HABER MERKEZİ –
“Her halk varlığını bir sembolle ifade etmeye çalışır. Bu sembol bazen bir hayvan veya bitki ama çoğu zaman deniz, dağ, çöl vs gibi coğrafik alanlar olur. Bu aynı zamanda o halkın kutsalı olur. Sıkı sıkıya bağlandığı yaşam kaynağı olur. Aşkla, tutku ve büyük heyecanla bağlanır ona. Bitimsiz bir sevgi, sonsuz bir saygı ve sınırsız bir bağlılıkla kendini onda, onu kendinde görür.
Kürtlerin ise varlık kaynağı hiç kuşkusuz dağlarıdır. Tarihte kendilerine karşı gelişen tüm saldırılara karşı dağların heybetiyle varlık ve özgürlük mücadelesi yürütmüşlerdir. Bu nedenle Kürt halkı Kürdistan dağlarını hep kutsamıştır. Her karışını, her karışında yaşayan canlıları kendinden bir parça görmüştür. Dağlarında ve aşağılarında genişleyen ovalarında ve süzülen ırmaklarında beslenen kelebekleri, sincapları , pez kuvileri, envai türden ve güzellikteki çiçek ve bitkileri yaşamlarının vazgeçilmez ortakları olarak görmüşlerdir. Bu nedenle Kürtleri dağsız, dağı Kürtsüz düşünmek mümkün olmadığı gibi ayrıştırarak tanımak ve tanımlamak da mümkün değildir. Gece gündüzsüz, gündüz gecesiz nasıl olamıyorsa öyle…
Dağ deyip geçmek olmaz. Hele ki Kürdistan dağlarına sıradan, kuru duygular ve klasik düşüncelerle yaklaşım hiç olmaz. Dedik ya; bu şekilde ne Kürdistan dağları ne de Kürt halkı tanınamaz. Kürdistan özgürlük gerillası hiç anlaşılamaz.
İnsan toplumsallaşmayla insanlaştığına göre ilk yaşam burada oluşturuldu. Toplumsallığı sağlayan ilk kominal değerler, fikirler, kutsallar bu dağlarda yaratıldı. İlk felsefe, bilimin mekanıdır bu dağlar yine. Toplumsallaşan ilk insanın kurduğu ilk hayallere ve hep daha iyisi ve güzeli için oluşturduğu ilk ütopyalara bu topraklar ev sahipliği etti.
Zulme karşı ilk peygamberler ve ilk ayetler bu dağlarda ortaya çıktı. Ve yine köleliğe karşı ilk özgürlük savaşı buralarda verildi. Bu nedenle özgürlük savaşçıların anayurdudur bu dağlar. Bu anlamıyla özgürlük tutkunlarının ve kölelik müptelalarının hesaplaşma alanlarıdır, Kürdistan dağları…
Bir dağın zirvesinden aşağıya süzülürken dağlarda son yoktur, her yolun sonu yeni bir yola açılır diyordu Nurettin Demirtaş yoldaş. Patikalar üzerinde uzanan yollar gibi yaşamın da sonu yoktur. Bir anda üç mevsimi yaşayan yurdumuz dağlarında bu nedenle uzun nefesli olmak gerek. Tıpkı gerilla gibi.
Bir de dağın gerilla dilinden kendini anlatışı vardır, kendini tanımak isteyenlere. Dağın dili gerilla olduğu kadar, gerillanın dili de dağ dilidir. Gerilla ile kendisini cümle aleme gösterir, anlatır, tanıtır. Gerilla ise dağla, onun tarihi ile, direnişi ile, baş eğmezliği ile… Gerillanın dili dağ dili ve yaşamın coşkusu, inadı ve kararlığıdır. Gerilla dağlaşmıştır…
Ülkemiz tarih boyunca sayısız işgal ve istila saldırılarıyla karşılaştı ve kendilerini hep dağla korudular ve bugüne kadar getirebildiler. Bu anlamıyla Kürtlüğün ve özgürlüğün mekanları haline geldi. Gerillalar bu dağların doruklarında şimdi özgürlük ateşini tutuşturuyor. Her yeri aydınlatıyor, öncesinde bu dağlarda direnenlerin ruhunu yad ediyor.
Ve işte bunca tarihe tanıklık ve beşiklik etmiş ülke dağlarımızın, hakikatinden asla kuşku duyulmaz bir emri vardır herkese; varlık ve özgürlüğünüz için savaşın! Gerilla bu emri uygulayan ve yaşayandır.
Garê direnişini anlamak isteyen biri varsa gerilla ve dağın sarsılmaz ilişki ve birlikteliğine bakmalıdır. Gerillayı dağdan, dağı gerilladan koparmak isteyenlere karşı dağ her zaman gerilla dilinden cevap olup kırmıştır onları. Bu güneş kadar açık olan hakikat geçmiş için de günümüz için de hep geçerli oldu ve bundan sonrası için de geçerli olacaktır. Bunu anlamayanlar daha çok ‘Garê’ yenilgisi yaşayacaklardır.
Her kim ki Dağları, Gerillayı ve Kürdü birbirinden ayırmaya çalışırsa o gafildir, münafıktır, cahildir. Ne mutlu anlara ki kirlerden arındıran mekanlarda dağlaşanları doğurmuşlar ve ne mutlu dağın özgürleştiren emrine uyanlara…”
Roni Baz