HABER MERKEZİ – Bu sefer tarih farklı bir mekan ve zamanda farklı bir güce karşı yine Kürtler, tarihin gördüğü en büyük direnişe tanıklık ettiler. Yer, Cizira Botan yıl, 2015. Tarih yeniden yazılmayı, sosyoloji kahramanlığı yeniden tanımlamayı, dünya yiğitliği yeniden görmeyi hak eden bir destan yaşanmıştır. Cizreliler, Cizre mahallelerini sömürgeciliğe kapatarak kendi özgür yaşamını örmeye başlamışlardır. Cizreli gençler şehri savunmak için tüm hazırlıklarını yapmış 30 yıllık PKK direniş mirasına yakışır bir direniş sergilemeye hazırdılar. Tarihten gelen Türk egemen barbarları kanlı yüzünü bu kez Cizre’ de göstermiştir ama bu sefer karşısına Botan’ın asi, boyun eğmeyen çocuklarını ve halkını buldu. Cizira Botan, tarihten beri Kürtlerin Anavatanı olarak var olmuş ve var olmaya devam edecektir. Botan asi ve direnişçi kimliğinden hiç vazgeçmemiş ve Kürt halkının, Kürdistan halkının gözü kulağı olmuştur. İşte tarih yine bu sorumluluğu Cizra Botan’a yüklemiştir. Bu savaş Kürtlerin kaderini tayin edecek bir savaş olacaktı. Bütün Kürdistan nefesini tutmuş, Cizre’ye bakmaktadır. Cizre kırılırsa Kürdistan kırılacak, Cizre kazanırsa Kürdistan kazanacaktır. 14 Aralık tarihi Cizre için aynı zamanda bir kurtuluş günüdür. Özgürlüğün direnişten geçtiğini bildikleri için direnişin zafer olduğunu en çok onlar biliyorlardı. Saldırılar karşısında büyük direnirlerse anlamlı özgürlüğü sağlayacağını bildikleri için saldırı aynı zamanda bir kutlama oluyor. Moraller en üst düzeyde ve herkes sabırsızlık içinde beklemekteydi. Çünkü direniş tümden kirliliklerden arınmaktır. Çünkü Bilge İnsandan böyle öğrenmişlerdi. “Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen sevilir.” Teslimiyet ve ihanet onların literatüründe yoktur. Kürdistan’dan teslimiyet ve ihanet sökülüp atılmalıydı, bunun için savaşılmalıydı. Cizre şehir direnişçileri teslim olmayı, geri çekilmeyi, düşman karşısında pes etmeyi bir an bile düşünmeden savaşıyor. Savaştıkça özgürleşiyor ve zafere yürüyordu. Kürtlerin kaderini ters yüz ederek bir direniş sergiliyordular. Fedakarlıkta ve yiğitlikte sınır tanımayan direnişçiler, tüm dünyaya nasıl direnileceğinin dersini veriyor. Bu böyle bir direniş ki dost düşman herkesi dehşete düşürdü. Türk sömürgeci ordusunu sarsıp çatlatmıştır. Bundan dolayı devlet ne yaparsa yapsın hıncını alamadı. Cizre direnişçileri zılgıtlarla, halaylarla zafere yürüyorlardı, zaferin yakın olduğunu biliyorlardı. Cizre direnişine yakışır bir direniş sergiliyorlar ve mağrur duruşlarından asla taviz vermiyorlardı. Büyük bedeller uğruna direniyor ve direndikçe kutsallaşıyordular. Kutsallık en çok bu topraklarda anlam buluyor. Son sözlerini eylemleriyle ortaya koymuşlardı. Cizre, Özgür Kürdistan sembolü olarak hep yaşayacaktır. Şehitler Özgür Kürdistan’ın müjdesini verdiler. Siz büyük bir başlangıç yaptınız. Sıra sömürgeciliği def ederek Kürdistan’ı özgürleştirmeye geldi. Bu size layık olmanın, direnişinizden, yiğitliğinizden birazcık pay almanın gerekçesi olacaktır. Cizre direnişçileri son nefeslerine kadar kahramanca direndiler. Bu kahramanların intikamını almak ise sonrakilerin temel gerekçesi olacaktır. Bu yazılan destanın yazımı henüz bitmedi.”
Tarihi kişilikler, yeri ve zamanı geldiğinde rollerini oynadılar.
Ve bu gençler kendilerinden beklenenin, hatta beklenenin çok ötesinde, fazlasıyla gerekenleri yaptılar. Önderlik, “Siz ne yaparsanız yapın ben tedbirimi almışım.” diyordu. Bu tedbir Kürt halkında, özelde Cizre’de ektiği diriliş ve direniş tohumlarının, tarihin en büyük mücadelesine tanıklık etmesidir. Mühim olan buna inancı anlamak ve o gençlere bu inancı veren nedeni anlamaktır. Devrime inandılar.
Şehid Baran Mawa