BEHDİNAN
Türkiye ve Kürdistan devrimi bakımından Mayıs ayı, tarihsel ve güncelliğiyle, direngen ve kızıllığını korumaya devam ediyor. Mayıs ayı Türkiye ve Kürdistan tarihi bakımından önemli bir aydır. 71 devrimci kopuşun önderlerinden Denizlerin, Sinanların, İbrahim Kaypakkaya yoldaşlarımızın ölümsüzleştiği bir ay olmasından dolayı mayıs ayı Türkiye ve Kürdistan devrimci tarihi bakımından ayırıcı bir yerde durmaktadır. Mayıs aynı zamanda özgür Kürdistanın yaratılmasında önemli bir rol oynayan Haki Karer ve Mehmet Karasungur yoldaşlarımızın ölümsüzleştiği yine Amed zindanında Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık ve Mahmut Zengin yoldaşların bedenlerini ateşe vererek özgürlüğe ve ölümsüzllüğe yürüdükleri bir aydır. Ve yine Mayıs ayı içerisinde Armenek Bakırcıyan yoldaş katledilir. 1 Mayıs şehitlerimiz ve daha nice devrimci kadro ve savaşçı yoldaşımız aynı ay içerisinde ölümsüzleşmiştir.
Devrim, mevcut düzenlerin yıkılması, alt üst olması anlamına gelir. Bu ekonomik toplumsal ilişki için de geçerlidir, tek tek bireylerin yaşamları için de… Partiler, örgütledikleri sınıfları ve o sınıflara mensup bireyleri devrim düzenine göre konumlandırabildikleri ölçüde eskiyi aşabilirler. Devrimcinin “düzen içindeki düzeni” gün be gün yıkılıp aşılmıyorsa, birey eskisi gibi yaşamaya devam edebiliyorsa, orada bir tutarsızlık vardır. Çünkü devrim de, devrimci de; bilinçte,örgütte ve eylemde düzen dışında, onu aşarak inşa olur, onu tutsaklaştıran sınırları içinde kalarak değil. Bunun tek bir yolu yok kuşkusuz. Ancak şurası kesin, kopuşlar düzeni aşmayı ve yeniyi inşa etmeyi mümkün kılan en devrimci yol ve tavırlardan biridir. Bu hem düşünsel hem de eylemsel olarak gerçekleşebilir. Kafada düzeni reddetmek, onun dayatmalarını meşru görmemek, kendi etrafından başlayarak, düzen dışı bir duruş, bilinç ve yaşam inşa etmek devrimi bugünün sorunu haline getirmektir.
Devrimcinin düzen içileşmesi onu yozlaştırır. Çünkü devrim düzen dışı ve düzen yıkıcıdır. Devrimcinin kendisinde yıkacağı şey, eski devrimcilik tarzı ve alışkanlıklarıdır. Bugünün devrimciliği dünün devrimciliğini yıkarak ancak yenilenir. Bu açıdan devrim daima düzen dışıdır, kendi kurduğu düzene mahkum değildir. Dünün eskiyen devrimci düzenine karşı da yıkıcıdır. Devrim bir kerede, hızlı, ani ve sert değişim demektir. Kopuşlar da öyledir. O nedenle kopuşlar devrimcidir. Denizlerin, İbrahimlerin, Mahirlerin kopuşu da böyledir.
Bugünkü devrim yürüyüşümüzde katettiğimiz ideolojik, politik ve askeri gelişmemizde ve yetkinleşmemizde 71 devrimci kopuşun yarattığı değerlerin yeri tartışılmazdır.
’71 devrimci kopuşunun önderleri Mahirler, Denizler, Sinanlar ve İbrahim Kaypakkaya yoldaşlar aradan geçen on yıllara rağmen yarattıkları devrimci değerlerle bize yol göstermeye devam ediyorlar. Onlar, elli yıllık reformist ve sağ oportünist egemenlikten ve sistemden devrimci bir kopuşu sağlamanın sembolleri olarak bir devrimci kavga geleneği yarattılar. Ve de ölümsüzleştiler. Mahir’in, Deniz’in, İbrahim’in devrimci atılım ruhları, devrimi örgütleme görüş açıları, adanmışlıkları, feda ruhları ve ışıltılı devrimci yoldaşlık pratiklerinden öğrenmeyi, devrimi büyütmeyi, devrimci gelenekleri geliştirmeyi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Onların yaşam pratikleri, ölümü yenmenin , devrimci yoldaşlığın destanıdır.Tarih bazen anda kendini göstermez,yıllar içinde damıta damıta sunar halkın önüne tarihsel olanı.
Denizler idam sehpasına giderken geride böylesine büyük bir miras bırakacaklarını belki de düşünmemişlerdi. Onlar devrimciydi ve “ölüm nereden gelirse gelsin, hoşgeldi sefa geldi”ydi. Onlar, görevlerini yapmış olmanın, düşmana boyun eğmemenin devrimci hazzı ile ölümün üstüne yürüdüler. Mayıs’ta ölümsüzleşenlerimizden, Denizler ve Sinanlar, devrim yapmak için cüretli bir kopuşa ve buna denk gelen örgüte ihtiyaç olduğunun bilincindeki öncüler olarak, tarihe eylemleriyle yazıldılar. Denizler devrimci gençlik mücadelesinin neferleri olarak, düzeniçileşen kurumlardan koparken de, gerilla eğitimi alırken de, düzendışı örgütler kurarken de, eylemlerinin sonuçlarının farkındaydılar. Bu yüzden idam sehpasında dizleri titremedi. Korkusuzca o tabureleri tekmelediler, yere devirdiklerinin faşist düzen olduğunu bilerek.Deniz Gezmiş ve dönemin devrimci gençliğinin kopuşa daya-lı ihtilalci çıkışları, esasen Türkiye devriminin sadece gençlik hareketi ve parlamenter mücadele ile gerçekleşmeyeceğinin bilinciyle silahlı mücadelenin gereklerini yerine getirme çabasına girişmelerinde somutlaşır. Onlar bu bilince eriştikleri anda, işin gereklerine uygun adımları atmanın öncüleri oldular. İşin demagojisini değil, devrimci pratiğini kendilerini ortaya koyarak yaptılar.
Gençlik hareketinin ve dönemin devrimci önderleri, o günün tüm sınırlandırıcı yetmezliklerine, ideolojik etkilerine rağmen, Türkiye ve Kürdistan devrimini gerçekleştirmenin yolunu anlama ve kavramada kat ettikleri mesafe ile gelecek kuşaklara örnek oldular. Deniz, Yusuf ve Hüseyinler idam sehpalarında, Sinan Cemgil ve yoldaşları Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga, Nurhak dağlarında katledildikleri zaman da aynı ideale bağlı kaldılar. 6 Mayıs 1972 şafağında Deniz Gezmiş ‘in idam sehpasına tekmeyi vururken: Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Bağımsızlık Mücadelesi! Sloganı devlete ve devrimci hareketin geleneksel sosyal şoven tutumlarına bir yanıt olduğu kadar Türkiye ve Kürdistan halklarına birleşik devrim çağrısıdır aynı zamanda.
TKP/ML-TİKKO’ nun kurucusu ve önderi İbrahim Kaypakkaya Yoldaş, 18 Mayıs 1973’de ser verip sır vermeme geleneğini yaratarak tarihe adını yazdırmıştır.
İbrahim yoldaş, faşizmin 68-74 arası artan saldırıları ve 71 askeri faşist darbe sonrası koşullarında Türkiye ve Kürdistan’da süreci devrime dönüştürme savaşımı içinde olan bir devrimci önderdir. Genç bir devrimcidir Kaypakkaya.. Genç yaşamını kopuşlar gerçekleştirerek üretken kılmış, genç önderler kuşağının önemli bir temsilcisi konumuna gelmiştir. 68 Gençlik Hareketi’nin devrimcileşmesine, reformist-parlamenter çizgiden devrimci çizgiye sıçramasına öncülük eden önderlerdendir. Düşmana ser verip sır vermeyen geleneğin yaratıcısı yoldaş İbrahim, adanmış devrimcilikte hem düşünsel hem pratik çözüm üreticisidir. O bir umut yaratıcısıdır, yalın, ferah bir devrimcilik, gerçek bir komutanlık ve önderlik tarzı sergilemiştir. İbrahim yoldaş, dönemin baskın siyaseti olan Kemalizmle, ideolojik ve siyasal olarak karşı karşıya gelmekten çekinmeyen bir politik cesaret örneğidir. Faşizme, emperyalizme ve gericiliğe karşı yaşamının 24 saatinde devrimci savaş verebildiğindendir ki fedai bir direniş tarihi yazmıştır. Diyarbakır işkence- hanelerinde sergilenen ideolojik politik düzeyi yüksek bu eylemsel duruş duyguda, düşüncede, davranışta devrimci olanı ortaya koyuştur. İşkencede direnen beden gibi gözükse de aslında direniş, düşmana karşı savaşımdaki bilinç açıklığı ve netliğin pratik karşılığıdır.İbrahim yoldaş bunu yaşamının her alanında ortaya koymuş bir devrimcidir. İbrahim yoldaş söz ve eylem birliğinin her durumda ortaya koyuşun adıdır.
Onların eylemleri ve pratik yaşamları, 74- 80 döneminin ilkesiz ayrılıkçılık ve en kötü biçimlerine varmış grupçuluk kültürünün, onun günümüze taşınan tüm iz ve zihniyetine devrimci bir yanıttır aynı zamanda..
68 devrimci gençliği ABD’ye ait Kürecik radar üssünü basacak kadar iddialı, 6. Filo’yu denize atacak kadar cesur, idam sehpasına tekmeyi vuracak kadar iradeliydi. İbrahim Kaypakkayalar, Denizler ve Sinanlar devletle hesaplaşırken aynı zamanda mevcut sosyal şoven devrimcilikle, ufkunu sınırlı devrimcilikle kuşatmış pratikle ve iddiasızlıkla da hesaplaştılar. Büyük bir iddia ile yola çıktılar, ömürlerinden daha fazla tarih yazdılar. Miras bıraktıkları devrimci ruh bugün Türkiye ve Kürdistan devrim mücadelesinde hayat buluyor.
Dörtlerin Amed zindannında bedenlerini yakarak tutuşturdukları meşale başta Kürdün-Kürtlüğün ulusal onuru, devrim ve özgürlük mücadelesinin yeni bir manifestosu olmuştur. Nerede, hangi koşullarda olursanız olun, kimliğinize, onurunuza, ideallerinize yönelik her türlü saldırıya göğüs gereceksiniz! Hiçbir silaha sahip olmasanız da bedeninizi silah haline getireceksiniz!’in çağrısıdır. Bugün Rojava’da devrimin zaferinde, Bakur Kürdistan’da ulusal özgürlük mücadelesinin süreğen devrim halini almasında, medya savunma alanlarında sömürgeci, işgalci faşist Türk devletine karşı gerillanın kahramanca direnişinde Dörtlerin bedenleri ile yaktığı meşalenin ışıltısı vardır. Dörtler, görkemli eylemleriyle insanlık onurunu ve isyanını tekrar ayağa kaldırmışlardır. Kürdistan Devrimi’nin çağdaş Kawaları olan Dörtler, eylem gecesi, ateşi söndürmeye çalışan arkadaşlarına “ateşi söndürmeyin, ateşi söndürmek ihanettir” diyerek tarihe yeni bir direniş manifestosunu yazmışlardır.
Onlar, insanlığın onurlu davası için burjuvazi ve sömürgecilere göre ‘insanın en temel varlığı olan ve vazgeçilmesi mümkün olmayan yaşamlarını’ seve seve terk ettiler. Eylemleriyle ölümü değil, yaşamı temsil ediyorlar. İnandıkları değerler için ölümü hiçe saydılar. Yeni bir yaşam umudunu tüm eşitsiz koşullara inat büyük bir adanmışlık ve irade ile ortaya koyarak sömürgeci faşizmin kâbusu olurken, ezilenlerin yeşeren gelecek umudu oldular. Burjuva aklın hiçbir zaman anlayamayacağı cüretli eylemleriyle, ezilenlerin bilincinde silinmeyecek izler bırakarak ölümsüzleştiler. Tarihe adlarını altın harflerle yazdılar.
Sömürgeci faşist rejimin tüm devrimci parti ve örgütlere, ilerici ve antifaşist güçlere yönelik tasfiyeci ve imhacı saldırılarını artırdığı, bunun için her türlü yol ve yönteme baş vurduğu bu tarihi sürecte daha fazla Mahirleşerek, daha fazla Denizleşerek, daha fazla İbrahimleşerek, daha fazla Sinanlaşarak, Hakileşerek, Dört kızıl karanfilleşerek tarihin ihtiyaclarına yanıt olmamız gerekir. Birleşik devrim gençlik hareketimizin kuşanması gereken 71’in devrimci atılım ruhu ve devrimci feda ruhudur.
İbrahimlerin, Denizlerin, Mahirlerin,Sinanların, Hakilerin,Dörtlerin yoldaşları olarak halklarımızın biriktirdiği adalet, özgürlük ve eşitlik özlemlerinin gerçekleşmesi için günün devrimci savaşını yükseltirken, ezilen halklarımızı temsil ediyoruz. Bu açıdan devrimci önderlerimizden, güçlü eylem kılavuzu olan yaşamları ve şehadetlerinden öğrenme ve onlarla yoldaşlığı büyütme, bugün daha farklı bir anlam kazanıyor.
Birleşik gençlik hareketimiz, 68 kuşağı gibi hareket tarzını ,ezilenlerin ve halkların özgürlüğünü temel alan bir çizgi üzerine oturtmalıdır. Daha cesur adımlara, daha cesur çıkışlara ve buna bağlı politikalara ihtiyaç var. Hem Türkiye cephesinde hem de Kürdistanımızda başarmak zorunda olduğumuz devrimci görevimiz budur. Ve cesaretle bu görevin gereklerini yerine getirmeye kilitlenmeliyiz.Mayıs şehitlerimizin şahsında tüm şehitlerimizi büyük bir saygı ile anıyor,anıları önünde saygıyla eğiliyorum.yüreklerimizin göklerinde çelik bir yıldız olan şehitlerimize sözümüzdür: yazgımız kazanmaktır.