HABER MERKEZİ
Her insan kendi çağının çocuğudur. İnsan doğduğu zamandan, mekandan, toplumdan, çağın zihniyetlerinden kopuk ele alınamaz elbette. Bu temelde çağ, coğrafya, tarihsel-toplumsal özellikler bağlamında insan araştırmaları, değerlendirme ve tanımlamaları yapılabilir. Ancak her insanın kendi rengi, özgünlüğü ve zenginliğini de hesaba katmak şart. Türkiye’de son zamanların popüler gündemi “Z Kuşağı”. Hiç kuşkusuz gençlerin ihtiyaçları, talepleri, beğenileri nedir, onlara nasıl daha iyi bir yaşam ve gelecek sunabiliriz, eksenli yürütülmüyor tartışmalar. Kürtlere ve kadınlara da yapıldığı gibi, gençlere sormadan, düşüncelerini almadan gençler üzerine tartışma, araştırma daha doğrusu siyasi avlama çalışmaları yürütülüyor. Normal zamanında yapılırsa 2023 Seçimlerinde 7 milyon genç, ilk defa oy kullanacak. Özellikle hızla eriyen AKP-MHP-Ergenekon faşist ittifakı için cankurtaran niyetiyle “acaba kandırabilir miyiz?” mantığıyla gençler markaja alınmış durumdadır.
Doğa, toplum ve insan hakikatinden kopuk, pozitivist zihniyet genellemeciliğiyle kapitalist modernite lokomotifine yakıt olması için “genel ortak özellikler” adı altında faşizmin fideliği orta sınıf merkezli bir genç kuşak tanımlaması yapılıyor. İnşa edilmiş toplumsal gerçeklik ürünü belli bir kesim o özelliklere de tekabül edebilir. Ya diğerleri? Sadece gençleri değil, bütün kuşaklarını ve özellikle de kadın cinsini görmezden geldikleri ezilen, sömürülen, yok sayılan, soykırımlardan geçirilen toplumun bel kemiğini oluşturanlar ne düşünüyor, ne hissediyor, güncel talepleri neler, gelecek tahayyüllerinde ne var? Bunları soran yok! Eğilim adına o yöne eğmeye çalışıyorlar gençleri. Gözlemleyebildiğimiz ve bizzat bu teori ve çalışmalarının sahiplerinin de açıkladıklarına göre gençler “eğilmiyor” ve kendi özgür tercihlerinde ısrar ediyorlar. Özellikle Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) sürecinde “dünya ve ülke gündeminden kopuk, apolitik, siyasetle, toplumla, mücadeleyle ilgileri yok” denilen gençler, kendilerini “ikna etmek için” video konferans yapan Erdoğan’ın videosunun altına “oy moy yok!” yorumlarında bulunarak, faşist rejime ecel terleri döktüren, kolay lokma olmadıklarını ve belli bir politik duruş sahibi olduklarını gösteren ilk işaret fişeğini attılar! Olumsuz yorumlar fazla olunca Youtube’ta yorumları kapatarak gençlerin tepkilerinin görülmesini engellemek istemiştiler. Bunun üzerine gençler, Faşist Şef Recep T. Erdoğan’ın videosunun “beğenmeme” butonunu yüzbinlerce kez tıklayarak beğenilmeyecek olanı beğenmediklerini gösterdiler. Bu bir tutum ve itiraz olarak değerlidir. Ancak beğenilmeyenin yerine yenisini koymaz. Olmasını istediğimiz bir yönetim biçimi ve yaşam tarzının geliştirilmesi için ise öncelikle gençlik ve kadın dinamiği olmak üzere, toplumsal olarak sokaklarda, meydanlarda taleplerin haykırılması, örgütlenip eyleme geçilmesi gerekir. Aksi takdirde talep ve itirazlar “hoş bir seda” olarak kalır.
Öte yandan bireyci, maneviyatsız, inançsız diye kodladıkları gençlerin özellikle Kürdistan’da tarihte eşine ender rastlanan fedailik örnekleri sergilediklerini yakından gördük, görüyoruz. Heftanin, Xakurkê, Botan, Serhat ve bir bütün gerilla alanlarında çağın yüksek teknik gücüne karşı ferdi silahları ve insan iradesiyle direnebilen, Kürdistan’ın Kuzeyi ve Türkiye’de AKP-MHP-Ergenekon faşizmini “küle çeviren” Ateşin Çocukları İnisiyatifi, HBDH Milisleri, YPS-YPS JIN savaşçılarının çok büyük bir kesimi moda deyimle Z Kuşağı denilen, hakikatli Kürdistan okuması “Fırtına Kuşağı” olan gençlerden oluşuyor. Özgürlük Hareketi mücadeleye adım attığı ilk andan günümüze kadar bir Gençlik Hareketi olarak ortaya çıktı, en çok da gençliğe ve kadına seslendi, sahiplendi. Kadınlar ve gençler de özgür yaşam tutkusuyla ölümüne bir tarzda direniş içerisinde yerlerini aldı ve günümüze kadar da mücadelenin öncülüğünü yürütmektedir. Önder Abdullah Öcalan’ın “Gençlerini kaybeden toplum veya tersine toplumunu kaybeden gençlik, yenilmiş olmaktan öteye kendi varlık hakkını kaybetmiş, ona ihanet etmiş demektir. Gerisi çürüme, dağılma ve yok olmadır” sözlerini doğru anlayan gençlik, özgürlük mücadelesindeki öncülük rolünü bu bilinçle oynamıştır. Demokratik Bilimsel Sosyalizm çizgisinde özgür insanlığın yüz akı bir direniş ve mücadele içerisinde yerini almıştır. Özcesi, ister Türkiye’dekiler gibi Z Kuşağı denilsin, isterse Kürdistani tanımlamayla Fırtına hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de gençlerin AKP-MHP-Ergenekon faşist rejiminin sonunu getireceği anlaşılıyor. Ne vahşi saldırıları ve cunta dönemlerindeki gibi tutuklama furyaları, ne de sanal toplum mühendislikleri AKP-MHP-Ergenekon faşist rejimini çökmekten kurtaramayacaktır. Genç başlayanlar, gençlikle başaracaktır!
KASIM KARADAĞ