HABER MERKEZİ –
“Giderek toplanan ve kararmaya başlayan bulutların altında kor bir ateş yakmış derin ve içten bir sohbete dalmışlardı. Samimiyetsizliğin kol gezdiği bir zamanda belki de dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan içten bir sohbet…
Her defasında biri söz alıp konuyla alakalı bir anısını, kendini kaptırarak anlatıyordu. Konu daha önce böylesi bir vakitte ve böyle bir ateşin etrafında, girdiği bir çatışmada yaralanma hikayesini anlatmış olan bir şehit arkadaşın hikayesi idi.
Hal böyle olunca orada bulunanların her biri. şehit olan arkadaşıyla ilgili bir anısını anlatmaya başlamıştı, sırayla. Her konuşmada hüzünlenmiş, üzülmüş, düşmana karşı öfkelenmişlerdi.
Yağmur çiselemeye başlamıştı. Gökten inen her yağmur damlası birazdan kopacak fırtınanın habercisi gibiydi. İyice büyüyüp harlanmış olan ateş, üzerine doğru gelen her yağmur damlasını daha havada iken eritip buharlaştırıyordu.
Ateş, çevresinde toplanmış olanların yüreklerindeki ateşle bütünleşmiş gibi sohbetlerini sabote etmemesi için yağmura karşı direniyordu adeta. Ateş, etrafında toplananların yüreklerini ısıtıyorken onların direnişlerinden etkileniyor gibiydi, yağmura karşı…
Ateş, Kürtlerin ve gerillanın yaşamı gibidir. Zerdüşt’ün aydınlığıdır. Yeniden aydınlattıkça yenilenmedir aynı zamanda. Yürekleri ısıtan, bilinçlerdeki karanlığı aydınlatan…
Derken düşen yağmur tanelerinin ateşle savaşında çıkardıkları sesler üzerine grubun içerisindeki biri, ayağa fırlayarak durduğu halaya diğer arkadaşlarını da çağırdı. Yağmura inat, ateşin direnişine omuz vermek istercesine…
Bir anda birkaç kişiden oluşan halay grubu, arşa yükselen klamlarla oluşuverdi. Sayıları beş olmasına rağmen ateşin ısıttığı yüreklerin mutluluk ve içtenliklerini gören birinde, onlarca kişinin kol kola girdiği bir halay havasını oluşturuyordu. Gerillada halay bir başka gü zel ve ciddi olur.
Gerillada halay yüreklerin birleşmesidir. Sonsuz paylaşımıdır sevinçlerin, öfkelerinin hasılı tüm duyguların ve amaçların. Tüm acılara karşı birbirine kenetlenmektir halay. Coşkudur, direniştir. Tarihin birin herkes, herkesin bir için olma halidir.
Ateşin etrafında küçük ama sade, içten yüreklerden bir çember oluştu böylece. Ateş bu eşsiz anlarda halaya dönüşür. Ateş onlarla, onlar ateşle bütünleşmiş olur. Kara bulutların birleşmesiyle çakan şimşekler, direnen ateş ve halaya karşı tehdit naraları atar gibiydi. Sönmeyen ateş ve gerillaların dinmeyen coşkusu karşısında öfkesi ve sesi artıyordu şimşeklerin. Şimşek yağmuru büyütüyor; ateş ise halayı.
Yağmur arttıkça halay zılgıtları da gürleşiyordu. Zılgıtların, şimşeklerin ve ateşe düşen yağmur damlalarının sesleri birbirine karışıyordu.
Bulutların karanlığı ve ateşin aydınlığı… Bir taraftan gerilla ve ateş diğer taraftan kara bulutlar ve şimşekler. Binlerce yıldır süren aydınlık ve karanlığın galebe çalma mücadelesinin gerilla yaşamının her anına sinmiş küçük bir kesitini andırıyordu.
Yağmur damlalarının ateşe düşmesiyle çıkan sesler giderek artıyordu. Ateş cılızlaşmaya, rengi soluklaşmaya, stranlardaki ses ve coşku giderek zayıflamaya başlamıştı. Ateş küle dönmek, halay bitmek üzereydi. Yağmur sevinçle şiddetini artırıyordu, bana ateş dayanmaz dercesine. Kaç ateş yakıldı daha önce, hem de en büyüğünden ama hiçbiri dayanamadı, hepsini söndürdüm. Boşuna heveslenmeyin bu ateşi de söndüreceğim der gibiydi yağmur.
Ortalık yine karanlığa gömülmeye, halaydakiler son zılgıtlarını çekmeye başlamışken bir anda ateşin üzerine yeni birkaç odun atıldı. Yeni gelenler vardı ve her gelen de omuzunda ateşin sönmemesi için bir odunla gelmişti. Sırayla ateşin üzerine odun parçalarını attılar. Ateş yılların özlemi ardından dostuna kavuşmuş gibi tekrardan canlandı ve yükselmeye başladı.
Ateşin sönmesine nasıl izin verirsiniz, biz ateşin çocuklarıyız unuttunuz mu?” dedi, yeni gelenlerden biri.
Bu topraklarda ne zaman ki ateş söndü, karanlık o vakit hâkim oldu. Ateş sönmemeli ki aydınlık eksilmesin ülkemizde” dedi diğeri. Şimşeklerin giderek artan sesine aldırış etmeden halay çekmeye devam ettiler. Yüzleri ateşe dönüktü. Yanan kor ateşin yansıması yüzlerini aydınlatıyordu. Yüreklerindeki özgürlük ateşi zılgıtları büyütüyordu.
Yağmur giderek şiddetlendi. Ama sürekli beslenen ateş hep yandı. Ta ki güneş doğuncaya kadar. Ve artık güneş vardı ve hep aydınlık. Ateş, güneşin içerisinde mütemadiyen yanar halde…”
Roni Baz