HABER MERKEZİ- İşgalci Türk devleti tecavüzleri ile meşhurdur. İlk tecavüzünü Kurdistan toprakları da dahil olmak üzere Ortadoğu’daki bir çok ülkenin toprakları da dahil saldırarak başlattı. Evet tecavüz deyince aklınıza sadece bir bedene karşı yapılan cinsel saldırı gelmesin. Türk devleti başta olmak üzere bütün devletler tecavüzcüdür. Tecavüzün her türlüsüne ise TC devletinde rastlayabilirsiniz.
- Topraklara Tecavüz
- Fikirlere Tecavüz
- Kadınlara Tecavüz
- Çocuklara Tecavüz
- Hayvanlara Tecavüz
Tecavüz bir iktidar hastalığıdır, kaba gücün bir ürünüdür. Aslında şizofrenik bir ruh hastalığıdır iktidarın güç arzusu, bu arzu ile sürekli birilerini ezmek, iradelerini kırmak ve kendi hakimiyetine alma çabası içerisinde olur.
Aslında daha çok son dönemde gündeme gelen çocuk tecavüzlerine ve bu tecavüzler sonrası oluşan algılara dikkat çekmek istiyorum birazda. Topraklara tecavüz demişiz, evet işgal saldırıları işgal girişimleri kendilerine ait olmayan toprakları kendi toprağıymış gibi lanse etmek toprağa tecavüzdür.
Fikirler tecavüz demişiz, kendinden başkasına saygısı olmayan kafatasçı kitleyi beslemek, kendinden farklı düşünenleri rehin almak fikirlere tecavüzdür. Bunu yaparken aynı zamanda fiziki tecavüz ile de irade kırma çabası içerisindedir. Hakimiyet sağlama duygusu, gerici erkek zihniyeti ile birleşince, kendini eğitememiş güdüler de işin içine çıkarak bedenler üzerinden insanların namusunu kirletebileceklerini zannederler.
Dersim, Zilan, Sason başkaldırışları sonrası, fikirleri bastırmak adına gerçekleştirilen katliamlarda kadınlara tecavüz ederek bir kadının bedeni ile namusuna ve iradesine hakim olabileceklerini zannettiler. Kürt halkında kadın toplumun her kısmında toplayıcı olduğu ve birazda kaba bir namus anlayışı olduğu için bu durumla bir halkın iradesini kırabileceklerini zannettiler. Daha sonra çıktıkları ve sözde ülkenin bütünlüğü için yapılan bir çok operasyonda kadınlara tecavüz ettiler, bedenlerini teşhir ettiler bu yolla kadınları korkutarak mücadeleden uzak tutmak çabası içindeler. İstedikleri kadın evinde oturan, etliye sütlüye karışmayan, elinin hamuruyla öyle yaşamın her yerinde olmayan, olacaksa da onlara itaat eden bir durumda olması.
Birde çocuklar, Elazığ’da, Dersim’de Kürt kız çocuklarından başladılar, yatılı okullarda her şeylerine iğrenerek baktılar, onurlarına tecavüz ettiler. Sonra bunu bir adım daha ileri götürdüler çünkü devlet onlara emir vermişti açıktan değil yarattığı beyin ve ideolojiler ile bunu yaptılar. Bu ideolojiyi ilk olarak askerlerine ve memurlarına verdiler sonra kitlelerine yaydılar, ceza almadı bu kişiler sırtlarına vuruldu kapalı kapılar ardından bu yüzden kimse korkmadı geri adım atmadı, insanları cinsellik ile beslediler öyle bir hal aldı hayvanlara dahi saldırabilecek bir duruma geldiler. Hayvanlara dahi tecavüz ettiler, 6 aylık bebekleri hedef aldılar. İnsan aklının almayacağı bir toplum yarattılar. Bu durumalr Kurdistan’da başlayınca Türkiye halkları sessiz kaldı, yavaş yavaş her yere taşındı, çocuk gelinler ortaya çıktı, 13 yaşında daha çocuk yaşında elinde çocuk tutuşturulan kız çocukları oldu ve olmaya devam ediyor.
Der misiniz Türkiye halkı kendi görene kadar inanmadı, yere göğe sığdıramadıkları askerlerini Kurdistan topraklarına gönderdiklerinde, her türlü şeyi yapmayı hak gördüler onlara, çocuk, kadın fark etmedi Kürttür her türlü tecavüzü hak gördüler. Şimdi Türkiye’den tutalım Erdoğan rejiminin olduğu her yerde tecavüz, çocuklara tecavüz günlük yaşanmaya başladı.
Şimdi ben size soruyorum, kendini koruması için eğitilmesi gereken çocuk ve kadınlar mı yoksa bu iğrençliği kadın ve çocuklara yöneltenler mi? Şimdi size soruyorum, etek boyundan suçlu olan kadınlar ve çocuk oldukları için suçlu olan çocuklar mı sorun? Yoksa bu zihniyeti besleyen, sırtını sıvazlayan TC devleti mi? TC devleti bir tecavüz devletidir. Bu temeller üzerine kurulmuş bir devleti kabul eden herkeste potansiyel tecavüzcüdür. Halkların bu duruma karşı örgütlenmesi, böylelerine toplumsal tepkiler göstererek içinde barındırılmamalı, bu düşünceyle yaşayanlara yaşama hakkı vermemelidir ki, yapmayana yeltenen herkes toplumsal korku ile yaşanabilsin. Yaratılmak istenen ahlaksız topluma karşı, ahlaklı bir toplumun temellerini atmak için, hangi ırka, dile, dine sahip olduğumuzun bir önemi yoktur. Eğer çocuklar göremeyecekse gökyüzünü, gökyüzünün mavi olmasının bir anlamı olmadığı gibi eğer yaşayamacaksa çocuklar mutlu hangi dil, din, ırka sahip olduğumuzunda bir önemi yoktur.
NC//Faraşîn Sîdar