HABER MERKEZİ
Yoğun ve ağır bir gündem içerisinden geçerken, bu gündemin getirdiği reel faşist baskılar artmış durumda. Bu faşist saldırılar ezilen Türkiye ve Kürdistan halklarının yaşam alanlarını ve kazanımlarını hedeflemekte. Siyaseten ve ekonomik olarak sıkışan AKP-MHP faşist iktidarı, toplumun artan öfkesini “tutuklama, işkence, korku temelli pratikleri ile yılgınlığa” uğratma çabasında iken, bu pratikleri yine her zaman olduğu gibi ana hedefi Kürtler ve kazanımları olmaktadır.
Tarihsel her süreçte faşizmin ana hedefi hep Kürt halkı olmuştur. 80 darbesi ile geliştirilmek istenen yılgınlığı Kürtler PKK’nin direniş çıkışıyla yırtıp atmıştı. Günümüzde de geliştirilmek istenen yılgınlık duygularını yıkabilecek güç tabi ki Kürt halkıdır. Bu nedenle faşizmin saldırıları Kürt halkı kazanımları üzerinde daha yoğun yaşanmaktadır.
Covid-19 ile yeniden şekillenmekte olan ve kendisine yeni bir alan açma çabasında olan kapitalist modernite ile bu sistemin en faşizan modeli olan Ulus Devlet sömürgeciliği baskı ve zor aygıtını halklar üzerinde özellikle Ulus Devlet modeli ile artırıyorken; buna karşı gelişen toplumsal öfkeyi de nasıl şekillendiririm ve etkisiz kılarım üzerinde de çalışmaktadır. Halkların kazanımlarından tutalımda Doğaya kadar her alanda şiddet temelli baskılarını arttıran faşist AKP-MHP iktidarı yine biriken toplumsal öfkeyi de sanal alana sıkıştırma pratiğinde olduğu gözleniyor.
Son dönemlerde bir takım isimler ile twitter üzerinden “susmuyoruz” söylemi ile başlatılan bazı pratikler bilerek veya bilmeyerek toplumun biriken öfkesini sanal platforma sıkıştırmakta. Öyle ki; halkların tüm kazanımlarına, iradesine ve yaşam alanlarına dönük devletin şiddet temelli pratiğine karşı “sözün bittiği yer” denilebilecekken, yine bu gruplar “bir dakika biz de birşeyler söyleyelim” vari bir pratik içerisinde olması da gözden kaçmıyor. Yarım asırlık devrimci parti ve kurumlar sanallaşmakta olan toplumu mücadeleye çekmeye çalışırken, ‘sanal’ üzerinden bu pratik de neyin nesi? AKP-MHP iktidarının paralı troll pratiğine karşı çözüm bu mu? Faşizmi yenecek olan sokağın sözü değil miydi? Peki sokağı twitter’dan mı canlandıracağız? Ses çıkarmak dediğimiz şey bu muydu?
Evet sosyal medya kitlelere ulaşmak için iyi bir araçtır. Mevcut medya araçlarına karşı alternatif haber edinme aracı olarak kullanılabilir. Kitlelerin devletin propaganda aygıtı haline gelen televizyon kanallarına karşı gerçek bilgiye ulaşma olarak kullanılabilen bir araç. Devletin muhalif kesimleri gerçek gündeminden uzaklaştırmak için yaptığı hamleler üzerinden bu gündeme toplumu mahkum etme aracı değil! Hele ki yeni aktörler çıkarmak için kullanılacak bir amaç da değil.
Reel faşizme karşı mücadele sanal olmamalı. Faşist devletin baskıları parti bürolarının içerisine girecek kadar, evlerin içerisine girecek kadar cüretkar iken, bu baskılar ile mücadele kesinlikle sanal olmamalı. Bu devletin hedef aldığı halk yığınlarını gerçekte yalnızlaştırmak ve bu baskılara karşı savunmasız bırakmaktır. Cesaret tıpkı korku gibi bulaşıcıdır. Korku duvarlarının yıkılması için sanallaşan öfkeden ve tepkilerden kurtulmak gerekir. Faşizme karşı mücadeleyi büyük fedakarlıklar ile yürüten kurumlarda örgütlenmek ve bu örgütlülük ile sokağın sesini yükseltmek gerekmektedir. Artık kadrolaşıp, sözün ve söylemin pratiğe dönüşmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle AKP-MHP faşist iktidarının baskılarına karşı Türkiye ve Kürdistan halklarını Devrimci kurumlarda örgütlenmesini kurtuluşun ilk adımı olarak görüyorum. Faşizmin cüretini faşizm ile mücadeleyi daha cüretli yürüten devrimci gelenekler ile kırabilir ve mevcut kazanımlar savunulabilinir. Devletin dayattığı gündem ile değil, gerçek gündemlerimiz ile bu mücadele yürütülebilir. Bu bağlamda özellikle cezaevlerinde rehin tutulan siyasi tutsaklar ve başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen ağır tecrit ile Türkiye ve Kürdistan halklarının kazanımlarına dönük gelişen saldırılar ve doğa talanı üzerinden yürütülen sermayedar halk ve işçi düşmanı ekonomi politikalarına dönük reel bir mücadele içinde olmalıyız.
Ne yazık ki Hashtag’ler ile faşizm yıkılmıyor! Tarihsel süreçlerde güçlü çıkışlar zaferi tetikler. Bu güçlü çıkışlar sanal ve soyut alanda değil reel ve somut alanlarda mümkündür.
KAYNAK: Yeni Özgür Politika- Isuwa DERSİM