HABER MERKEZİ –
“Zilan yoldaşın manifesto niteliğindeki bu mektuplarına ve sözlerine fazla eklemek haddimize olmasa gerek. Ama bıraktığı mektuplara karşılık vermek, özellikle benim açımdan manevi bir sorumluluktur. Bundan da öteye ideolojik, siyasi, örgütsel ve askeri alanlarda da bu mesajların halka, partiye ve bana yüklediği sorumlulukları ortaya koymak önemlidir.”
“Zilan yoldaşın eylemi öyle sanıldığı gibi bir intihar eylemi değildir. Tamamen dönemsel, tarihi, planlı, oldukça örgütlü, cesur, fedakar ve soğukkanlı bir eylemdir. Bir gerilla bölüğünün veya taburunun yapabileceği bir saldırıyı tek başına gerçekleştirme gibi bir anlama sahiptir. Çok ileri boyutlu bir saldırı eylemi olarak değerlendirmek gerekiyor. Unutmayalım ki, bu yıl boyunca belki de sayıları yüzleri aşan gerilla birliklerimiz en elverişli koşullarda bile büyük kayıplar verdiler. Güçlerimizin kendilerini bu biçimde örgütleyip, düşmanın üzerine yürütemediği, sağlıklı ve planlı bir gerilla eylemi gerçekleştiremedikleri gibi aksine daha fazla kayıplar verdiklerini söylemek gerekiyor. Belki de eylemlerimizin çoğu bu tarzdadır. Silahlı savaşım tarihimizde bu yetmez eylem anlayışının egemen olduğu da dikkate alındığında; ister kişilik, ister gelişkin bir birlik tarafından olsun bu düzeyde planlı bir eylemin pek gerçekleştirilemediği göz önüne getirildiğinde, PKK silahlı savaşım çizgisinde bu eylemin yeri son derece belirgindir ve tarihidir. En gelişkin ve PKKnin hak ettiği gerçek bir eylem biçimi olarak değerlendirmek mümkündür.
İntihar eylemi denilecek bir olay varsa o da bu eylem değil, diğer eylemlerdir. İntihar kişiliklerinden bahsedilecekse ve bu kişilikler kimlerdir diye sorulacak olursa sizlerin kişilikleridir. İntiharvari eylem anlayışından en uzak yaklaşım bu militan yoldaşın eylemidir. Oldukça özgür iradeli, planlı ve son derece riskli koşullarda eksiksiz olarak böyle bir eylem gerçekleştirmek olsa olsa PKKnin askeri çizgisine de bir çıkış yaptırmakla izah edilebilir. Bu hususları fazla açma gereği duymuyorum, sadece yanlış bir tanımlamayı önlemek için bunu belirtme gereğini duyuyorum. İster eylemlerden kaçınan, ister intiharvari biçimde düşmana hiçbir zarar vermeden kendisiyle birlikte yüzlerce yoldaşının imha olmasına yol açan eylem anlayışı ancak intihar olarak değerlendirilebilir. Zilan yoldaşın gerçekleştirmiş olduğu bu eylem aynı zamanda intiharvari eylem anlayışına da büyük bir darbedir, bir panzehirdir.
Ölecekseniz doğru ölün! Saldıracaksanız doğru saldırın! Bu oldukça somut. Zilan yoldaşın eylemi böylesine görkemli mesajlarla dolu. Bütün Dersimde, Kürdistanda gerillanın yapamadığını böyle yapın diyor. Bu oldukça açık ve net.
Bıraktığı mektuplarda oldukça çarpıcı yönler var. Özellikle PKKnin ideolojik-politik hattının mükemmel ve çok özlü kavranılması söz konusu. Hemen belirteyim ki, bunlar benim için oldukça doyurucudur. Mektuplarda eylemin ideolojik-politik temelini, çerçevesini mükemmel ortaya koyuyor. İşte PKKnin ideolojik-politik özünden haberim yok, benim sadece eylem anlayışım var, intihar anlayışım var demiyor. Unutmayalım ki, yapımızın eylemciliğinde ideolojik-politik esaslardan kopukluk ileri düzeydedir. Bu yönüyle de PKKnin eylem anlayışına büyük doğallık kazandırıyor. İddia, kararlılık, netleşme, bağlılık gibi konularda tam güçlendiğimi belirtebilirim diyor ve doğru bir karar gücüne ulaştıktan sonra PKK gerçekliğinin kısa bir değerlendirmesini yapıyor.
Bu bir manifestodur
İradesi var, salt iradeyle de yetinmiyor. PKKyi ne kadar güçlü kavradığını ortaya koyuyor. PKKyi kavramadan, PKK adına eylem yapma hakkını kendinde görmüyor ve bunu büyük bir yanılgı ve haksızlık olarak değerlendiriyor. PKK adına yapılacak bir eylemin PKKnin özünün doğru kavranılmasından geçtiğinin oldukça farkında. Bu aynı zamanda parti içindeki yanlış bazı eylem sahiplerine oldukça ciddi bir eleştiridir. Diğer taraftan sizler de eylemcilik yapıyorsunuz. Azminiz, kararlılığınız, iddianız, moraliniz, netleşmeniz ne kadar? PKKyi ne kadar kavramışsınız? Zilan yoldaşta bütün bunlar açık ve oldukça müthiş bir parti tanımına ulaşıyor.
Bu bir manifestodur. Bir yemindir. Peki sizler partiyi bu biçimde tanıyor musunuz? Tanımıyorsanız PKKnin silahını neden taşıyorsunuz? Bu halkın tarihi gerçekliğinden habersizseniz savaş ve parti saflarında ne işiniz var? Zilan yoldaş eyleminde bunları açıkça ortaya koyuyor.
Güçlü ve doğru bir tarih anlayışına da sahip. Mükemmel bir tarih özetlemesi yapıyor. Tarihi temellere dayanmayan bir dava adamı köksüzdür. Bu büyük yoldaş, kesinlikle tarihi temelleri görüyor ve tarihe kök salma gereğine sonuna kadar ulaşıyor.
Bunun farkında. Bunun bilincinde. Bunun sorumluluğunda. Mükemmel bir eylem tarzı. Yine diğer dünya devrimleriyle Kürdistan devrimini kıyaslıyor. Kürdistan devrim somutunun taktiğini görüyor. Benim bile bu kadar ifade etmekte, açıklık getiremeyeceğim bir biçimde Kürdistan devriminin özünü dile getiriyor. Öyle genel ilkeler adına, dünyada devrimler böyle olur, Kürdistanda böyle olur demiyor. Çok somut, özgünlüğü içinde bir devrim olduğunu açık bir biçimde dile getiriyor. Kendi eylemini de buna dayandırıyor.
Genel bir devrimci değil, büyük bir Kürdistan devrimcisidir.
Derin zaaflarını, zayıflıklarını, kendi köksüzlüğünü görüyor ve biliyor. Bütün bunlara rağmen büyük yüreğini, büyük adanmışlığını vermekten çekinmiyor.
Bu arada önderlik gerçeğini mektubun hemen hemen bütün parağraflarında işlemiş. Bu yoldaş beni tanımaz ve en yeni yoldaşlardan biridir. Fakat önderliği mükemmel incelediği ortaya çıkıyor. 20-30 yıldır bizimle birlikte olanlar var, yine her gün sizlerle önderlik gerçeğini alabildiğine tartışıyoruz, ama bu yoldaşla uzaktan da olsa konuşmadık. Fakat bütün bunlara rağmen bu kadar anlayabilen, anlamakla yetinmeyen, yorumlayabilen, özümseyebilen ve bunu militan kişiliğine dönüştürebilen gerçek bir PKK militanı olarak değerlendirmek gerekiyor. Gerçek bir PKKlilik oluyor.
Her gün özeleştiri verip de, köylülüğüm, küçük-burjuvalığım, özel savaştan etkilenmişliğim demenin, doğru olmadığını ve bunun PKK gerçeğinde ortaya çıktığını belirtiyor. Bu çarpıcı bir tespittir. Çünkü PKK içinde gafleti yaşama en çok bu biçimde kendini gösteriyor. Bundan çıkış için gerçek bir PKK kişilik özelliğini ortaya koyuyor.
Eylemin kendisi düşmana yönelik ne kadar büyük bir çıkışsa, aynı zamanda askeri ve gerilla taktiklerimizin ne olması gerektiği hususunda da en parlak bir tutumu ifade etmektedir. Yine parti içinde örgütlü yaşamın nasıl temsil edilmesi gerektiği konusunda da en büyük çıkıştır. Bu yön, düşmana karşı çıkıştan daha önemlidir. Örgütü uğraştırmayan, örgüte kendi düzenden kalma kişilik özelliklerini yansıtmayan, örgüte girer girmez onu mahkum etmeyi başaran bir militan kesinlikle önemli çıkışların sahibi olur. Bundan dolayı parti içinde net olmak gerektiğini belirtiyor. Lafazanlıkla, demagojiyle kendini asla hastalıklı kılmamak, her türlü ideolojik, siyasal, örgütsel esaslarımızla bağdaşmayacak, tutum ve davranışlara fırsat vermemek gerektiğini eylemiyle dile getiriyor. Ve müthiş bir direniş kişiliğine ulaşmak, topyekün üzerimize gelen düşmana karşı topyekün direniş içinde olmak, akıl sınırlarını zorlayan bir direnmeyi, PKKnin temel karakteri olarak değerlendiriyor. Burada, bu yoldaşımız kimsenin gösteremeyeceği bir biçimde partinin militanlık özelliklerine müthiş sahip çıkıyor.
Düşmanın topyekün üzerimize gelmekte olduğunu belirtiyor. Yine düşmanın geliştirmiş olduğu 1996 bahar operasyonlarının bilincine de ulaştığını ve buna karşı PKK militanlarında nasıl bir eylemlilik tarzının gelişmesi gerektiğini kanıtlamak için böyle bir eylemlilik içine giriyor. Tamamen taktiksel bir çıkışı kendi şahsında gerçekleştiriyor. Düşmanın döneme dayattığı imha taktikleri var. Sabotajlar, suikastler, çok gelişmiş operasyonların olduğunu düşünerek bizlerin de nasıl bir taktik eylem anlayışı içerisine girmemiz gerektiğini belirtiyor. Zaten baharda intihar eylemi geliştirebiliriz, diye bir tanımlamaya da ulaşmıştık. Kürt halkını, her insanımızı büyük bir bomba haline getireceğiz diyorduk. Aslında burada Zilan yoldaşın bu talimatın nasıl yerine getirilmesi gerektiği üzerinde yoğunca durduğu anlaşılmaktadır.
Başta da belirttiğim gibi bu bir intihar değil, ciddi bir saldırı eylemidir. Örnek bir eylemdir. Herkes böyle yapar diye bir durum yok. Oldukça kaliteli ve oldukça planlı olduğu ortadadır.
Bu bir emir! Bu bir sembol! Bu bir tarzdır! Ve bu bir ilk ve son eylemdir. Bu bizim için bir çağrıdır. Bunun nasıl anlaşılması gerektiğini Zilan yoldaş açıkça ortaya koyuyor. Ancak kendimizi büyük bombalar haline getirmekle anlaşılabilir. Bir mangayı, bir taburu bomba haline getirmekle anlaşılabilir. Sadece askeri-teknik yönleriyle değil, örgüt ölçüleriyle kendimizi büyük bombalar haline getirmekle çizgi gereklerine ulaşarak, örgütsel bomba haline gelmekle anlaşılabilir.
Nedir bu?
Lafazanlıkla, diğer türlü yetmezliklerle örgütün özgünlüğünü bozmayacaksın! Partinin ideolojik-siyasi gerçekliği var, bunlarla oynamayacaksın, partinin ideolojik-siyasi gerçeğiyle yaşacaksın! Her şeyden önce partinin bir direniş gerçeği var. Nedir bunlar? Moral, irade, azim, fedakarlık! Bunlar eylemdir, bombadır, taktiktir. İşte bütün bunlarla yaşayacaksın. Bunun dışındaki bir yaşam sahtedir, gerçek değildir. Öyle sandığınız gibi böylesi eylemler ucuz eylemler değildir. Sadece insanın bedenine sardığı sıradan bir bomba paketi de değildir. Eğer eylemi böyle değerlendirirseniz hakaret etmiş olursunuz. Çağrıyı çok küçük değerlendirmiş olursunuz. Büyük bir cesaret ve çağrıdır onun için bu yiğidin hakkını vermemiz gerekiyor.
Nasıl hakkını vereceğiz? Örgütsel bomba olacaksın! İdeolojik-siyasi bomba olacaksın! Moral, üslup bombası olacaksın! Zilan yoldaşın konuşmasını televizyondan da dinledik. Oldukça yerinde ve etkileyici bir hitaba sahip olduğu hemen açığa çıkıyor.
Son haddine kadar direnmek nasıl olabilir? Çok zorlandın ve çok iyi vurmak mı istiyorsan alırsın bir mangayı müthiş örgütlersin, planlarsın, donatırsın ve güçlü bir eylemin sahibi olursun. Bakın Zilan yoldaş, günlerce Dersim’de kalıyor, kendini koruyor ve düşmanı adım adım gözetliyor. O meydan törenlerinde kuş uçurtulmaz, fakat içine kadar sızabiliyor. Ve eylemi gerçekleşiyor. Bundan daha planlı bir gerilla eylemi olabilir mi? Telaşlı ve yarım yamalak bir eylem yapmıyor. Fakat sizlerin eylem tarzları ise allahlık eylemlerdir. Ne bir keşfi, ne bir planı, ne bir hazırlığı var. Daha adım atmadan fark edildik, çatışmaya dönüştü dersiniz. O kadar deneyiminiz, gücünüz var o dağlarda, oysa Zilan yoldaş daha bir yıllık bir savaşçı. Fakat böyle planlı ve büyük sonuçlar doğuran bir eylemi o birliklerle gerçekleştiremiyorsunuz. Oysa bu eylem tarzında müthiş bir gerçekleştirme düzeyi var. Burada da görüldüğü gibi, bir kişinin gerçekleştirme düzeyi böyle olabiliyor. Tekniğin fazla olmadığı da göz önüne getirilirse buna rağmen Türkiye’yi bu kadar sarsan, kapsamlı bir eylem oluyor. Şimdi bunu mu esas alacağız yoksa derme-çatma ve çoğunlukla kaybettiren, sözümona kendini yaşatmak için bütün değerleri çarçur eden eylem anlayışını mı veya intiharvari biçimi mi? Kaç tane Güney savaşı, Botan, Zağros, Garzan savaşı verdik, hepsi partinin moralini düşürdü ve değerlerimizi bir hiç pahasına düşmana kaptırdı. Şimdi bunları mı bu eylemle kıyaslayacağız? Bu eylem salt bir kişinin eylemi değildir, partinin zaferi kesinleştiren bir eylem stili olarak değerlendirilmesi gerekiyor. PKK militanlığının, özellikle bu kadar tecrübeli komutanlarının, savaşçılarının eylem anlayışının nasıl olması gerektiğini bu eylem anlayışı emrediyor.
Topyekün saldırıya karşı, düşmanı boşa çıkartacak ve zaferi kesinleştirecek tarz nasıl olmalı sorusunu soruyor. Aylardır bunu tartışıyoruz. Bütün partiyi, bütün halkı, hatta beni hedefleyen sabotaja karşı nasıl cevap verilmesi gerektiğini çok iyi kavramış, planlamış ve uygulamıştır. Bu eylem, sadece 1996 yılının değil, PKK tarihinin, hatta ulusal kurtuluş savaşımızın en büyük, en kutsal ve en sonuç alıcı eylemidir. Zaten böyle olmasaydı düşman genelkurmayı telaşla, özel yıpratma çalışmalarına girmezdi. Ben bile başlangıçta fark etmekte zorluk çektim. İşte hastalıklı bir kızdı, psikolojik sorunları vardı. Kadın nasıl kadın olmaktan çıkarılmış, sesi başkadır, kendisi başkadır biçiminde Avrupa destekli Türkiye çapında bir yıpratma savaşı yürüttüler. Genelkurmay merkezinin böyle büyük bir yıpratma savaşına girmesi eylemin büyüklüğünü, kutsallığını ve önemini göstermektedir. Yine genel kurmaylık eylemin bana ilişkin bağlılığını görüyor ve benim kadını ne hale getirdiğimi, bu arada bir karalama aracı olarak, o hain-provokatif kişiliklerin değerlendirmelerini bir kez daha gündeme getirerek eylemi çarpıtarak, kamuoyunun muazzam etkilenmesini önlemek istiyor. Şoka uğrayan kitlesini, kendine getirmek istiyor. Demek ki, bu eylem sadece tarihi, kutsallık derecesinde bir eylem değil, dönemsel olarak da tam bir zafer eylemidir. Mükemmel bir pratik gerçekleşme. Gerçek bir taktik uygulama oluyor. Eğer bütün birliklerimiz, bütün militanlarımız aynı cesareti, fedakarlığı, planlılığı ve soğukkanlılığı bu biçimde örgütler ve mevzilendirirlerse; büyük bir azim, büyük bir irade ve moralle eyleme yaklaşırlarsa bu kesin zaferdir. Bu yoldaşımızın tek başına yaptığını sizler bir taburla, hatta on bin kişilik bir düşman gücünün üstüne yürüyerek büyük zaferler kazanmanız işten bile değildir. Zilan yoldaş kendini düşmanın en azından bir tabur gücüne karşı götürmüştü. Mutlak bir zafer planlaması yapmış. Yakalanmamış, kuşku bile çekmemiştir. Düşmanın tam kalbinde patlamıştır. Evet, aynı tedbirliliği, hazırlığı, gizliliği bütün birliklerimiz gösterse bu dönemin tamamen taktik zaferidir.
Eylem bir kişinin eylemidir, ancak onu bağlar demek hakarettir. Bu bir gerçek PKK taktiğidir, PKK tarzıdır. PKK’nin döneme cevap vermesi gereken eylem tarzıdır. PKK ordusunun döneme dayatması gereken biricik doğru eylem anlayışıdır. Diğer hepsi yanlış, sadece bu doğrudur. Bütün Türkiye’nin, hatta Amerika’nın bile şoke olduğunu Türkiye basın-yayını söylüyor. Hâlâ eylemi tartışıyorlar. Bu eylemin büyüklüğünü ve eylemi gerçekleştirenin büyük kişiliğini gösteriyor. Ama biz hâlâ eylemi saflarımıza tam anlamıyla yansıtamadık. İşletsek, örgütlesek, özümsetsek bu eylemin tarihi olarak nasıl bir yön çizeceği açıktır. Yine bir halkın dirilişi, kadının dirilişi diyor.
Ayrıca bu eylemin Dersim’de gerçekleşmesi de önemlidir. Bu aynı zamanda Dersim’in de dirilişidir. İçinde unutulmaz ve belki de yaşamın biricik kaynağı olarak bu kişilik ve eylemi değerlendirilecektir. Kahramanca olanlar tarihe ancak böyle bir etki bırakırlar. Bitmez-tükenmez bir halka, kadına, hatta insanlığa güç veren bir kaynak olarak değerinin takdir edilmesi gerektiği çok açıktır. Çünkü bütün bir insanlık adına yapılan bir eylemdir. Düşürülen insanlığa karşı, müthiş faşist bir rejime-orduya karşı, emperyalizme karşı, kadın cinsinin düşürülmesine karşı büyük bir eylem, büyük bir direnme.
Bu eylemle kendimi vermek yetersizdir. İsterdim başka bir biçimde de kendimi vermeyi, hatta canımızı bile vermek yeterli değildir. Keşke canımızdan başka verecek şeylerimiz olsaydı diyor. Biz her zaman şunu söyledik; canını vermek yetmiyor. Daha başka şeyler vermek gerekiyor. Nedir bunlar? Yeteneklerinizdir. Canını ucuzca vermenizi istemiyoruz. Nitekim bu eylemde canını ucuzca vermek yoktur. Müthiş yetenekler birikimi vardır. Hepsini veriyor. Ama buna rağmen, keşke daha verecek şeylerimiz olsaydı diyebiliyor. Şöyle keyfi yaşarım, böyle sigara sararım, böyle bencilim, böyle bireyciyim konuları saflarımızda çokça tartışıldı. Şimdi bu eylem aynı zamanda bunlara da büyük bir cevaptır.
Yine yaşamımızın müthiş bir sevgi, cesaret, inanç ve onur düzeyi verdiğini söylüyor. Bizim temsil ettiğimiz yaşamın tanımını yapıyor. Devrimin teminatı olduğumuzu belirtiyor. Şunu iyi kavradığı ortaya çıkıyor: Onurlu bir yaşam, sevgi, cesaret, inanç, azim diyor. Düşüren, parçalayan, bölen değerler yanında bu kadar bağlayan değerler diyor. Sizlerin bizlere olan sevgisini düşünüyor ve manevi güç alıyor. Şehide en bağlı olan sizsiniz diyor. Burası oldukça önemli. Eğer bilse ki, şehide en bağlı olan önderlik olmazsa bu eylemi yapmaz. Çünkü bir soysuz eylemi taktir etmeyebilir. En büyük eylemciler esas olarak güvendikleri değerler için eylem yaparlar veya o değerlerin sembolize edildiği, yoğunlaştığı kişilikleri esas alırlar. Sorumludurlar ve canlarını böyle boşa ateşe atmazlar. Onu müthiş bağlayan, onu etkileyen, sonsuz güven veren bir değer, bir sembol, bir önderlik olmazsa hiç kimse böyle bir şeye cesaret edemez.
“Yaşama çok bağlıyım ve yaşamın gerçekleşmesi için bunu yapıyorum” diyor. Şimdi bunu kim gerçekleştirecek? Hangi tarz, hangi parti? Özgürleştirmenin ve kendini gerçekleştirmenin yolu savaştan geçmektedir. Yani böyle ölüyorum, gidiyorum demiyor. Özgürleştirmek ve kendini gerçekleştirme bu yoldaşımızda esastır. Bu savaşı verirken yaşayacağına inanıyor. Kesinlikle kabul edilmesi gereken yaşam sınırlarına doğru yüceliyor. Anlam olarak, halk olarak, parti olarak, kişilik olarak yüceleşiyor ve yükseliyor. Eğer kül olan bir şey varsa bu daha önce düşman egemenliği altında çizilen yaşamdan başka bir şey değildir. Yaşam adına yücelen ne varsa burada gizlidir. Ölen, ölmesi ve kül edilmesi gereken ne varsa mahkum edilmiştir. Diğer yandan yüceltilmesi gereken şahadetler var, onlar da yüceltilmiştir. Tam da bu temelde, “Mazlum, Hayri, Kemal, Ferhat, Bâse, Beritan, Berivan, Rohani yoldaşların direniş geleneklerine bağlılıkları sürdürmek istiyorum” diyor. Bu yoldaşların da nasıl bir yaşam için yüceldikleri ve neyi yerle bir ettikleri göz önüne getirilirse bu halkaların nasıl bir yaşama müthiş bağlı olduklarını iliklerimize kadar hissedebiliriz.
“Halkımın özgürlük isteminin ifadesi olmak istiyorum. Emperyalizmin kadını köleleştiren politikalarına karşı, bombayı kendimde patlatarak hıncımın ve öfkemin büyüklüğünü göstermek istiyorum” diyor. Burada emperyalizmin ve Türkiye’deki en çürük ve en berbat kapitalizmin biriktirdiği kin ve öfke var. Ardından “Kürdistan kadınının diriliş sembolü olmak istiyorum” diyor. Aslında düzenin kişiliklerde yarattığı tahribatı görüyor ve buna karşı oldukça büyük bir kin ve öfke biriktiriyor. Aynı zamanda güzel kadının da nasıl gerçekleşeceğini de çok açık bir biçimde ortaya koyuyor ve bunun sembol ifadesi olmak istiyor. Böyle bir değerlendirme kadın çalışmaları için oldukça isabetli bir yaklaşım sunmaktadır.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan/5 Temmuz 1996