HABER MERKEZİ –
“Özgür insanın en az düşündüğü şey ölümdür; onun felsefesi ölüm üzerine değil, yaşam üzerine bir tefekkürdür.” Spinoza
Özgürlük insanın varoluşsal onurunun simgesidir. İnsan özünün vazgeçilmez bir parçasıdır doğal özgürlüğü. Toplumsal dayanışma ruhudur özgürlük bilinci ve insan haysiyetini savunmakla yükümlüdür. Bu insan olma erdemine ters düşenler toplumsallıktan da düşerler. Faşist diktatörlüğün kanlı şoven projesine destek veren her insan tipi suçludur ama eğer bu Kürtse tiksindirici bir düşürülmüş kişiliksizlikte bu suça eşlik eder. Özgürlük bilincine düşman Kadavra Kürtlük ruhsuz bir nesneden farksızdır.
Yaşamın her anında anlam özgürlüğünü yaratma devriminin cazibesini içselleştirmek hayati bir uyanış vesilesidir. Özgürlüğe insanın yabancılaştırılmasına dönük faşizan despotizme karşı çıkışın temelini de bu uyanışa vesile olan Apoist özgürlük bilinci oluşturur. Kürdün özgür kimliğine ilişkin arayışın olgunlaşması kimliğine ilişkin yürütülen soykırımla yüzleşmesinde anlama kavuştu ve düşman tarihinin şaşmaz bir tekerrür olarak dayattığı trajedilere set çekti. Kürdün amaçlanan ideolojik kimsizliğine büyük darbe vurdu.
Kürdün ideolojik kimliğini yarattı Apoist demokratik halklar devrimi.
Toplum ve içinde yaşayan bireye zamanda varolmama dayatmasıdır özgürlük yitimi. Kürdün bu varoluşunun içini boşaltma kalkışmasına seyirci kalması ölümle eşdeğerdir. İnsanın özgürlükten yoksun iç kısır döngüsü onun cehennemidir. Köleliği, kimliksizliği içselleştirmek canlı canlı mezara girmenin ön kabulüdür. HDP şahsında Kürt halkına her türlü politika yapma biçimi fiili olarak yasaklanıyor ve politik örgütlülüğü dağıtılmak isteniyor. Bu politik hiçleştirmeye etkili karşı çıkışlar örgütlemek insan onurunun vazgeçilmez gereğidir. Vicdan arındırıcı somut ve radikal refleksler popüler söylemlerden çok daha etkilidirler. Yılların direniş birikimi devrimci mücadele sayesinde sosyalleşmiş politik toplumsallık öz gücünün nelere kadir olduğunu çok iyi bilir. İdeolojik çizgi örgütlülüğü toplumsal reflekse dönüşürse önünde ne saray kalır ne de sultan.
Sömürgeci faşizmin dayattığı toplumsal haysiyet ve bilinç yoksunluğu yaşam da özsaygı yitimi de getirir. Özgürlük bilinci bu dayatılan öz yabancılaşmaya karşı en hayati değerin aktif savunmasını ifade eder. Düşmanın dayatılan kültürünü kanıksama ve taklit etme insanın kendisini aşağılama utancına yol açar. Toplumsal köleliğin kanıklanmasına giden karanlık tünele açılır bu tutum. Kendisini düşmanının kimlik ve kültürüyle ifade eden yaklaşım hiçliğe çıkar.
İnsan ideolojik doğrularını her koşulda savunursa ve sahiplenirse başarır.
Örselenmiş bir kimliğin şekillendirdiği kişilik hastalıklı bir özgürlük yitimi yaşar. Bunun tersine özgürlük bilinci ile yoğrulmuş bir kişilik özgürlük taleplerinde nettir: Sahip olduğu olanakları tüm olumsuz koşullara rağmen toplumsal özgürlük için feda etmekte tereddüt göstermez. Cins, sınıf, din, ırk ve etnik tahakküm biçimlerinin tümüne karşı çıkmayı özgürlük etiği gereği yapar.
Fanon “…Köle insan özgürlüğün bedelini bilemez çünkü o özgürlük için asla savaşmamıştır.” Bu edilgen ve “…halinden memnun köleler gerçekten de özgürlüğün en büyük düşmanlarıdırlar.” Güncelde yığınsallaştırılmış çoğunluğa karşı yaşamdaki devrimci tutumları görünür kılacak şekilde reflekslerde devrimcileştirmek gerekiyor. Zira bıçak kemiktedir. Düşman çok net Kürdün varlığını yozlaştırarak bitirmek istiyor. Yozlaşma özünde bir köksüzleşme biçimidir düşman bunu bilerek yapıyor.
Özgürlük bilinci ve iradi duruşu soyut devrimcilik lafazanlığa prim tanımaz aksine kendini hayati süreçlerdeki devrimci tutumda belirginleştirir. Düşmanlarıyla kendini özdeş görme paradoksu yaman aldanışlara götürür. Düşmanlığın doğasını bilince çıkarmak boyun eğdirilmiş yanılgılara karşı hayati bir gereksinim olan özgürlük bilincini korur. Düşmanın kimliğinde, kültüründe, yarattığı yaşamda kendini arama çünkü orada hiç yoksun. Fiziki varolsan da öz kimliğinden ve kültüründen yoksunsun. Zira faşizm toplumsallığın üstünde kesintisiz şiddeti örgütleyici bir kuvvet olarak kullanır. Bu cinsiyetçi, dinsel, ırksal ve bağnaz şiddeti karşı devrimci eylemsellik ile sonlandırılmadan her türlü söz yok hükmündedir. Çünkü düşman diline olduğu gibi çığlığına sağırdır.
Yeni insanlık arayışını temsil eden Apist özgürlük bilinci “Başka bir dünya mümkündür.” Şiyarı’nı pratikte hayata geçirme iddiasını ortaya koyar. Doğu aydınlanmasına yaşam ve itibar kazandıran bu özgür bilinç aydınlanması ahlaki politik toplumu mümkün kılıyor. Bu varoluşsal özgürlük devrimi 21. Yüzyılın yegane kurtuluş umududur. Apocu devrim stratejisinin bu derinliğini anlamaktan yoksunluk çoğunlukla siyasi bir sığlık yaratıyor. Oysa büyük bir seferberlik ruhuyla devrimin toplum içinde kalıcı bir örgütlülüğünü inşa etmek bu sığlığa verilecek en büyük cevaptır. Demokratik çoklu toplum somut eylemci reflekslerle kendisini kamusal alanda ifadeye kavuşturur.
Özgürlük devriminin halkçı kültürünün özü kesintisiz bir değişim dönüşüm momenti üzerine kuruludur. Demokratik ulusal kültür inşada yerel ve evrensel uyumunu yakalama iddiasını taşır. Bu pür eşitliğe dayalı özgür birey ve toplumsallığı hedefleyen demokratik ulus inşancılığıdır. Devrimin düşünsel olgunluğuna ulaşmayanlar sahte bağlılık söylemlerine sığınırlar. Devrim umudunun içini ruhunu da katarak pratik emekle dolduranlar değerlidirler.
Düşmanından gelen her türlü sese ve davranışa karşı temkinli olmakta yarar vardır. Radikal özgürlük sosyolojisi kapitalist modernite gerçekliliğini tüm boyutlarıyla çözümlemiştir. Devrimin açığa çıkardığı özgürlüğü sürdürülebilir kılmak için gerekli olan tedbirleri zamanında almak en önemli güvencedir. Bununla birlikte devrim kitlesinin ruh sağlığını koruyan mekanizmalar yaratmak düşmanın psikolojik harp yöntemlerini de boşa çıkaracaktır. Özgür yaşamın sosyal militanlığı devrim ideolojisine tutkulu bağlılıklar gerektirir.
Devrim ritminin gerisinde kalmanın yarattığı gizli hoşnutsuzluğu dilde, davranışta ve yaklaşımda önceden sezebilme ideolojik reflekslerine fazlasıyla sahiptir devrimci politik bilinç. Radikal yaratıcı toplumsal enerji akışkanlığını kendinde dondurmuş olan bu politik bilinçten yoksun pratikler özgürleşme önünde tıkayıcı olmaktan çıkarılırlar. Özgürlüğe yanılgılı yaklaşımların kaynağı hayal satan sahte bağlılıklardır. İşbirlikçi burjuvazi artıkları her fırsatta siyasi ve ekonomik tavizler peşinde koşarlar. Bunlara karşı devrimci bir toplumsal politik bilinci harekete geçirmek gerekir. Demokratik ulus bilincinden yoksun Ortadoğu’daki statüko can çekişiyor. Apoist ahlaki politik devrim ise Ortadoğu halklarında toplumsal bir demokratik bilinç yaratmayı başarmıştır bunu hafife alan yanılgılı yaklaşımlar yenilmeye mahkumdurlar. Yeni Apoist politik bilinç kendini kudretli gören faşizmin ölüm ilanıdır.
Serdem Amed