HABER MERKEZİ
Şengal denilince çoğumuzun aklına Ezidi halkı ve Ezidi kadınları gelir. Biraz daha düşününce yakın zamanda DAİŞ’in Ezidi halkı üzerinde gerçekleştirmek istediği ferman ve Ezidi kadınlarının kaçırılıp köle pazarlarında satılışı. Sadece bunlar değil KDP’nin Şengal’i bırakışı ve Şengal halkı, kadınları ve HPG savaşçılarının geliştirdiği direniş gelir akıllara.
Ezidi halkı Kürt toplumunun köklü tarihinin en derin parçasıdır. DAİŞ Şengal’e saldırırken bunun farkındaydı. Osmanlı’dan hatta daha derin bir tarihten bu yana Ezidi halkının karşı karşıya kaldığı fermanlara bir yenisini ekleyerek Şengal halkının iradesini kırabileceğini düşündü. Oysa Edulê ve Derweş’leri olan bu halkının yiğit kadın ve erkeklerini hesaba katmamışlardı. Şengal’i farklı yollarla yine işgalci TC çetelerine vermenin hesabı yapılırken DAİŞ tarafından kaçırılan Kürt kadınlarını hatırlamakta fayda var.
DAİŞ yüzlerce Ezidi kadının kaçırmış, köle pazarlarında satmış, tecavüz etmişti. Bir çok Ezidi kadın ve çocuğa, inanç özgürlüğü tabii ki tanınmamıştı. Dünya’nın en vahşi terör örgütü ve bu terör örgütünün besleyicisi olan TC’den başka bir şey beklemek anlamsız olurdu zaten. Düşman yine düşmanlığını yaparken, Şengal’i bırakıp kaçan KDP 21 yüzyıl’ın Beko’su olarak akıllarımıza kazınmıştı.
2014 yılında DAİŞ’in Şengal’e saldırısı sonrası birçok Ezidi kadın kaçırılmıştı. Bu kadınlardan bir kaç tanesinin anlatımlarına yer vermek istiyorum;
Kaçırılan Ezidi kadınlardan biri yaşadıkları şöyle anlatıyor, “Eğer ben ölürsem çocuklarım daha da kötü şeyler görecekti. Yaşadığımız tecavüz ve işkencelere çocuklarım için dayandım. Yaşadığımız vahşetin bile aşamaları vardı. Tüm Êzidî kadınları tek tek Arap erkeklerine satıyorlardı. Beni satın alan kişi, zorla tecavüz etti. Bazen 10 erkek bir kadını birlikte satın alarak, tecavüz edebiliyordu. Sağır ve dilsiz bir Şengalli vardı. Konuşamıyor ve sürekli ağlıyordu. Yaşadıklarını elleriyle anlatırken ölümü sanki tarif ediyordu bize. O kadar kötü o kadar çekilmezdi.”
Köle pazarlarında satılan ve defalarca tecavüze uğrayan Ezidi kadın yaşadıklarını şu sözlerle dile getiriyor, “Evlenmemiş kızları alarak daha pahalıya pazarlarda sattılar. Evli olan ve çocukları olanları da daha ucuz fiyata Araplara ya da çetelere sattılar. 20 gün aç ve susuz tutulduğumuz Rakka’da daha sonra Kesrê Mihrab köyünde 2 ay boyunca toplu bir yerde bekletildik. Her gün DAİŞ üyeleri gelip kendilerine beğendiklerini alıp götürüyorlardı. Beni de Rus kökenli Ebu Muhammed adında çete üyesi satın aldı ve Sitthiştin’a götürdü”
Kadınların her anlamda tecavüze maruz bırakıldığı bir dönemde Şengal’den kaçanlar şimdi Şengal üzerinde hak ve söz sahibi olduklarını sanıyorlar. Ezidi halkı yüzyıllarca birçok fermanla yüz yüze kalmış ve son fermandan sonra kendilerini yönetme, kendi öz savunmalarını alma hakkını kazanmışlardır. HPG gerillalarının desteği ile bu haklarını kazanan Ezidi halkı ve kadınları dışında kimsenin söz hakkı olmadığını bir kez daha belirtmekte fayda vardır. Ezidi halkı katliamla yüz yüzeyken, Ezidi kadınları tecavüe maruz bırakılırken konuşmayanlar şimdi de konuşmasınlar, Şengal toprakları uğruna bedel ödeyen Şengal halkının ve Ezidi kadınlarındır. Şengal’i bırakıp arkasına bakmadan kaçanların değil!
NC// Zerya Bagok