HABER MERKEZİ
Cizre Özyönetim Direnişi’nde yurtseverlik ölçüsünü en üst seviyeye taşıyan Şehit Mehmet Tunç Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a, kaleme aldığı günlüğünde 30 Haziran 1996 yılında Dersim’de fedai eylem yaparak şehit düşen Şehit Zilan’ı anlatıyor.
96 yılı, bir tesadüf eseri Şehit Mehmet Tunç’un ve Tanrıçamız Zilan’ın yollarını birbirbirine bağlamıştı. Zilan’ın destansı eylemini gerçekleştirdiği ‘96 yılının yazında Mehmet Tunç, o askeri birliğin bando şefiydi. Zilan’ın gözlerinin önünde yaptığı destansı eylemini; Mehmet Tunç, Önder Apo’ya hitaben tuttuğu günlükte bir bir anlattı… O günden tam 20 yıl sonra, 2016 yılının kışında bu kez kendisi Kürdistan tarihine geçmiş Cizre Direnişi’nin sembolüne dönüşmüştü.
“Ben her ne kadar bu olayın canlı bir tanığı olsam da, sizin kadar bu kutsal eylemi analiz edemem. Ve o gün gördüklerimi olduğu gibi dile getirmek isterim. Fakat siz yine bir öğrenciniz olan bana izin verirseniz bu kutsal eylemi ve değerli komutanınızın o günkü duruşunu siz ve öğrencilerinizle paylaşmak istiyorum. Ki siz ve öğrencileriniz bu eylemin nasıl gerçekleştiğini ve komutanınızın o günkü duruşunun nasıl olduğunu bilesiniz diye…
1996 yılının yaz mevsimi…
Zamanla artık uzman ve bando takımının şefi olmuştum. Programa göre önümüzde önemli bir bayram vardı. Gerçeği söylersem, önemli ve dini bir bayram değildi. Ama Türkiye Cumhuriyeti için epey önemli görünüyordu. Onlara göre 1996’nın 30 Haziran’ı Dersim’in Ruslar’dan kurtuluşunun 67. yıl dönümüydü. Biz bando takımı olarak özel provalar yapıyorduk. Tüm hazırlıklarımız bayram merasimi üzerineydi. Elbette bir Kürt kadınının da kendi hazırlıklarını yaptığını ve bize ‘hoş geldiniz’ demek için beklediğini bilmiyorduk!
O gün iki taraf için de artık önemli bir gündü. Bir deyim vardır, ‘Korkunun ecele faydası yok’ diye. Bizim de böyle bir şeydi. 30 Haziran 1996… Saat 17:00’de ben bandonun önünde, tabur askerleri bayramın özel giysileriyle arkamda, bando takımıyla Dersim Cumhuriyet Meydanı’na girdik. Planlanan programa göre biz askerler olarak en son Türk ordusunun hünerlerini sergileyecektik. Protokol, Atatürk büstü ve kitlenin önünden geçerek halka ve protokole selam verecektik. Kısacası, şanlı ordunun hünerlerini sergileyecektik.
Artık sıra bize, yani şanlı orduya gelmişti. Oremar, Bezele ve Zap (!) orduları. Ben beş metre bando takımının önünde, askeri tabur beş metre bando takımının önünde, merasim şeklinde, kitle ve protokol önünden geçiyorduk. Bando çubuğu elimde olduğu için diğer askerlerden daha serbest etrafıma bakabiliyordum. Fakat orada en çok dikkatimi çeken, bir gencin her birkaç dakikada bir ayakkabı boyama bahanesiyle bekleyiş süresince biz askerlerin arasına gelerek “Ayakkabınızı bedava boyayım mı?” demesiydi. Askerlerin içinden çıktıktan sonra da direkt kitlenin içine giriyordu. Tabi o zaman o gencin Zilan’ın arkadaşı olduğunu ve şehit Zilan’ın kitlenin içinde avını beklediğini, onun için doğru yer ve zamanı kolladığını bilmiyorduk.”
Bando, ‘Biz Şanlı Askerleriz’ marşını çalıyor ve biz avcımıza doğru yol alıyoruz. Bir anda, hamile görünen ve kollarını bir şahin gibi açıp arama yapan askerlere doğru gelen bir kadın ortaya çıktı. Benimle o kutsal kadının arasında iki metre kalmışken beni geçip gitti. Doğrusu davul ve trampetlerin sesinden o kutsal kadının ne söylediği tam anlaşılmıyordu. Fakat yanılmıyorsam ilk önce ‘Yavrum’ (evladım) diye seslendi arama yapacak askere. Dolayısıyla bu yavrum sözü, ona yolun açılmasını sağladı.
“O kadar profesyonel hareket ediyordu ki insanı hayretler içinde bırakıyordu. Güvenlik onu engelleyemedi, kameraman onu çekiyordu. Adeta düğüne gider gibi hareket ediyordu. Spor ayakkabısını ve kabloları gördükten sonra, kabloların mikrofonun kabloları olduğunu ve devletin gösterisinin bir parçası olduğunu sandım. Biz bando takımı dokuz kişi olduğumuz için hiç bizimle ilgilenmedi, durmadan bir şahin gibi rütbeli ve sayıca çok askerlerin içine daldı.
Askerlerin içine daldıktan sonra artık meydan ses ve cesetlerden mahşer gününe döndü. Patlama askerlerin içinde olduğu için bizim bando takımını fazla etkilemedi. Fakat bizim taburdan 22 asker öldü. Ben de dahil onlarca kişi yaralandı. Fakat bugün Kürdistan’da gerçekleşen tüm eylemler gibi, o zaman da devlet 22 askerden sadece 8 ölünün bilgisini verdi…
Başkanım, doğrusunu söylemek gerekirse, sizin de belirttiğiniz gibi, birkaç cümleyle bu kutsal kadını ve eylemini dile getirmek mümkün değil. Fakat şimdi anlıyorum ki siz o şehidi neden kendinize komutan seçtiniz. O günkü eylem görüntüsünü göz önüne getirip o tanrıçanın duruşunu gördükçe, ‘Zilan Tanrıçadır’ sözünüzü daha iyi anlıyorum. Bizi affet özgür kadın…
Cizre Direnişi Şehidi Mehmet Tunç ”