HABER MERKEZİ- Tecavüzcü Hasan Ali Toptaş’ın cinsel tacizini teşhir eden tweet edebiyat dünyasında “#MeToo Hareketi”ne dönüştü. Bu tweetin ardından kadınlar, tecavüzcü Hasan ve farklı yazarlar tarafından uğradıkları taciz ve cinsel saldırıları ifşa etmeye başladı. Twitter’da “Uykularınız Kaçsın” etiketiyle patlayan tepki, yaşadıklarını yıllardır saklamak zorunda kalan, kimseye anlatamayan kadınların artık bastırılamaz isyanına dönüştü.
62 kadın örgütü, ortak metinle tacize sessiz kalmayacaklarını belirtti. İmzaya açılan metinde, 8 Aralık’tan bu yana sanal medyada Leyla Salinger’in Hasan Ali Toptaş hakkında attığı tweet ile başlayan ve kadın dayanışmasıyla büyüyen eylemde birçok failin isiminin tek tek ortaya döküldüğü ifade edildi. Metinde binlerce kadının yıllardır yüksek sesle ifade edemediği, maruz bırakıldığı tacizi sanal medya hesaplarında dile getirdiğine vurgu yapıldı. İfşaları kabul ettikten sonra intihar eden yayınevi sahibi İbrahim Çolak’a da işaret edilen metinde, “Bunun üzerine arkadaşımız Leyla Salinger bu şahsın intiharının sorumlusuymuş gibi yüzlerce hesap tarafından hedef gösterildi. Hepimiz biliyoruz ki kadınlar tarafından tacize isyan hareketleri patriyarkal düzen tarafından her zaman bastırılmaya ve farklı yöntemlerle itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Bugün başlatılan bu linç kampanyası her kesimden kadının isyanı karşısında paniğe kapılan patriyarkanın isyanın sesini yükselten kadınlara ‘susacaksınız’ deme biçimidir” denildi.
GERİ ADIM YOK
“Kadınlar, taciz varsa sorumlunun öncelikle tacizci ve beraberinde tacizciyle dayanışanlarla birlikte, failleri aklamak yönlü işleyen yargı pratiği olduğunu binlerce kez haykıracak, maruz bırakıldığımız tacizi yüksek sesle söylediğimiz için kendimizi suçlamayacak, bugün de bundan sonra da erkek şiddeti karşısında sessiz kalmayan her kadının yanında olacağız ve mücadelemizden asla geri adım atmayacağız” denilen açıklamayı imzalayan kadın örgütlerinin isimleri ise şu şekilde:
* Ankara Barosu (KHM)
* Ankara Kadın Platformu
* Antalya Feminist Kolektif
* Antikapitalist Kadınlar
* Bartın Kadın Platformu
* Başlangıç Kadın Meclisi
* BEKSAV Kadın Meclisi
* Bodrum Kadın Dayanışma Derneği
* ÇHD Kadın Ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Komisyonu
* Datça Kadın Platformu
* Demir Leblebi Kadın Fanzini
* Demokrasi İçin Hukukçular Kadın Komisyonu
* Demokratik İslâm Kongresi Kadın Meclisi
* Demokratik Kadın Hareketi
* Deniz Yıldızı Kadın Dayanışma Derneği
* Dikili Kadın Platformu
* Diyarbakır Barosu (KHM)
* Sinop Eğitim İş’li Kadınlar
* Eğitim Sen’li Kadınlar
* Elektrik Mühendisleri Odası Kadın Komisyonu
* Feminist Kadın Çevresi
* Fethiye Kadın Dayanışma Derneği
* Halkevci Kadınlar
* İlerici Kadınlar Meclisi
* İskenderun Kadın Platformu
* İstanbul Kadın Avukat Dayanışması
* İstanbul Feminist Enstitü
* İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu
* İTÜ Birlik
* Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu
* Kadın Dayanışması
* Kadın Meclisleri
* Kadın Savunma Ağı
* Kadın Zamanı Derneği
* Kadınlar Birlikle Güçlü
* Kadınların Kurtuluşu
* KAHDEM’li Kadınlar
* Kaldıraçtan Kadınlar
* Kampüs Cadıları
* KESK İstanbul Kadın Meclisi
* Kibele Didim Kadın Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği
* Kırkyama Kadın Dayanışması
* Koza Kadın Derneği
* Mor Çarı Kadın Sığınağı Vakfı
* Mor Dayanışma
* Mor Sarmaşık
* Nar Kadın Dayanışması
* Özgür Genç Kadın
* Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Kadın Komisyonu
* Özgür Kadın Dayanışması
* Rosa Kadın Derneği
* Sinop Kadın Platformu
* Sosyalist Kadın Meclisleri
* Şişli Kent Konseyi Kadın Meclisi
* Tevgera Jinen Azad (TJA)
* TMMOB İstanbul Kadın Komisyonu
* Toplumsal Hukuk Kadın
* Üniversiteli Kadın Kolektifi
* Van Star Kadın Derneği
* Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi
* Yeni Demokrat Kadın
* Yoğurtçu Kadın Forumu
VARIZ BURADAYIZ İNİSİYATİFİ’NDEN DE AÇIKLAMA
Kadın fotoğrafçıların oluşturduğu Varız Buradayız İnisiyatifi de cinsel şiddeti teşhir eden kadınlarla dayanışmak amacıyla yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Erkek egemen sistemin görünür, duyulur kılmadığı kadınların ve LGBTİ+’ların toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ile isimlerinin bile tarihte anılmadığı, alanlardan silinmeye çalışıldığı bir sistem içerisinde yaşıyoruz. Bu görünmezlik meselesi, özne olarak kabul edilmemeyi içeriyor ve gücünü patriyarkadan alıyor. Bizler tüm çeşitliliğimiz ve renklerimizle erkek şiddetine ARTIK YETER! diyor; tecavüz kültüründen beslenen erkek egemen zihniyete geçit vermemek için dayanışmayı büyütüyoruz. Kadınların gördükleri şiddeti açıklaması, anlatması da hiçbir zaman kolay olmadı. Çünkü yüzyıllar boyunca korkuyla büyütüldük, susmamız, utanmamız konusunda eğitildik. Susmayacağız ve konuştukça, ifşa ettikçe utanan artık biz olmayacağız. Hesap sorulması gereken şiddete maruz bırakılan değil, şiddeti gerçekleştiren olmalıdır.
Cinsel şiddet güç ilişkileri ile ilgilidir ve her yerde gerçekleşebilir. Bireyi küçük düşürmek, sindirmek, korkutmak, cezalandırmak, üzerinde baskı ya da otorite kurmak için gerçekleşebilir. Güç ilişkilerini destekleyen, hiyerarşi barındıran her yapıda, ilişkide ya da ortamda cinsel şiddetin görülme olasılığı da yüksektir. Fotoğraf alanı da erkek şiddetinden muaf bir alan değil. Fail herkes olabilir, tanıdığımız, sevdiğimiz, insan ilişkileri kuvvetli, eserlerini beğendiğimiz iyi bir ‘fotoğraf sanatçısı’ da olabilir. Şiddet uygulayanın toplumdaki konumu, karakteri hiçbir şekilde şiddeti haklı göstermez ve şiddete maruz bırakılanın güvenilirliğinin sorgulanması için kullanılamaz. Genel toplum yargılarında tacize uğrayan kadının ifşasının ahlaksızlık olarak değerlendirilmesinin yanı sıra failin entelektüel çevre tarafından kabul görmeye devam etmesini de kabul etmiyoruz. Cinsel şiddetin fiziksel boyutunun ötesinde mobbing, musallat olma, psikolojik yıldırma biçimlerinde de açık veya örtük ancak yaygın ve yıkıcı olarak yaşandığını biliyoruz. Kurumlarda erkek yöneticiler ya da çalışma arkadaşlarımız tarafından farklı biçimlerde tezahür edebilen eril şiddete karşı da seslerimizi yükseltiyoruz.
Travma yaşayan kişinin yaşadıklarını adlandırmak, yaşadığı şiddetin adını koymak zaman alabilir. Maruz bırakılan kişi hakkında sorduğumuz her ‘neden’ sorusu failin edimini haklı çıkarmak için bir arka plana götürür bizi. Biz buna ‘tecavüz kültürü’ diyoruz. Maruz bırakılanı değil faili sorgulayın, maruz kalanın adalet arayışını destekleyin, açıklama yapmak zorunda bırakmak yerine cesaretini alkışlayın. Çalıştığımız işlerde, bulunduğumuz ortamlarda, katıldığımız etkinliklerde, kamusal alanlarda güvende hissetmek ve güvende olmak hakkımız. Herkesi haklarımıza sahip çıkmaya ve şiddeti durdurmak için sorumluluk almaya çağırıyoruz.”