HABER MERKEZİ –
“PKK tümden kurtarılmış bir toplumsal gelecek adına tarihi özgürlüğe gebe bırakan radikal bir demokrasinin inşacı tohumlarını şimdiden ekiyor.”
“Türkiye‘de son 40 yılda yetişmiş ve siyasal, sosyal, ekonomik, sanat ve spor alanındaki katılaşmış kültleri Kürdistan özgürlük mücadelesi tümden tasfiye ediyor. Tedavülden kaldırıyor. Türkiye toplumuna en büyük demokrasi fırsatını PKK yaratıyor. Bakın Türkiye’yi kemiren bu kerametleri kendinde saklı cenaha; bu güne kadar insanlara hizmet edecek ne yenilikler yaratabildiler ki? Bilakis köstek oldular yaratıcı insanlar, heba olmamak için kaçan kaçana bir yol izlediler. Kalanlar da ya cezaevlerinde ya da açık hava hapishanesi ülkenin eza evlerindeler . Orhan Kemal “Türkiye’deki aydınlara bakıyorum içim kararıyor.“ sözünde ne kadar da haklıymış ve öngürülüymüş.
PKK sayesinde içten içe çürüyen bir ülke lime lime dökülüyor. Eskiyi yıkmanın ve yeniyi yaratmanın yolunu açıyor PKK. Ne çok şişirilmiş sahte imajlar çiziliyor oysa derin konseptlerin talancı figürleri tel tel dökülüyor. Türk derin devleti ve Gladiosu Türkiye halklarına tarihinin en büyük kötülüğünü ve oyununu bu işbirlikçi sınıflarıyla yaptılar. Ne yiğitler düştü toprağa ne değerler tüketildi ve ne ihanetler yapıldı halk hakikatine. Bu ataklıklar zihniyeti ülkeyi fiilen öldürdü. Birer vampir gibi halkların kanını emdi.
Topluma radikal demokratik devrimi doğrudan yeniden götürme ihtiyacı var. Kendi ulusal düzlemimizde ve düşünsel zeminimizde sorunlarımızı bir türlü doğrudan tartışamıyoruz. Düşmanın düzleminde bir tartışma durumu daha belirgin. PKK şimdiye kadar hiç bir alanda düşmana yenilmedi. Peki biz halk olarak bu yenilmezlik inancının neresindeyiz? Devrim güncelinde kendi değerlerimize ve mücadele gerçekliliğine ne kadar sahip çıkabiliyoruz?
İmralı’da, Kandil’de, Rojava’da, Şengal’de, Maxmur’da, hapishanelerde ve Avrupa’da, kısacası Kürt özgürlük mücadelesinin verildiği her yerde düşman çok boyutlu bir tasfiye konseptiyle sonuç almak istemektedir. Sadece bakın Şengal jenosidine insanlığın utanç müzesi Auschwitz suçlarını bile gölgede bırakacak büyüklüktedir. 21. yüzyılda Ezidi halkına dayatılan 74. fermana karşı mücadele etmek ve Şengal özerk statüsüne sahip çıkmak insan olmanın gereğidir. Şengal’de insanlığa karşı işlenen suçlara ortak olmak istemiyorsak dünya çapında ayağa kalkalım ve Şengal‘le dayanışmayı büyütelim. Şengal kanıyor. Şimdi değilse ne zaman? Garé düşseydi aynı anda tüm dinamik mücadele alanlarına dönük topyekun bir yönelim planlaması yapılmıştı. Bu planlama darbelenmişse bile hala Irak hükümetini, KDP’yi ve YNK’yi bu plan doğrultusunda özgürlük mücadelesi karşıtı kullanma durumu vardır. KDP’nin son dönemde Kürt siyasilerine dönük TC ile koordineli yürüttüğü kirli politikalar HDP’yi de kapsayacak şekilde bir komploculuğa doğru gelişme gösteriyor. Türkiye’nin milli siyaseti Kürt düşmanlığıdır. Faşist diktatörlük Kürt halkının meşru demokratik haklarını tanımıyor bunun yerine soykırım ve şiddeti tek yöntem olarak kutsuyor. Asla değişmeyen ve değişmeyecek bir devlet zihniyetidir bu.
Yaşamın her alanında Kürdün sessiz çığlığı sular seller gibi çoğalıyor. Dağda, ovada, şehirde, sokakta, cezaevinde, kadınlar, çocuklar her saniye için için kanıyorlar. Kürt coğrafyasından adeta zulüm fışkırıyor. Tam bu noktada Newroz’un direnişçi ruhunu duyumsamak gerekiyor. Kapitalist modernitenin Dehakları karşısında artık heryer direniş alanıdır. Tarihi İmralı direnişi, cezaevlerinde ölümü göze alan açlık grevi isyanı ve Gare’de zafer yaratan fedailik etrafında toplumsal bir örgütlenme ile kenetlenme zamanı. Kürt baharı Newroz‘un başkaldırı ruhunda saklı. Gündem direniştir, devrimdir ve örgütlülüktür! Gerisi büyük bir aldanmışlıktır.
PKK’nin tarihsel eylemselliği Kürt halkının anlına yazılmış demokratik kurtuluş ve nihai özgürlük yazgısıdır.”
Serdem Amed