BEHDİNAN – Parmağını karşısında ki haritaya dikmiş, eylem için toplanan arkadaşlarına Ş. Pılıng Tepesin’ i anlatıyordu. Bu tepenin ismini ilk kez duyuyordum ve gerilla Gabar’ı da ilk kez görüyordum. Zap’taydım. Ertuş’da. Eylem planlamalarını tartışmak için toplanan bir takım gerilla ile buluşmuştum ve kuzey topraklarına adım atmışım heyecanıyla onları dinliyor, meraklı bakışlarla fındığı gören sincap gibi gözlerimi kocaman açmış alabildiğince bakıyordum etrafa.
Hemen arkamızda ruhu olmayan işgalcilerin olduğu bilmek tuhaftı. Çünkü bu topraklar işgalcilerin değildi. Hem çaprazımızda duran Mervanos’a bakıyorum ne kadar heybetli ve tam karşımızda alabildiğince yüksek olan Govende’ye. Küçük Cilo’ya, gerilla anılarında sözü edilen Geliye Zap’a ve bahara “merhaba” diyerek toprağı yarıp rengini bulan küçük Nergis tomurcuğuna. Ve işgalcilere eylem düzenlemek için toplanan gerillalara.
Benim dikkatimi gerilla Gabar çekmişti. Çünkü netti, keskindi ve sadeydi. Eylem planlamasında önerdiği şeyi en ince detaylarıyla anlatıyordu. Her cümlesinin sonunda; “heval Ali Pılıng olsaydı şunu yapardı, şöyle yapardı, şunu derdi gibi cümleler vardı. Ve şunu diyordu; “vurmalıyız, hedefi vurmasak bile rahatsız etmeliyiz, düşman orada kolay kolay nefes almayacağını bilmelidir. Ali Pılıng bize ne dedi gidip bir mermi bile sıksanız yeterdir, onlar burada bu alanda, bu topraklarda gerillanın varlığını asla unutmamalılar, enselerinde gerillanın nefesini hissetmelidirler derdi” ve aynı keskinlikle devam ediyordu. Sadece eylemlerde değil, yaşamda da gözlerinize baktığında çok keskin ve net bakardı gerilla Gabar. Ne demek istediğini açıkça ortaya koyardı. Tempoluydu ve dinçti çok canlıydı.
Onun yaşamında eyleme gitmekle, yoldaşına hizmet etmek aynı şeydi. Çünkü o şunu biliyordu, düşmana kaybettirdikçe dostuna kazandıracaksın. Çocuk yönünü hiç yitirmemiş aksine bu yönünü çocukluk özellikler edinmekle gittikçe büyütmüştü. Planlamasını anlatırken birden gülmesi tutmuş ve kahkaha atmıştı. Gabar’ın kahkahası meşhurdu. Herkes neye güldüğüne dalmıştı bende heyecanla onu çekiyordum. Ben önce kameraya gülüyor sandım sonra bir de baktım ki “geçen sefer buraya eyleme gittiğimizde bir sürü şeker ve çikolatayla dönmüştük, moral yapmıştık, hatırlandınız mı” diye sormuştu arkadaşlarına. O kahkaha şimdi herkesin ağzında. Hepsi gülmeye başladı. Bu cesaret nerden geliyordu, bu saldırı ruhu, bu istek, bu moral, güç veren şey neydi. Ruhu terk eden bedenlerle bir tepede savaşma istemi nasıl doğmuştu bu gencecik gerillada. Hepsi soru olarak hem kameramın ucunda hem de beynimde bekliyordu.
Onu tanıdıkça ruhunu okumak daha da kolaylaşıyordu. Yaşını duyunca şaşırmıştım. O koskoca beden sadece yirmili yaşlarındaydı. Zap onu büyütmüş, tecrübe kazandırmıştı. Gencecik bir bedende taptaze ama yıllardır bu halkı ve davasını yürüten bir ruh vardı. Sadece PKK’nin değil, PKK’nin öncülük ettiği ama insanlığın bile en güzellerini yitirip toprağa serptiği, her karesine kan damlayan bir şehir olan Kobane ‘de doğmuştu Mervan Vali. İlk kez özgür seçim yaptığı diğer isimle gerilla Gabar Qandil. O, yaşadığı gibi ölümsüzleşti. Gerilla‘ya 2017 yılında yönünü dağlara vermişti. Zap’ ta gerillayı tanımış, Zap’ta gerillayı sevmiş, Zap’ta gerilla tarihinde ve yoldaşlarının yüreğinde ölümsüzleşti.
17 Eylül’de Çukurca’ya bağlı Şehid Bilal Tepesinde işgalcilere “biz burada olduğumuz sürece size rahat vermeyeceğiz “deyip gerilla yoldaşı Berxwedan Kiçi ile birlikte işgalcilere savaşarak ölümsüzleşti.
Laleş Rênas