HABER MERKEZİ – Özgürlük kavramının önemi hakında oluşmuş fikir birliği, özgürlük kavramının anlamı söz konusu olduğundan bir anda dağılır. Bu konuda değişik görüşler inançlar sürekli bir çelişki ve çatışma olarak bugüne değin taşınmıştır. Gerçekten ‘’özgürlük nedir’’ ya da ‘’özgürlük denince biz ne anlıyoruz’’ soruları öncelik taşımaktadır. Tarih boyunca bilgeler filopzaflar bu temelde özgürlük arayışları, özgürlüğe kendi arayış ve çabaları sonıucu bir tanım getirmişlerdir. Özgürlüğü ‘’kendini bil’’ ilkesi temelinde insanın kendini aşma eylemi eylemi olarak ele almışlardır. Özgürlükle ahlakın bağını bu temelde güçlü geliştirerek, kendi arayış ve çabalarını bu temelde geliştirmişlerdir. İlkin ‘’özgürlüğün gerçek bir tanımı varmıdır, varsa bu tanım nedir?’’ sorusundan yola çıkarak büyük bir zihinsel çabaya yönelmişler. Bu zihinsel çaba ufkun genişliğine, duyguların büyümesine yol açmıştır.
Bu temelde nefsi terbiyeye yönelerek, maddi şeylerden el-etek çekmişlerdir. Bu arınma, aydınlanma ve aşk ile özgürlüğü gerçekleştirmeyi başarmışlardır. Bu yolda sınırsız zorluklar, çabalar ve acılar çekilse de tüm bunlar özgürlüğü elde etmek için kaçınılmaz olan bedeller olarak ele alınmıştır. Bu anlam da özgürlük aramak kadar yaşamak demektir. Özgürlük arayışına yol açan insanın hakikat ve ahlak arayışıdır, insanın hakikatle, ahloakla yaşabilmesi için özgürlüğü gerçekleştirebilmesi şarttır. Öyle ise özgürlük insanın kendini araması ve bulmasının eylemidir. Bu açıdan hem bir bilinç bir irade hem de bir eylem olarak ele alınabilir. Özgürlük söz konusu olunca bunu en derinlikli yaşayan ve yaşatanın gerillalar olduğunu söyleyebiliriz. Gerilla olmak özgürlük bilinci kadar büyük bir özgürlük ruhunu ifade eder.
Özgürlük nasıl ki kendi içinde bitmez bir enerji ile sürekli bir akışkanlığı ve canlılığı barındırıyorsa, gerillada özgürlük ruhu tutkusu ve dinamizmi ile bu canlılığa ve akışkanlığa sahiptir. Bu açıdan gerilla tüm zamanların ruhudur. İnsan gerillada yaşamı yeniden derinlikli soluyabiliyor. Yaşamın gerçek anlamına gerillacılıla varılıyor. Özgür yaşamın inşa gücü olan gerilla gerek hareket tarzı gerekse yaşam anlayışı ile hep yeni başlangıçları yaratma çabası içindedir. Kendisiyle, yaşamla ve doğa ile ilişkisi bu anlayışa dayanmaktadır. Doğanın bir çocuğu olarak doğa ilişkilerini özgürlük temelinde geliştirmektedir. Tıpkı doğa gibi arınarak, yenilenerek baharda açılır. Açan her bahar çiçeği gerillanınn ruhuna büyük bir yaşam tutukusu açılar. Tüm sular, vadiler ve heybetli asi dağlar gerillanın ruhuna ruh katar. Bu açıdan gerillada büyük bir aşk vardır. Böylesine bir aşk olmadan da özgürlük olmaz.
Gerillanın duyguları bu yönde güçlüdür ve çok yönlüdür romantik olduğu kadar emekçi emekçi olduğu kadar da mücadelecidir. Bu özelikleri onu kendi olma yolunda büyük yaratımlara götürdüğü gibi bu özgürlük mekanlarında ahlaklı kılmaktadır. Gerilla özgürlük bilinci, duygusu ve ruhu ile bu dağlarda yeni bir toplumsallık geliştirdi. Bu toplamsıllık özgür kadının ahlaki ilkeleri temelinde yaratıldı. Kadın da kendisini gerillada bulur. Kendisine reva görülen köleliği bu temelde mahkum olduğu yaşamı gerilla da aşarak kendini özgür kıldı. Kadın yalancı ve zalim erkeğin geliştirdiği yalan kültürüne dağlarda yarattığı özgürlük kültürü ile aşmaya çalışmakta. Bu anlamda hakikate de bu dağlarda kavuştuk. Gerçeği tüm maskelerden, örtülerden arındırarak onunla yalın olduğu kadar güçlü bir buluşma yaratmayı esas aldık. Maskesi düşen tanrıların gazabından korkmadan tanrılarla savaşmadan vazgeçmeden özgür yaşamı büyük bir cesaret ve emekle yaratmaya çalıştık.
Bu dağlarda kendimizi sevdikçe hayatı doğayı ve evreni de sevmeyi öğrendik. Sevginin katledildiği bir toplumun ve çağın kadınları idik. Ve ‘’ilk sevgi’’ dedik. Bu yaşamı sevgi ile sardıkça erkek zihniyetinin aramızda yükselttiği duvarları aşmaya çalıştık. Emeğin güzelleştirici etkisini gördükçe daha fazla emekle yol aldık. Zorlandık sınırsız amansız acılar çektik ancak her seferinde özgürlük yolunda emek verilmesi gerektiğinin bilinci ile yol aldık. Az yetersiz bazen hatalı da olsa bunu aşacak gücü geliştirerek hep emekle yol alacağımız kesindir. Her zaman ilk emeğin sahibi olan Kutsal Ana’nın yol göstericiliğinde ilerleyeceğiz. Tanrıça analarımız ahlaki ve politik toplumu bu dağların eteklerinde geliştirdiler. İlk özgürlük tohumları burada filizlendi ilk özgürlük türküsü burada dillendirildi. Ve özgür yaşam buralarda yaşandı. Şimdi anayı dönüş hareketi olarak demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamızla özgürlüğü ilmek ilmek örmeye çalışıyoruz. Özgürlüğü hakikati ve aşkı yeniden ahlaki ve politik toplum perspektifimizle yaratma mücadelesi içindeyiz. Özgürlükle ilk kez bu kadar güçlü buluşan kadınlar olarak bu mekanları tabi ki bırakmayacağız. Oluşturacağımız yaşanılır bir dünya için şimdi işte tüm kadınlar el ele vermelidir. Biz dağlarda binlere akmaya devam edeceğiz yeter ki binler de hep bize akışları olsun…
Leyla Agirî