HABER MERKEZİ –
“Asi Katolar tarihi bir direnişe daha tanıklık etmişti. Kendi evlatlarının, dağlı çocukların 53 gün süren direnişini an be an izlemiş, onların yüreklerini hissetmişti. Çektar’ı izlemişti, Nudem’i izlemişti ve onlara bir kez daha hayran kalmıştı. Kendi çocuklarının kendi toprakları üzerinde toprağa düşmesi Katoların kaderi miydi? Kimse onlar kadar Katoları sevmemişti, kimse onlar kadar Katolarda kan dökmemişti. Kato kendisinin onlarla var olduğunu bir kere daha anlamıştı. Katoları Katolar yapan onların direnişiydi.
10 kadın arkadaşın kaldığı kampın üzerine giden arkadaşlar gördükleri manzara karşısında yıkılıp kalmış, ayakları tutmaz olmuştu. Birçok arkadaş ayakta kalamayıp oturmak zorunda kalmıştı. Arkadaşların siluetleri gözlerinin önüne geliyor, bu da yüreklerinin daha fazla sızlamasına neden oluyordu. Kolay değildi 10 özgür kadın, 10 yenilmez savaşçı, 10 can yoldaşı… Sanki zaman durmuş hayat anlamını yitirmişti. Yaşamlarına anlam katan yoldaşlarıydı. Düşman yaşamlarını anlamsızlaştırmak istiyordu. Ama her yitirdiğimiz yoldaşımız anlam deryasına anlam damlacıkları katıyordu. Böyle dayanıyorduk acılarına, intikamlarını alma yeminleriyle biliyorduk öfkemizi. Ama başımız dikti. Yoldaşlarımız teslim olmamış direnmişlerdi, hem de öyle direnmişlerdi ki düşmanı çaresiz bırakmışlardı. Bir yandan bunları düşünürken diğer yandan ise arkadaşların baskından önce kamptan çıkma ihtimalleri vardı.
Kadın arkadaşların mağarası kalmamıştı. Coğrafyanın şekli değişmiş, tanınmaz hale gelmişti. Kadın arkadaşların kampını patlatarak çökertmişlerdi. Nasıl bir patlayıcı kullanmışlardı bilemiyorduk fakat koskaca kayalıkları çökertmişti bu patlama.
Heval Nudem’in şehadetinden sonra kadın arkadaşlar bir süre daha bulundukları yerde kalmışlardı. Bu grupta 8 kadın arkadaş kalmıştı. Arkadaşlar 5 gün kamp içinde kardan bir odada kaldıktan sonra 13 gün dışarıda bir kaya çatlağında kalmış sonra bir yolunu bulup Kato’dan çıkmışlardı. Karlı Katolardan çıkıp kendilerini karın eridiği aşağılara bırakmışlardı. Zaten arkadaşların ayakları yanmış, aşağıya inene kadar çok zorlanmışlardı. Kendilerini koruyabilecekleri ve erzak temin edebilecekleri bir yere varmışlardı fakat bu sefer de ihanet onların yakasına yapışacak, onları ölümle burun buruna getirecekti.
Heval Çektar’ın şehit düştüğü diğer kampımızda 4 arkadaş kalmıştı. Düşman var gücüyle saldırıyor, sonuç almak istiyordu. Hatta o kadar kendilerinden geçmişlerdi ki kendilerini içeriye bırakmaya çalışmışlardı. Biri subay diğeri korucu olan iki kişi kendilerini kampa bırakıyorlar. Bu korucu da geçen sene operasyonda öldürülen diğer korucunun kardeşiydi ve kendisi operasyonda da içeri girerken de öncülük eden kişidir. Bunlar içeri girince arkadaşlar fenerlerle geldiklerini görüyorlar zaten arkadaşların fenerleri, ışıkları kalmamıştı. Bu kamptaki arkadaşlar diğer arkadaşları bekledikleri için ‘kimsiniz’ diye soruyorlar. Korucuda kekeleyerek ‘benim’ dediği zaman arkadaşlar durumu anlayıp bunları vuruyorlar. Arkadaşlar daha fazla askerin içeriye girdiklerin zannedip saldırıya geçiyorlar. Arkadaşların yanında fener olmadığından kaç kişi olduklarını göremedikleri için bombalarla saldırıya geçiyorlar. Bu kampın giriş kapısı da normal, sağlam bir insanın zar zor çıkabileceği diklikte ve asi bir yerdi. Fakat subay ve korucu yaralı olmalarına rağmen o korkularıyla adeta uçup dışarı çıkmayı başarıyorlar. Arkadaşlar buradan 1 kleş, 1 tabanca ve bir fener kaldırıyorlar. Arkadaşlar bu fener sayesinde biraz rahatlıyorlar.
Düşman sonrasında arkadaşlara yeniden yoğun olarak zehirli gaz atmaya devam ediyor. Bunun nedeni ise arkadaşların yanında olan kedinin sabah noktadan çıkıp akşam kampa geri dönmesidir. Hem atılan zehirli gazlardan hem de sondaj makinesiyle kampa delik açarken çıkan sesten kedi rahatsız olup çıkıyor ve akşamları geri dönüyor. Askerler bu durumu görünce içeride hala yaşam emarelerinin olduğunu anlayıp daha fazla yüklenmeye başlıyor. Arkadaşlar kediden dolayı böyle olduğunu anlayınca kediyi bir ip ile bağlayıp dışarı çıkmasını engelliyorlar. Bu kedi o zaman arkadaşlar arasında şaka konusu oluyor. Arkadaşların erzağı kalmamıştır fakat kedide açlığa dair bir belirti yoktur, sonradan ağzındaki yağları görünce askerlerin konservelerini yiyip karnını doyurduğunu anlıyorlar ve ona hain kedi demeye başlıyorlar.
Bu kampta başka bir çıkış kapısı olmasına rağmen arkadaşlar bulamıyorlar. Bu kapı gidip Kato zozanlarından çıkıyor. Fakat suyun etkisiyle toprak kayıp kapıyı kapamış, ondan arkadaşlar bulamıyorlar. Bu arkadaşların kamptan çıkma hikayesi biraz farklı. Duyan bir çok kişi inanmayabilir ama yaşanmış bir durumdur. PKK’lilerin birbirlerini hissettiklerini söylemiştik. Bir arkadaşın rüyasına Şehit Serdem arkadaş geliyor, Şehit Serdem Kato’da cephe komutanımızdı. Rüyada arkadaşın yanına gelince, arkadaş “Sen nasıl içeriye girebildin” diye soruyor. Şehit Serdem arkadaki zozanlara açılan kapıdan geldiğini söylüyor. Rüyayı gören arkadaş kapının kapalı olduğunu söyleyince, Şehit Serdem kapının açık olduğunu ve oradan çıkabileceklerini söylüyor.
Bu rüyadan sonra arkadaşlar yoğunluklarını kapıyı bulmaya veriyorlar ve kapıyı buluyorlar. Kapı topraktan ve kayadan kapanmış olmasına rağmen insanın geçebileceği kadar boşluk olduğunu görüyorlar. Arkadaşların çıktığı kapının üzerinde 10’a yakın mevzi olmasına rağmen çıkmayı başarıyorlar.
Belki inanılmaz gelebilir fakat rüya sonrası arkadaşlar çıkış yolunu bulup çıkmayı başarıyorlar. Eğer arkadaşlar bu rüyayı görüp çıkamasalardı, kısa bir süre sonra diğer kapıdan çatışa çatışa çıkmayı deneyeceklerdi. Karar vermişler, ne kadar kayıp verilirse verilsin düşmanın yoğunluğunu verdiği kapıdan çıkacaklarmış, neyse ki rüya herşeyi düzeltmişti. Bu grup 53 gün düşman çemberinde kaldıktan sonra bir gece vakti kamptan çıkmıştı. Tam 53 gün tüm saldırılara direnmiş, 1 arkadaşı şehit vermiş ama çıkmayı başarmışlardı. Arkadaşlar gece çıkarken termal kameralara yakalanmamak için battaniye ve tulumlarını ıslatarak vücutlarına sarıp, kaz yürüyüşü ile kamptan uzaklaşıp sağlam bir yere ulaşmışlardı.
Bizler arkadaşlarla cihaz üzerinden bağlantı yapmaya çalışıyor, düşman da engellemek için sürekli içeri bomba atıyordu. Sonunda arkadaşlarla bağlantı kurmayı başarmış fakat arkadaşlar yanımıza gelmenin mümkün olmadığını söylemişlerdi. Bizler bu duruma şaşırmış, arkadaşlar nasıl böyle birşey derler diye çok kızmıştık. Ama diğer yandan arkadaşlara hak veriyor ve neden daha fazla kayıp verelim ki deyip gelmelerini istemiyorduk. Görünen o ki kendi başımızın çaresine bakacaktık.
Kuşatma altındaki 45. günümüzdü. Sonuna kadar direnecektik, ucuz ölmeye niyetimiz yoktu. Madem ki ölçüsüz bir saldırı vardı biz de direnme sınırlarını aşan bir direniş ile karşılık verecek, bizleri öldürmenin kolay olamayacağını düşmana gösterecektik. Hem daha biz son sözümüzü söylememiştik. Dışarıda Kato arazisini avucunun içi gibi iyi tanıyan arkadaşlar vardı. Yanımızda silahımız, cephanemiz vardı.”
Apocular gelip bizi kurtardı şimdi intikam zamanı
“Çember altında 45. günün gecesiydi. Çıkmak için düşünüyor, nasıl olabileceğini tartışıyorduk. Saat gece 12 olmuştu ve birden bire arkadaşlar karşımızda belirdiler. Ferhat arkadaş Katoları çok iyi tanıyordu ve bir grup arkadaşı yanına alıp bizim bilmediğimiz yollardan gelip, bir delikten şütiklerini sarkıtarak içeri girmeyi başarmışlardı. Ferhat arkadaş daha önce de o kampta kaldığı için kampı iyi tanıyordu. Kampımız tam kaya labirenti gibiydi. Arkadaşlar geldiği zaman hava tam açık, bütün yıldızlar ayna gibi parlıyordu. Kato bizlere romantik bir çıkış gecesi hazırlamıştı.
Termal ile önümüzü kontrol edip öyle ilerliyorduk. Birçok pusu ve asker grubunu fark etmiş, kenarlarından, kıyılarından geçmiştik. Bizi farkederlerse de çatışmaya hazırdık. Çıktığımız kampa bir daha geri dönme niyetimiz yoktu. Birçok defa tehlikeli yakınlıktan askerlerin yanından geçtiysek de kendimizi fark ettirmeden aralarından süzülerek çıktık. Bizim çıktığımızdan haberi olmayan düşman arada bir içeriye bomba atmaya devam ediyor, bizi içeride biliyordu. Böylelikle arkadaşlarımız sayesinde 45 gün kaldığımız çemberden çıktık. Sonrasında arkadaşlara neden cihaz üzerinde bizi çıkaramayacaklarını söylediklerini sorduğumuzda arkadaşlar, gelip sizi çıkaracağımızı açık açık söyleseydik düşman bunu engellemek için herşeyi yapardı. Biz de çıkaramayız deyip düşmanın rahatlayacağını ve tedbir almayacağını düşündük. Arkadaşlar düşmanı kandırmış ve kimsenin gelmeyeceğine inandırmıştı. Arkadaşlar bunu da eklediler ‘Nasıl sizleri yanlız bırakırız, ölürüz de sizi o halde düşmanın ellerine bırakmayız.’
İki kadın arkadaşın şehit düştüğü diğer kamp gücü kendilerini kamptan çıkarmayı başarmış ve aşağılara karın olmadığı araziye yetişmişler fakat tam olarak tehlikeden kurtulamamışlardı. Bu grubun içinden Ciwana adlı kişi kaçarak düşmana teslim oluyor ve ihanet ve düşmanla işbirlikçilikte sınır tanımıyor. Askerleri peşine katarak arkadaşların olduğu alana kadar getiriyor, bu da yetmezmiş gibi bildiği her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. Arkadaşların hepsinin ayaklarının yandığını, 18 gün boyunca karda kaldıklarını, silahsız olduklarını ve kurtulabilecek güçte olmadıklarını düşmana aktarıyor. Düşmanın daha da azgınlaşması için elinden gelen herşeyi yapıyor. Zaten düşman alllak bullak olmuştu. Arkadaşların nasıl çıkıp kendilerini kurtardıklarını anlayamamıştı. Bu gruptaki bazı arkadaşların ayakları çok kötü yanmış, sadece 1-2 arkadaşın ayakları çok kötü değildi. Düşman 8 silahsız arkadaşı katletmek için ihanetçiyi yanına alarak operasyona başlıyor.
Bu operasyon süresince tarif edilemeyecek kadar kutsal direniş ve kahramanlıklar sergilenmiş, bütün arkadaşlar bunun içinde yer alıp şahitlik etmişti. Kaçan bu kişi tüm bu kahramanlıkları unutmuş ve önceden ‘Heval’ dediği insanları yok etmek için askerlerin önünde operasyona katılmıştı. Kendi değersiz canı için 8 fedai kadının canını düşmana armağan etmek istiyordu. Tüm bu alçaklıkları yetmezmiş gibi yöre insanını da düşmana yakalatmış, halkın işkence görmesine sebep olmuştu. Arkadaşların kurtulamayacağından çok emindi. Fakat unuttuğu bir şey vardı. Kendisi arkadaşların arasındayken bundan daha kötü durumda, çemberdeyken kurtulmuşlardı. Bu unsur kaçmadan önce bir arkadaşla köyden bir eve gidip erzak getiriyorlar. Ev sahibi Ciwana’ya bakıp ‘Sen bizi şikâyet edeceksin ama arkadaşlara canım feda olsun, herşeye hazırım’ diyor.
Kadın arkadaşların bulunduğu yer sık ormanların olduğu bir yerdir. Ormanın o kadar sık olduğu bir yerdir ki insan içinde bulunan köyü ve evleri göremiyor. Askerler buraya operasyona geldiği zaman arkadaşlarla iç içe giriyorlar. Arkadaşların yanında silah olmadığı için saklanmak zorunda kalıyorlar. Hatta bir arkadaş önündeki kişiyi arkadaş sanıp elini omzuna atacakken son anda asker olduğunu farkediyor ve elini çekiyor. Arkadaşlar ve düşman bu derece iç içe girmiş durumdadırlar. Bu ormanlıktaki operasyon bir hafta sürüyor ve arkadaşlarla düşman hep çok yakın mesafede kalıyor. Arkadaşlar sürekli yer değiştirip kendilerini koruyorlar ve arkadaşlar oradan başka arkadaşların yardımıyla çıkarılıyor.
Diğer kamptan çıkan dört arkadaşla bir araya gelmiştik fakat daha önce beraber kaldığımız bu arkadaşları en başta tanıyamadık. Onları tanıyamamamızın sebebi vücutlarının şeklinin değişmiş olmasıydı. Düşmanın attığı kimyasal gazdan dolayı arkadaşların kafaları ve vücutları şişmiş farklı bir şekil almışlardı. Arkadaşlarla bir araya gelirken az kalsın arkadaşları yanlışlıkla vuracaktık. Onları arazide görüp vücutlarının şişmesinden dolayı tanıyamamış ve onları kontra sanmıştık.
Korktuğumuz şey başımıza gelmemiş başka bir kampta bulunan 7 kadın arkadaşa birşey olmamış, sağlam bir şekilde düşman kamplarına baskın yapmadan birkaç saat önce çıkmışlar ve temasa girmeden sağlam bir yere ulaşmışlardı. Kampa giren diğer 3 arkadaş ise düşman kampın üzerindeyken kampa girmeyi başarmış fakat kamptan çıkarken çatışmaya girmişlerdi. Arkadaşlar bu kamptan çıkarken düşmanın tam mevzilenememesinden yararlanmış öyle kurtulmuşlar ama diğer arkadaşlara ulaşamamışlardı. Diğer 4 arkadaşla buluştuktan sonra kadın arkadaşlarla da buluşunca rahatlamış ve kadın arkadaşların kamptan, önceden çıkmış olmalarına çok sevinmiştik.
Sonunda arkadaşlara ulaşmıştık, dünyalar bizim olmuştu. Sonrasında içimizde şaka olarak ‘Apocular gelip bizi kurtardı’ diyorduk. Bütün bu zorlu süreçlerde hiçbir arkadaşta herhengi bir ikircilik yaşanmamış ve moralsiz olmamışlardı. Sürekli kurtulup intikam alma istemimiz vardı.
Asi Katolar tarihi bir direnişe daha tanıklık etmişti. Kendi evlatlarının, dağlı çocukların 53 gün süren direnişini an be an izlemiş, onların yüreklerini hissetmişti. Çektar’ı izlemişti, Nudem’i izlemişti ve onlara bir kez daha hayran kalmıştı. Kendi çocuklarının kendi toprakları üzerinde toprağa düşmesi Katoların kaderi miydi? Kimse onlar kadar Katoları sevmemişti, kimse onlar kadar Katolarda kan dökmemişti. Kato kendisinin onlarla var olduğunu bir kere daha anlamıştı. Katoları Katolar yapan onların direnişiydi. Kato’nun gördüğü son direniş tam 53 gün sürmüştü. Her türlü insanlık dışı katliam yolları denenmiş, zehirli gazlar kullanılıp, kendi çocukları canlı canlı gömülmek istenmişti. Ama onun çocukları direnmek için vardı ve bunu herkese bir kere daha göstermişlerdi.
Şimdi bahar gelmişti ve karlar erimişti. Bahar demek eylem demekti, bahar demek intikam demekti. Kato da kendisini hazırlamış intikam alınması için elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Eylem grupları toplanmış Kato’ya doğru yürüyüşe geçmişti. Kato gelenleri görünce yüreği kıpırdadı ve yollarını açtı çocuklarına, serkeftin deyip onları başarıyla dönmeleri için beklemeye başladı.”
Tofan Dersim / Pîrdoğan Kemal