HABER MERKEZİ –
Bir insanın en büyük gücü, onun kendi kendisiyle tutarlılık gücüdür
“Bir PKK’li için de en anlamlı, birinci özellik, karara bağlı olmayı, bağlı yaşamayı bilmesidir.
Şimdi bu esas, birinci şartı karşılamadan siz hiçbir konuda kendinizi ikna edemezsiniz ve sağlam bir yürüyüşün sahibi olamazsınız. Kendi kendini kararlaştırmayan, kendi kendini disipline edemeyen, en yüce kararları kendi içinde yürütemeyen kişi parti militanlığında kesinlikle başarılı olamaz.
Eğer bu söylediklerim anlaşılmıyorsa söyleyin daha da açıklayayım. Eğer anlaşılıyorsa artık karar yerini bulsun. Neden bu kadar sürüncemeye terk edesiniz? İlk karardır bu, temel karardır. Verdiğiniz parti kararını çiğnetmemek. Ama bakın kendinize, şimdiye kadar en çok çiğnediğiniz, göz ardı ettiğiniz bu temel karar oluyor. Şu anda bana, bu tarihe yapabileceğiniz en büyük iyilik nedir, diye sorarsanız; bu karar gücünü göstermektir derim. Bununla gerçekten biz düşmanı yeneceğiz ve kutsal yaşama adım atacağız. Bizden alınan, bizi böyle çirkinleştiren ne varsa, hepsini alıp uzaklaşacağız.
Bunu niye istemeyeceksiniz? Bunun tutarlılığını neden göstermeyeceksiniz? Toplumumuz, halkımız kurallarla oynadığında başına en büyük felaket gelmedi mi? Bugün dünyanın en geri, en zavallı halkı biz değil miyiz? Hatta en çirkini biz değil miyiz? Neden bu böyle oldu? Kendilerine temel bazı kuralları edinmedikleri için. Herkes kendi başının çaresine baktığı için bu böyle oldu. Aynı şeyi parti içinde siz yapmıyor musunuz? Bizim zor bela bazı çabalarımız olmasa acaba siz daha beter, lanetli bir durumu yaşayacak mısınız? Neden gerçeklere gözünüzü kapayacaksınız? Ve halen şaşıyorum, neden siz o kadar parti ölçüleriyle oynandığında sessiz kalıyorsunuz? Düşünce zayıf, taktik yok, başarı yok, kayıp diz boyu… Neden sarsılmadınız? Neden vicdanınız ayaklanmadı? Neden kendinize anlam veremediniz? Yazık değil mi size? Hep böyle ana kuzularısınız. Analarınızı görünce benim yüreğim dayanmıyor. O fukaraları hiç olmazsa düşünseydiniz de böyle kalmayaydınız.
Bir yiğit savaşa çıktı mı, anasını ağlatmayacak kadar cesur, yaman, güçlü olmalıdır. Ama içinizde anasını ağlatmayan tek bir adam var mı? Bırakın beni, mesela insan yoldaşını zorlar mı? İçinizde yoldaşını zorlamayan tek bir adam var mı? Bakın, beni biraz göz önüne getirin; ne anamı, ne sizleri ne ağlattım, ne de zorladım. Yiğitlik böyledir, başka türlüsü yalan-dolandır. İstediğin kadar laf üret ama, git ikinci gün düş! Bizim militanlığımızda fazla anlamı olmayan bir sondur. Son yılların bir çok şahadetinde acı vardır. Fazla anlamı yoktur. Ve en önemlisi de yaşayanların -haydi onlar şahadete ulaştılar saygımız var, minnettarız- hep çirkinlikleri ortaya çıktı; hangisinin değerli bir yaklaşımı oldu, işte hangisi bizi bu kadar heyecana getirdi, bizi bu kadar sürükledi; zor durumdaydık, bizi esenliğe kavuşturdu? Böyle bir değerlendirmeye konu olan içinizde herhangi bir militan var mı? Zorlama yok, herkes eylemiyle buna yol açabilirdi.
Dikkat edilirse PKK içinde de kimse kimsenin hakkını yemez. Başarılı olmuş olana hep saygı duyulur, değer verilir. Ama maalesef bunların sayısı yok denecek kadar azdır. Son merkezimizin kişilik değerlendirmelerini okudunuz, tartıştınız. Her merkez üyeniz neredeyse ödümüzü kopartan bir pratiğe sahip olmuş. Bir kaç paragraf hakkında eleştirilmiş; şaşıyorum, ben hangisini düzelteceğim, hangisini düzeltmeyeceğim? Merkezi üyelikle bağdaşmayan ne kadar yetersiz özellik varsa hepsi temsil edilmiş. Yoldaşlığa, hele bir merkezi üyeye bu yakışır mı? İnsan kıtır kıtır kendini keserdi, bu kadar yanlışlığa kendisi için yer vermezdi. Yiğitlik nedir, yiğitlik çok kılıç sallamak, tüfek patlatmak değildir. Yiğitlik, PKK olayında ölçüleri sağlam temsil etmektir. Bunu ustalar da böyle söyler; halk, proleter devrimciliğinde yiğitlik parti örgütlülüğünde güçlü olmaktır. Bunlar örgütleyici özelliklerdir. Örgütleyebilen en büyük yiğittir, diye bir tarif vardır. Çünkü yine söylüyorum, halkların veya proletaryanın örgütünden başka silahı yoktur.
Kısaca, bu çok oynadığınız, hiçbir gerekçeyle doğru-dürüst izah edemeyeceğiniz bu parti dışılığı, onun örgütlü yaşamına gelememenizi kendiniz için ciddi bir sorun yapın. Ve kararınızı partiye doğru bir katılım temelinde, -özellikle çoğunuzun durumu kadro olmaya yatkındır- sağlam bir kadro olma, onun gereklerini bütün yönleriyle değerlendirme ölçülerine sağlam ulaşma bir karar ve uygulama gücümüz biçiminde burada sonuçlandırın. Partimizi bu temelde biz, yeniden daha gelişmiş savaş koşullarına ve olanaklarına -her ne kadar fazla şekli yönlerine dikkat etmiyorsak da- özünde iyi bir katılımı, doğru bir katlımı her üyemize uygulayalım. Özellikle kadro ölçülerini günümüzün tüm savaş sorunlarına cevap verecek yetkinliğe kavuşturmayı esas alalım. En temel görev budur.
Bu temel görev başarılmadan hiçbir savaş sorununu çözemeyiz. Nitekim şimdiye kadar ki gerilla deneyiminiz de göstermiştir; yüksek başarı temelinde yaklaşmadığınız gibi, bundan sonra da bunda ısrar edersek bu, partinin dışında gelişmiş, onu esas almayan ölçülerle yaklaşmaya götürecek ki, bu da nihai bir yenilgi olur. Biz şimdiye kadar çeşitli tedbirlerle size nihai yenilgiyi tattırmadık. Ama bu demek değildir ki, bundan sonra siz de bu gerçekleşmez; hayır, bir bakarsınız yirmi dört saat içinde bile gerçekleşebilir.
Başarı istiyorsanız, parti ölçüleriyle yaşama gücünü, savaşma yeteneğini gösterebilmelisiniz
Eğer bu parti militanlığını esas almazsanız, gereklerini temel bir görev olarak yerine getirmezseniz tehlike her an somuttur. Öyle şimdiye kadar bana dayanarak, PKK’nin savaşına dayanarak “artık yenilmeyiz, zafer kesindir” deyip kendimizi aldatmayalım. Zaten en temel güvencesi partinin militanlığında, kadro ölçülerinde taviz vermez, yaratıcı, savaşın gereklerine göre uygulama yeteneği olan bir katılımı gerçekleştirmektir. Bu sağlandı mı biz her tür savaşıma karşılık verebiliriz. Parti Önderliği bu anlamda zaten eğer ayaktaysa, biraz başarıdan bahsedebiliyorsa, bu nitelikte bir parti öncülüğünü esas aldığı içindir. Başka hiçbir şey başarının göstergesi olarak ileri sürülemez. Eğer sizler de bir başarı istiyorsanız, az-çok denenmiş, kanıtlanmış bu parti ölçüleriyle yaşama gücünü, savaşma yeteneğini gösterebilmelisiniz. Gerisi çabadır, o da siz de vardır; cesarettir, yine sizde benden fazlasıyla vardır. Bunu da çok açıklıkla söylüyorum ve her zaman tekrarlıyorum. Ama olmayanı da ben açıklığa kavuşturmaya çalışıyorum.
Hiç kimse eleştirileri ne abartsın, ne de küçümsesin; çok ciddidir ve gerekleri mutlaka yerine getirilmelidir. Cesaretinizin ve fedakârlığınızın düzeyine denk gelen bir partinin kadro ölçülerini tutturma işini artık başarmalısınız. Bu size en gerekli olandır. Ve hiçbir şeyle bu görevi ne değiştirin, ne göz ardı edin. İkinci plana bile koyamazsınız; bu her zaman birinci planda bir görevdir. Bununla katılımı, parti içinde bir gelişmeyi yaşadınız mı ortaya çıkacak engeller de aşılır ve en ağır görevler bile başarıyla yerine getirilebilir. Parti tarihi bütünüyle bunu gösteriyor. Önderlik ölçüleri tamamen bunu kanıtlıyor. Şimdiye kadar bir çok gerekçeyle aşınan ve başarısızlığı çok açık olan yanlış bir katılımı, yine gerekleri yerine getirilmeyen bir kadro anlayışını terk edelim. Bu konuda kararınız kesin ve sürekli olmalıdır. Eğer eleştirilerden bir şey anlayacaksanız, onun somut ifadesi ve yine kendinize bir ıslah olma hakkını istiyorsanız, onun da anlamı; bundan sonra kolay aşınmayan, kesintiye uğramayan; her koşulda, her savaş ortamında, sıradan bir görev karşısında olduğu kadar, çok amansız bir savaş eylemi karşısında da bu ölçüleri esas alabilen bir parti kişiliğinde ısrar etmektir.
Umarım bundan sonra ısrarınız bu temelde olur ve kolay kolay -ki bu son nefese kadardır- hiçbir gerekçeyle ne engellenir, ne sağa ve sola saptırılır. Kendinizi böyle kararlaştırırsanız hem en yaraşır olanı, hem de sizi en sonuca götürecek olanı kendinize sağlamış oluyorsunuz. Bunun için ne gerekiyorsa onu kendinizden isteyin. Partinin size vereceği bir yan destektir; esas karar, bunun esas istemi, esas yürütme gücü siz olacaksınız. Böyle bir partileşme şu anda ve her zaman en temel görev gibi önümüzde durmaktadır. İşte yakın dönemde çok önemli bir hamle dönemi içine gireceğiz, çok kapsamlı savaş planlarımız gelişecek ve hepinizi çok önemli görevler bekliyor.
Tarihi sorumluluğu böylesine çok yüksek olan, başarılması halinde adına belki de nihai zafer denilebilecek durumları yakalamak da gizli olan; ama başarısızlık halinde ise şimdiye kadar tüm yaptıklarımızın elimizden yitirilmesi de imkan dahilinde olan kritik bir dönemle karşı karşıyasınız. Kaldı ki eskisi gibi çocuk da, amatör de değilsiniz, oldukça tecrübeyle yükümlüsünüz. Sonuna kadar güvenilecek bir olgun yaşam dönemindesiniz. Buna da saygıyla hakkını verirseniz, biz bu yakın dönemin her tür mücadele, savaş görevleri üzerine yaman yürüyebiliriz. Düşmanın da korktuğu budur. Bunun dışında düşman bir şeyden korkmaz ve hepsini de yerle bir edebilir. Onun yenemeyeceği tek tarz, benimde kendi tecrübelerimden çıkararak dayanabileceğim, ilgi duyabileceğim, gerçekten de duyduğum yenilmez silah budur.
Gerçek bir PKK vuruş tarzını gerçekleştirelim
Çok açıkça söyleyeyim; dışarıdan şu kadar destek, şu kadar kitle desteği, hatta maddi ittifaklar, başka böyle mücadele olanakları fazla ilgimi çekmiyor; veya bana ihtiyaç olarak kendini hissettiriyor desem, bu doğru değildir. Oldum olası benim en temel çalışma olarak gördüğüm, partinin bu ölçülerine göre bir kadrolaşmayı, PKK’nin gelişmesini sürdürebilmektir. Ve aslında şimdiye kadarki tüm gelişmelerinde de, bütün bu iç ve dış dayatmalara rağmen bu tutumumuz etkili olmuştur ve başarıyı getirmiştir. Biz istiyoruz ki, bunu hepinize mal edelim. Çok devre yaptık, binlerce kişiyle çok dönem başlattık, fakat bu göreve böyle katılamadıkları için, gerçekten düşmanı bile “nasıl böyle yapıyorlar” diye mesele yaptığı durumlara düştük.
Biz istiyoruz ki artık PKK, geçmişte bu hak etmediği dönemsel yaklaşımları bir daha yaşamasın. Savaşın içine zaten girmişsiniz, kararınız genel anlamda zaten var. Kaçacak adam veya sağa-sola yalpalayacak adam çok az, hepsi dosdoğru yürümek isteyecektir. Ama yürüyüşün tarzı diyorum, onun temel başarı özellikleri eksik olabilir. Bu çalışmalar bunu kesin sağlamayı, bunsuz asla tek bir üyesini bile yetersiz bırakmamayı amaçlıyor. Partinin son eğitim çalışmaları, merkezi karar düzeyimiz hayli ilerleyebileceğimizi gösteriyor. Ama biz istiyoruz ki burada da, ben kendi çalışmalarım için de söylüyorum, düşmanın belki de beklediği ama, bir türlü fırsat vermediği gerçek bir PKK vuruş tarzını, bu önümüzdeki kısa dönemde gerçekleştirelim.
Daha anlamlı bir savaş planına gitmek istiyoruz. Bütün bölgeleri, çalışma birimlerini değerlendireceğiz. Ama temeli bu biçimde çok sağlam kılarsak başarının en önemli kısmını daha şimdiden sağlamış oluruz. Eski plan anlayışlarınıza bir kez daha düşmek istemiyoruz. Çünkü müthiş çabalar içine de düştünüz, sonucun hiç de umduğunuz gibi gelişmediğini gördük. Şimdi bunu bir daha yaşamak istemiyoruz. Bunu sizden istemek herhalde çok zorunuza gitmez. Bunun gücünü göstermek herhalde yine çok sıkıntıya yol açmaz. Tam tersine, gücünüze güç katar, umudunuza umut, coşkunuza coşku katar.
Neden sarılmayacağız? Bu temelde çok hırsımız var, öfkemiz var, hepsini anlamlı bir biçimde bir partileşmeyle neden düşmanın başına yıkmayacağız? Ve kendimize, “PKK militanı böyle savaşır” dedirtmeyeceğiz? Bunu yapamazsak biz gerçekten çok zor durum da kalırız ve belki her hareketin kalıcılığı olabilir, bir kurtarma gücü olabilir; ama ne parti olarak, ne halk olarak bizim olamaz. Kendim bunu denedim ve muhayyile bir biçimde de gerçekten size böyle yaşanabileceğini gösterdim. Kırk yıllık yaşam deneyimini tekrarlıyorum, ayakta kalabilirim sonucuna ulaşıyorum. Bu sizin için en büyük kazanımım. Yüzyıl uğraşsanız, -ister hepiniz, ister biriniz- kazanamayacağınız bir sonucu veriyoruz. Çünkü ne de olsa siz hâlâ biraz da yiğitçesine yaşamak istiyorsunuz. Ben size bunu sunuyorum.
Bu kolay değil; bütün sülalenize, bütün tarihinize sorun, bu savaş yetenekleri kolay kazanılmaz. Düşman karşısında hiçbir zaman böyle ayakta durulamaz. Ama biz bunu sağladık, buna hem büyük saygınız, hem kati derecede kurallarına bağlılığınız gelişmeli. Sizin de değeriniz varsa, bir sözünüz varsa tarihte bir anlam ifade etsin. Başka türlü ne kadar da sizi korumak istesek, ne kadar da sizi iyi yiğit olarak değerlendirmek istesek bu mümkün değildir. Kendimizi niye kandıralım? Başaramayan kişinin adı-sanı yoktur. Çektiğiniz zorlukları, azabı biliyoruz; bunlar da bir hiçtir. Hepinizin yaşam zorluklarınızı biliyorum, eğer bütün bunlar başarı çizgisine bağlanmazsa yine hepsi hiçtir.
Artık sizin bundan çıkaracağınız en temel sonuç; bir hiç olmadığınızı gösterebilmektir. Bunu gösterebilmek için de şimdiye kadar çeşitli gerekçelerle savsakladığınız parti ölçülerini çok ciddi bir biçimde kendinize ölümüne uygulayabilmektir. Buna benden yüz kat daha fazla muhtaçsınız. Hem de biraz layıksınız, neden bunu çiğneyeceksiniz?
Partileşmede katılım, gönüllülük temelinde olur, ama disiplini de böyle gelişir. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz. Hiç şüphesiz kararı da, onun tutarlı uygulaması da sizindir.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 26 Ocak 1996 tarihli çözümlemesi