HABER MERKEZİ – Ortadoğu’da ilk kez Kürdistan merkezli olarak demokratik bir devrimin adım adım
ayak seslerini duyuyoruz. Bu devrim klasik ulusal sınırları aşan, ve ulusal sınır-
larının çok ötesine geçen bir devrim niteliğindedir. 30 yıl öncesine kadar başka güç
ve devletlerin, kaderini çizdiği bir halk olan Kürtlerin bugün geldikleri nokta kesin
olarak kader çizecek bir düzeye gelmiş olmalarıdır. Türkiye tarihinde belkide ilk kez
büyük bir halk mücadelesine tanık oluyoruz. Halk mücadelesinin geçmişi tabiki 45-
50 yıl öncesine dayanmaktadır, ama bu denli kitleselleşmesi son yıllarda gerçekleşti.
Kürdistan merkezli olarak gelişen halk mücadelesi öncelikle Kürdistan’da geleneksel
iktidar odakları ve onların sivil kolları olan düzen partilerine gereken siyasi ayarları
verip emekliye ayırmıştır.
***
Uzun yıllardır halkların başına bela olan bu sağ muhafazakar kesimler, Kürdistan’da
aldıkları bu yenilgiyi hazmedemeyerek, büyük saldırılar ve katliamlar yapıyorlar. Onlarca
yıl boyunca alevere dalevere politikalarıyla Kürdistan’da oy avcılığı yapan geleneksel
iktidar güçleri ve düzen partileri, aldıkları yenilgiyi hazmedemeyerek zor ve şiddetle,
kirli savaşla Kürdistan’da kalmak istemekteler. Halkın oyları ve iradesiyle seçilen vekil
ve belediye eşbaşkanlarının tutuklanması, HDP eşgenel başkanlarının tutuklanması,
belediyelere kayyum atamalarının olması, HDP’lilere karşı hiç bir zamanda olmadığı
kadar toplu göz altı ve tutuklamaların olması, 1990’ları bile aşacak bir tarzda bir
yönelimin olması nasıl bir baskıcı, faşizan sistemin, diktatörlüğün olduğunun kanıtları,
uygulamaları olmaktadır.
***
Kürtlerin ulusal haklarını, varlığını ve demokratik olmayı bir türlü kabul etmek istemeyen
bir sivil cunta, faşist hükümetle karşı karşıyayız. Türkiye tarihinde askeri cunta ve darbeleri
saymazsak sivil hükümetler içinde ilk defa askeri rejim yasalarını bile çok geride bırakan
bir sivil faşist hükümetin, diktatörlüğün uygulamalarına, saldırılarına maruz kalınıyor.
Kürtlerin, emeççilerin ve bütün devrimci demokrasi güçlerinin, diğer muhalif kesimlerin
ve çevrelerin sesine tahammül etmeyen bir dikta sistemi kurulmuş bulunuyor. Onlarca yıllık
saltanatlarının yıkılmasını istemeyenler, ellerindeki var güçleriyle Kürtlere, diğer muhalif güç
ve kesimlere, devrimcilere, demokratlara, kendisine engel olabilecek bütün kesimlere karşı
bir saldırı başlamıştır. Bu mücadele halk güçleriyle, halk karşıtı güçlere karşı yürümektedir.
Yıllarca halkın başına bela olan halk karşıtı faşizan güçler, halkın kendi kendisini gerçek demokrasi
ortamında yönetmesini istememekteler. Son 45-50 yıldır gelişen halk mücadelesi artık
adım adım halk iktidarını kurmaya, gerçek demokrasiyi inşa ve yaşamsal hale getirmeye doğru
gidiyor.
***
Egemen çevrelerin böyle bu derece vahşileşmeleri aslında saltanatlarının sona doğru yaklaştık-
larını gördüklerindendir. Akp ve geleneksel iktidar odaklarının, böyle vahşice Kürt halkına ve
Türkiyeli devrimci demokrat kesimlere saldırmaları zor ve katliamla kendi varlıklarını sürdürmek
istemelerindendir. Ancak AKP-MHP ve geleneksel güçlerin artık daha fazla bu şekilde yaşayamayacakları
ortadadır. Mevcut gidişata bakıldığında Türkiye’nin tam bir felakete doğru gittiği görülüyor.
Ama devrimler genellikle bu gibi zor koşulların bir ürünü olarak doğarlar. Başta Kürtler olmak üzere
Türkiye halkıda bir değişim yaşamak istemekteler. Ne AKP-MHP ne de başka bir güç, Kürtlerin ve
demokrasi güçlerinin mücadelesinin önünde durabilecek güçte değiller. Türkiye, demokratik
devrime eskiye nazaren daha çok yaklaşmaktadır. Kürdistan merkezli olarak demokratik bir
devrim gerçekleşecek, başta Türkiye olmak üzere, Ortadoğu yerinden oynayacak. Kürdistan,
Türkiye ve ortadoğu halkları böylece demokratik bir devrimle yeni bir yaşama merhaba diyecekler,
özgürleşecekler.
Kemal SÖBE