HABER MERKEZİ –
PKK, sosyalizmin canalıcı gerçeğidir
“Unutmamak gerekir ki, Kürdistan’ın parçalanmışlığı, geliştirilecek bir sosyalist federasyon deneyimi dört temel ulusun ve birçok azınlığın da içine gireceği bir modeli hızlandıracaktır. Bu da dört büyük ulusun ve çok çeşitli azınlık ve kültürlerin PKK etkisiyle sosyalizme, demokrasiye doğru evrim göstermesi, Ekim Devrimi’nin bile etkisinin çok üstünde bir etkiye yol açması kaçınılmazdır. Hele Ortadoğu kaynaklarının ve tarihinin yeniden halklar adına ele geçirilişi önemini kat be kat arttırmaktadır. Bu, potansiyel gelişme Ortadoğu’yu uluslararası devrimin en nazik halkası haline getirmiş bulunmaktadır. PKK tam da bunun en stratejik ve taktik olarak da gün be gün işleyen can alıcı gerçeğidir. Uluslararası gericiliğin giderek artan bir önemle PKK üzerinde durması, onun bu can alıcı özelliğinden dolayıdır. Birçok strateji ve taktiklerinin boşa çıkarılması, onları dehşete düşürmüştür. Son olarak Mısır’da Şarm El Şeyh’te yapılan zirvede aslında bunun endişesini görmemek mümkün değildir. Bu zirve her ne kadar bir “terör zirvesi” olarak ve daha çok da Filistin içerikli bazı sözde terör olaylarına karşı cevap olarak geliştirildiyse de, esas olarak hedefi PKK’nin Ortadoğu’daki gelişmesinin durdurulması biçimindedir.
PKK’nin hâlâ oturmamış emperyalizmin yeni nizamındaki çatlaklıklardan iyi yararlandığı, hatta emperyalizmin sorunları olan devletlerle geliştirdiği ilişkilerin bir bloklaşmaya doğru gittiğini gördükçe, bu zirveyle buna “dur” denilmek istenilmiştir. Fakat tersi sonuç verdi. Zirve bloklaşmayı daha da hızlandırdığı gibi, PKK’nin anlam ve önemini de oldukça çarpıcı kıldı. İşbirlikçileri vasıtasıyla Kürt hareketine dayattıkları çözümler de yerle bir oldu. Bu zirvenin etkilerinin zayıflaması kadar, PKK’nin büyük bir güç alarak çıkması ve stratejik olduğu kadar, bölgedeki taktik gelişmeleri de etkileyecek ve bunların öncülüğünü yürütebilecek bir konuma yol açmıştır. Bunlar hiç şüphesiz stratejik, taktik, askeri ve siyasi gelişmelerdir. Eğer gerekleri dikkatle değerlendirilir ve sosyalist içerikli pratiklerle iç içe geliştirilirse önemli sonuçlar ortaya çıkabilir.
Yine başta parti öncülüğü olmak üzere, giderek halk da bu temelde dönüştürmeye uğratılırsa ve yine stratejik-taktik ilişkileri giderek Kürdistan devrimiyle bağlantılı hale getirilirse, Kürdistan federasyonlaşmasını da bunun için tam bir kaldıraç gibi kullanırsa bu giderek Ortadoğu halklar federasyonlaşmasına götüreceği gibi, içeriği de sosyalizm ve halklar demokrasisi biçiminde de büyük gelişme gösterecektir.
Uluslararası işçi sınıfı ve emekçilerin mücadele gününde PKK böyle bir gerçekliğe en çok yaraşan ve gereklerini yerine getiren, yani sosyalizmde ısrarla birlikte zaferini temsil eden sosyalist bir parti durumundadır. Reel sosyalizmin çözülüşüne götüren bütün hastalıklardan kendini arındırdığı gibi, yeni sosyalizm arayışına iddialı bir zemini kendi içinde geliştiren bir sosyalist parti olarak şekillenmektedir.
Hiç şüphesiz bu konuda yoğun sorunlar var. PKK bütün gücüyle bir Kürt ulusal kurtuluşçuluğu ve Kürdistan devrimini geliştirmekle uğraşmaktadır. Bu devrimi komşu ülkelere yayma işini sınırlı da olsa yerine getirmemektedir. Yine uluslararası etkilerini düşünce platformlarına istediği gibi taşıramamaktadır. Ama iyi bilmekteyiz ki, bu Kürdistan devriminin gelişmesiyle, başarısıyla birlikte geliştirilecektir. Ulusal kurtuluşçu bir biçimde zafer kazanan bir PKK, Kürdistan devriminde büyük bir sosyalist aşama olacağı gibi, Kürdistan parçalanmışlığı nedeniyle bunu ulusal, bölgesel çözümler temelinde hızla bölgeselleştirecektir. Bunun yaratıcı taktiklerini gündemden eksik etmeyeceğine göre, bunun gelişmesi de kaçınılmaz olacaktır. Bu da şu anlama geliyor: PKK’nin sosyalist içeriği halkların neredeyse ekmek-su kadar gerekli olan ideolojik boşluğunu dolduracak ve onları ortak oldukları sağlıklı gelişme ve kurtuluş yoluna sokacaktır. Günümüzde bunun potansiyelini PKK sonuna kadar kendi içinde barındırmaktadır. Aktifleşen PKK çabaları da bunu her geçen gün dosta-düşmana göstermektedir. Bütün bunlardan dolayı düşmanlarının amansız üzerinde durdukları gibi, dostları da önemle üzerinde durmakta ve çoğalmaktadır.
Batı’nın saldırısı Asya ittifakıyla karşılık buluyor
Bu yeni bloklaşma döneminde PKK büyük bir bilinçle olduğu kadar, beklenmedik gelişmeleri de iyi yorumlayarak yerini sağlamlaştıracaktır. Batı saldırısı karşısında Rusya hâlâ direnmektedir ve Çin ile yeni bir ittifak geliştirdi. Bu bir Asya ittifakıdır. Yine Ortadoğu’da Batı saldırısı bir bölgesel ittifak geliştirmektedir. İran ve Suriye’nin geliştirdiği ittifak giderek en iddialı bir karşı ittifaka dönüşmektedir. Türkiye ve İsrail’in başını çektiği bölgesel ittifakın karşılığı bütün Arap halklarının ve İran’ın doğal bir ittifakına zemin olmuştur. Tabii ki, bu da Kürdistan devrimi için hangi ittifakta yer alınır ve en önemlisi de böyle bir bloklaşmanın gelişmesinin ne anlama geldiğini görüp değerlendirmesi ve içinde yer alması olacaktır. Asya ittifakının Ortadoğu halkları ve Kürdistan devrimiyle birlikte devletsel ittifaka dönüşmesi çok çarpıcı bir emperyalist-kapitalist saldırıya karşı da en önemli bir direniş hattını ortaya koyacaktır. Bu ittifakın hız kazanacağını söylemek mümkündür. Eğer Rusya aşırı bir teslimiyete girmezse (ki, gelişmeler tersini gösteriyor), eski komünistlerin parlamentoda sağladıkları üstünlüğü devlet başkanlığında da göstereceklerini ortaya koymaktadır. Eksiklikleri ne olursa olsun eski sosyalizmde ısrar ediyorlar. Afganistan, Hindistan, Vietnam gibi ülkeler doğal olarak Asya ittifakı içinde yer alacak ülkelerdir. Ortadoğu ise adeta Asya’nın öncü savaş kolu durumuna gelmiştir. Afrika’nın doğal olarak bu blokun yedeğinde yer alması, yine Latin Amerika’nın da yoksul ülkeler serisinde yer alması ya da tarafsızlık düzeyinin gelişmesi işten bile değildir.
Kuzey-Güney çelişkisi diye tabir edilen durum da bununla bağlantılıdır. Ama esas olarak savaş kolu Ortadoğu’dur. Ve Kürtler burada bir kez daha sınanacaktır. Bütün yetersizliklerine veya kötülük diye tabir edilen İran İslam Devrimi mutlaka emperyalizm açısından dize getirilmesi gereken bir devrimdir ki, bu da kolay kolay olmayacaktır. Yine Arap direnişi ne kadar bir uzlaşma sürecine girse de bu uzlaşma süreci başlı başına büyük bir mücadele dönemi olacaktır. Hele İsrail ve Türkiye’nin Ortadoğu ve Orta Asya’ya doğru taşan stratejik ittifakı bütün bölge halklarını daha da pürdikkat kesilmeye itmiştir. Böylece karşılıklı iki strateji günlük olarak sıcak savaşım cephelerinde vuruştuğu gibi, birçok diplomatik, siyasal, ekonomik alanda da çatışmaktadır.
Böyle bir dünya bloklaşması, kamplaşması çerçevesinde PKK eskiden olduğu gibi, sadece ideolojik ve politik bir etkiye sahip olmakla kalmıyor, stratejik ve güncel bir taktik kuvvet olarak bloklaşmadaki yerini buluyor. Hatta bu NATO stratejisine karşı Asya ve Ortadoğu’nun gelişmesinde kaçınılmaz olan stratejisinde temel bir devrim halkası rolünü oynamaktadır. Sosyalizm halkasının güçlü ve iddialı bir temsilcisi olarak yer almaktadır. Kürdistan devrimi de bunun en canlı ve en üretken parçası olmaktadır. Bu anlamda Kürdistan topraklarındaki devrim insanlığın şafak vaktinde oynadığı role benzer bir rolü oynamaya doğru hızla evrilmektedir.
Hiç şüphesiz PKK’nin ideolojik dağarcığında bu gelişmeler ön görülmekte, ama kendi dışındaki İran-Irak Savaşı, Körfez Savaşı, Arap-İsrail çelişkisi, giderek Balkanlar ve Kafkasya’daki ulusal boğazlaşmalar bu süreci hızlandırmıştır, etkilemiştir ve yaratıcı taktik yaklaşımlarla da iddialı bir çözüm aşamasına gelinmiştir.
Güney devrimi Ortadoğu’da önemli bir halkadır
Yapılması gereken çok iş vardır. En önemlisi de günlük taktik çalışmalardır. Yine PKK’nin stratejisinde bir sorun yoktur, aksine sürekli bir gelişme vardır. Stratejide daha bilinçli gelişmelerle bu devam edecektir. Günlük taktikler daha büyük bir önemle geliştirilmek durumundadır.
Güney Kürdistan’daki devrimci savaş taktikleri önemle inşa edilmek zorundadır. Bu konuda yaşanan sığlıklar, darlıklar ve yerine getirilmeyen görevler hızla görülmek durumundadır. Taktik yaratıcılık Güney devriminde ve halkında da, giderek Irak’ı da etkileyecek bir aşamaya, bir dalgaya kavuşmak zorundadır. En canalıcı taktik süreç burada yaşanmaktadır ve öngörülü bir biçimde son yıllarda yoğunlaştırdığımız çabalar Güney devrimindeki ısrarın boşuna olmadığını, hem ulusal düzeyde, hem uluslararası düzeyde büyük bir anlam ifade ettiğini günümüzde herkese göstermiştir. Burada hem askeri, hem siyasi, hem ekonomik olarak yerine getirilmesi gereken önemli güncel görevler vardır. PKK’nin buraları sağlam bir askeri üsse dönüştürmesi çok önemlidir ve amansız bir biçimde gerekleri yerine getirilmelidir. Güney halkının siyasi gelişmeye, diğer adıyla demokratik bir federasyonlaşmaya doğru evrim göstermesi gerekiyor. Bu yönlü görevler amansız bir biçimde yerine getirilmelidir. Güney halkıyla doğru iletişim, doğru cephe, doğru mücadele taktikleri günlük olarak son derece örgütlü ve dayanışmalı bir biçimde somut durumlara uygun olarak yerine getirilmelidir.
Çok yoğun ekonomik sorunlar var. Devrimle birlikte savaş ekonomisinin de doğru örgütlendirilerek yerine getirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Özellikle TC faşizminin, Çekiç Gücü arkasına alarak oynamak istediği olumsuzluğa tamamen son vermek durumuyla yüz yüzeyiz. Çekiç Güç, yani NATO gücü önemli oranda boşa çıkarıldığı gibi, tam bir yenilgiye dönüştürmek de önemli bir görev olarak karşımızdadır. Bu fırsatı da sonuna kadar değerlendirmek gerekiyor. Geleneksel işbirlikçi yaklaşımlar zayıflatılmıştır. Bunu bu çerçevede daha da tasfiye etmek işten bile değildir.
Güney devrimi Ortadoğu ittifaklaşmasında çok önemli bir yere sahiptir. Ortadoğu’da hem İran’la, hem Arap ülkeleriyle Kürt ittifakının çarpıcı bir biçimde zemin bulacağı bir yerdir. Gerek Irak’ın demokratikleştirilmesinde, halkların eşitliğe ve özgürlüğe yakın yeni ittifakında, gerekse bunun hızla İran üzeri ve diğer Arap ülkeleri üzerindeki olumlu etkilemesi de artık imkan dahiline girmiştir. Hiç şüphesiz, en önemli yönü de Kuzey Kürdistan devrimidir; Kuzey devriminin yapacağı büyük etkidir. Buranın devrim üssü olması oradan etkilerini kuzeye taşıracak, hem askeri, hem siyasi olarak büyük gelişmeleri zorlayacaktır. Zaten şimdiden oynanan bu rol önümüzdeki kısa zaman süreci içinde ya hızla ilerletilecek, ya da faşist TC savaşı mutlaka sonuç almak isteyecektir. Arkasında emperyalizmi bulduğu gibi, biz de arkamızda her zamankinden daha çok Asya ve bölgesel ittifakı bulabiliriz. Bu savaşımda bunun ilk defa kapsamlı bir durum alması söz konusudur.
Yine geleneksel işbirlikçilerin TC’den kopuşu ve bölgesel ittifaka bağlanışı hız kazanacaktır. Bütün bunların yaşandığı böyle bir süreçte Kuzey devriminin alacağı büyük mesafeyi görmek, özellikle onun gerilla aşamasını sağlıklı değerlendirmek ve gereklerini yerine getirmek büyük önem taşımaktadır. Ayrıca sıcak ortamda halkın siyasal birliğini, cephesini geliştirmek çok çarpıcı bir görevdir. En önemlisi de Türkiye’ye devrimi taşırmak büyük imkan dahiline girmiştir. Türkiye halkı da artık devrimsiz yaşayamayacağı bir dönemde bulunmaktadır. Hiçbir dönem Türk egemen sınıfları bu kadar bunalım içinde olmadıkları gibi, Türk halkının da artık sorunlarını devrimde aramak zorunda olacağı ortaya çıkmıştır. Son stratejik ittifakın da Batı’ya bağımlı, İsrail’e ise teslim olmanın Türk egemen blokunu kurtaramayacağı giderek daha iyi anlaşılmaktadır. Yaşanan hükümet krizi, devlet bunalımı bununla yakından bağlantılıdır.
Devrimi Türkiye’ye taşırmak artık artan imkanlara sahip olduğu gibi Kürdistan devrim zaferinin kesinleştirilmesi de biraz buna bağlıdır. Kürdistan devriminin Güney Kürdistan’da yakalayacağı zemin alınmıştır. Kuzey Kürdistan’da da gerilla sağlam bir devrim zeminini yakalamıştır; bu zemini daha da geliştirebilir. Geliştirmesi için olanaklar fazlasıyla yaratılmıştır. Ama bu devrim Türkiye’ye taşırılırsa inanıyoruz ki, bu bütün Kürdistan’da, diğer parçalarda devrimin zaferini kesinleştireceği gibi, Türkiye’yi de giderek zafere giden bir devrim yoluna sokacaktır. Türkiye’deki sosyal mücadele de böyle bir stratejik öneme doğru gitmektedir. Ya rolünü layıkıyla yerine getirecek, sosyal kurtuluşu sağlayacaktır, ya da artan bunalım altında emekçilerin, işçi sınıfının, memurların, yoksul köylülüğün nefes alamaz durumu daha da yaşanmaz bir hal alacaktır. Kısaca Türkiye ortamında da ya devrim ya sosyalizm ya demokrasi; ya da faşizmin maymunlaştırdığı bir topluma katlanılmak zorunda kalınacaktır.
PKK’de insanlık çözümü hedefleniyor
Görüyoruz ki, emekçilerin uluslararası dayanışma ve mücadele gününde bir kez daha gerek bütün insanlık açısından, gerekse de bölgemizdeki halklar ve en önemlisi de Kürdistan’daki devrim açısından önemli gelişmelerle sorun ve çözüm yollarıyla karşı karşıyadır. PKK bu anlamıyla çok ağır sorunları da yaşasa esasta çözümü ifade etmektedir. Hiç kimse PKK’yi basit bireysel heveslerini konuşturacağı bir parti olarak değil, insanlık çözümü, halklar çözümü, yine çok ağır ve en dipte olan Kürt sorununda bir çözüm gücü olarak değerlendirmek zorundadır. Son yıllarda partileşme içinde yaşadığımız yoğunlukta bir büyük insanı yeniden yaratma çabası söz konusudur. Hiç şüphesiz, eski toplumsal etkilere açık çok geri siyasal düzeyde savaşlar sağlanıyor, ama aynı zamanda yeni yaratıcı özellikler de ediniliyor. PKK’lileşme, sosyalleşmektir, siyasallaşmaktır, askerileşmektir, aynı zamanda yeni insan yaratmaktır. Özellikle kendi içinde yeni dönem insanını, sosyalist insanı yaratmak PKK’nin en temel ideolojik görevi olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten reel sosyalizmin de başaramadığı; kendi partisi içinde yeni insanı yaratma işini bir görev olarak göz önüne getirmemesi, genel değerlendirmelerle yetinmesi, yeni sosyalist insanı sosyalizmin kuruluşundan sonraya bırakmasıdır. Bu reel sosyalizmin en temel yanılgısıdır. Bize göre sosyalist insan ilk günden yetiştirilmek zorundadır. Parti içinde sosyalist insanı yetiştirmeyen partinin asla sosyalizmin kuruluşuna götüremeyeceği gibi, sosyalizm sonrasında da sosyalist insan değil, bir baş belası, bir kapitalist insan tipinden daha tehlikeli bir insan tipini ortaya çıkarır. Zaten gerçekleşen sosyalizmin kanıtladığı da bundan başka bir şey değildir.
Demek ki, sosyalist parti bırakalım savaştan ve sosyalizmin zaferinden sonrasını, daha ilk grup döneminde başarması gereken işi; sosyalist insanı, öncüyü yaratması, bunun varlığını öncelikli kılmasıdır. Bir sosyalist parti sosyalist olmayan insanların eline terk edilirse, o parti bir faşist partiden daha tehlikeli olabilir. Nitekim bunun belirtileri reel sosyalist partilerde ortaya çıkmıştır. Çünkü sosyalist partilerde sosyalistleşmeyen üye, birey eski toplumla olduğu kadar, yozlaştırıcı kapitalist saldırıya karşı da orta yolda duramaz. Beli bir süre orta yolda durur, ama hızla parti içinde gerek eskinin, gerekse de sistemin, düzenin objektif bir ajanı olur. Bu da kendi başına büyük bir yıkıcılık, gericilik ve komploculuk tehlikesini doğurur.
PKK mücadelesinin bir özelliği de bütün bunları ortaya çıkarma zeminine de sahip olmasıdır. Her zamankinden daha iyi bilmeliyiz ki, PKK içinde yürütülen sınıf savaşımının da çok ötesinde, salt sosyal, siyasal da değil, genel bir insan savaşımı, bundaki ısrarımız başarımızın teminatıdır. Kendi deneyimlerimize dayanarak söylüyorum, bu, ısrarlı sosyalist insanı yaratma savaşını sürdürmeseydik, bırakalım bu savaşı bu aşamaya, bugünlere getirmeyi, daha ilk günlerinde çakılıp kalmak işten bile değildi. Özellikle de Sovyet deneyimi 70 yıl yaşadıktan sonra çözülüyorsa, bu kadar gelişmişliğine rağmen dağılıyorsa, bizim en geri toplumsal koşullara dayanan devrimimizin çözülmesi işten bile değildir. Peki bunu nasıl önledik? Sosyalist insan kavgasını şiddetlendirerek önledik. Bu yönlü doğru bir mücadele anlayışını, savaşını çok ustaca parti içinde vererek, bu reel sosyalist çözülmeyi PKK’de sadece önlemekle kalmadık, PKK’nin aşama yapmasına, önemli bir sıçrama göstermesine yol açtık.
Bu, en doğru olan ve öncelikle yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Sosyalist partinin ilk işi, öncülüğünü kesin sosyalist üyelerle sağlama almasıdır. Kendi içindeki bireyi çözmeyen, sosyalistleştirmeyen bir çaba her an yenilmeye ve hatta çok tehlikeli bir saplantı haline gelmeye açıktır. Diğer bütün dönem partilerinin yaşadığı ve dolayısıyla çözüldüğü nokta da budur. Onlar sosyalist insanı yaratma mücadelesini ya genel doğrularla geçiştirdiler ya devrim sonrasına bıraktılar, ya da ekonomik tatmin gibi ayrıcalıklar, tavizler vererek işin içinden sıyrılmaya çalıştılar. Eğer Sovyet partisinde birkaç değerli sosyalist olsaydı, sosyalist demokrasiyi, sosyalist morali ve bütün sosyalist görevleri esas alsalardı bu partiler böyle yozlaşmazdı; bu devletler böyle tehlikeli bir araç olarak başa bela olmazdı ve toplum da böyle çürümezdi.
Kısacası öncünün günlük olarak sosyalistleşmesi oldukça büyük bir öneme sahiptir. Tarihi bir örnek vermek istersek; İslam tarihinde, özellikle Ortadoğu halklar mücadelesinde, hatta insanlık mücadelesinde bir bütün olarak eğer bu etkileri bugün daha da kalıcı olan dinler ve o dinlerin mücahitleri anılıyorsa, evliyalarından bahsediliyorsa, yaşamlarının yüceliği bir anlam ifade ediyorsa, bunun anlamı o ideolojilerin kendi insanlarını yaratmaları için sınırsız bir mücadeleyi, inceliği, hassasiyeti göstermelerinden kaynaklanmaktadır. 40 yıllık çilelerden bahsedilir. İran’da Ayettullahlar deneyimi vardır. Evliya menkıbeleri çok anlatılır. Bütün bunların anlamı; o devrimlerin, ideolojilerin kendi insanlarını ısrarla yaratma işine devam ettikleri, bundan birçok tarikat, mezhep oluşturdukları için bugüne kadar etkilerini taşırmışlardır.
“Yeterlilik” anlayışı sosyalizmde olamaz
Sosyalizmde bunun daha da nasıl yapılması gerektiği ortadadır. “İşte ekonomiyi inşa ettik, işte devleti de kurduk” demekle sosyalizm kurulmadığı gibi, özellikle onun ayettullahları, onun günlük savaşımı içindeki ideologları, manevi önderleri, ideolojik önderleri işleri bütünüyle görecek, değerlendirecek ve tedbirini alacak zenginlikte olmasalar sosyalist devrimin kaba materyalist yorumu neredeyse kapitalist-faşizmle özdeşleştirilecek yorumlara götürebilir. Burada esas suçlu aranacaksa bu da sosyalizmin ideolojik öncülüğünün, onun öncü bireylerdeki hakimiyetini sonuna kadar götürememiş olmasından aranmalıdır.
PKK’de Önderlik olarak böylesine bir gelişmeyi yaşadığımızı görüyoruz. Hâlâ tutku ve zevkle bunu sürdürmeye çalışıyoruz. “Yeterlidir” gibi bir tutum içine asla girmedik. Şimdi daha iyi görüyoruz ki, savaş ne kadar şiddetlenirse şiddetlensin, taktik görevler günlük olarak ne kadar artarsa artsın, hatta bazılarına fantezi gibi (ki parti içinde de bunlar vardır), dar savaş görevleriyle, dar yaşam endişeleriyle hareket ederlerse etsinler bütün bunlara çözüm militan sosyalist kişiliktir. Amansız günlük bir savaşımla sosyalist militan kişiliği yaratmak, yetkinleştirmek, her tehlikeye karşı panzehir olarak hazırlamak şarttır. Bir de sosyalist militan kişiliği hep süreklileştirmek gerekiyor. PKK’nin en önemli ispatlarından biri de budur. Bu sağlandığı oranda çok iyi görmekteyiz ki, PKK politik olarak da büyük bir gelişme gösteriyor, hatta askeri taktikleri de hayli dikkate değer bir gelişmeyi, en azından kolay yenilmez bir gelişmeyi sağlayabileceğini gösteriyor.
PKK’de politik gelişme vardır. Politik gelişmeyi kendi halkı içinde yürüttüğü gibi, bölgesel halklar içinde de evrensel bir biçimde geliştirmektedir. Hata Avrupa’yı, Amerika’yı bile etkilemektedir. Sosyalistleşen PKK aynı zamanda politikleşen ve politik etkisi hızla yükselen PKK’dir. Bugün Kürdistan halkının çok geri, hiç kimsenin şans vermediği bir konumdan politik bir halk haline gelmesi çok önemli bir gelişmedir. Her ne kadar örgütsüzse de, tam cepheleşmemişse de çok önemli bir politik güç haline geldiği tartışma götürmezdir.
Kürt halkı şu anda en devrimci politik halklardan biridir. Bunu daha sıkı örgütlemek, daha sıkı bir biçimde cepheleştirmek görev olarak önümüzde durmaktadır. Dış Kürtleri, iç Kürtleri, bütün parçalardaki Kürtleri uygun politik taktiklerle örgütlemelere çekmek, yine politik mücadele biçimlerini eksik etmemek bu politikleşmeyi daha da hızlandıracaktır ve yenilmez bir politik halk haline getirecektir. Parti öncülüğü sonuna kadar bunun yolunu açmış ve imkanlarını, mevzilerini yaratmıştır; bunları kullanılması da artık kadro önderlerine ve bunların politik tarzlarına bağlıdır. Bunun için de devrimci nicelik ve nitelikte kadro her tarafta vardır. Yeter ki, doğru önderlik kavrayışıyla politik ve cephe görevlerini layıkıyla yerine getirsinler. Hiç kimse PKK’nin politik öncülüğünde “imkanlar dardır” diyemez. Hiçbir devrim partisine nasip olmayacak kadar içte-dışta, legal-illegal politik mevziler her PKK militanın hizmetine sunulmuştur. Önemli olan bunun değerinin bilinmesi ve saygıyla bu değerlerin korunmasıdır. Bunun sıradan görevlerinin yerine getirilmesi dahilinde büyük başarıların yaratılacağı tartışma götürmezdir. Zaten mevcut politik savaştan, serhildanlardan bunu çok iyi anlamaktayız. En devrimci yaşayan bir halk olma gerçeğini dost-düşman herkes kabul ettiği gibi, bunun tam zaferinin ise günlük taktik hakimiyetten geçtiğini bilinmek zorundadır.
O halde PKK’nin en yaratıcı bir politik parti olduğu, hatta hızla halkla bütünleştiği, onun politikleşmesini sağladığı, politik devrimini en çarpıcı yönde yakaladığı, bunun da politikanın teorisinin, uygulama esaslarının, önderlik tarzının çarpıcı bir ifadesi olduğu artık kesinleşmiştir. Önemli olan bunu bütün militanların halka taşırması, halkın da son derece bilinçli bir devrimci halk olmayı sürdürmesidir. Bu da kesinlikle zaferin yerine getirilmesinde belirleyici etkisini göstermiştir ve daha da çarpıcı olarak bu yaşadığımız süreçte gösterecektir.
Bir de “Nasıl yaşamalı”ya daha etkin cevaplar verebilmek için, ‘Nasıl savaşım’ sorusuna cevap vermemiz gerekiyor. Nasıl yaşaması gerektiğini bilemeyenlerin ‘nasıl savaşım’da da fazla etkili ve başarılı cevaplar veremeyeceği açığa çıkmış bulunmaktadır. Çaptan düşmüş, delice, çok kölece ve haince bir yaşamı iliklerine kadar benimsemiş bir halkın sosyal gerçekliğinde bunu çözmeden, parçalamadan ve yerine “Nasıl yaşamalı” sorularına etkili cevaplar vermeden kimsenin sağlıklı askeri-politik savaşı yürütemeyeceği ortaya çıkmıştır. Böyle kendi başına bela olmuş, ok’la merteği karıştıran, adeta yaşamı başı üzerinde değil, başka tarafı üzerinde yürütmeye çalışan, ayakları havada, yaşamın hayalinin bile yanından geçmeyen insanlarla etkili bir savaş yürütülemez. Yaşama daha doğru-dürüst saygıyı gösterememiş, kendisine bile saygıyı elde edememiş olanların iyi bir sosyalist gerillacı olmaları şurada kalsın, siyasetin a, b, c’sinden bile sonuç çıkarmaları düşünülemez. Dolayısıyla bizim sosyal yaşamı çözmemiz, sosyal yaşamın kördüğümlerini parçalamamız, özellikle aile bünyesinde çok kalıtımsal bir hal almış, neredeyse fosilleşmiş, yaşamaktan çıkmış, gelenek bile diyemeyeceğimiz kadar yaşamın dışında olan böyle ilişki biçimlerine karşı savaşımızla mümkün olmaktadır. Tutuculuktan da öteye çürüten, delirten sosyal ve aile gerçekliğini, yine kadın-erkek ilişkilerindeki büyük düşüşü, büyük çirkinliği parçalamadan ruhlarda ve düşüncede bir büyümeye yol açmamız düşünülemez.
Bir kültür devrimini yapıyoruz
PKK öncülüğünde son dönemlerde bu adımları ne kadar isabetli attığımızı, sorunu çok temel bir noktada yakaladığımızı ve önemli gelişmeleri bu silahla elde edebileceğimizi bir örnek olarak evrensel yanı ağır basan bir biçimde görmekteyiz. Buna kültür devrimi de denilebilir. Devrimin sosyal yönünün de açığa çıkardığı önceden çözme, bir örnek model temelinde de olsa, gerçekleştirmesine daha da olanak verilmelidir. Ama mutlaka yapılması gereken bir görev olduğunu, devrim sonrasına bırakılamayacağını, hatta devrimin zaferi isteniliyorsa sosyal devrimi, kültür devrimini parti içinde geliştirmemiz gerektiğini çok çarpıcı bir biçimde görmekteyiz. Hatta bu konuda sağlanan derinlik, derinlikli bir sosyal devrimdir. Sosyal ilişki düzeyini, her olumsuzluk karşısında önünü açma ve yenilikler yaratma ve benimsetme anlamında sağlandığı oranda yükseltmek mümkündür. Geleceğin sosyal devriminin sağlam bir temsilcisi olunmak zorundadır. Bunda ısrar etmek, sosyal devrimin daha da eşit ve özgür gelişmesinin, bu anlamda da sosyalist toplumu sağlam esaslara bağlamasının en temel görev olduğu ortadadır.
Hiçbir devrim partisinde görülmeyen bu gelişmeler PKK’de görülmektedir. Toplumun en temel hücresi olarak aile çözümlemesi çarpıcı bir biçimde geliştirildi. Politika ve askeri yaşamla bağlantısı kadar, moral yönü de açığa kavuşturuldu. Ailede ısrarın, bir sosyal kurum olarak değerlendirilemeyeceği, siyaseti, yaşamı boğan bir kurum olduğu ortaya çıkarıldı. Yine en temel ilişki olarak aile içindeki kadın-erkek, çocuk-ana-baba ilişkilerinin, hatta klan-kabile ilişkilerinin doğru çözümlenmemesi halinde hiçbir ilerlemenin sağlanamayacağı, yürütülebilecek savaşın ilkel-isyancılar savaşımı, yine yürütülen politikanın da bir işbirlikçi politikayı aşamayacağı ortaya çıkmıştır.
En tehlikelisi de parti içinde yaşanan ağır bir bunalım vardı. Neydi bu bunalım? Doğru savaşıma, doğru politikaya yaklaşmamaktan dolayı, “yüzeysel kaldım, dar kaldım, keyfi kaldım” diyen müthiş bir olumsuzluk, protestoculuk, tasfiyecilik başgösterdi. Bunun aşılma yolunun aslında sosyal çözümlemelerden, kişilik çözümlemelerinden geçtiği açığa çıktı. Bunun daha da çözümlenmesiyle birlikte görüldü ki, içteki zincirler, ruhlardaki, beyinlerdeki tutsaklık zincirleri parçalanmadan bu tıkanmış, oldukça bunalımlı, kendini yaşatmaktan aciz tiple bırakalım devrim yapmayı, devrimin başına büyük bela olmasını bile önleyemeyiz. Her devrimde böyle bunalımlar hiziplere yol açar. Yine her devrimde partilerin parçalanmalarına yol açar. Ama bizde hizip olma gücü bile olmamakla birlikte, daha bir ince ağrısı verem, kanser mikrobu gibi çürümeye yol açar. Gelişmiş bir hastalık bile olamıyorlar, çok primitif, çok ilkel bir hastalık halinde bünyeyi kemiriyorlar. Böylece de beklenmedik bir parti içi protestoculuk, parti içi ne lazımcılık, ilgisizlik, çok anlamsız kayıplara yol açmak, en basit görevlere bile saygılı yaklaşmamak bir hastalık gibi kendini gösterdi.
Bütün bunlar kendini yetiştirememiş kişilikten kaynaklanmaktadır. Bu kişilik PKK’de ameliyata yatırıldı. Çabalarımız sonucu bu çözümlemeleri geliştirmek zorunda kaldık. Sonuçta şu ortaya çıktı: Bu çözümlemeler temelinde kişinin yaşayabileceği, yaşamanın yolunun açılabileceği, temel ilişkilerin gelişim gösterebileceği, duygu boyutu, örgüt boyutu, siyasi boyutunun bir gelişim yaratabileceği ortaya çıktı. Yine hiçbir siyasi yönü olmayan birtakım ilişkilerin ne ifade ettiği, bunun savaşımı nasıl olumsuz etkilediği, özellikle kadın, erkek, aile ortamındaki ilişkilerin çözümlenmemesi halinde parti içinde büyük bir soruna yol açacağı, zaten toplumun da yaşanmaz düzeyinin partiyi de yaşanmaz bir hale getireceği ortaya çıkarıldı. Çözüm olarak kadın ordulaşması, kadının kurtarılmasında gelişme görüldü. Yine intiharvari, devrimi ölüme koşmaktan ibaret gören anlayışlar yerine, devrimin yaşamın tek diriltici kaldıracı olduğu, nasıl yaşanılması gerektiği için devrimin esas alındığı, dolayısıyla bu anlayışın gelişmesiyle birlikte hızlı ölüme koşmak değil, çarpıcı bir özgür yaşama koşmanın esas alınması gerektiği gösterildi. Bunun da savaşma yetenekleriyle, örgüt ve günlük olarak taktiğe hakim olmanın özellikleriyle bağlantılı olduğu, savaşı başaranın yaşamı başaracağı; morali, duygularının başarısını kendisinde gerçekleştiremeyenin savaşı da başaramayacağı ortaya konuldu.
Böylesine çok kapsamlı bir kültür devrimiyle bunu PKK’nin son yıllardaki gelişmelerine sığdırabildik. Bunun da en önemli bir gelişme olduğu, sanıyorum sadece PKK içinde, ulusal devrim düzeyinde değil, uluslararası alanda da etkisi gittikçe hissedilen bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
Gerek emekçilerin birlik ve mücadele günü dolayısıyla, gerekse PKK içi dönem itibariyle yürüttüğümüz hazırlıklar sosyalizmin PKK şahsında gerçekleşmesi açısından büyük umut vericidir.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan 1 Mayıs 1996 tarihli değerlendirmesidir.