HABER MERKEZİ
Devrimim; Kadında Köleliği
Değil Özgürlüğü, Çirkinliği Değil
Güzelliği, Yanlışlığı Değil Doğruyu Gerçekleştirme Devrimidir
Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği’nin I. Ulusal Kongresi’ne giderken yürüttüğümüz çalışmalar, geliştirdiğimiz çözümlemeler büyük önem arz etmektedir.
Özellikle kadın ve aile konusunu Önderlik gerçeği ile iç içe işlediğimizde, Kürt gerçeğinin, diğer bir deyişle Kürt kördüğümünün bütün iç yüzünü sergilemeye çalıştık. Hayli yeni, oldukça dönüştürücü sonuçlara ulaştık.
Denilebilir ki özgür Kürdistan ve Kürt halkı gerçekliği, özgür kadın gerçekliği ile et ve tırnak gibi iç içe ve hatta özgür yaşam gerçeğinin ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Daha da önemli olan nasıl bir yaşam? Nasıl yaşam; bunun duygusal düzeyinden tutalım, siyasal, askeri, örgütsel düzeylerine kadar sağlıklı doğru biçimlenişi nasıl olur? Buna yetkin cevaplar vermeye çalıştık.
Unutmamak gerekir ki, nasıl yaşamalı sorusu bizim için hayati bir sorundur. Zaten halk olarak yaşamdan vazgeçirilişimiz, azgın sömürgeci-barbar güçlerin, hatta imhacı-soykırımcı güçlerin tüm politikalarına -ki, bunlar ölüm politikalarıdır- teslim olmamız, direnme imkanlarını bulamayışımız, halk olarak bizi köle kadından da daha beter etmiştir. Zaten kadının da yaşamda herhangi bir iddiası yoktur.
Sizin ciddi olmanız gerektiğine inanıyorum. Özgür kadın hareketinin seçkin militanları olarak bu savaşçı yaşamın gereklerini hem düşünsel, hem de pratikleşmeyle yürütmenin büyük iddiası kadar çabasını öncü düzeyde amansız sürdürmeniz gerektiğinden bundan bir an bile vazgeçilemez. Sizin devrimimize katılmanızın veya kadının devrim içinde yer alışının sıradan ele alınması, değer verilmemesi, belki de içine girilebilecek en olumsuz tutumdur. Her şeyden önce kendinize saygınızın, güveninizin, iddianızın olması gerekir. Kendine saygısı, güveni olmayan, ne talep edeceğini bilmeyen ve kendi cinsinin sorunlarına çözüm olamayan yaşam iddiasından önemli oranda vazgeçmiş, kopartılmış demektir.
Ben, bu parti tarihi boyunca, hatta tanıdığımdan beri yaşamım boyunca, kadın gerçekliğine de belli bir anlam vermek istedim. Yaşamımızı son derece meşgul eden bir konu olduğunu çok karmaşık bir biçimde açıklamaya çalıştım. Ve gördüm ki, bu ilişki sıradan, siyasal, örgütsel, hatta tüm yaşam yönleriyle ilişkisiz bir konu değil. Çokça sanıldığı gibi bireysel, özel bir mesele değil. Neredeyse kördüğümün ve tüm sorunların bağlı olduğu, etkilendiği bir ilişki değerindedir.
Önderlik gerçeği görüldüğü üzere, bu ilişkiye verdiği anlamla, tarihin en önemli çıkışlarından birini gerçekleştirmiştir. Özellikle düşmanın mutlak egemenliği, yalnız kaba polis denetiminden değil, istihbarat kuruluşunun denetiminden değil, maddi gücünden, manevi etkinliğinden kurtulmanın en büyük zorluğu bu ilişki gerçeğinde karşımıza çıkıyor.
Kürt insanının temel zaafının ve en dar bir sosyal gerçeklik olarak aile yaklaşımının aşılmaması halinde, değil ulusal sorun, değil siyasal devrimci bir hareket yaratmak; kişiliği bile sıradan sosyalleştirmek mümkün olmayacaktı. Bir yerde Kürt bu ilişkinin içinde kayboluyor, tanınmaz bir hale geliyor ve en büyük başarımızı, ilişkiyi devrim lehine başarıyla çözdüğümüzde kanıtlamış oluyoruz. Dikkat edilirse, Önderlik elde silah eylemde değil veya çok gizli örgüt çalışmaları da yürütmüyor. Bazı süreçleri, bazı anlayış ve tutumları aşmaya çalışıyor.
İlk isyan aileye karşıdır. Onun sonuçları son derece önemlidir. Gençliğinin tehlikelerle dolu sürecinden sağlam çıkışı, yine aile kadın konusundaki ihtiyatlı, kendini kolay düşürmeyen, köle ilişkilere bağlanmayan tarzıdır ve çok ciddi bir politik sürece başladığında da kadın sorunu ile ilgileniş tarzının büyük bir öneme haiz olması ve ondan başarıyla çıkışı gerçek bir devrim oluyor. Bu değişik bir tarzdır. Ama Kürt gerçeğinin devrimci tarzda kavranılışı için, belki de bu yaklaşım en gerekli ve doğru olanıymış.
Düşünün siz kadınlar bugün devrime çok ileri düzeyde katılmak istiyorsunuz. Acaba bunun temeli nasıl atıldı? Son derece yeni bir yaşamın öncüsü gibi ortaya çıkıyorsunuz. Bu nasıl gerçekleşti? Kim ne derse desin, sizlerin bu çıkışının çok önemli bir gelişme olduğunu herkes görüyor. Ama özellikle partinin gelişiminde, Önderlik gerçeğinde bunun hikayesi nasıldı ve halen de çözümlemeleri derinleştirmekle uğraşıyoruz, bir türkü gibi. Çok kirlenmiş, çok düşürülmüş bir ilişkiden, çok yüce temiz bir temel ilişki biçimine ulaşmak istiyoruz.
Kim ki yüce duygulara ulaşmamışsa, o yaşamda en iddiasız kişidir.
Kim ki yüce duygularını temel siyasi amaca, özellikle devrimin yurtseverlik, özgürlük ve onun da temel gerçekleştirme aracı olarak partiye bağlanmamışsa, onunla kendini temelde yükümlü sayıp yürütemiyorsa, onun da yaşamda fazla etkili olacağını sanmayız.
Duygularının da beş metelik değeri olduğuna hiç inanmayız.
İnsanlar duygularıyla vardırlar. Kin ve nefretleri kadar, sevgi ve sempatileri ile insandırlar. Unutmayalım ki, halkımız bu konularda da çok kötü bir yenilgiyi yaşıyor ve kadın-erkek ilişkilerinde körce, sağırca, hissiz kalıyor. Dünya veya yaşamla fazla ilişkisi kalmamış. Ölü müdür, donmuş mudur, tanımlamakta güçlük çektiğimiz bir biçim vardır.
Önderlik savaşımı, özgür ilişkiler savaşımıdır.
Ve unutmayın ki, tarihte günümüzde eğer önemli bir kişisel sıçrama yapamıyorsanız, bu ilişkileriniz de özgürlük düzeyinizin geriliği ile bağlantılıdır. Eğer Kürt çok alttaysa, geri ise kesinlikle özgürlük ilişkisinden fazla nasibini almadığı, bağlanmadığı için böyledir. Siz yaşamak istiyorsunuz, fakat bunun özgürlükle bağlantısını kuramıyorsunuz. Ve her şey gerçekleşmemiş hayaller olarak kalır. Dikkat edin, Önderlik savaşımı daha ilk isyanla birlikte bir özgürlük eylemi gibi başlıyor. Ne kadar soylu, ne kadar özlü, ne kadar arkadaş canlısı. O temel özellikler bugünün güçlü Önder kişiliği haline geliyor. “İnsanlar yedi yaşında temel özelliklerini yansıtırlar, kişilikleri, tüm özellikleri az-çok bu yaşta belirginleşir” derler. Gerçekten öyle oluyor. Yetmiş yaşında da olsanız, eğer özgürlük düzeyinizi belirlemezseniz, fazla büyüdüğünüz söylenemez.
Bugün, sizlerle özgürlük düzeyi gelişkin bir toplantı yapıyoruz. Bazıları için belki bu çok gerekli de olmayabilir. Ama benim için değerlidir. Çünkü içinde biraz özgürlük düzeyi var. Ben oldum olası özgürlük düzeyi gelişkin olan ilişkilere varım. Dikkat edilirse yaşamım bu. Sizleri de buraya kadar getiren bu tutkudur. Hikaye uzun, bir konuşmayla anlaşılacak değildir ama, temel özelliklerini yavaş yavaş anlıyoruz. Bugün sizlere sorular soruyoruz; daha önce sorduğum kırk sekiz soruyu incelediniz, diyaloglarda yine onlarca soru sordum. Bunlar hayati sorulardır. Hem cevabını verip, hem de gereklerini yerine getirmedikçe fazla iflah olacağınız söylenemez.
Ben genç kızların duygularına çok yüksek değer veririm, hatta kocaman bir devrimi bile bu biçimiyle onlar için düzenliyoruz. Bakıyorum ki, halen bunun büyük önemini kavramış değilsiniz. Halbuki yaşamın en değerli ve çok gerekli olan bir özü, özelliğidir. Çünkü sizler bu yaşlarda en kötü kaybetmeyle karşı karşıyasınız. Nasıl bir yaşam şurada kalsın, mahkum edilen bir yaşam ve sonucu kesin mahkumiyet olan bir yaşam sizin için bir kaderdir. Benim bunlara duyduğum tepkidir ki, sizlerle bu kadar candan bir ilişkiye ulaşmışız.
Kadın ilişkisinde ciddi olmak, güven vermek, özüne uygun davranmak en yiğitçe yaklaşımlardan birisidir. Benim size yaşam empoze etme diye bir sorunum olamaz. Sıkça vurguladığım gibi, kendime ilişkin geliştirdiğim ölçüler ne kadar genelde temel insanlık değerleri içinse, halk içinse bir o kadar da kadın içindir. Dikkat ederseniz, gerçekleşen Önderlik, kadın için de büyük bir çözümdür. Kesin ölçüleri var. Böyle bir kişilikle mümkün müdür kölelik, anlayışsızlık, saygısızlık, sevgisizlik, her türlü düşkün tutumlar etkili olabilsin? Yine genel bir doğrudur. Bir kişinin özgürlük düzeyi, kadın gerçekliğine karşı takındığı tutumla belirlenir. Bu konuda kişi gelişkin. Oldukça haysiyetine, onun eşitlik-özgürlük istemine uygun talepleriniz biraz gelişiyor. Talepleri ortaya çıkarmak için bile yıllardır çaba harcıyoruz.
Çoğunuz sıkça şu cümleleri kullanıyorsunuz; “yaşamı daha yeni tanımaya başlıyoruz, duygular meselesi yeni yeni anlaşılıyor”. Hani o kadar duygusaldınız, hani o kadar adınızı “jin-jiyan” koymuştunuz? Hangi yaşamın temsilcisiydiniz? Neden daha yeni yeni bazı yüce duyguları tanımaya başlıyorsunuz? Çok geç olmuyor mu? Bu yaşamın gerisinden takibi değil midir? Bu kadar duyguları geri, karmaşık olan ne kadar siyasileşebilir? Ne kadar sağlam bir pratiğin sahibi olabilir? Geleneksel anlamda kadınca olmak iyi bir şey değil.
Biraz ifade özgürlüğünüz, hatta kişilik talepleriniz gelişiyor. Ve halen de sağlam bir düzeye ulaşmaktan uzak. Bu baş belası Kürt erkekliği bile, sizin köle kadınlığınız yüzündendir. Onlara o kadar ucuz, sıradan teslim olmuş bir kadın veya çok çözümsüz, zayıf, tepkili, boğulmuş bir kadınlık sunuyorsunuz. Kendi başına bu bile onu bitirmeye yeterlidir. Ben bundan büyük tepki duydum. Parti içinde nasıl etkili bir politika olarak yürütülüyor görüyorsunuz. Gerçekten bir yaşamımız, duygularımız var. Nasıl işlemişiz? Bir halkın, bir ulusun hizmetine nasıl koşturulmuş? Ve kendinize bakın; tabii çıkaracağınız sonuçlar var. Başka türlü yaşamalıyız. Çok ciddi “nasıl yaşamalı?” sorunumuz vardır. Aslında ben gerçekliğinize yaklaşımlarımı fazla dayatmak istemiyorum. Beni ilgilendirdiği kadarıyla düşünce ve yaşam önerilerimi sunarım.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan