önündeki görevlerden biri de özel savaş uygulamalarını boşa çıkaracak eğitim ve bilinçlendirme çalışması olmaktadır. Bunun için bireysel ve grup eğitimlerine daha fazla önem verilebilir. İnternetin rastgele, örgütsüz kullanımına yön verilip eğitim ortamı haline dönüştürülebilir.
Faşizm herkesi eve kapatıp kendisi Libya’da, Suriye’de, Kürdistan’ın kentleri ve dağlarında her türlü operasyonu yürütüyor. Eve kapanmak tek çözümmüş gibi bir durum ortaya çıkarıldı ve daha ne kadar devam edeceği, ettirileceği de belli değildir. Eğer bilinmezliklere kendini kaptırma gelişirse toplum için eylemsizlik hali adeta bir kadere dönüşür. Fakat bilinçli ve örgütlü yaklaşılırsa toplum eylem içinde kendini koruduğu gibi faşizmin her türlü fırsatçılığının da önüne geçebilir. Bu nedenle eğitim ve bilinçlendirme çalışması örgütlenmenin vazgeçilmez ön şartı olmaktadır.
Yaşanan süreç göstermiştir ki bazı alışıldık mücadele tarzları eskisi kadar etkili olmamaktadır. Katı alışkanlıkları, ezberleri olmayan en büyük kesim gençliktir ve yaratıcı aklın gücünü sonuna dek değerlendirebilir.
Gençliğin ilk tepkisi küçük gruplar halinde sokaklara çıkmak ve faşist rejimi besleyen odaklara darbe vurmak olmuştur. “Ateşin çocukları” ve şehit yoldaşlar adına kurulan inisiyatiflerin böylesi bir zamanda düşmana etkili darbeler vurmayı başarmalarını kutlamak gerekiyor. Bu eylemlerin önemi sadece faşizmin bir parçasını yakıp yıkmak değildir; aynı zamanda virüsü kullanarak herkesi etkisiz hale getiren özel savaş oyunlarına karşı da büyük bir cevaptır. Toplumun bilincini ve refleksini açık tutan özelliktedir bu eylemler.
Faşizm bir saniye durmuyor, sürekli saldırı halindedir. Faşizm uyuşturuyor, uyutuyor ve ölümü kader haline getiriyor. Gençliğin eylemli duruşu bu süreçte tıpkı gerillanın yaptığı gibi gibi soykırıma karşı bir duruştur ve toplumumuzun ölümünün önüne geçmeyi hedefliyor. Bu nedenle yapılan eylemler tarihi önemde olup gerillayı tamamlamaktadır.
Bununla birlikte gençlik eylemleri toplumu da katacak kapsamda genişletilebilir. Legal alanlardan tutalım geniş toplumsal kesimlerin katılımına dek çeşitli yaratıcı eylemler düşünülebilir. Bunlar gece ve gündüz, evde ve sokakta örgütlenebilecek eylem çeşitleridir. Toplumun refleksini diri tutmayı sağlar.
Toplum refleksini yitirsin, ölüme yatsın diye en çok kullanılan araç genel olarak medya özelde de internettir. Bununla “sanal toplum” hedefini gerçekleştirmek istiyorlar. Virüs bahanesi de eklenince şimdi “sanal toplum” sayesinde küresel faşizmin yollarını döşemektedirler. Dolayısıyla medya ve internet alanına her zamankinden daha bilinçli ve sistemli yaklaşılması gerekir. Gençliğin alternatif yayın organlarının dijital ortamda daha yaygın hale getirilmesi, milyonlarca halkın hizmetine sunulması ideolojik bir panzehirdir.
Örgütlenme alanında da yeni ufuklar açılmıştır; Kürdistan gençliği tüm dünya gençliğiyle her zamankinden daha güçlü bir dayanışma içerisine girebilir. Bugüne dek ulaşılamayan gençlik kesimlerine de ulaşılması mümkün olabilir.
Gerilla saflarına akın edilecek bir döneme girilmiştir. Ekolojik yaşamın, özgürlüğün, direnişin, gençliğin yeri en başta dağlardır. Dünya gençliğini Kürdistan dağlarına çekecek gerçeklik Önder APO’nun paradigmasıdır. Bu süreçte kapitalist sistemin her türlü çirkinliği, kiri, vahşeti daha fazla açığa çıktı. İnsanlığın demokratik moderniteye yöneleceği zamandayız. Tüm bunlara karşı yeter ki Kürdistan gençliğindeki entelektüel kapasite, bilinç ve eylem gücünü görsünler, yeter ki bunu yansıtabilelim, o zaman dünya gençliğine de öncülük yapılabilir.
Özel savaş konseptlerinin yerinde ve zamanında anlaşılması ve karşısında tavır sahibi olunması ancak şüpheci bir akılla mümkündür. Rejimin yaptığı her şey, hatta en iyi görünen şeyler bile sadece soykırımın bir parçasıdır. Bu bakışla saldırılar karşısında topluma öncülük yapılabilir.
Soykırım rejiminin topluma karşı tüm saldırılarını önce İmralı’da Önder APO’ya karşı geliştirdiği bilinmektedir. Bu süreçte Önder APO’nun sahiplenilmesi için tüm gençliğin harekete geçmesi hayati önemdedir.
Hiçbir gerekçe Önder APO’yu sahiplenme eylemlerine engel olamaz. Bunun için hiç kimsenin bir yerlerden emir beklemesi de gerekmez, böyle bir beklenti anlamsızdır, yanlıştır. Emri, içinde yaşadığımız ölümcül süreç vermiştir.
Ölüme karşı yaşam, köleliğe karşı özgürlük adına harekete, eyleme geçmek için tarihin emri vardır. Yaratıcı, girişken gençlik bu emrin gereklerini başaracaktır.
Şimdi faşizmin evcilleştirme operasyonlarına karşı gençliğin herkesi devrimcileştirmesinin zamanıdır. Tüm dünya gençliğini ayaklandırma; Demokratik sosyalizmin bayrağını yükselterek biyolojik saldırı ve soykırıma karşı savaşma zamanıdır! Hep birlikte eyleme, başarıya, zafere!
Nurettin DEMİRTAŞ